• 1077
    28 aralık 2011 tarihli yazısında galatasaray takımının kadrosu hakkında değerlendirmelerde bulunan yazar. yazı aynen aşağıda;

    --- alıntı ---
    fatih terim, şampiyonlar ligi şampiyonu olmak istiyor ama bu kadro ile olmaz. muslera hariç bana uefa'yı kazanan kadroya bir yedek söylesin

    şike soruşturması gölgesi altında ilginç ve tarihi bir sezon yaşanıyor.
    galatasaray devreyi lider tamamladı.
    onu fenerbahçe, beşiktaş ve eskişehir takip ediyor. her şeye rağmen ligin ilk yarısında oynanan futbolu nasıl değerlendiriyorsunuz?

    ilk yarıda futbol yoktu.
    bu ligi lider tamamlamış olmak, kimseye gurur vermez.
    bir defa fasulyeden bir lig ve maçlar gazozuna oynanıyor. ayrıca çok kötü oynanıyor.
    galatasaray ilk yarıyı lider tamamladı.
    diyelim play-off'u da lider tamamladı ve seneye şampiyonlar ligi'ne gitme hakkını kazandı. fatih terim acaba bu takımın eleme maçlarını, geçeceğine inanıyor mu?
    fatih terim, 2000 yılında uefa kupası'nı kazandı. o takımı gözünün önüne getirsin. muslera'yı bir kenara koyarsak, yedek olacak bir kişiyi bana söylesin. elmander, hakan şükür'ün yedeği olabilirdi. en çok konuşulan adam elmander... muslera'ya itirazım yok, taffarel'in yedeği olabilir. iki takım arasında böyle fark var.
    (gbkz: ben fatih terim'in kafasının içini biliyorum.
    fatih terim, galatasaray'ı türkiye şampiyonu yapmaya gelmedi.
    fatih terim, galatasaray'ı uefa şampiyonu yapmaya da gelmedi. fatih terim, daha evvelki başarıları tekrarlayarak doyacak bir kişi değil).

    bursa gibi olabilirdi
    (gbkz: fatih terim'in kafasında yeni bir hedefi var: şampiyonlar ligi şampiyonu olmak. şampiyonlar ligi şampiyonu olacak galatasaray'da bu takımda bir tek muslera oynar.)

    işte ligimizin kalitesi, düzeyi bu... yani herkesin kötü olduğu bir ligi lider bitirmek bir şey değil.
    bursa'nın halini görüyorsun, trabzon'u, fenerbahçe'yi, beşiktaş'ı görüyorsun.
    kayseri'yi, gaziantep'i görüyorsun.
    bunların hangisi geçen senelerdeki durumunda... 2 fenerbahçe'yi bunlardan ayrı tutabilir miyiz? zira ligi şike soruşturmasının getirdiği ağırlık altında götürüyor ve buna karşılık ikinci sırada ve liderden sadece 2 puan geride...
    fenerbahçe kötü oynuyor ama ötekiler daha kötü oynuyor. neticede sahaya iki kötü çıkınca birisi kazanacak.
    (gbkz: fenerbahçe'nin bir de arkasında hakemler var; kimse inkar etmesin.
    fenerbahçe'nin 35 puanından en az 15'i hakemlerden... )yoksa bursaspor'un yerinde olabilirdi f.bahçe...
    (gbkz: mehmet ali aydınlar'ın yanına oturtup, göklere çıkardığı cüneyt çakır'ın fenerbahçe-trabzonspor maçında yaptıklarını hatırlayın).

    ara transferde neler yapmalı?
    sabri sakat, eboue 9 hafta yok. galatasaray'da hangi bölgeye transfer yapılmalı?
    eksik galatasaray'da değil, eksik türkiye'de... türkiye futbol federasyonlarının, yabancılar konusunda kulüplere verdiği akla hayale gelmez tavizler yüzünden hiçbir kulüpte altyapı kalmadı.
    türkiye'de futbolcu yetişmez oldu.
    fenerbahçe'nin beğenmeyip gönderdiği olcan, transfer piyasasının kahramanı...
    niye; çünkü başka olcan yok! brezilya'dan üç otuz paraya bir süprüntüyü getirmek dururken, niye altyapıyla uğraşsınlar!.. altyapı kuracaklar da onlara masraflar edecekler de senelerce bekleyecekler de bir adam gelecek!
    baştan ikinci ligde yabancı izni yoktu.
    en azından ikinci, üçüncü ligler yerli oyuncularla oynamak zorundaydılar.
    şimdi öyle bir şey yok. kulübede altyapıdan yetişmiş iki oyuncu bulundurma zorunluluğu yüzünden trabzonspor sahaya üç kaleciyle çıkıyor.
    trabzonspor!.. 11 trabzonlu ile şampiyon olan trabzonspor!.. şimdi trabzon'dan adam çıkmıyor. niye; çünkü bedava... brezilya çöplüğü bedava...

    demirel basketbolu bitirdi
    mehmet ali aydınlar da tuz biber ekti üzerine... yabancı sınırını serbest bıraktı. seneye sahada 6 yabancı oynatma sınırı da kalkar!
    basketboldaki rezilliği görüyorsun.
    turgay demirel, basketbolu bitirdi.
    futbolda hiç değilse senede iki kere transfer izni var. basketbolda sabah kalkıp istediğin adamı alabiliyorsun.
    neden; çünkü her transferden 10 bin dolar alıyor basketbol federasyonu...
    türkiye'de buna kimsenin sesi çıkmıyor; düşünebiliyor musun!.. hani o genç spor bakanımız... 'ne oluyor? bu nasıl yönetmelik' demiyor! ben bugün fenerbahçe'de, yarın galatasaray'da, öbür gün beşiktaş'ta oynayabilirim. yeter ki federasyona 10 bin dolar vereyim.
    böyle bir rezalet olabilir mi?

    yiğitler mi kurtaracak!
    futbolda oraya gidiyor işte. basketbolumuz amerikan çöplüğü, futbolumuz brezilya çöplüğü. onun için de kimse genç takımla, altyapıyla uğraşmıyor.
    geçen defaki fatih terim, bana altyapı tesislerini gezdirmişti. orada 8 yaşından itibaren okul gibiydi florya...
    ben böyle bir şey görmedim. avrupa'da böyle bir altyapı tesisi görmedim.
    geldiğinden beri fatih terim altyapı için ne yaptı? işte onun için de olcan'a talip oluyorsun!
    galatasaray'a transferi için adı geçen iki manisalı yiğit'i gördük geçen hafta...
    bunlar gelip galatasaray'ı kurtaracaklarsa...

    (gbkz: galatasaray'ın listesinde amrabat, jaja, batuhan gibi isimler de var. bir tanesi heyecanlandırıyor mu?
    ben galatasaraylıyım. 'vay galatasaray'a bu geliyormuş!' bir tanesine kılımın kıpırdadığı yok. 'şu adam gelse de seyretsem...' diyeceğim bir tane adam yok.)
    kuyusunu kazar mi!
    beşiktaş, avrupa ligi'nden lider olarak ikinci tura çıktı. ligde de 3. sırada yer alıyor. beşiktaş'la ilgili neler söyleyeceksiniz?
    şu kötü ligde üçüncü olmak 'nasıl başarı' ben onu anlayamıyorum!
    hangi beşiktaş maçı, kimi heyecanlandırdı? 'vay ne güzel oynadı beşiktaş' diye... hiç!..
    şöyle başından beri bütün maçları seyretmeye mecbur olduğum için seyrediyorum.
    pazartesi günler 'sen gelip sorgulayacaksın' diye, salı günleri ahaber'de '90'a yapacağız' diye haftada üç gecemi piç ediyorum resmen...
    bu sözcüğü bilerek kullanıyorum, resmen piç ediyorum.
    ama sezon başından beri aklımda kalan bir tane maç yok. böyle lig olur mu?
    fasulye-masulye hiç olmazsa 'bu maç da güzeldi' dersin ya!

    daum'un yerini aldi
    beşiktaş'ta serbest kalan, tayfur havutçu futbol genel direktörlüğüne getirildi. böylece durumu sürüncemede olan carvalhal'in durumu da belli oldu. bu bir rahatlama sağlar mı?
    vallahi bilemiyorum. bekleyip görmek lazım. bulunan çözüm şimdilik doğru ama...
    mesela aykut kocaman da daum'un başında genel yönetmendi.
    daum'un kuyusunu kazıp onun yerini aldı sonradan...

    yürekleri büyük değil
    mustafa denizli'nin, iran'ın persepolis takımı ile ikinci kez anlaşmasını nasıl karşıladınız?
    mustafa'yı iran'dan gittiği günden beri istiyorlar. ben biliyorum. durmadan arıyorlardı hatta buraya geldiler. kaç defa burada buluştular. şahit oldum olanlara...
    mustafa denizli, iran'da bir efsane.
    ama ben mustafa denizli'nin futbola türkiye'de veda etmesini isterdim.
    galatasaray'da, fener'de, beşiktaş'ta falan da değil. türkiye'de büyük hocaların bir türlü cesaret edemedikleri bir şey var. yürekleri o kadar büyük değil... ille büyük takıma gitmeye uğraşıyorlar.
    hayır!.. yok olan bir takımı al, onu yarat. işte büyük hocalığını kanıtla...

    bu örneğe uyar mı bilmiyorum ama bir dönem inter'i çalıştıran hector couper, orduspor ile anlaştı.
    pek uymuyor. çünkü hector couper, avrupa'da bitti, tükendi. mustafa denizli'nin durumu öyle değil. (gbkz: mustafa denizli, türkiye'nin hâlâ en saygın isimlerinden bir tanesi... mustafa denizli'nin hayatı yanlışlara dolu... alemannia aachen'ı yarıda bıraktı. bırakmasaydı şimdi avrupa'nın en büyük hocalarından biriydi. kocaelispor'u yarıda bıraktı.) bırakmasaydı şimdi kocaeli ile beraber onun da adı anıtlaşmıştı.

    küçük takimlar basamak
    (gbkz: fatih terim, fiorentina'yı, 'milan'a alelacele gideceğim' diye italya kupası'nın öncesinde bıraktı. bırakmasa italya'ya geldiği sene fiorentina'ya kupa kazandırmış teknik adam olarak italya tarihine geçecekti.) ama gözü hep büyük takımlarda olduğu için oradan gelen cazip tekliflere dayanılmadığı için mustafa denizli'nin kocaeli'yi bıraktığı gibi ayrıldı... denizli'nin yarattığı kocaelispor o sene türkiye kupası'nda final oynadı. manisa'da da kalamadı.
    büyük hocalar için türkiye'de küçük takımlar bir basamak. 'basıp, tekrardan zıplayıp büyük takıma dönmek.' hayır; 'ben kendi adımı koyduğum bir takım yaratacağım. o takım benimle beraber yükselecek' demeleri lazım.
    mustafa hocaya "üçüncü ligden takım al" dedim. "ikiye gel, bire gel... izmirlisin, git göztepe'yi al, git altay'ı al."
    hayır! ille fenerbahçe, galatasaray; olmadı iran.
    (gbkz: havaalanında açılan "gülen adam hoş geldin" pankartı çok hoştu.
    mustafa denizli, iran'da bir efsane...)türkiye'den çok daha fazla tanınıyor, türkiye'den çok daha fazla seviliyor.
    kesin...
    --- alıntı ---

    galatasaray takımının ana hedefi galatasaray'ın şampiyonlar ligi şampiyonu olması ancak bu ana hedef için yönetimin büyük takım yönetim özelliklerini hızla ve ceseratle almalı. hata yapmamalı.

    bu hedef için zaman kaybına gerek yok. hıncal uluç'a katılmıyorum. 7 oyuncumuz ana hedefe uygundur. asist özellikleri güçlü; sağ açık, sol açık, sol bek ve ortaya akıllı bir yıldız topçu ile ilk 11 i bu hedefe hazırlamak mümkün. yedek kulübesini de rekabete aç gençlerle güçlendiririsen herşey hazır. daha önce de yazıldı. (gbkz: cehennem var, hocan var yönetimin hızlı ve cesur olma sürecini merakla ve heyecanla beklemekteyiz).

    galatasaray yönetimi tarihi bir dönemde, bu dönemde alacakları veya almayacakları kararlar ile 2012 yılına şekil verecekler.
  • 1083
    hep böyle miydi yoksa yaşının verdiği etkiyle mi her şeye ama her şeye burun kıvıran, kulp takan adam durumunda takılıyor bilmiyorum. aslında yazılarının ana fikirlerine katılıyorum, ama uslübu ve verdiği örnekler malesef bu dogrulara takılmamızı engelliyor. mesela neye göre türk basketbolunun bittiğini savunuyor anlamıyorum. tarihimizde büyük şampiyonluklar, istikrarlı başarılar hiç olmadı ki. şu anda da milli takımımız turnuvalarda öyle ya da böyle saygı duyulan takımlardan biri halinde, kulüp takımları avrupada sanıyorum 7 ya da 8 takımla devam ediyor ki 3 tanesi eurolig'de ve türkiye ligi de gayet seviyesi yüksek bir durumda. biten şey malesef futbolumuz. ama lig kalitesiz diye de son haftalarda oynadıgımız futbola dahi burun kıvırması komik. kendisiyle ilgili şaşırdığım olay, o 4 yıl üstüste şampiyon olan ve uefa'yı kazanan takım hakkında neden ''ee fenerbahçe beşiktaş çok kötü durumdalardı, bir zahmet ligi götürsünler, avrupada iyi takımlarla eşleşmediler bla bla'' dememiş olması. gerçi o günlerde de kesin bu takım takım değil diye yazılar yazıyordur.
  • 1086
    3 ocak 2012 tarihli yazısının ilk bölümünde maa'yi, ikinci bölümde spor bakanını, üçüncü bölümünde oktay mahmuti'yi eleştiren yazar.

    --- alıntı ---
    2011 yılı şike soruşturmasının gölgesinde geçti. yılın son günlerinde de federasyonun, 58. maddenin görüşülmesi için genel kurul çağrısı yapması tartışmaları daha da alevlendirdi.
    federasyonun konuyu genel kurula taşımasını doğru buluyor musunuz?
    kararı federasyon almıyor.
    kararı mehmet ali aydınlar alıyor ve beni hiç şaşırtmıyor.
    mehmet ali aydınlar bu ülkenin en kararsız, en ilkesiz adamı olduğunu arka arkaya eylemleri ve söylemleriyle gösteriyor. "ben görevde olduğum sürece 58. maddeye kimse dokunamaz" dedi; dediğini yalattılar ona... ama böyle bir numara ile; 'efendim ben değiştirmeyecektim ama yine de genel kurula soralım!..' kuruldan çıkacak karar belli çünkü... böyle matrak bir şey olur mu!..

    insanlari güldürmesin
    58. madde öyle duracak, her sene şike yapılacak, emsal de var, genel kurul toplanacak, 'küme düşürülmesin' kararı verilecek, 58. madde fiilen işlemez hale gelecek. ama orada duracak.
    böyle mehmet ali aydınlar'ın dediği olacak. insanları güldürmesinler! "ibrahim akın'a lisans vermem" diyor.
    kimsin kardeşim; kimsin!.. bana bir söyle bakalım. bunu hangi sıfatla söylüyorsun? ibrahim akın suçlu mu? ibrahim akın'ın hakkında ithamlar var sadece... ama bu ithamlar ağır ithamlar değil. çünkü ağırlar tutuklu...
    ibrahim akın'ı mahkeme serbest bıraktı. hakkında verilmiş bir karar yok. hakkında mahkumiyet kararı verilmemiş bir adamın, 'ekmeğiyle oynama' hakkını sana kim veriyor?
    tövbe yarabbim; tanrı mısın sen?

    gümüşdağ görevde
    senin yapacağın bir tek şey var; mahkeme ile uzaktan yakından alakan yok. adamı ceza heyetine sevk edersin; ceza heyeti ne kadar boykot verirse verir! üç ay verir, üç sene verir, müebbet verir. ama "lisans vermem" diyemezsin. böyle bir yetkin yok. bunun adı yargısız infaz. mahkemelerin kararı yok, pfdk'nın kararı yok.
    götürse ya genel kurula!.. 'ibrahim akın'a da lisans verelim mi, vermeyelim mi?' diye sorsun! ben hakikaten böyle matrak bir şey görmedim.
    aynı davanın sanığı göksel gümüşdağ, federasyonun başkan vekilliği görevine devam ediyor. aynı davanın tutuklu sanığı aziz yıldırım, fenerbahçe başkanlığı'na devam ediyor.
    ama ibrahim akın'a lisans verilmiyor!
    neye göre? neye göre olduğu açık; gücü ona yetiyor çünkü...
    otorite için şov yapması lazım; gücü ibrahim akın'a yetiyor, gücü sadri şener'e yetiyor. sadri şener'e sebebi de var; bir yandan 'bakın ben ne kadar fenerliyim' diye fener camiasına şov yapacak, fenerbahçe yöneticileri kıyametleri koparıyorlar, federasyon için söylemedik laf bırakmıyorlar; onlara bir şey yok. sadri şener her gün ceza heyetine sevk ediliyor.

    galatasaray, genel kurul kararı alınmasını, 'yazılmış senaryonun uygulanması, federasyonun yetersizliği' olarak değerlendirdi.
    ve ceza heyetine gittiler.

    başkan yardımcısı adnan öztürk de kulüplerin imzasına sunulmak üzere deklarasyon hazırladıklarını ve buna göre kulüpler birliği'ndeki durumlarını belirleyeceklerini açıkladı.
    ayrıca trabzonspor da birlikten çekilebileceğini kaydetti. bu konuda ne düşünüyorsunuz?
    bu kulüpler birliği'nin içinde olmayı ben de istemem. geç kalmış bir tavır aslında. kulüpler birliği'nin türk futbolunu düşündüğü falan yok. belli adamların menfaatler birliği bu...

    yönetmelikleri bilmiyor
    cavcav, "galatasaray ve trabzon çekilirse kendi aralarında maç yaparlar.
    biz de 16 kulüple yolumuza devam ederiz" diyerek bu restleri umursamadığını ortaya koydu.
    bu hale getiren ilhan cavcav zaten...
    kulüpler birliği mi organize ediyor türkiye liglerini? yönetmelikleri açsın da bir okusun bakalım!..
    kulüpler birliği ile türkiye liginin uzaktan yakından alakası yok. bu ligde oynayacak ve oynamayacak takımları, yönetmelikler belirler. bu yönetmelikler içinde 'kulüpler birliği üye olmak gerekiyor' şeklinde bir madde yok.
    galatasaray ve trabzon fikstür çekilir, maçlar ilan edilir. ilhan cavcav sıkıyorsa, gençlerbirliği'ni galatasaray maçına çıkarmasın da göreyim!.. bunlar böyle sallıyorlar! önüne gelen sallıyor!

    tersini yapiyor
    trabzonsporlular, "kupamı geri ver" sloganı altında federasyonu protesto etti. daha önce de fenerbahçeliler yürümüştü.
    tepki tepkiyi getiriyor.
    futbol federasyonu'nun kararsızlığı iki tarafı karşı karşıya bıraktı. "federasyonun kararsızlığı" değil şaşkınlığı var.
    herhangi bir konuda karar veremeyebiliriz. düşünürüz, araştırırız. zaman alabilir. 'kararsızlık' başka bir şey... bizim federasyon şaşkın... "ben kaldıkça 58. madde değişmez" dediği anda ben 58. maddenin şu veya bu şekilde değişeceğini anladım. dediğinin tersini yapmak tipik mehmet ali aydınlar tavrı oldu çünkü...
    58. madde orada duracak ama fiilen işlemez hale gelecek.

    ülkede spor bakani yok
    basketbolda çekişmeli ve tabii her zamanki gibi tartışmalı da bir maç vardı. fenerbahçe ülker, galatasaray medical park'ı bir sayı farkla mağlup etti ve yılı galibiyetle kapattı. türkiye'de spor bakanı yok. her derbi maçında bunu söyleyeceğim.
    insanların anayasal hakkı, kulüplerin ve federasyonların keyfi kararıyla ayaklar altına alınıyor! ortada hiçbir sebep yokken maç seyretme hakları kısıtlanıyor.
    aslında bu tür kararları almaya yetkili bir kurum var: başkanı vali olan il güvenlik kurulu... onlar da bir şey yok. kulüp başkanları oturup 'birbirlerinin maçına seyirci gitmesin' diye oturup anlaşıyorlar!.. yok ya!..

    seyircisiz derbi olmaz
    galatasaray kulübü başkanı'nın 'maç seyretme' hakkımı kısıtlamaya hakkı var mı? ya da fenerbahçe kulübü başkanı'nın, trabzonspor kulübü başkanı'nın... böyle bir şey olur mu!..
    bu ülkeye sporu getiren, icap ettiğinde '100 senelik kulüpleriz' diye efsane yaratılan, kulüplerimizin maçlarında rakip seyirci yok ve bunun adı derbi olacak! cehenneme kadar yolu var o derbinin...
    bu derbilerin böyle oynanmasının bir sebebi var; ülkede spor bakanı yok. bu, ülkede insanların haklarını koruyacak siyasal otorite olmadığı anlamına geliyor.

    rüzgar nereden eserse
    spor bakanı olsa yumruğunu masaya vurur 'siz ne yapıyorsunuz arkadaşlar?' der. kulüplerin bu kararını kabul eden federasyonlar hakkında soruşturma, gerekirse dava açtırır.
    hayır!.. böyle sessiz sedasız izliyor. 'genel kurulun toplanması doğru karardır' diyor. anla yani... rüzgâr nereden eserse ona göre konuşan bir bakanımız var. 'bizim böyle bir değişiklik düşüncemiz kesinlikle yoktur' dedi, ondan sonra da cumhurbaşkanı'nın vetosuna rağmen yasayı destekledi. bu mu spor bakanlığı? peki, benim vatandaş olarak haklarımı kim koruyacak?
    siyasal otorite bu işe sahip olmazsa neye yarar siyasal otorite?

    şiddeti körükleyen sensin
    sadece fenerbahçe taraftarları vardı ama çıkan olaylar yine maça damga vurdu.
    sevgili oktay mahmuti kardeşimiz maçın sonunda 10 dakika kadar hamasi, milli, ahlaki, ibretlik bir konuşma yaptı. "birbirimizden bu kadar nefret ediyorsak sporun manası ne" anlamına gelen... ben bekledim ki 'galatasaray seyircisi nerede?' diye soracak. ağzına bile almadı. onu söylemek sıkar çünkü. 'deplasmana seyirci götürmeyelim' kararında galatasaray kulübü'nün de imzası var.
    onu söylemeden "efendim işte biz nefret yayıyoruz" diye medyayı suçladı.
    kendisine yönelik eleştirileri "nefret" olarak yorumladı açıkça. yani bir teknik direktörün eleştiri anlayışı buysa o ülkede şiddet olmasından daha normal bir şey yok.
    oktay mahmuti kardeşim sen basketbolun 'b'sini bilseydin galatasaray maçı gene kaybederdi belki ama bu kadar ahmakça kaybetmezdi.
    galatasaray bir sayı geride, maçın bitmesine 20 saniye var ve top galatasaray'da...
    en anlamayan bile o topu içerden kullanır.
    adamın biri boyalı alana dalar, faul yaparlarsa iki atıştır, birini sokarsa maç uzar, ikisini de sokarsa maçı kazanırsın.
    faul yapmazlarsa potanın dibine kadar elinle uzanacağın için yüzde 80, yüzde 90 ihtimalle basketi atarsın. galatasaray o topu üçlük atışla kullandı; düşünebiliyor musun!
    o ana kadar yüzde 40 üçlük atmış takım, yüzde 90'lık, yüzde 80'lik bir ihtimal deneyeceğine, yüzde 40'lık bir ihtimali deniyor ve de üçlük atışını kim yapıyor? maç boyu on atıştan ikisini atabilmiş yani yüzde 20 atmış lucas...
    galatasaray'ın o gece en kötü atıcısı...
    fener koçuna'galatasaray son 20 saniyede bu topu nasıl kullansın?' diye sorsan adam utanır; 'ben bunu bir koç olarak söyleyemem. ayıptır!' derdi.
    fener koçunu utandıracak top kullanımını galatasaray tercih etti.
    bu sene galatasaray kora kor girdiği bütün son dakika maçlarını kaybetti!
    koçluk böyle durumda belli olur. takım maçı alır giderse mesele yok. atılan üçlükler şakır şakır girdiği zaman galatasaray maçı kazanıyor.
    mahmut kazanmış oluyor. yok ya!.. başa baş girilen son dakikalarda koçun dehası oyunu belirler.

    niye nefret edeyim?
    yirmi saniye kala en kötü tercihi, en kötü adamla yapıyor. çocuk yapmaz.
    10 yaşındaki bir galatasaray seyircisini kenara koysan 'koç' diye o topu öyle kullandırmaz. ondan sonra o oktay mahmuti "medyadan nefret yağıyor" diyor. ben senden nefret etmiyorum.
    tanışmıyoruz ki zaten... elini sıkmışlığım yok. niye nefret edeyim senden!
    ama 'sen basketbolu bilmiyorsun arkadaş!' diyorum.
    konserdeydim, maçın sonunu seyretmedim.
    geldiğimde 'maç ne olmuş' diye açtım televizyonu. oktay konuşuyordu.
    işte bu hamasi nutku atıyordu.
    40 bölümlü ibret! bitti.
    maçın o aptalca son top kullanılışı ve maçın bittiğini ilan eden düdük... o anda bu "spor şiddete çevrildi" diyen oktay mahmuti'nin hakeme saldırmasını görmenizi isterdim. adam utanır ya!.. eliyle, gözüyle, bakışıyla, davranışıyla... bıraksalar hakemi öldürecek adam; "bu ne şiddet!" diye nutuk atıyor. şiddeti körükleyen sensin.
    o zaman "acaba 'deplasmana seyirci götürmeyelim' diyen haklı mı" diye düşündüm.
    koçun hakeme öyle saldırdığını görse galatasaray seyircisi sahaya inmez mi? sahaya inse neler olur bilemiyorum.
    şiddetin bir numaralı sebebi kendisi... ondan sonra da şiddet nutku atıyor bana.
    --- alıntı ---
  • 1092
    --- alıntı ---

    fb tv'ye..
    sevgili ertan, kerem ve kadir dostları (üçü de digitürk ve lig tv top yöneticileridir.) biliyorum bana kızıyorsunuz ama, bilin ki, milyonlarca galatasaray taraftarı, sizin bana kızdığınızın bin misli ligtv logosu altında yayın yapan fener tv'ye kızıyor..
    lütfen, samsun- galatasaray maçının yayın bandını isteyin ve üçünüz bir arada izleyin..
    maçı deplasmanda 2-0'dan 4-2'ye çeviren takım fener olsaydı, o spikerler ekran sesini kıstırır, yazdıkları destanla bir futbol efsanesi yaratırlardı.
    galatasaray'ın galibiyetini seslerindeki kahrolmuşluğu saklamadan verdiler..
    abartıyor muyum?. olabilir.. ama milyonla galatasaraylı'ya öyle geliyor..
    fener maçını nasıl destanlaştıranlar anlatıyorsa, hiç değilse galatasaray maçlarına da ayni havayı verecek spikerler bulun.
    yoksa o kurumda galatasaraylı spiker çalışması yasak mı?.
    galatasaray maçını en fanatik fenerli'ye ısrarla ve inatla anlattırmak zorunda mısınız?.
    millet dekoder iade yarışında zaten, liglerin halinden.. biz galatasaraylıları ayrıca çıldırtmayın..

    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...c/2012/01/10/fb-tvye
  • 1093
    fulardan, sinemadan, tiyatrodan, modern sanattan, caz müzikten, sweatheart mankenlerden, sevgililer gününden, futboldan, basketboldan, atletizmden, voleyboldan, gazetecilikten, yazarlıktan anladığını iddaa eden fenerbahçe lobisi kalemşörü.

    camia ne zaman bir hava yakalasa, birlik beraberlik sağlansa, 'galatasaray iyi oynuyor' gerçeği tüm ülke tarafından kabul edilse, taraftar kenetlense hıncal bitmek tükenmek bilmeyen hıncını almak için hemen camiaya saldıran bir yazı yazar. imparator tarafından tesislerden kovulmuş, senelerce asy tribünlerine gelememiş, medyadaki tüm gerçek galatasaraylılar - ki sayıları maalesef çok az- tarafından aforoz edilmiş bu nevi şahsına münhasır köşeci, yenilmez armada ve oktay hocaya saldırarak bardağı taşırmıştır.

    oktay hoca kadar kaliteli, camianın kültürünü, geleneğini, duruşunu taşıyan beyefendi bir spor adamının takımı nerelerden alıp nerelere getirdiğini görmeden yıkıcı sözlerle kin kusmuştur kendisi.

    hıncal uluç sahil kenarlarında binbir emekle kumdan kale yapan ufak çocukların emeklerini yok edip sapık zevkler alarak o kaleyi tekmeleyen sahil şeridi bunağıdır. mutsuz bir adamdır ve bu yetersizliğini galatasaray kompleksiyle kapatmaya çalışmaktadır. camia başarılı olursa -ki olacaktır- zaten tükenmiş kariyeri tamamen bitecektir çünkü saldıracağı konu tutunacağı dal kalmamıştır. neyse gençlerin klasik tabiriyle bitirelim; 'sene olmuş 2012' hala hıncal uluç yazı yazıyor.
  • 1094
    22 ocak 2012 eskişehirspor galatasaray maçı ertesinde, hıncal uluç'un mustafa denizli'nin yenilgisiz 2. olduğu yıldan örnek vererek fatih terim'in risk almadığından dem vurup bu olayı aklının almadığını, nasıl böyle bir hata yaptığını anlamadığını, yardımcılarının yetersiz olduğunu, hasan şaş ve ümit davala'nın hiç bir şeye itiraz etmediğini yine mustafa denizli'inin derwall'in yardımcısı olduğu sezon derwall'e nasıl posta koyduğunu örnekleyerek açıklamasını beklemekteyim.

    umarım neden eboue'yi oynatmadığını sormaz fatih terim'e.
  • 1096
    --- alıntı ---

    kupa mı para mı önemli?

    süper kupa'ya denk bir kupa var mı fenerbahçe'nin müzesinde! nihat özdemir kafası, ali koç kafası galatasaray'da takılı kalmış

    yanindan dahi geçemedi

    * fenerbahçe divan kurulu'nda galatasaray'ı kıskançlıkla suçlayan özdemir, "her şeye rağmen galatasaray'dan 3 katı büyüğüz. bu nedenle bu kadar bağırıyorlar" dedi. galatasaray'ın böyle bir niyeti olabilir mi?
    nihat özdemir galatasaray'a niye saldırıyor: çünkü galatasaray'ın türk futbol tarihinde hiç kimsenin erişemediği, yanından dahi geçemediği bir başarıya ulaştığını, özellikle kendi dönemlerinde fenerbahçe için o başarıya ulaşmanın hayal bile edilemeyeceğini biliyor. bu düzeyde mi tartışacağız nihat özdemir ile?
    o parayı koyuyor ortaya ben de kupayı koyuyorum. göreyim bakalım; süper kupa'ya denk bir kupa var mı fenerbahçe müzesinde!..
    hangisi daha kıymetli? futbolda para mı kıymetli, kupa mı kıymetli?
    hele o para ile nelerin yapıldığı tartışılırken günümüzde ya da yapılmadığı!..
    bunlar iş değil! hâlâ nihat özdemir kafası hâlâ ali koç kafası galatasaray'da takılı kalmış. 2000 yılındaki başarının ezikliğine karşı hâlâ oradalar.

    --- alıntı ---

    http://spor.milliyet.com.tr/.../1493065/default.htm
  • 1097
    http://www.fotomac.com.tr/...25/siradan-bir-takim

    yine baştan aşağı saçmalamıştır.

    "herhangi bir galatasaray maçında heyecanlanan, 'bu maça gidelim' diye koşuşturan bir galatasaraylıya rastlamadım."

    "kazım oynamasa, ben oynasam ne fark eder!.. aynen öyle... 72 yaşındaki hıncal uluç oynasa, kazım oynamasa ne fark eder!.."

    " 'milan baros yok' diye üzülen bir takım; takım olabilir mi? milan baros sakatlanınca galatasaraylı bayram yapmalı. 'aman kurtulduk' diye... gerçekten inanamıyorum.
    melo mu futbolcu? her tarafı futbol olsa ne olacak? hırslı, iyi niyetli, çırpınıyor.
    çok iyi bir takımda, kaliteli bir takımda onu da 'görev yapsın, koştursun, hırslandırsın' diye koyarsın. o kadar... ama melo'dan bunun ötesinde bir şey bekleyemezsin. melo oyun falan kuramaz.
    brezilya milli takımı'nda oynamış!"

    "bugün melo, 'gidiyorum' dese kaç galatasaraylı üzülür. diğerlerinden birisi 'gidiyorum' dese kaç galatasaraylı üzülür."

    te allah'ım ya
App Store'dan indirin Google Play'den alın