• 28
    galatasaray yönetimi, galatasaray taraftarı ve galatasaray futbol takımının içinde bulunduğu kaotik dönem ne zaman son bulacak bilmiyorum ama gün be gün ayrışmaktadır.

    taraftarın çoğu yönetimden nefret ediyor ama ultraslan sessiz. rantının, sucuğunun peşinde.

    futbol takımı içinde gruplaşmalar var, takımın geleceği belirsiz.

    maddi problemler var. başarı yok. 3-4 sene önceki şampiyonlar ligi, euroleague zaferlerinden, rakiplerin maçlarının takip edildiği ve başarısızlıklarıyla eğlendiğimiz günlere geldik.

    acilen bir silkelenip kendimize gelmemiz lazım. bunun olabilmesinin en kolay yolu da sanırım taraftarı havaya sokacak bir yönetim değişikliği ve iyi planlanan bir transfer dönemi.

    eğer bunu önümüzdeki süreçte başaramazsak bugün dalga geçtiğimiz takımların maçlarını izlemeye devam ederiz...
  • 96
    acil silkinip kendine gelip, kenetlenmesi gereken camia. erden timur'un yarın yapacağı açıklamalar bunun başlangıcı olsun. sadece 2 puan kaybettik, çok eksik olmamıza ve fahiş hakem hatalarına rağmen bu puanları kaybettik.

    bu sezon şampiyonluk çok önemli derken bu tarz durumları düşünerek diyordum aslında. sen maçı 1-0 da götürürken önlerine gelen fırsatları kaçırmıyorlar.

    ayrıca troll oluşumlar iyi çalışıyorlar. ekşisözlükteki başlıklardan anlayabilirsiniz. eleştiri her zaman galatasaray kültürünün parçasıdır ama bu dönemde doğru, dürüst olmakla takımını ezdirmek arasında ince bir çizgi var. kol kırılır yen içinde kalır diyerek bazı eleştirileri şu an kendimize saklamak daha faydalı olacak kaanatindeyim. yeri gelince zaten hep beraber eleştirimizi yapıyoruz ki, bu camianın hiçbir zaman başarızlığa tahammülü olmadı. o yüzden kapalı lütfen sakin olalım.
  • 29
    camia bileşenlerinin ayrışmasını 1984 yılında derwall güzelce ortaya koymuştu. öncelikle dönemin galatasaray futbol takımını tasviri, içinde bulunduğumuz döneme ne de uygun...

    "...bizim istediğimiz tür antrenmanlar için kesinlikle uygun olmayan futbolcular vardı ortada. kaybetmeye mahkum tipler, bedavacılar, aylaklar ve gerçek anlamda 'emekliler'."

    özellikle kulübü yönetenlerin (sadece yönetimden bahsetmiyor, derin galatasaray'dan söz ediyor) taraftara olan uzaklığını çok güzel fark etmiş sayın derwall. türkiye anıları kitabında "sürekli bu camiada bir gariplik var diyordum, kulübü, takımı ve sokaktaki taraftarı birbirinden tümüyle ayıran bir şeyler yaşanmış olmalıydı. yıllar boyunca oluşan mesafe giderek büyümüş; tartışmadan, konuşmadan, yan yana ama birlikte paylaşılmadan yaşanmış olmalıydı. ne olduğunu o gün anladım." diyor.

    "...uzun bir çalışma gününün ardından hak edilmiş içkimizi yudumlamak üzere hoş ve tanınmış bir barın restoranında oturuyorduk... mustafa* ve ben barın tezgahına yaslanmış sohbet ediyorduk ki, hepimizin çok iyi tanıdığı bir galatasaray hayranı ve iş adamı olan çok sempatik bir bey yanımıza geldi... bir süre şundan bundan konuştuktan sonra bu bey bana, hoşuma gidecek, beni rahatlatıp destekleyecek, ama aynı zamanda da yardımcı olacak bir şeyler söylemek istedi. şöyle konuştu:
    - bay derwall, çalışmalardan, sonuçlardan ve gazetelerin günlük eleştirilerinden hoşnut olmadığınızı biiliyorum. cesaretinizi kaybetmeyin. kitle ve bizimle aynı fikirde olmayan bir yığın insan bizi ne ilgilendirir ki? galatasaray biziz bay derwall ve çizgiyi biz belirleriz. biz 'high society'iz, bunu bilmelisiniz."

    tabii sonrasında derwall yıldırım çarpmışa dönüyor ve bir bahaneyle "o bey"in yanından ayrılıyor. derwall'in tespiti günümüzün ibretlik sayfalarında yerini alıyor. bu "high society" olur olmaz, lise olur olmaz, iktidar olur olmaz. önemli değil. adına ne derseniz deyin, o yıllardaki derin uçurumun günümüzde de yaşandığını görmek mümkün.
App Store'dan indirin Google Play'den alın