hiçbir dönemde şu gerçek değişmez; herhangi bir kişi, kurum ya da
kulüp vatanın önüne geçemez. çünkü vatan herşeyden önce gelir.
ancak bazı durumlarda insanın aklına garip ama gerçek ayrıntılar
takılır. tıpkı uzun metrobüs yolculuklarında tıka basa insan dolu
ve hamamdaymışçasına ısının söz konusu olduğu bir ortamda benim
kafama takıldığı gibi...
galatasaray diyoruz değil mi? kökeni meşhur
galata sarayı ocağı'na
dayanan, zamanla
galata sarayı humayunu ve
mekteb-i sultani olan şimdilerin
galatasaray lisesi.
şimdi cumhutiyetimizin kuruluş tarihini bir düşünün; 29 ekim 1923.
*şimdi bir de galata sarayı ocağı'nın kuruluşunu düşünün? 1481.
*bir de ulu önder mustafa kemal atatürk'ün "ben inkilap ruhunu tevfik
fikret'ten aldım." sözünü anımsayın.
evet. insanın düşününce gözleri doluyor değil mi?
ama
galatasaraylılık böyle bir şey işte.
bir de bu camiadan köklenen futbol takımını düşünün.
her daim öncü olmuş, medeniyetinin, kültürünün elçisi olmuş.
gün gelmiş inancın adı, gün gelmiş mazlumun ahı olmuş.
ama hep ayakta durmuş, dimdik olmuş, mücadelenin adı olmuş.
onun olduğu her yerde umutlar tükenmezmiş...
ilyas salman'ın bir sözü vardır; "ben anası ağlatılan bir milleti güldürdüm.
bu yüzden pek bir bahtiyarım."
* diye. oradaki "ben" benim için
galatasaray işte. o bu halkın mutluluk kaynağı, biricik aşkı.
mazlumun, fakirin umut ağacı... sevinci...
bunlar aklıma geldikçe gözlerim doluyor,
onu daha bir sevesim geliyor.
bu yüzden ben
galatasaraylılığım ile gurur duyuyorum.
tıpkı futbolculuğuna yetişemediğim ulvi bir
galatasaraylı gibi...
*ne demişti o?
müsaadenizle hatırlatayım;
"bence
galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır.
galatasarayı işte bunun için tercih eder ve galatasaraylılığımla
her zaman gurur duyarım."