• 2
    galatasaray: amerika birleşik devletleri'dir. ekonomisi üreterek büyür. kupa ürettikçe zenginleşir. taraftarın maddi desteğini alır, sponsorların maddi desteğini alır. uefa'nın tff'nin, lig tv'nin paralarını alır. kupa üretimi arttıkça zenginleşir. ancak abd dünya'da silaha harcanan paranın %45'ini tek başına harcar. galatasaray da olur olmadık futbolculara dünyanın parasını verir. büyük krizler yaşamıştır ancak toparlanmasını bilmiştir. battı, bitti, öldü denilen zamanlarda bile üretim teknolojisiyle küllerinden doğmuştur. özgürlük, demokrasi, saygı, insan hakları ne güzellik ararsan buradadır. üniversitesi, lisesi ülkenin en iyilerindendir. yönetimi şeffaftır. gerektiğinde hesap sorulur. başkanın ağzından çıkacak bir yanlış cümle onu koltuğundan edebilir. ancak içten içe de bir gizli örgüt yönetir kulübü. en yeni fubol teknolojileri bu kulüpten çıkar. diğerleri onu kopyalamaya çalışır. * *

    fenerbahçe: türkiye'dir. üretim yoktur. sıcak parayla döndürülür. zenginler sponsor olur. bazen keriz taraftarlar sponsor olur. inşaat sektöründen başka iş olmaz bu kulüpte. salon yaptık stad yaptık rezidans yaptık derler. taraftara 1+1 evi yarrakland diye yutturup 1 milyon liraya satar. pardon o başka bir şeydi. emenike'yi eto, guiza'yı raul diye 15 milyon euro'ya yutturur. biletleri ateş pahasıdır. cepteki paraları alır ama karşılığında bir şey vermez. dikta rejimi vardır. baştaki ne derse en alt kademeye kadar o olur. bir kişi de çıkıp aga sen ne diyorsun demez. her şeye rağmen baş tacı yapılır. 20 yıllık yönetiminde ekonomik sıkıntıları halı altına süpürülür. her daim başarısızlığa mahkumdur. akla hayale gelmeyecek paralar harcar ama elde var 0. dediğim gibi zenginlerin parasıyla dönen kulüptür. o zenginler desteğini çekse, başkan çekip gitse öyle bir batar ki bir daha toparlayamazlar.

    beşiktaş: afrika ülkesidir. sömürülür sömürülür sömürülür. batar. açlık menemen edebiyatı yapar.
  • 4
    türkiye için oldukça zorlu bir hal alan ekonomi.

    geçtiğimiz sezonun en doğru işlerinden birisi maaş bütçesini 30 milyon euro bandına yaklaştırmaktı. bugün 17'yi aşan dolar ve 18,30'ları gören euro sonrası kati suretle 30 milyon maaş bütçesini aşmamız gerekliliği tescillenmiş durumda.

    şampiyonlar ligine direkt gidilemeyen, şampiyon olarak 35-40 milyon tl (2-2.5 mio euro) ikinciden fazla para kazanılan bir ülkede bir süre şampiyonluğu mücadele etmek için har vurup harman savurmaktansa hamza akman'ı, emir tintiş'i, baran aksaka'yı eren aydın'ı sahaya atalım. emin bayram 3. stoperi olsun takımın.

    ama florya, riva, kemerburgaz gibi çeşitli taşınmazlardan gelen parayı ısco, matic, witsel vb. isimlere harcamaktansa, ev inşaat maliyetlerinin her gün %10, %10 katlandığı bir yerde salon inşaatına girişmektense elde edilen gelirlerle borcu kapatıp yatırım yapmak en hayırlısı olacak.

    bu sebeple keşke taraftar olarak bir çalışma başlatsak, bir bildiri yayınlasak gs sözlük ailesi olarak,

    sırf şampiyonluk için kulübün kaynaklarını tüketmesek de o dönüşüm için hep birlikte el sıkışsak, mutabık kalsak, genç yaşlı farketmeksizin sporcularımızı bütçe disiplini içinde kadroya katsak ne güzel olurdu.

    dilerim dursun bey ya da eşref bey kim başkan olursa olsun, bilindik isimlere bol akçeli bir maaş yerine genç oyuncuları ön plana çıkaracak yetiştirici bir hoca, sabır ve doğru iletişimle taraftarla birlikte yeni dönemin inşasını sağlar.

    şayet bunu başarırsak bu sezon sadece jesus ve ekibine 7 mio euro (129 mio tl) gibi harcama bütçesinin 4'te birini harcayan ve 6 milyar borcu olan fenerbahçe ve uçan kuşa borcu olduğu bilinen beşiktaş, türk futbolunun geleceğinde bize kafa tutamaz, akılcı olup bir kaç sene sabredersek sonrasında 90'lar gibi, 2010'lar gibi ligi kavuracak ve domine edecek kadrolara, mali durumlara ulaşabiliriz.
  • 5
    türkiye’de futbol ekonomisi, vatandaşın cebinden geçer.

    - kulüpler berbat yönetilir, fiilen batar. devlet bankaları, döviz borçlarını tl cinsinden yeniden yapılandırır. türk lirasının değer kaybı kulüpleri sevindirirken, bankalara dev zararlar olarak döner. vatandaşlar, yani bizler bu zararı fonlarız.

    - kulüpler vergi borcu batağına düşer. yüzlerce milyon liralık borçlarının üzerini devlet büyüklerimiz çiziverir. oluşan vergi geliri açığını bizler vergilerimizle fonlarız.

    - kulüplere devlet bol bol arsa kiralar/ hibe eder. oluşan gelir açığını biz fonlarız.

    - forma alırız, tv yayını alırız, kombine alırız. kriz olur bileklik filan alırız. kulübümüzü yönetenler saçma sapan adamlara akla hayale gelmeyecek paralar öder, biz fonlarız.

    sonra da oturur, biz her geçen gün fakirleşirken, bizim sayemizde döviz zengini olmuş insanlar yüzünden birbirimizi yer, birbirimizi vefasızlıkla suçlarız.

    bu yapıda birine vefa gösterilecekse, o kişi sadece benim, bizleriz. kimse kusura bakmasın.
  • 7
    benim bu konuyla ilgili yazdıklarıma özelden genellikle gömü mü bulduk, o kadar paramız var mı, nasıl böyle harcayabiliyoruz şeklinde yorumlar geliyor. özellikle bizim taraftarımızdan. yani zaten türkiye'yi de geçtim dünyada ekonomi bilen, bu alanla uğraşan insan sayısı çok az. malum eğer ekonomi bilen çok olsa sistem içi problemler çıkar. *

    işin sosyolojik ve antropolojik detaylarına girmeden basit örneklerle artık yavaş yavaş taraftarların da mevzuyu çözmeye başladığını görüyorum. tabii anlık ve geçici oluyor fakat enflasyon, paranın değeri, faiz, nakit para, yatırım ve borçlanma gibi konuları umarım zaman içinde daha çok kişi öğrenecektir.

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large

    edit: hesapta yanlışlık olduğunu düşünerek kendim kontrol edip hesapladım. osimhen'in bonservisi 1000 kilo altın ederken guiza'nın bonservisi 750 kilo altın ediyor. yine de bağlamdan çok çıkmıyoruz.
  • 8
    genel ekonomiden farklı olmayan şeydir.
    her sene şampiyonlar ligi olmadan bu sene yaptığımız boyutta transfer yapmamız mümkün değildir.
    çünkü her seferinde sermaye artışı için derneğin kaynak bulması gerekecektir ve bu o kadar da kolay değildir.
    ve çünkü her seferinde florya ve riva gibi araziler olmayacaktır.
    her seferinde halka açacağın bir iştirakin olmayacaktır.
    ama her seferinde ülke discount'u önüne problem olarak çıkacaktır; futbolcu alırken yüksek maaş ödemek zorunda kalmak & futbolcu satarken ederinden daha düşük bedele satmak. istisnaları olabilir ama çok dönemseldir, genele yaygın değildir.

    bu dönem kaynak yarattık ve harcadık.
    ama unutmamak gerekir, harcama limiti olmadığı için futbolcu kaçırdığımız zamanlar çok uzak değil.
  • 9
    osimhen başta olmak üzere bonservis ve maaşlara harcanan parayı görünce önce bir durup düşünüyoruz, endişeleniyoruz o yüzden “gömü mü bulduk?” şekli soruların kafalarda yankılanması çok doğal ve haklı bir durum. çünkü geçmişte yapılan bazı kontrolsüz harcamalar, hepimize “acaba yine mi?” dedirtiyor. ama belki de artık “ne kadar harcadık?” sorusunun yanına “nereye ve nasıl harcadık?” sorusunu da eklemenin zamanı geldi.

    futbol artık sadece sahada oynanan bir oyun değil, bazen üzücü olabiliyor bu gerçek ama sonuç olarak gerçek. bir kulüp, attığı golden çok, kurduğu yapı kadar değerli hale geldi. yayın gelirinden forma satışına, sosyal medya etkileşiminden sponsorluklara kadar her şey döngüsel bir ekonomiyle bağlantılı. ve bu ekonominin içinde kaliteli futbolcular sadece sahada değil, markanın tüm alanlarında çarpan etkisi yaratıyor. yani alınan oyunculara sadece topçu gözüyle bakmamak gerek. o artık aynı zamanda bir ürün, bir pazarlama aracı, bir yatırım kalemi.

    evet, yatırım dedik. çünkü bu transferlerin amacı sadece bu sezonu kurtarmak değil. uzun vadeli bir büyüme planı var. avrupa başarıları, şampiyonlar ligi gelirleri, sponsorluk artışı, oyuncu satış potansiyeli… bu iş doğru işlerse, başta “ne çok para harcandı” diye konuşulan şey, birkaç yıl sonra “iyi ki o zaman cesaret etmişiz” noktasına gelebilir.

    tabii ki risk var. bu her yatırım için geçerlidir. ama riski de ikiye ayırmak gerekiyor krizler ve fırsatlar olarak. bu seferki risk geçmiştekiler gibi savruk değil. daha planlı, daha temkinli. galatasaray sadece para harcamıyor; aynı zamanda kasaya para girecek sistemi de kurmaya çalışıyor. yeni gelir modelleri yaratılmaya çalışıldığı görülüyor yönetimin. doğal olarak büyüme fırsatı görüldü ve o yolda ilerleniyor gibi hissediyorum.

    taraftarın endişesi anlaşılır. ülkenin genel ekonomik hali ortadayken kulübün mali yapısıyla ilgili kaygı duymak doğal. ama artık şu farkı koymak gerekiyor: futbol kulüplerinin ekonomisi, bizim evdeki mutfak bütçesi gibi değil de biraz şirket mantığıyla, hatta biraz da start-up modeliyle yürüyor. önce yatırım yapılır, ürün ortaya çıkar, sonra satış ve büyüme başlar. süreç doğru ilerlerse, borç da küçülür, yapı da güçlenir.

    kısacası bu dönemi “kumar oynuyoruz” gibi değil, “kontrollü büyüme” olarak okumak lazım. belki gömü bulmadık ama kendi madenimizi kazıyoruz. ve işler planlandığı gibi giderse, o maden altın çıkarabilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın