• 1076
    kadın basketbol takımımızın gheorghe hagi'si..

    büyük kaptan.. yani kaptanlık nedir ? diye bir soru sorulsa, cevabı ışıl alben olurdu herhalde..

    basketbolu bıraktığında onu çok arayacağız. boşluğunu kolay kolay dolduramayacağımız bir oyuncu kendisi.. tıpkı nevriye yılmaz gibi..

    bir ara kendisiyle "dişi sabri" diye dalga geçiyorlardı. özellikle bizim taraftarımız!

    fakat kendisi öyle büyük bir karakter ki, yılmadı. yıkılmadı ve kendisiyle dalga geçenlere önce 2009 yılında eurocup'ı kazanarak cevap verdi.

    yetmedi! 2014 yılında kadınlar euroleague finalinde ezeli rakibimiz fenerbahçeyi, alba torrens ile birlikte ezdi geçti ve ülkemize ilk euroleague kupasını getirerek kendisiyle dalga geçenleri birkez daha morarttı..

    yetmedi! bu kez daha düşük bütçeyle imkansız denilen sezonda yine başrol oyuncusu gibi sahne alarak 2018 yılında takımımıza 1 adet eurocup kupası daha getirerek galatasaray tarihine adını "altın harflerle" yazdırmayı başardı.

    iyi ki bizimlesin ışıl.. iyi ki galatasaraylısın..
  • 943
    dört günlük iki deplasmanlı seferin ardından döndüğü istanbul'da izin gününü allso'da çocuklarla geçiren büyük karakterli güzel insan. metin oktay için söylenir hep, galatasaray taraftarını iki direk arasından çıkarmıştır diye. hatta taraftarlığı o yıllarda başlamış insanlar "biz metin oktay galatasaraylısıyız" diye tanımlar kendilerini. galatasaray'a geldiği ilk yıllarda onun için "kızların metin oktay'ı" yakıştırması yapılırdı. henüz dizini iki kere paramparça etmeden, herşeye en başından başlamak zorunda kalmadan, aslında kendisi dahil birçok şeyle mücadele ederken duvardan duvara fırlatılmadan önce..

    belki galatasaray kadın basketbol takımının kemik taraftar kitlesini iki pota arasından çıkaramadı. çoğu maçta "12bin kırmızı koltuk" koreografisi hala sürmeye devam ediyor. gel gelelim "ışıl alben galatasaraylısı" diye bir kavramdan bahsetmek mümkün. kendisinden dolayı takımı, maçlarını takip eden birçok taraftar var. daha da önemlisi kendisini "idol" olarak gören, hayranlık duyan, deyim yerindeyse onun için çıldıran bir sürü çocuk var. galatasaray gibi bir takımda oynayıp, bu "profesyonel" dönemde taraftar yönünüzü ortaya koymaktan çekinmiyorsanız, hele bir de farklı bir tarzınız varsa bir şekilde bir hayran kitlesine sahip olmanız kaçınılmazdır. gel gelelim kadın basketbol gibi medyada neredeyse hiç yer bulmayan bir branşta olup bunca çocuğun sevgisini/ilgisini kazanabilmek hem çaba hem de meziyet gerektiren bir durum.

    bu arada sanırım kendisi yanında dudağımı kemirdiğim tek insan. filmlerde falan insanların dudak kemirmesi olayını her gördüğümde "uydurma" ve "abartı" bir mimik sanırdım.
    taa ki kendisinin yanındayken çekilmiş fotoğraflarımdan birinde dudağımı kemirdiğimi görene kadar...
  • 52
    sen tribundeki biz biz sahadaki sen şeklinde bir pankart vardı bir ara ali sami yen stadında. hala var mı bilmiyorum. o pankartın muhatabı galatasaray futbol takımıydı ama; ışıl alben ve galatasaray taraftarı arasındaki ilişkiyi en iyi anlatacak cümle de budur. içimizden biri diye bir tabir vardır ya, bu tabirin tam karşılığı budur işte. yıllarca rahmetli alpaslan abi sayesinde metin oktay'ın galatasaraylılığını okuduk, dinledik. hakan şükürle, bülent korkmaz ile kayıslamaya çalıştık. bir daha öylesini görürmüyüz acaba diye tartıştık arkadaş sohbetlerinde. tanrıya şükürler olsun ki gördük. sırtında 10 numara, üzerinde parçalı forması, elinde basket topuyla. her hareketinde, her lafında kendimizi bulduk. metin oktay ruhunu gördük. galatasaray aşkını paylaştık. biz bu ufak tefek kızı sırf bu yüzden sevdik..
  • 1060
    100 yılı aşkın süredir futbol takımı olarak değil bir spor kulübü olarak var olan kulübün kadın basketbol takımı kaptanıdır.

    ne demek yahu kapatın şubeyi aklınızı mı yitirdiniz siz? galatasaray sadece bir futbol takımından ibaret değildir, bir kültür beşiği, her branşta sporun öncüsüdür, yol gösteren, seviyeyi belirleyendir.

    ışıl alben'i tanımayanlar hakkında klavye başında ahkam keserken zamanında neler yaşadığını bi araştırsın isterim. kendisi türk kadın basketbol tarihinin en winner oyuncularından biridir ve euroleague, eurocup, türkiye basketbol ligi, türkiye kupası ve cumhurbaşkanlığı kupası şampiyonlukları yaşayan tek sporcudur.

    takımımızın kaptanıdır, kulüp amatör branşlarda küçülmeye gitme kararı aldığı için bir çok efsaneyi taraftarın önüne atarak çok büyük bir hata yapıyor ancak inanıyorum ki ışıl için bunu yapmayacaklardır. taş yerinde ağırdır ve bu kadın bu sözlükte yazanların alayından daha büyük galatasaray'lıdır.
  • 1046
    yönetimle anlaşamadı diye galatasaray görsellerini kaldırıyorsa kimse kusura bakmasın sıkıntı biraz da kendisindedir. geçenlerde maddi anlamda sıkıntıda olduğuyla ilgili bir açıklama yapmıştı, belki de onunla alakalıdır. 300 bin tl fark hallolur hallolmaz orasını bilmiyorum ama artık şu "verelim gitsin kaptan hakediyor" kafasından kurtulsak iyi olacak. hala anlayamayanlar var sanırım ama galatasaray gırtlağına kadar borca batmış durumda.

    amatör şubeler gümbür gümbür zarar ediyor, hala tutup futbolla kıyaslayanlar var. vay efendim x futbolcusuna zam yapılmış da ışıl'a neden verilmiyormuş. 1 cl galibiyetinden kazandığın parayı kadın basketbolda bütün bir sezonda kazanamıyorsun da ondan.
  • 1186
    bir süredir kulislerde dillendirilen konu hakkında "resmi açıklama"sını yapmış olan kaptan.

    --- alıntı ---

    vakit tamam….

    çok güzeldi sahalarda olmak. tarifi zor duygular. tüm zorluklarına rağmen çok mutlu oldum çok keyifli anlar biriktirdim. geriye dönüp baktığımda “hepsini ben mi yapmışım” dediğim muhteşem kariyer notlarım oldu. olimpiyatlar, dünya ve avrupa şampiyonaları, euroleaguewomen ve eurocupwomen organizasyonlarıyla dolu dolu bir kariyeri geride bırakıyorum. tüm bu süreç içinde çocukları ve gençleri spor yapmaya, basketbol oynamaya teşvik edebildiysem, ülke sporumuza yeni yeteneklerin katılmasına destek verebildiysem ne mutlu bana.

    10 yaşımda başladığım basketbol yaşantıma 27 sene boyunca o kadar çok duygu ve tecrübe sığdı ki… 3 ön çapraz bağ ameliyatı sonrası tekrar sahaya çıkılabileceğini özellikle gençlere ispatlamak bunların en kıymetlilerindendi.

    bir sporcu olarak herhalde en çok ilgiye ve sevgiye doyanlardanım. gururla taşıdığım kulüp ve milli takım formalarıyla hem yurt dışı hem yurt içinde gittiğim her yerde sayısız izleyiciyle buluştum. sadece basketbol değil tüm sporseverler tarafından bana yaşatılan sevgi seli her zaman kalbimde olacak.

    ve galatasaray…. çocukluk aşkımsın diye başlasam herhalde yeterli olur. bir sporcu için hayalindeki formayı 13 sezon boyunca giymek, kaptan olmak, ilklere imza atmak, kupalar kaldırmak, taraftarla bütünleşmek tarifsizdi. ali sami yen bey’in söylediği gibi “türk olmayan takımları yenme başarısını” gösterdiğimi düşünüyorum. galatasaray’ın bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımı olduğunu baba gündüz’den, bizi sevenlerin üzülmemesi gerektiğini metin oktay’dan öğrenip seneler içinde hep bu yollardan gitmeye çalıştım. formamı her defasında gururla ve hep aynı heyecanla giydim.

    kulübüm ve ekibimle beraber güzel bir “jübile sezonu” programı yapıyoruz. beni izleyen, destekleyen herkesle, her şehirle, her organizasyonla çeşitli şekillerde buluşup doya doya vedalaşmak istiyorum.

    kariyerim boyunca çalıştığım tüm başkanlara, yöneticilere, antrenörlere, kondisyonerlere, menajerlere, oyuncu temsilcilerine, sağlık görevlilerine, malzeme sorumlularına, takım arkadaşlarıma, sponsorlara, basın mensuplarına, hakem dostlarıma, basketbol camiasının tüm paydaşlarına ve her daim gücüm olan taraftarlara ve aileme teşekkürlerimi sunarım.

    ışıl alben #10

    --- alıntı ---
  • 973
    resmi siteye düşen bir toplu imza fotoğrafında üzerindeki reklamsız yüzüncü yıl formasının * içinde kaybolan çelimsiz fiziği, şimdikine kıyasla biraz tanımsız kalan kısa sarı saçları ve hayallerine kavuşan bir insanın mutluluğu olduğunu sonradan öğreneceğimiz 32 diş sırıtması ile hayatımıza girişinin üzerinden gün itibarı ile tam 10 sene geçmiş olan göğnümüzün efendisi...

    10 yıl.. bir insan ömrü için uzun, insanlık tarihi için kısa bir zaman. evrenin tarihinde belki de bir kum tanesi...

    10 sene önce o toplu imza fotoğrafına bakıp şimdikinden de kıt olan internetteki kadın basketbol kaynakları arasında cımbızla bilgi toplayarak tanımaya çalışanlarlara hayal bile edemeyecekleri tonla güzelliği yaşatmış bir güzel insandır. o dönem için hayalden öte olan kupalar, şampiyonluklar hatta milli takımın neredeyse tarihinin yazıldığı 10 yıla yayılmış performans değil elbette sadece... istatistik dahil hiçbir bilimin açıklayamayacağı türden şeyler...

    basketbolundan önce internet aleminde meşhur olan sarı-kırmızı superstarları gibi..
    "şöhret"i elverdiği sürece tribüne çıkıp tezahürat yaparak maç izlemeye devam eden taraftar yüreği gibi...
    bir kadıköy deplasmanı öncesine denk geldiği için çilingir sofrası ve binbir keder eşliğinde izlenen malum televizyon programındaki bir nesli kendine aşık eden samimi ve sempatik halleri gibi...
    eurocup finalinden sonra uzatılan mikrofona "ne diyeyim ya bizi boşverin taraftarı çekin" diye sayıklayan zafer sarhoşu halleri gibi...
    dizinin parçalandığı pozisyondan yerde acı içinde kıvranıp karga tulumba soyunma odasına götürülürken yüreklere oturan o acı gibi...
    çok iyi başlamış bir kariyeri ters düz eden o lanet dönemde bile "ne gelirse galatasaray'dan kabulümdür" diyebilmesi gibi...
    "kadın basketbolun sabri'si" diye ağız birliği eden camianın çoğunluğuna inat ağır adımlarla geri gelişini izlemenin verdiği huzur gibi...
    her daim olduğu gibi hakem marifetiyle "kaybettirilen" bir maç sonrası tüm sportmen kişiliğine rağmen verilen ikincilik plaketini hınçla kapayıp uzatılan eli havada bırakarak soyunma odasına gitmesi gibi...
    ekaterinburg'da "kariyerimin başında tek bir şey iste deseniz bu anı dilerdim" derken nemli ama gülümseyen gözlerindeki parıltının verdiği o tarifsiz duygu gibi...
    sıfır rusçayla ikinci dil seçeneği olmayan abuk sitelerde helak ettiren o his gibi...
    olmayacak bir topa yetişmek için insanüstü şekilde ordan oraya zıplarken içimizden birşeylerin erimesi gibi...
    ne bileyim olanca yoğun temposunun arasında, evinde oturup bir tarafını büyüterek geçirse kimsenin edecek lafı olmayacak izin günlerinde bile çocuklarla vakit geçirmekten, onlarla hoplayıp zıplamaktan vazgeçmeyişi gibi...

    bu liste öylesine uzar ve gider ki... * *

    bizim nesil metin oktay'ın, paidar'ların hikayeleriyle büyüdü. hep o isimlerin özlemini çekti durdu...
    bizden sonraki nesiller bu efsanelerin yanında ışıl'ın da hikayelerini dinleyecek...
    10 sene önce ligin en iyi genç oyuncusuydu. 9 sene önce kızların metin oktay'ı.. bugünse bir galatasaray efsanesi...

    iyi ki "mihri başkan" o telefonu açmış, sen de ikiletmeden kabul etmişsin...
    şanssızlık yakanı bırakmasa da pes etmemişsin, sen pes etsen bile o pes etmemiş...
    galatasaray'da nice senelere...

    (bkz: en güzel hikayemiz sensin bizim)

    hikayenin giriş ve gelişme bölümlerindeki eşsiz katkıları için "mihri başkan"a ayrıca teşekkürler...
App Store'dan indirin Google Play'den alın