sözlükte 2016 yılında hakkında tanım girilen ve 2021 yılına kadar hiç başka not düşülmemiş olan güruh. ilk başlarda medyaya kapağı atmak için yapılıyordu bu işler. sonra bir ara hedefin kendisi fenomen olmak oldu. günün sonunda tabi reklam alabilmek için bir araç haline geldi. tabi sosyal medya platformlarının algoritmaları sayesinde artık kartopu etkisi de bundan 10 sene öncesine kıyasla çok daha fazla arttı. buna ek olarak sosyal medya, sözlüğün ilgi alanı içinde konuşursak, kulüplerin ciddi şekilde yatırım yapıp ilgilendiği bir yer de oldu. böyle böyle bir yandan at izi it izine karışırken bir yandan da bu insanların niyeti büyük bir değişim gösteriyor.
bugün bu sözlükte, herhangi bir bedel beklemeden hala galatasaray'ın iyiliğine olduğuna inandığı şeyleri büyük sabırla yazan insanlar var. teknik taktik analizinden tut scouting yapmaya, taraftara bilinç aşılamaktan tut da galatasaraylılıkla ilgili aktarabildiği kadar şeyi aktarmaya kadar bir nevi galatasaray misyonerliği yapıyorlar. yine youtube'da ya da twitter odalarında, kendini çok konuda frenleyerek ve adeta görev bilinci içerisinde hareket ederek bu işi yapan bir avuç insan var.
diğer tarafta da kimse kusura bakmasın ama bu soytarılar var...
çok basit bir örnekle,
21 ocak 2025 galatasaray dinamo kiev maçının sabahında ve gün içersinde dolaşan tweetler vardı. dinamo kiev'in avrupa ligi'nin en az gol atan takımı olduğu bilgisi,
taze gol yemiş muslera suratı görüntüsü ve mizah adı altında çoğu hakaret sınırında gezen ifadelerden oluşan; bir tornadan çıkmasa bile aynı fikir üzerinden yürüyen tweetlerdi.
bu tweetler garip bir şekilde, jargonuyla kullanırsa yürüdü. bunlar istedikleri etkileşimi aldı, bazı insanlar gülüp eğlendi(!), fenerbahçe'nin özellikle organize yönetilen hesapları bile bu tweetleri kullandı.
döndü dolaştı ne oldu, galatasaray ve muslera aynı maçta tüm bu "goygoy"(!) tweetlerin dahi yazmaya utanacağı kadar kötü bir gece geçirdi. neticede
fernando muslera'nın ıslıklanması olayı yaşandı. maçtan sonra hoca "muslera'yı değil gol beklediğimiz anda topun geriye oynanmasını ıslıkladı taraftar" diyerek geçiştirmeye çalıştı. stadda olan bazı basın mensupları(!) muslera'nın soyunma odasına giderkenki hali üzerinden bir ayrılma hikayesi yazmaya başladı bile. taraftar desen sözlük dahil şu an doğru muydu yanlış mıydı diye ikiye bölünüp tartışmaya devam ediyor.
bugün muslera'nın hatalı gol yemesinin sebebi bu arkadaşlar değil. belki ıslıklanmasının doğrudan sebebi bu arkadaşların attıkları tweetler değil. hatta ve hatta bugün maçtan önce belki de her yüz galatasaraylının doksanının en büyük tereddütü kalemizi gole kapatıp kapatamayacağımız konusuydu.
ama işte bu arkadaşların bir günlük hasılat için attıkları bu tweetler bu sürecin içinde katalizör olarak büyük bir etkiye sahip. hem bu tarz şeyleri organize olarak kaşıyan karşı tarafın askerleri, hem de sosyal medyanın algoritmalar sayesindeki korkunç kartopu etkisi; bu arkadaşların çıkardığı en saçma şeyi bile görünür hale getiriyor. stada gelen taraftar da sosyal medyanın bir kullanıcısı olduğu için tüm bunları görerek geliyor.
bu da işte olası kötü bir sonuçta, günümüzün tahammülsüzlüğüyle bir araya geliyor. bugün
* muslera onlarca kurtarış yapıp üç gol yeseydi, aynı şekilde yine ıslıklanırdı. çünkü zaten işler kötüye gittiği zaman eskisi gibi "yenilsen de yensen de" kafasına girmek aşırı romantik günümüzün toplumunda. o anda ilk akla gelenlerden biri öğlen telefonda görülen tweetler oluyor. üç kişi ıslıklayacaksa beş oluyor, beş kişi ıslıklayacaksa on oluyor.
bir diğer boyutu da tabi futbolcuların da sosyal medyadan tamamen izole olmamaları. bu da işin saha içindeki psikolojiyi etkileyen kısmı. bir şeyi kırk kere söylersen olur ile şartlanmak arasında bir yerde de duruyor, özellikle türk sporcular...
o yüzden dikkate alınması, üzerine eğinilmesi gereken bir konudur galatasaraylı twitter fenomenleri.