• 6801
    bazı ülkelerde en çok olmak, kötüdür.
    türkiye'de çok taraftarın olunca, şanssız oluyorsun. çünkü kültürel seviyemiz ve zeka seviyemiz dünya standartlarının baya altında.

    çok olunca;

    belhanda'nın instagram hesabını küfürlerle doldurup, adama yorumları kapattırmak zorunda kalan,
    eren derdiyok'u futbola küstüren,
    maicon'u küfürler ederek takımdan kovan,

    şimdi de diagne'yi başlamadan bitiren adamlar dolup taşıyor sosyal medyada.

    taraftarımızdan çok utanıyorum.
    futbolcu desteklemek bu kadar zor olmamalı.
  • 6802
    son 1.5 sezonda #yellowfriday, 16 mart 2018 taraftara açık antrenman, 1 aralık 2018 taraftara açık antrenman, her deplasman mağlubiyetinden sonra takımın gece havalimanında karşılanması etkinliklerine ek olarak igor tudor'un gönderilmesinde, fatih terim'in kulübe dönmesinde aktif çaba göstermiş, mustafa cengiz yönetiminin kibar ve/veya pasif kaldığı dönemlerde taraftar grubu vasıtasıyla twitter'dan hak edenlere gerekli mesajları vermiş olan taraftar topluluğu.

    çoğu galatasaray düşmanından daha kötü bir konumdalar yazar arkadaşlarımızın gözünde.

    hakkaniyet.
  • 6803
    benim de dahil olduğum 20 yaş altı modellerinin yüzde doksan dokuzu vefa, sabır, hakkaniyet, had bilmeyen cahiller sürüsünden başka bir "şey" değildir. zaten genç galatasaraylıların çoğu galatasaray'ımızın yakın tarihte fatih terim önderliğinde kazandığı kupalardan dolayı sarı kırmızılı olmuştur. fakat ne gariptir ki fatih terim'i bile ilk hatasında gömen, değişik bir yapıya sahiptirler. diagne 4 maç gol atamadı diye ağıtlar yakılmaya başlandı bile. ya kardeş daha geçen sene gomis'te de aynı sorunu yaşadık sonra bir açıldı pir açıldı, az sabret adam kışın doğru dürüst kamp yememiş, takıma son gün katılmış, geldiği gibi yüzde yüz performans göstermesi imkansız. değil mi? ha tabii ki böyle fikir yürütmek için önce bu bilgilere sahip olman, eleştirme hakkını kendinde bulabildiğin takımını adam gibi takip etmen gerekiyor değil mi? ülkenin kanseri beyni olmadan fikri olan insanlar yüzünden benim 60 milyon tl yatırım yaptığım oyuncum instagramını yorumlara kapıyorsa, psikolojisi bozulup formu düşüyorsa orada durun. bu tiplere tepkimizi duyarlı taraftarlar olarak göstermediğimiz her dakika takımımızın aleyhinedir. gerçi akademiden çıkan dünün u19 oyuncuları bile takımını düşünmezken taraftardan bu duyarlılığı beklemek ne kadar doğru, bilemeyeceğim.
  • 6807
    ilk maç hatayspor'u istanbul'da ağırladın, istanbul'a deplasmana geldiler tesislerini açtın lakin bugün maç boyunca fatih terim’e ve galatasaray’a küfrettiler.

    erzurumspor'a hoş geldin pankartı açtın, gene ilk maç çok güzel ağırladın, bugün maç saati konusunda yaptıkları ortada.

    malum şike sezonunda trabzon'un yanında, adaletin yanında dimdik duran 1-2 kulüp vardı, 1’i de galatasaray’dı. tff'nin diyemediğini, efsane hocanızın çark ettiğini, başkanlarınızın korkup sustuğunu, galatasaray taraftarı pankart yaptı, astı, ceza yedi. karşılığında forma yaktılar.
    örnekleri çoğaltırız, aklıma gelenlerden birkaçı bunlar.

    burayı okuyan diğer takım taraftarlarına sesleniyorum.

    galatasaray’ın dostluğu çok kıymetlidir, baba gibi şevkatlidir ama galatasaray’a düşmanlık eden misliyle karşılığını her platformda alır.

    alparslan dikmen’in de dediği gibi
    "galatasaray taraftarı hiçbir zaman saldırgan olmamıştır fakat kendisine saldırıldığında da en sert tepkiyi vermiştir."

    bilginiz olsun...

    https://twitter.com/...792059227791361?s=21
  • 6808
    aralarında evlatçılığın, bütün evlatları ilk 11'de oynatmak olduğunu zanneden taraftarların da bulunduğu gruptur. hayır, evlatlarını hak etmediği halde yedek kulübesinde oturtursan bu da evlatçılıktır. hatta ve hatta, hak etmediği halde bu kulübe evlatlarını transfer edersen ve hiç oynatmazsan o bile evlatçılıktır. o yüzden sahada 11 yabancı var bu nasıl evlatçılık diye savunma yapmayın gözünüzü seveyim. mesele evladın her zaman oynaması değil. mesela evladın bu kulüpte bir şekilde barınması, haksızca para kazanması.

    galatasaray bal gibi de evlatçı bir kulüptür, fatih terim de evlatçıların hasıdır. kendisini severim ama kusursuz olmadığını da birazcık aklı olan herkesin anlaması gerekir. zira kendisine sorsanız kendisi de evlatçı olduğunu reddetmez zaten. "ben burda olsam sabri'yi de göndermezdim" diye birinci ağızdan açıklaması var hocanın. bu yüzden hala hoca evlatçı değildir diye savunmaya çalışmayın. hoca evlatçı ve bunu da kabul ediyor. yanındaki yardımcıları da evlattır mesela. hoca bu evlatçılığı iyi bir şey olarak görüyor, ben görmüyorum. olay bu kadar basit.
  • 6809
    bir kısımı pusuda olan taraftartır. 3 mart 2019 bb erzurumspor galatasaray maçında olası bir puan kaybı durumunda, olumsuz hava şartlarının ve iğrenç zeminin tekniği yüksek olan takımı aşağıya çektiğini düşünmeden fatih hoca başta olmak üzere her yere kinini kusacaktırlar. şimdiden söylüyorum: puan kaybedersek en doğru adres demirören ve galatasaray düşmanı bazı kuklalardır.

    olayın en dibine inersek, galatasaray camiası ile birlikte kendinizi de sorgulayabilirsiniz. bu düzenin oluşmasına izin verdiğimiz için biz de hatalıyız.
  • 6810
    24 şubat 2019 galatasaray akhisarspor maçı‘ da dakikalar 86’ yı gösterirken tabelada henry onyekuru‘ nun numarası yanıyordu. oyundan çıkacak kişi kendisiydi. onyekuru kenara doğru gelirken 25.000 kişinin yarısından fazlası kendisini yuhladı.

    14 şubat galatasaray benfica maçında ilk düdükle beraber takımımız benfica’ dan daha kötü görünüyordu. bizden iyi takımdı benfica. futbolcu kalitesi olarak yakındık ancak sahadaki futbola bakınca onların oynadığı oyun çok oturaklı görünüyordu. o sırada tribünden gelecek desteğe çok ihtiyacı vardı takımın. biraz iteklenmesi gerekiyordu sahadaki futbolcularımızın. zira hakemin de kararları maça etki ediyordu. burayı zorlamak gerekiyordu... herkes eblek eblek “bunlar bizi yer” diye maçı izledi. hakem alakası olmayan bir pozisyonda çıkıp penaltı verdi, herkes cep telefonunu çıkarıp penaltı olmadığını gördü, hakem alakasız bir iki düdükle zaten alehimize olan oyunu perçinledi ancak tüm stad sus ve pustu. maça giden birinin ağzından çıkan cümle şu; “herkes şok oldu benfica’ yı görünce ve yenileceğimize ikna olduk”

    öyle bir taraftar var ki artık bırakın futbolu, bazen galibiyetten bile keyif alamıyor. takımını görmek yetmiyor ona. öfkeli. tüketici. hep istediği gibi olsun isteyen... şu tribün, şu taraftar 96-00 arasında olsaydı aynı başarıların gelmeyeceğine kalıbımı basarım ancak bazı “pragmatikler” gelip “hatalı önerme, ıspatlayamazsın, varsayım” gibi cümlelerle bana atomu parçalayacaklar... çok üzgünüm ancak kabul edin ki taraftarlık duygu işi. pragmatik bir tarafı yok. dolayısıyla her detayına pragmatik yaklaşmanız tam da anlatmaya çalıştığım “kaybedilen taraftarlık kültürü” yle ilgili...

    ah be ali sami yen, ah be mecidiyeköy... seninle beraber “cehennem” de yıkıldı, kültür de.

    adına arena dediler ve kan istiyorlar artık...

    edit: entry’ i girdim ve sözlükte gezerken bitse de gitsek başlığında bir twitter adresi paylaşıldığını gördüm. profiline girdim ve bir iki paylaşımından önce şöyle bir retweet ine denk geldim. önüme düşen bu video “tesadüf mü kader mi yeğen” dedirtti. hayret verici... https://twitter.com/...819790292271108?s=21
  • 6812
    değişen çağ ile birlikte - özellikle sosyal medya etkisiyle- taraftarlık kavramı yerini takipçiliğe bırakmıştır. bugün nasıl sosyal medya üzerinde fenomen olan kişiler yüksek takipçi oranlarına sahipse, kulüpler de internetin ve sosyal medyanın olmadığı dönemlerden gelen "taraftarlar"a sahiptir.

    ne yazık ki günümüzdeki teknolojik konjonktürde yetişen nesil için takipçilik ve taraftarlık kavramları aynı potada eritilmiş gibi duruyor. bir kişi, bir grubun ya da bir başka kişinin icra ettiği "gösteri"yi (fazlaca örneklendirebilirsiniz: örneğin makyaj teknikleri, bol küfürlü absürt videolar, futbol tarihi videoları vs..) beğenirse, o oluşumu "beğenir" ve "takibe" başlar. oluşum kişiyi eğlendirdiği sürece problem yoktur. ne zaman ki kişilerin istekleri karşılanmaz, ya da hoş bulmadıkları durumlar olur, "beğeni" kalkar, "takip" bırakılır.

    dijital devrim, endüstri devrimiyle karşılaştırıldığında görülebilecek en önemli ayraç "kişiselleştirme"dir. endüstri devriminin topluluk anlayışı yerini dijital devrimin bireysellik anlayışına bırakmış, topluluk sözcüleri yerini herkesin kendisini kolayca ifade edebildiği sanal ortamlara bırakmış, sonuç olarak "tek yürek, tek bilek" gibi kavramların içi boşalmıştır.

    bu bahsettiğim dönüşümün avantajları da dezavantajları da mevcuttur ama bu ayrı bir değerlendirme olduğundan bizim konumuz özelinde artık insanlardan taraftar olmalarını beklemek ne yazık ki olmayacak duaya amin demek ile aynı şeydir. önümüzdeki süreçte daha da kişiselleşmiş tatmin taleplerini görecek, taraftarın zamanla gösteri izlemeye gelen takipçilere dönüştüklerine tanıklık edecek, hatta ve hatta bu takipçilerin kolaylıkla destekledikleri kulüpleri değiştirdiklerine şahit olacaksınız. aynen günümüz sosyal medya fenomenleri ve takipçi ilişkileri gibi. bu önlenemez bir değişim olduğundan, galatasaray'ın da yeni taraftar yapısını dikkatle değerlendirip, bu yapıya uygun pazarlama anlayışı kurgulaması gerekir diye düşünüyorum.

    ezcümle, galatasaray taraftarı da yerini galatasaray takipçilerine bırakmaya başlamıştır. hani çokça şikayet olunan ellerde cep telefonları ile maç izleme sorunsalı, takipçilerin beğendiği gösteriyi kaydetme ve/veya kendi takipçileri ile paylaşma çabasıdır.
  • 6813
    son zamanlarda eleştiri yapmak için eleştiri yapmaya başlamış taraftar.

    sadece dün, diğer mecralara göre daha kaliteli bulduğum sözlüğümüzde fatih terim 'hoca yetiştiremediği' için, selçuk inan da 'gücü yetmediğinden kornerleri ön direğe kullandığı' için eleştirildi.

    yunus akgün 'fiziksiz' olduğu için topçu olamayacak bize göre. çünkü tüm futbolcular body-builder olmak zorunda aynı zamanda. diagne'nin 'saçı ve airpodu'ydu geçen haftaki hedefimiz. ismail çipe de kaleci mi, o yaptığı hatadan sonra sözleşmesi feshedilmeliydi bize kalsa. donk gole sevinmediği için gamsız, ndiaye futbolu unutmuş, sinan gibisini sokakta bile buluruz; her fırsatta ıslıklanmalı... albayrak ve cengiz'in şivelerine, memleketlerine getirmiyorum bile olayı, oralara inersek çıkamayız çünkü.

    eleştiri kültürü olan ve belki de bu yüzden başarısızlıklardan sonra en hızlı ayağa kalkan kulüp galatasaray. son zamanlarda ise eleştirinin yerini linç ve kurban etme almaya başladı. eleştiri yapmakla saçmalamak arasındaki o ince çizgiye dikkat etmek lazım. türkiye'nin en büyük kulübünün, yine ülkesinin en büyük taraftarına yakışmıyor; komik duruyor. dikkat edelim.
  • 6819
    popüler kültürün rezil bir göstergesi olan taraftardır. o kadar anlık, o kadar gündeme göre hareket eder ki anlatamam. galatasaray taraftarı, gerçekten söylüyorum mide bulandırıcı bir yere geldi artık. gerek sosyal medyada gerekse tribünde rezil bir profil çiziliyor. gerçekten bazen gerizekalılık sorunu yaşanıldığını düşünüyorum artık belli başlı konular özelinde.

    örneğin mbaye diagne 20 gol atarken "mal mı yav bu yönetim nasıl alamaz şöyle adamları, paran da var elinde bas parayı al." der, ama diagne 2 maçı boş geçince "elimizde patlayacak hemen araplara satalım." der. bu tezcanlılık örneğidir.

    örneğin fernando muslera kötü oynuyorsa sürekli olarak onu eleştirir, yerine oynayan ismail'in daha kötü kaleci olduğunu görmesine rağmen muslera yerine ismail oynasın ister. bu ise kötü niyetlilik örneğidir.

    luyindama marcao ikilisi bambaşka futbolların oynandığı, bambaşka dillerin konuşulduğu bir yerden kalkıp bambaşka bir dilin konuşulduğu ve bambaşka bir futbolun oynandığı bir yere gelirler; ilk hatalarında dany ile chedjou ile kıyaslanırlar. her ikisinin de takımdan gidiş dönemlerini hatırlamasak hadi yine siz haklısınız diyeceğiz de, adamların kıçına teneke bağladınız beyler. yine siz yaptınız bunu.

    takımın en efektif oyuncuları belhanda ve feghouli'nin maaşını ağızlarından düşürmezler ama selçuk inan için tek kelime etmezler.

    velhasıl liste uzar gider. galatasaray taraftarı mantığını ve muhakeme yeteneğini yitirmiş, zamanın akışının kucağına oturmuş durumdadır. akıl, mantık, muhakeme gerçek hayatta da lazım olabilecek şeyler. lütfen kullanın.
  • 6821
    (bkz: 11 mart 2019 galatasaray antalyaspor maçı) nda gördüm ki, futboldan anlamayan taraftardır.

    emre taşdemir sürekli git gel yapıyor, maçtaki henüz ilk ortasını açıyor. yerine gitmedi mi? allah belanı versin emre, senden bi bok olmaz. nerden bulduk geldik seni...

    luyindama, önünü 3 tane futbolcu kapattığı için kaleciye geri pas mı attı? allah belanı versin senin, sana bu kadar para verilir mi rezil herif.

    belhanda maç boyunca harika attığı kilit paslardan denedi ve bu sefer başarısız mı oldu? allah belanı versin senin, satalım şunu, laubali adam.

    liste böyle uzar gider. şu bi gerçek ki taraftarımız futboldan anlamıyor, sürekli ileri top oynanmasını istiyolar, oyunun kilitlendiği anlarda seti tekrar kurmak gerektiğini bilmiyorlar.

    oyunculara çok gereksiz baskı yükleyen bu tribünle, iç sahadaki kritik maçlarda işimiz zor...

    edit: tek sorun tribün değil, oynanan ve umut vermeyen oyun her şeyden önce futbolcuların eseri. hal böyleyken iç sahada ateşleyici ve itici güç olması gereken taraftar, yavaş yavaş telaşa sürükleyici etken olmaya başladı. meramım buna dikkat çekmek idi.
  • 6823
    bir avuç kaldık artık. neden mi? çünkü çok evrildi galatasaray taraftarı. galatasaray'ı bırakıp futbolcu odaklı taraftarlık artık bazılarının ki. daha topu almadan ıslıklamalar başlıyor ondan sonra, hayal kırıklığı yaşadıklarında. galatasaray'ın nasıl bir umut kaynağı olduğu unuttular çünkü. sağ bek cihan haspolatlı, sol bek orhan ak, ön liberon saidou, yalçın ayhan, volkan arslan, hasan kabze daha sayamadığım on tane vasat oyuncu, dönemin en yüksek parasını harcamış yıldızlar topluluğu gösterilen fener'in elinden aldı kupayı. ıslıklanmadılar. giydikleri formanın değeri hatırlatıldı her zaman. hep beraber inandık ve kazandık. şimdi görüyorum ki sadece 8 puan farkla şu kötü bu kötücüler en büyük zararı yine bu takıma veriyor. savaşa girmeden eleştiri haktır, ama savaşa girdikten sonra eleştiri bozgunculuktur. ya hep beraber inanıp kazanacapız, ya da önümüzdeki 5 senede en az 3 kez devletin oyuncağını şampiyon yapacağız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın