• 9
    osimhen başta olmak üzere bonservis ve maaşlara harcanan parayı görünce önce bir durup düşünüyoruz, endişeleniyoruz o yüzden “gömü mü bulduk?” şekli soruların kafalarda yankılanması çok doğal ve haklı bir durum. çünkü geçmişte yapılan bazı kontrolsüz harcamalar, hepimize “acaba yine mi?” dedirtiyor. ama belki de artık “ne kadar harcadık?” sorusunun yanına “nereye ve nasıl harcadık?” sorusunu da eklemenin zamanı geldi.

    futbol artık sadece sahada oynanan bir oyun değil, bazen üzücü olabiliyor bu gerçek ama sonuç olarak gerçek. bir kulüp, attığı golden çok, kurduğu yapı kadar değerli hale geldi. yayın gelirinden forma satışına, sosyal medya etkileşiminden sponsorluklara kadar her şey döngüsel bir ekonomiyle bağlantılı. ve bu ekonominin içinde kaliteli futbolcular sadece sahada değil, markanın tüm alanlarında çarpan etkisi yaratıyor. yani alınan oyunculara sadece topçu gözüyle bakmamak gerek. o artık aynı zamanda bir ürün, bir pazarlama aracı, bir yatırım kalemi.

    evet, yatırım dedik. çünkü bu transferlerin amacı sadece bu sezonu kurtarmak değil. uzun vadeli bir büyüme planı var. avrupa başarıları, şampiyonlar ligi gelirleri, sponsorluk artışı, oyuncu satış potansiyeli… bu iş doğru işlerse, başta “ne çok para harcandı” diye konuşulan şey, birkaç yıl sonra “iyi ki o zaman cesaret etmişiz” noktasına gelebilir.

    tabii ki risk var. bu her yatırım için geçerlidir. ama riski de ikiye ayırmak gerekiyor krizler ve fırsatlar olarak. bu seferki risk geçmiştekiler gibi savruk değil. daha planlı, daha temkinli. galatasaray sadece para harcamıyor; aynı zamanda kasaya para girecek sistemi de kurmaya çalışıyor. yeni gelir modelleri yaratılmaya çalışıldığı görülüyor yönetimin. doğal olarak büyüme fırsatı görüldü ve o yolda ilerleniyor gibi hissediyorum.

    taraftarın endişesi anlaşılır. ülkenin genel ekonomik hali ortadayken kulübün mali yapısıyla ilgili kaygı duymak doğal. ama artık şu farkı koymak gerekiyor: futbol kulüplerinin ekonomisi, bizim evdeki mutfak bütçesi gibi değil de biraz şirket mantığıyla, hatta biraz da start-up modeliyle yürüyor. önce yatırım yapılır, ürün ortaya çıkar, sonra satış ve büyüme başlar. süreç doğru ilerlerse, borç da küçülür, yapı da güçlenir.

    kısacası bu dönemi “kumar oynuyoruz” gibi değil, “kontrollü büyüme” olarak okumak lazım. belki gömü bulmadık ama kendi madenimizi kazıyoruz. ve işler planlandığı gibi giderse, o maden altın çıkarabilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın