• 1827
    entry tarihi itibarı ile son 5 sezonda ülke puanına çatladıkapıspor'dan bile daha az faydası dokunmuş olan takım.

    2015/2016 sezonunda iki eleme maçı oynayıp ikisini de kaybetti başakşehir. o sezonki ülke puanına katkısı 0 olurken 5. takım olarak ülke takımlarında toplanan 33 puandan 8,25 yerine 6,6 katsayı alabilmemize sebep oldu. totalde 1,65 katsayılık bir zararı var.

    2016/2017 sezonunda 2 eleme turu oynayıp elenmişler. ilk elemeyi 2 beraberlik ve deplasman golü kuralıyla geçip ikinci turda 2 mağlubiyet almışlar. ülke puanına 1 puan katkı yapmışlar. diğer 4 takımımızın performansından 47,5 puan gelmiş, bu da 5'e bölününce 9,7 katsayı almışız. kendileri hiç katılmasaydı 11,875 katsayı alacaktı türkiye. bu sezondan da 2,175 katsayıyı kaybetmişiz bunların sayesinde.

    2017/2018 sezonunda şampiyonlar ligi elemelerinde 2 tur oynayıp uefa avrupa ligi gruplarına geçmişler. elemelerde 1 galibiyet, 2 beraberlik, 1 yenilgileri var. gruplarda ise 2-2-2 totosunu tutturmuşlar ki bu da 8 puanlık bir karşılık bulmuş. o sezon diğer takımlarımız 26 puan toplayabilmişler. toplamdaki 34 puan 6,8 katsayı olarak karşılık bulmuş. kendileri hiç katılmasa ve 4 takımlı mücadele etseydik o sezonda ülke hanesine 6,6 katsayı yazılacaktı ülke hanesine. buradan kendilerine 0,2 katsayı artı yazıyoruz.

    ve 2018/2019 sezonu... şampiyonlar ligi 2. ön eleme turunda 1 beraberlik 1 mağlubiyet ile elenip daha sezon başlamadan veda ettiler ve ülke puanına 0,5 puanlık bir katkı yapabildiler sadece. geriye kalan 4 takımımız 27 puan toplamış. sezon sonu küme düşen akhisarspor bile ülke puanına 1 puanlık katkı yaparken bunlar 0,5 puanda kalmış. 5 takımlı 27,5 puanın katsayısı 5,9. eğer yine kendileri hiç katılmasaydı 4 takımlı 27 puanın karşılığı 6,75 katsayı. bu sezondan da -0,85 katsayı yazıyoruz kendilerine.

    uzun lafın kısası 4 sezonda ülke puanına etkileri -4.475 puan katsayı olmuş. geçen sezonu 10. sırada bitirdiğimiz ülkeler sıralamasında 9. sırada yer alan ukrayna ile aramızda 4,3 katsayı varken 8. sıradaki belçika ile farkımız 5,3 katsayı.

    bu arada çatladıkapıspor'u unuttuk. 5 sezonda 0 maça çıkıp ülke puanına 0 puan katkıları olmuş. ancak zaten hiçbir avrupa kupasına katılım hakları olmadığı için ülke katsayısından herhangi bir eksilmeye de sebep olmamışlar. 5 yılı 0 ile geçmişler...

    yani aslında olmayan bir futbol takımı, elinde her türlü imkan bulunup 2 senedir şampiyonluğu son maçlara kadar kovalayan, sıfır camiaya oynayıp milyon kişilik camiaları üzen bir futbol takımından 4,475 katsayı daha fazla katkı yapmış...

    eyyorlamam bu kadar...

    galatasaray sözlük hesaplayan adamlar servisi iftiharla sundu...
  • 1828
    son 4-5 senede kene gibi bulaştıkları türk futbolunun; eski hocasıyla, yönetimiyle, siyasi konjonktürüyle ırzına geçtiler resmen. avrupa'ya katıldıkları ilk dönemden beri oynadıkları çift ayaklı eleme turu sayısı 7 ve bunlardan sadece 2 sini geçebildiler ve bu 14 maçta sadece 1 galibiyet alabildiler. 17-18 sezonunda şampiyonlar ligi ön elemesinden elenmeleri sonucu katıldıkları uefa grubunda 3. olup çıkamadılar.

    yani bu derece sponsor desteği alan, türkiye'nin geçmiş 4 yılını en rahat mali koşullarda geçiren bu kulübünün türk futboluna bulaştırdıkları leke hakikaten utanç verici. geçtiğimiz sezon bittiği gibi kadrodaki yabancıların yarısını tasfiye edip arda turan gibi bir karın ağrısıyla da ne pahasına olursa olsun yollarını ayırması gerekirken; sezona 16 yabancı ile girip malum futbolcuyu da her maç 11 çıkarınca durum bundan öteye gidemiyor.

    tabi idari ve mali organizasyon anlamında eksiksiz olan bu kulüp sayesinde parlayabilmiş genç hoca(56) abdullah avcı da rezaletin baş aktörlerinden. başakşehir ile katıldığı hiçbir senede avrupa başarısı gösteremeyen, başarısızlığını bahane olarak öne sürdükleri ligde de her seferinde hayal kırıklığına uğrayan ve uğratan abdullah avcı'nın bu başarısı beşiktaş kulübünün teknik direktörlüğü ile ödüllendirildi(!) hamza hamzaoğlu, mustafa reşit akçay, ümit özat gibi kendisinden çok daha yetenekli olan teknik direktörler hak ettiği değeri göremezken ve iş bulamazken kendisinin elinden sıkıca tutuluyor.

    bünyesinde barındırdığı mert günok, mahmut tekdemir, edin visca, irfan can gibi futbolcular ayrıldıkları gibi zaten iyi kulüpler bulabileceğinden bu arkadaşlara çok üzülmüyorum. umarım tez zamanda iyi futbolcuları anadolu ve istanbul'daki kulüplere birer ikişer dağılır ve türk futbolunun kenesi başakşehir futbol kulübü azalarak biter
  • 1831
    (bkz: 7 kasım 2019 wolfsberger başakşehir maçı)

    avrupa ligi gruplarında roma ile berabere kalıp, deplasmanda gladbach'ı 4-0 yenen zayıf avusturya ekibine karşı iki galibiyet elde etmiş siyasi proje takımı.

    peki bu wolfsberger ile şanlı galatasarayımız karşılaşsa 2 maçta kaç puan alırdı?

    spoiler alert: maksimum sayıyla (1), yazıyla (bir)

    nefret edilmesinin en büyük sebepleri evet sapına kadar siyasi olması, belediye'den peşkeş çekilerek koparılması ve yandaş firmalarca fonlanması. fakat bu dün as oyuncularından eksik halde mehmet topal, skrtel, berkay * başta olmak üzere tamamı şu meşhur galatasaray seviyesinde * olmayan oyuncular ile bizim 6 senedir yapamadığımızı yapması gerçeğini değiştirmiyor.

    belki bizim yıllardır alamadığımız, kendilerinin avusturya takımına karşı 2 maçta aldığı 6 puan önümüzdeki sene şampiyon olmamız halinde şampiyonlar ligine katılmamızı sağlayacak.
  • 1832
    19/20 sezonunda okan hocanın sistemiyle daha keyif veren bir futbol izletiyorlar. abdullah avcı’nın gol yemeyim yeter felsefesinden kurtuldukları için futbolcular rahatlamış belli ki.

    gulbrandsen, crivelli, azubike ve aleksic transferleri takıma cuk diye oturdu. bu takımda en çok dikkatimi çeken şey yardımlaşma. hücum ve defans oyuncularının birbirleriyle uyumları çok iyi. umarım avrupa liginde gruptan çıkarlar.
  • 1835
    galatasaray futbol takımından fersah fersah önde olan takım. sahada herkes ne yapacağını biliyor. girdiği pozisyonların çalışılmış olduğunu anlıyorsunuz çünkü aynı pozisyona 2 dakika sonra tekrar girebiliyorlar. tebrik ediyorum. bu sezonun* sonunu getirirler mi bilmem ama kendilerinden iyi durumda olan takım olduğunu düşünmüyorum.
  • 1841
    kimse kusura bakmasın, leş oğlu leş bir ortamda hekimoğlu trabzon'u 1-0 yenerek büyük takım refleksi göstermiş ekiptir.

    https://www.youtube.com/watch?v=Lpdb9KmkPVg

    üstüne bir de volkan babacan penaltı kurtarmış! adam resmen can havliyle çamurun içine yatmış amk. bizse genelde bu gibi "kolay ama zor" maçlarda (özellikle de türkiye kupasında) acayip çıtkırıldım (bkz: selçuk inan) oynuyor, abuk subuk goller yiyor ve sık sık yeni bir tromsö faciası yaşıyoruz.

    didier drogba'nın gerçekten büyük oyuncu olduğunu kanıtlaması için önce türkiye kupası'nda gol atması gerektiğini belirtmiştim ve sağ olsun o da yüzümü kara çıkarmamıştı. keza elmander ve podolski'nin de kupa maçlarında rakiplerin içinden geçtiğini, hatta delik deşik ettiğini de gördü bu gözler. demba ba da uyduruk bir golle dahi olsa başakşehir'in karizmasını kurtarmış. yoksa çok büyük rezillik olurmuş yukarıdaki maçta.
  • 1843
    oynadığı güzel ve sistemli oyunuyla turu hak eden tek türk takımı. kupayı alıp geliyormuş ne gülerim ama.
    (bkz: 12 aralık 2019 borussia mönchengladbach başakşehir maçı)
    edit: ekleme
    son 32 turu kurasında seri başı olan başakşehir'in muhtemel rakipleri;
    apoel
    leverkusen
    cluj
    club brugge
    kopenhag
    e.frankfurt
    getafe
    olympiakos
    shakhtar donetsk
    sporting
    alkmaar
    wolverhampton
    wolfsburg
    rangers
    ludororets
  • 1845
    avrupa ligi'nde gruptan lider çıkarak türkiye ligi'ni kazanma ihtimalini ciddi anlamda düşürdü ancak avrupa ligi'nde başarı öyle çok da küçümsenecek bir şey değil.
    hele ki roma ve almanya ligi liderinin önünde 1. olarak çıkmak (biz dahil) hiçbir türkiye ligi takımının yapabileceği bir şey değil bu sezon. malesef...

    son olarak round-32 kuralarına da seri başı olarak katılacaklar.
    https://i.imgur.com/5GPiEt5.png
  • 1846
    makas aralığına bakmadan, teknik direktörü okan buruk ile 2019 - 2020 uefa avrupa ligi'nde j grubunu, bundesliga'da geçen hafta bayern münih'i yenip liderlik koltuğuna oturan borussia mönchengladbach'ı saf dışı bırakarak roma'nın da üzerinde lider olarak bitiren temsilcimiz.

    tebrik etmek düşer.

    avrupa maçlarına yedeklerle çıkan, makas aralığı gibi bahaneler bulan diğer teknik direktörlere de ders olsun.
  • 1847
    avrupa ligi'nde tur atladılar diye tebrik etme bahanesiyle başakşehir ve okan buruk başlıklarına gidip fatih terim'e laf etmeye çalışanlara tekrar hatırlatalım. bu takım maçlarını başakşehir fatih terim stadında oynuyor. bu hafta şampiyonlar ligi'nde oynamamasının sebebi de 19.05.2019 tarihinde fatih terim'in takımına yenilmiş olmaları.

    fatih terim kompleksi sahiplerine eğer isterlerse lacivertli başka bir takım daha önerebilirim.
  • 1848
    (bkz: bitti demediniz mi lan)

    lol. kendimiz soyleyip kendimiz inaniyoruz. avrupa liginde* basarili bir ilk yari gecirdiler. umarim daha da ileri giderler. ligde ise modaya uyup inisli cikisli grafikleri var. buna ragmen bizden sonra en ciddi aday olduklarini dusunuyorum.

    daha onceleri 3. 4. 5. olurken sorun yoktu ama adamlar bizimle sampiyonluk mucadelesi verdigi icin fenerden de besiktastan da dusman bildik. ki bu sacmalikti. fikret orman'i, ali koc'u akla getirmek bile yeter. emre belozoglu ve abdullah avci gibi itici profiller de etkendi elbette. oysa adamlar istikrarli bir sekilde yillardir topunu oynuyor. bugun avrupada, turk takimlarinin dokuldugu bir sezonda gruptan cikmalari basari. birkac tur daha devam ederlerse buyuk basari olur.
  • 1849
    tebrik kisvesi altında kirli geçmişinin görmezden gelinmesini kabullenemediğim takım. övülmeyi asla hak etmiyorlar çünkü diğer kulüplerimizle eşit şartlarda yarışmıyorlar. borç yok, ffp sorunu yok. takımın başına en potansiyelli hocayı şak diye getirebiliyorlar. ayrıca bu bir kolej takımı değil. koskoca bir sektörün türkiye'deki en kaymaklı kısmından pay alan bir oluşum. peki buralara nasıl geldiler? överken bunların hepsini unutuyorsunuz.

    1) bu takım istanbul büyükşehir belediyesine ait bir takım değil miydi? bu takım devletin takımı değil miydi? devlet bu takımın futbocu maaşlarından transfer ücretlerine kadar her şeyini ödemedi mi? bu takıma stad yapmadı mı? bu kadar yatırım yapılan ve başarılı olan bu takım neden özelleştirildi?

    2) neden hakim ideolojinin temsilcilerinden göksal gümüşdağ'a satıldı? ne kadara satıldı? devlet satıştan kar etti mi? stat için bir ücret ödendi mi? göksal gümüşdağ gelecekte bu kulübü çinlilere vs. satarsa devletin kasasına ekstra bir bedel girecek mi?

    3) neden adı başakşehir yapıldı? bu isim neden tercih edildi? bu takımın siyasi bir ideolojiyle paralel yükselişe geçmesi ve başakşehir bölgesinin bu ideolojinin kalelerinden birisi olması tesadüf mü? göksal gümüşdağ'ın bu ideolojiden olması tesadüf mü?

    4) geçen sezonlarda bazı maçlarda skandal hakem hataları yapıldı. birçoğumuz bunun beklenen kulüp satışını gerçekleştirmek için kurgulanmış olabileceğini aylarca konuştuk. o sezonları şampiyon bitirdiğimiz için başakşehir kulübü temize mi çıktı? kendilerinden alt sıralardaki takımların hakkı yenmedi mi?

    --- ekşi sözlük'ten alıntı ---

    hala ‘ama belediyenin takımı, bizim vergilerimizle filan falan…’ şeklinde eveleyip geveleyen varsa ben uyandırayım, günaydın. göksel gümüşdağ kulübü satın almış, üstüne geçirmiş bile. yani, başakşehir futbol kulübü artık resmen şahıs kulübü, sahibi de göksel beyfendi. şimdi gelelim işin esas önemli kısmına; evet artık şahıs şirketi (kulübü) olsa bile bu kulüp baştan aşağıya belediyenin, yani devletin özkaynaklarıyla kuruldu, büyüdü. satıldığı yıla kadar sadece ve hep devlet bütçesi ve ibb’nin bütçesi ile finanse edildi. %100 devletin malı olan bir futbol kulübüydü. yani; vatandaşa hizmet olarak harcanması gereken paralarla finanse edildi. özellikle 2014’de süperlig’e çıkan takım için yapılan bütün yeni transferler, bonservis bedelleri, menajerlik paraları, futbolcu maaşları, kulüp giderleri…ve aklınıza gelen diğer her şey ve hepsi belediyenin (devletin, bizim) paralarımızla yapıldı, alındı, harcandı. bunun sonucunda 2014'de süperlig’e tekrar çıkıldı.

    çok ilginçtir; ve yine 2014’de yine sadece devletin bütçesiyle başakşehir ilçesine kocaman bir stadyum ve hemen yanına türkiye’nin en iyi antrenman ve kulüp sosyal tesisleri yapıldı. ‘ne var canım, her ile stadyum yapılıyor’ demeyin. bu çok farklı! dikkat ediniz, başakşehir’e devasa bir stadyum yapılırken orada hiç bir profesyonel futbol kulübü yoktu! olsa ne yazar, zaten 10km ötede dev gibi olimpiyat stadı var. ona rağmen devletin parasıyla yeni bir stat yapıldı. normal semt sahası, park, halısaha, spor alanı yapılsa halka hizmet için deriz, tebrik ederiz, ama devletimiz esrarengiz bir şekilde tek bir profesyonel futbol kulübü olmayan bir ilçeye avrupa standartlarında türkiye’nin en modern stadlarından birini yaptı. şimdi buraya dikkat! diğer illerde yaptığı gibi sadece stadyum yapıp bırakmadı, futbol kulübü bile olmayan bu ilçeye, stadyumun hemen yanında türkiye’nin en son teknoloji, en iyi antrenman tesisleri ve antrenman sahalarını yaptı. (bu tesisler seviyesinde tesisler, bügün 3 büyüklerde bile yok)

    tüm bunlar tamamlandıktan sonra, devletin takımı i.b.b. spor süperlig’e çıkar çıkmaz, belediyemiz bu kulübü hemen sattı. dikkat edin; öncesinde değil. tff 1.lig başlarken satılsaydı yapılacak tüm masraflardan, ödenen bonservislerden, uzun süreli sözleşmelerin yükümlülüğünden kulübü alan sorumlu olacaktı, süperlig’e çıkamama riski karşısında tüm giderleri kulübü alan şahıs üstüne alacaktı. devlet tüm riski üstüne aldı ve cefasını çekti, süperlig’e çıkar çıkmaz da tam sefa gününde de hemen sattı. kulüp satılır satılmaz da hemen isim değiştirildi ve başakşehir’e yapılan o yeni tesislere taşındı. ne zamanlama! ne var canım, devlet elindeki malın değerlenmesi için beklemiş öyle satmış diyenler varsa, yazının en sonuna kadar okuyun, bizim de merak ettiğimiz temel nokta orada gizli zaten. normal şartlarda madem satacaksın, malın kıymetlenmesi için önce malı bir vitrine çıkartırsın değil mi? i.b.b. satışı süperlig’e maçları başladıktan 2-3 ay sonra da yapılabilirdi; yeni stadı, yeni tesisleri, sıfır borcu, modern şartları gören bir çok iş adamının kulübü almak için birbiriyle yarışacaktı, fiyatı ve talibi artacaktı ama olmadı.. yangından mal kaçırılık gibi kaşla göz arasında satıldı :)

    alanda satanda işin hukuki/yasal yönünü düzgünce yapmışlardır. kılıfına uydurmuşlardır. burda hukuk dışı bişey bulmak zor ama burada acayip iki önemli noktayı siz değerli okuyuculara sunmak isterim. skandallar burada yatıyor zaten!

    birincisi ve en trajikomik olanı, bildiğim kadarıyla o dönem göksel gümüşdağ ıstanbul belediyesi başkan vekili idi. kulübün satış ihalesini kendisi düzenledi ve kendisi ihaleyi yaptı... duyuru filan yok. ihale de belediyeyi temsilen ihale sahibi oydu, ihale sonunda ihaleyi (kulübü) alan iş adamı da kendisi oldu. ‘alan memnun satan memnun’ özdeyişimize yepyeni bir boyut kazandırmış oldular. tebrikler.

    işin en ilginç olan ikinci kısmını anlamanız için önce konuya vakıf olmayanlara biraz futbol ekonomisi anlatalım. merak etmeyin futbol topunu görseniz bomba diye karakola götürecek seviyede futbolu bilseniz bile çok basit ve kısa anlatacağım ki herkes büyük resmi kolayca görsün. katarlı bein tv ile yapılan yeni tv yayın ihalesine göre (evet göksel gümüşdağ tarafından organize edilen o yayın ihalesi) süperlig’de herhangi bir kulübün (varsa kulübün sahibinin) hiç bir şey yapmadan, oturduğu yerden kasasına otomatikman yıllık ortalama 15 milyon euro garanti para giriyor. bakın tekrar ediyorum. süperlig’e adımını atar atmaz ‘merhaba, welcome’ diye önce sizi karşılıyorlar, sonra yıl içerisinde bu parayı size veriyorlar. 15 milyon euro! bu en az minimum limit.. ya alamazsam diye birşey yok, ayak bastın ve aldın, bu kadar basit. ayrıca ek olarak; şampiyon olursanız muazzam ekstra bonuslar var. galibiyet aldıkça yaklaşık her galibiyet için ekstra 2 milyon tl civarı ek gelirler var.. uefa şl’ine giderseniz alacağınız ekstra paralardan bahsetmiyorum bile! (yaklaşık 30m euro'da şl'den geliyor) futbolcu satmayı gelirlere eklemiyorum bile (sırf 15 cengiz'den aldı) bu kadar hazır-garanti gelirle bitse yine iyi. ek olarak; devletin sponsor olup dağıttığı ziraat bankası (kupa) sponsorluk parası var. bu da garanti gelir.. ek olarak; aspor/ahaber’den yayınlanan kupa maçlarının ekstra tv yayın hakkı parası var. ek olarak; devletin organize ettiği spor-toto bahis gelirlerini var. bunlar bir kulübün oturduğu yerden kolunu bile kıpırdatmadan kazanacağı ekstra garanti milyonlar! en kötü ihtimalle ettimi size minimum 20 milyon euro senelik garanti gelir. şimdi ‘iyi de bu gelirler her kulüp için var’ diyebilirsiniz. diğer tüm kulüpler 100 yıllık, 50 yıllık maziye ve dolayısıyla borçlara sahip kulüpler. 50-100 sene içerisinde tesislerini kendileri yapmış, gayrimenkülleri bu kendileri paralarla almışlar, borçlarını bu paralarla ödeyerek ayakta zar-zor duruyorlar. ve hepsi dernek (sahibi yok), para kulübün, herhangi bir şahsın değil. yani onlar için bu paralar nefes alması, ayakta kalması için bir ihtiyaç. ama yukarıda anlattığım şekilde; sıfırdan yepyeni, en modern tesisleriyle yeni kurulan borçsuz bir kulüp için bu inanılmaz bir para! dünya’nın en karlı ve en kolay para kazanılacak işi. bir iş yeri satın alıyorsun ve kapıyı açtığınız gün size garanti yaklaşık 20milyon euro civarı para veriyorlar. bu iş tam böyle bir iş.

    ayrıca değinmeden geçmeyelim, çok ilginçtir; 3 büyüklerin sponsor bulamadığı şu dönemde; başakşehir; türkiye’de en az taraftara sahip olmasına rağmen en çok sponsora sahip takım. bir şirket taraftarı olmayan, yani takipcisi, izleyicisi olmayan bir kulübe neden sponsor olur, reklam verir? bu sorunun cevabını marketingci arkadaşlara bırakıyor ve can alıcı soruyu soruyorum.

    hal böyleyken, senelik geliri garanti minimum (daha fazla olabilir) 20 milyon euro civarı olan bir şirketin (kulübün) kaça satıldığı hayati önem taşıyor? yani herşey hukuki yönden tamam olsa bile, bu ihalenin (kulüp satış bedelinin) fiyatı skandal yaratabilecek şekilde önemlidir. etik ve ahlaki bir sorun meselesi olabilir.

    ticarette genel kuraldır. harcadığınız paranın 5 senede geri döndüğü yatırımlar iyi yatırım olarak kabul edilir. burdan yola çıkarsak; her sene yaklaşık garanti 20m euro geliri olan bir işletme alacaksınız. (uefa’dan gelirleri, oyuncu satışı, sponsorluk, şampiyonluk primi vb. eklemedim bile) göksel gümüşdağ’ın kendi açıklaması herşey dahil senelik 70milyon tl civarı harcıyorlarmış. bu da ortalama 12-15m euro senelik gideriniz olacak anlamına gelir. yani, basit bit matematik hesapla; çok büyük bir başarıya gerek yok, başakşehir kümede kaldığı her sene otomatikman 5m euro kar elde ediyor demektir. bir iş yeri satın alacaksınız ve o iş yeri masraflardan sonra senelik en az minimum 5m euro potansiyel getiri sağlayabilecek.. yatırımınızı 5 senede çıkartmayı göz önünde bulunduralım ki iyi bir yatırım olsun, o zaman göksel gümüşdağ’ın en az 25 milyon euro = 150milyon tl verip kulubü satın almış olması gerekir. peki herseyini devletin yaptığı kulüp kaça satılmış? 17 milyon tl!!!! yani, beyfendi kulübü satın aldığı sene zaten yayın geliri ile ödediği parayı çıkarttı.

    işte bunu da gazeteciler araştırmalıdır- o zaman bunun kamuoyu gözünde haber değeri vardır, muhalefet partilerine görev düşer. gerekirse ihale iptal edilmelidir.

    biz gariban halka da 'hayırlı işler' demek düşer.

    uzun lafın kısası, entry’nin başlığına dönersek, adam kulübün sahibi, artık kulübün belediye ile ilgisi yok. özel bir şirket. bilginize sunulur.

    --- ekşi sözlük'ten alıntı ---

    kaynak: https://eksisozluk.com/...atin-almasi--5609853
App Store'dan indirin Google Play'den alın