"tdk'ye göre put sözcüğünün tanımı şöyledir: bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne"
doğaüstü güç ve etkisi var mı, var. canlı mı, evet. tamam işte. *
78
hagi’yi putlaştırma diye bir şey olamaz. zira hagi ikonik bir futbol figürü zaten. hiç bir güç onu değersizleştiremez hatta buna tenezzül bile edemez. hagi’yi sevip saymayanın bu renklerle ne işi olabilir?
79
sari kirmizi ve yesil saha ile baslamis hagi sevgisinin aslinda futbol ile alakasi yok.
hagi bir nesle imkansiz diye bir seyin olmadigini gostere gostere ogretmis adamdir. mucizelerin gercek olabilecegine, mucadelenin ve vazgecmemenin esas olduguna, kendinden cok daha guclu rakipler, cok zor sartlara ragmen bile kazanabilecegine bizleri inandirmis isimdir.
kendisi bir neslin hayatini degistirmistir. bakmasini ve gormesini bilmek lazim.
dunya tarihinde “avrupali hristiyan” olmayan bir ulusun ilk ve tek defa avrupali hristiyanlarin kurdugu bir yarista birinci olmasini saglamistir.
bugun formamizin icinde “ilk ve enlerin takimi” yaziyorsa hagi sayesindedir.
80
putlaştırmaya devam etmesi gereken taraftardır.
bernardo silva gelirse hagi unutulur diyen yaşı yetmeyen taraftar yerine, 10'u canlı izleyenlerin elinde olmadan putlaştırmaya devam etmesi normaldir.
81
çok haklı olan insanlardır. hagi kadar gifted, hagi kadar büyük, hagi kadar görkemli bir futbol sanatçısı bırakın galatasarayı dünya futboluna zor gelir. galatasarayın en büyük efsanelerinden. onu bu topraklarda izlememizi mümkün kılan herkese sonsuz minnettarım. ömrü uzun olsun, allah yokluğunu göstermesin.
82
olmaktan gurur duyuyorum. hagi'nin ne kadar büyük olduğunun farkında olmayan yeni nesil hadi neyse de eskiyi bilenlerin bize gelen herhangi bir oyuncuyu hagi seviyesine koymasını anlayamıyorum. ona en yakını sneijder idi.
83
futbolun bir tanrılar okulu olsaydı ordaki en seçkin figürlerden birisi olurdu gica. duyguları, reaksiyonları ile bizler gibiydi; ancak yeteneğiyle, zihninden geçenleri yansıtmayı bildiği ayaklarıyla insan ötesiydi. o nedenle mitolojik bir figür olarak yerini almasında bir beis görmüyorum.
84
ayıp eden taraftardır.
rakibin algısını oyun hamuruyla oynar gibi yamultan, sahadaki 10 arkadaşını sanki kendi vücuduna bağlı organlar gibi kolayca yönlendirebilen ve kendi futbol zekasına uyumlayabilen adam futbol evreninde put filan değil, olsa olsa the one and the only tanrıdır zira.
85
içinde bulunduğum ve bulunacağım gruptur. adam konsol oynar gibi takımı kontrol ederdi. ara pası mı atmak istiyor oyuncu koştururdı, şut mu çekmek istiyor önünü boşaltırdı l1+üçgen mi yapmak istiyor hasan'ın kafasına kondururdu. bambaşka idi.
86
aralarında bulunmaktan gurur duyduğum gurup. özellikle büyük maçlarda ilk 15 dakika klas hareketlerle rakiplerini zor duruma bırakarak takım arkadaşlarına onlarda insan gözünüzde büyütmeyin mesajını verirdi. takım ayırmeksizin tüm avrupa maçlarında yapardı bunu.
87
haksiz degildir...
genc arkadaslarin daha iyi idrak edebilmeleri adina, bugunun futbol ekonomisinde hagi’nin steaua bucurești'den yeni cikmis genc hali rahatlikla 100+ milyon euro lari gorurdu.
88
bu düşünceyi eleştiren insanlar, bizim ne izlediğimizi bilmiyorlar ya da ne kaçırdıklarını.
89
uefa yürüyüşünü geçenlerde tekrar izlediğimde tekrar hatırladığım realite: hagi olmasaydı bunu yapamazdık. altın jenerasyon, birlikte oynama, şu bu falan tamam da bi yere kadar. öyle büyük oynardı ki büyük maçlarda, tek başına maçın içinde kalmamızı sağlardı. hagi'nin putlaştırılması kadar normal bir şey yok. olmasaydı 2 avrupa kupamız olmazdı.
90
bir hususu daha netleştirmek gerekir. hakan ünsal, okan buruk, ergün penbe, hakan şükür, arif erdem, tugay kerimoğlu, suat kaya, bülent korkmaz gibi avrupa'da iz bıraktığımız dönemin yerli oyuncuları terim döneminden önce de kadromuzdaydı. bir önceki sezonu souness yönetiminde çok kötü şekilde bitirmiştik. sonraki dört senede emre, fatih akyel, ümit davala, hasan şaş gibi ana yerli rotasyonunda birkaç ilave oldu.
tüm bu isimlerin saha içinde koordinasyonunu sağlayan, onlara farklı bir futbol bakış açısı kazandıran, sahada nereye hareketleneceklerini ve neler yapacaklarını yeri geldiğinde sert, yeri geldiğinde tatlı bir dille aktaran kişidir gica. onların potansiyellerini fark etmesine, çıtalarını yükseltmeleri için içlerinde bir kıvılcım çakmasına yol açmıştır gica.
mesela 96-97 sezonunun nerdeyse yaz dönemi sonunda takıma katılmış bir ismin birkaç ay sonraki galatasaray-psg maçında yaptıklarını, etkisini izleyin derim. muhtemelen youtube'da vs. o maçın yayını bulunur.
bazı şeyler göstere göstere gelir. evinde cine 5 maç yayını olmayan bizim gibi çocukların maraton'daki geniş maç özetini heyecanla bekleme sebebidir. şansal büyüka'nın ballandırarak anlattığı bir hagi klasiğini daha izlerken tekrar tekrar sevinçle karışık şaşkınlık duymaktır.
izleyemediğiniz için çok şey kaçırdınız.
91
büyük ihtimalle benim gibi hagi yi stadta izleme şansı yakalamış dinozor taraftardır. oynadığı dönem futbolunda olağan üstü bir seviyeydi kendisi. avrupada bile üç yabancı hakkı olan zamanlarda real ve barca forması giymiş bir adamdan bahsediyoruz.
92
futbol tanrısına hak ettiği gibi davranan galatasaray taraftarıdır.