• 454
    son zamanlarda saçma sapan kurallar çıkarılan oyun. bugün yeni bir kural değişimi isteği daha okudum.
    kaptan harici hakeme itiraz eden oyuncu 10 dakika oyun dışı kalacak sonra tekrar içeri girecek.
    bu kadar saçma sapan bir şey olamaz. futbol izleyicisini arttırmak yerine daha da soğutacaklar insanları.
    düşünüyorum şimdi kaleci kaptan değil ve sinirine hakim olamadı yan hakeme neden ofsayt kaldırmadın dedi.
    kim geçecek kaleye 10 dakika?
    ya da galatasaray x takım final maçındayız icardi "fuck off (lanet gelsin böyle karara)" dedi. son 10 dakika maçta ve maç 0-0. hücum ediyoruz sürekli ancak bir anda icardi 10 dakika oyun dışı kalıyor.
    böyle saçma sapan bir kural ne gördüm ne duydum.
    oyunun ruhuna zararlı bir kere.
    bu oyun neden seviliyor dediğimizde binlerce neden sıralayabiliriz. mesela bir sebebi hiçbir maçın sonucunu bilememek, geleceği kestirememe heyecanı olabilir. ancak sen bu kurallarla gelecek falan bırakmıyorsun ki. hüküm veriyorsun resmen maçın şekillenmesi için.
    neden dijital platformlar şu an revaçta? bana göre istediğin an istediğin şeyi izleyebildiğin için. yani dizi mi izliyorsun aç istediğin bölümü durdur, kes, böl, parçala. ancak futbol öyle mi? doğaçlamanın dibi vardır futbolda. tiyatronun icrası vardır, sinemanın tozlu ışıkları vardır. parıltılı yıldızların dansı vardır.
    ruhunu öldürmeyin, bari bu zevkimiz canlı kalsın.
  • 457
    saçma sapan kurallara sahip oyun. misal gole giden rakibini düşüren stoperin hizasında başka bir stoper daha var ve yetişebileceği değerlendiriliyorsa kırmızı kart verilmiyor. tamam eyvallah. peki bunu yapan kaleci olunca nasıl kart yine sarı oluyor? kaleciyi geçtikten sonra yemişim hizamdaki stoperi, boş kaleye yuvarlayacağım ama sarı kart. saçmalık. dün ederson'un yaptığı müdahalede olan buydu.

    (bkz: 16 aralık 2023 manchester city crystal palace maçı)
  • 459
    beyin ölümü çoktan gerçekleşmiş spor. hem türkiye hem avrupa için geçerli bu. sermaye işin içine girdiğinden beri futbolun tadı tuzu zaten kalmadı. 2 gol atan kazmalara milyon euro’lar dökülüyor, makas ebesinin örekesine kadar açılıyor, top 5 ülke haricindeki takımların mücadele şansı öldürülüyor.

    iş bu kadar para odaklı olunca tüm federasyonlar ve hatta uefa, fifa gibi kurumlar bile yayın geliri için türlü türlü işler çeviriyor. 2013’te şampiyonlad ligi finalinde el clasico yapmak için döndürülen fikstür şikesi ortada. o sezon galatasaray ve malaga resmen hakemlere boğduruldu. neden? çünkü dortmund, bayern, real ve barça’dan oluşan son 4 turu daha çok izlenecek daha çok para getirecekti. daha rüşvetle dünya kupasının katar’da oynatılması, arabistan rezillikleri kısmına girmiyorum bile. futbolun ruhu öleli çok oldu. zaten bunu bildikleri için 60 dakikaya düşürmeyi tartışıyorlar.

    biz güzel zamanlarına şahit olduğumuz için bu spora gönül verdik, vazgeçemiyoruz. inşallah gelecek yeni nesil ipine sürmez de azalarak biter gider futbol.
  • 461
    maç takvimi yönünden ve maçlardaki fiziksel yoğunluk yönünden üst seviyede çok zorlaşmış spor. barış alper yılmaz veya kerem aktürkoğlu'nu düşünelim. bu adamlar temmuz 2023'ün başında galatasaray'da yeni sezona hazırlanıyordu. aradan 1 koca yıl geçti, hala hiç ara vermeden maça çıkıyorlar. ligler neredeyse 3 günde 1 maç seviyesinde oynanıyor. arada seviyesi inanılmaz yüksek şampiyonlar ligi maçları var. 2 haftalık araya giriyorsun. orada bile milli büyük turnuva elemeleri ve uluslar ligi zımbırtısı var. o bitiyor yerel kupalar başlıyor. lig bu arada zorlaşarak devam ediyor. avrupa'da yoluna devam eden ekstra yoruluyor. o bitiyor dünya kupası veya avrupa şampiyonası başlıyor. tek seneli yıllarda konfederasyon kupası ve uluslar ligi finalleri var. bu ne abi? hangi sporda aralıksız 1 yıl maça çıkıyorsun? merhamet ediniz efendim. *

    oyuncular psikolojik ve mental olarak bence artık kırılmanın eşiğinde. euro 24'te underdog takımların çok iş yapmasını da buna bağlıyorum. favori takımların oyuncuları artık psikolojik ve fiziksel olarak bitmişken daha az maça çıkan oyuncular daha iştahlı olabilir, bu çok normal.

    futbolda ortalama 10 km, basketbolda 2 km, teniste 3 km koşarsınız. mesela lebron james'i o kütleyle futbol sahasına atarsanız bu mesafelere 25 yaşında olsa bile dayanamaz. elbette her sporun dinamiği farklı ama futbol temelde dayanıklılık ve kondisyon sporu. hem fiziksel olarak her maç 10 km koşacaksınız. hem senede 60-70 maça çıkacaksınız. hem de bunu bazen 365 gün devam ettireceksiniz. bu gerçekten çok fazla.

    24-25 sezonunda milli takımdan gelen galatasaray futbolcularına da anlayış göstermek lazım. biraz zamana ihtiyaçları olabilir.
  • 462
    gün geçtikçe seyir zevki düşen spor.

    evet hala milyonlarca izleyicisi var, inanılmaz paraların döndüğü büyük bir sektör. ancak keyif yok. eski yetenekli futbolcuların yerini atletizm sporcuları almış durumda. takımlar gol atmaktan çok gol yememeyi düşünüyor. direkt oyun yerine pas, top tutma oyunu var.

    eskiden kanatta bire bir kalındığında keyfi vardı, şimdi 2 hatta 3'lü sıkıştırma geliyor. uzaktan şut atan saf şutörlerin nesli tükendi. ceza sahası içinde röveşataya kalkan, vole vuran adamlar gitti. futbolcuların hepsi birer robot artık. üst düzey fizik kalite, taktik disipline bağlılık, kalıpların dışına çıkmama...

    oyuncuların hepsi çok iyi profesyoneller evet ancak bu oyun tutku oyunu, ruh oyunu. kendi içinde heyecan olmayan birisi başkasına nasıl heyecan verebilsin?
  • 463
    ispanya;
    https://x.com/...970064716657081?s=46

    arjantin;
    https://x.com/...981373487182187?s=46

    bir avrupa bir güney amerika ülkesi. yorum yapmadan bırakıyorum.

    aynısını bizim herhangi bir takımımız veya oyuncumuz yapsa en ağır şekilde cezalandırılır, başta içimizdeki “aydın(!)” kesim tarafından yerden yerden yere vurulup faşist ilan edilirdi. uefa ve ispanyol aydınlar nasıl tepki verecek? merakla bekliyoruz.
  • 467
    son dönemde özellikle avrupa'da maç sayıları ve fikstür yoğunluğu oyuncular tarafından sık sık şikayet edilen spor dalı.

    sermayeleşen futbol endüstrisinin bir neticesi olarak görüyorum bu maç takviminin sıklığını. ama asıl değinmek istediğim şey işin oyuncu tarafı. oyuncular bol sıfırlı kontratlara imza atarken kulüplere 40 dereden su getirtiyorlar. kulüpler de bu paraları ödeyebilmek için yayın gelirlerine muhtaçlar. dolayısıyla daha fazla maç, daha fazla maç günü ve yayın geliri demek.

    takvim sıklığından şikayet eden oyunculara 'gelin maaşlarınızı yarı yarıya indirelim, maç sayısı da azalsın' dese kulüpler hangi futbolcu bu teklifi kabul eder? dolayısıyla futbolcuların şikayetleri biraz şımarıkça. her işin bir külfeti varsa, futbolun da külfeti bu. hepi topu 10 sene katlanıp sülalenize yetecek para kazanıyorsunuz.
  • 469
    spor ve oyun kısmı olarak iki farklı açıdan ele alınması gereken "karma olay".

    bu iş spor olarak profesyonelleşilmiş bir spordur. atilla erdemli gibi önemli yazarların profesyonelleşme-oyun üzerine mükemmel eserleri var. dolayısıyla benim söyleyebileceğim her şeyin on fazlasını erdemli zaten söylemiş. ben sadece şunu söyleyeceğim: yetkinliği sıfır iki tane arkadaşın transfer komitesinde yaptığı rezillikler ortada. ben futbolu bu iki arkadaştan da daha iyi biliyorum. bu sözlükte de taban tabana zıt olsam da bu iki arkadaştan futbolu iyi bilen yüzlerce arkadaş olduğunu biliyorum. profesyonel bir olay mı futbol? o zaman bu kulübe transferi simitçiyle egebant bilmem nesi yapmayacak. oradan başlanacak doğruya.

    gelelim oyun/duygusal kısma.

    futbol carlo ancelotti mi daha becerikli hoca yoksa tolunay kafkas mı hadi şunun cevabını alalım denerek oynanmıyor. hatta o koca sektör var ya dilden düşmeyen, tamamen siz bir şeyi sevin veya nefret edin diye var. ortada kalmayın. ya takımın gidişatından veya rakipten nefret edin, ya takımın gidişatıyla mutluluktan havalara uçun diye var bu sektör. takip edin, konuşun, sponsorları çekmeye neden olsun, ürünler satılsın. bu işin profesyonel ayağı bu nedenle var. mbappe güncel formuyla acaba en iyi forvet mi diye oynanıyor olabilir mi şu oyun allah aşkınıza?

    dolayısıyla lütfen taraftarı da, reflekslerini de kendinizce rezil etme işine bir son verin. sosyal medyada kim nedir bilemiyoruz, manipülasyona çok açık. ancak her ıslıkta, her futbolcu transferini arzulayan toplu taraftar refleksinde, her eleştiride taraftara sopa göstermekten vazgeçin.
  • 472
    muhtevasına birkaç teknik terim kisvesi altında zırva eklemek suretiyle kalbinden duyguların ve estetiğin sökülüp alındığı oyun.

    ne premier lig'de underdog takımlarda klasik on numara ve fuleli kanatların uyumundan eser var ne de serie a'da zorlu palermo, sampdoria deplasmanlarının adı. la liga'da el classico'nun bile tadı kalmadı.

    tabii bunlar öznel yorumlar. kimileri mekanik sever. ''tekniğe yok hacet, futbolcu 'size' yapsın koşsun'' der.

    oysa benim nazarımda futbol bir akıl yürütme, teknikle topa hükmetme ve beyin fonksiyonlarını en üst seviyede sahaya yansıtıp bir sanat icra etme oyunuydu.

    'bizim zamanımızda top her futbolcunun ayağına yakışırdı' buyurmuş bir futbolcu. adını şu an hatırlamıyorum, raul veya figo. 'şimdiki futbol ise pek keyifsiz' diye de devam etmiş. nokta atışı tespit. gerçi bu tespitte bulunabilmek için futbolcu olmaya da gerek yok ya neyse.

    2006 west ham örneğini ele alalım: orta sahaya bakıyorsun topa beyniyle hükmeden klasik on numara benayoun sonra boa morte, etherington, lee bowyer; ileri uçta ise dean ashton, bobby zamora, carlos tevez, charlton cole. orta sıra bir ingiliz takımında bile ikon sayılabilecek nice isim. her biri topla sanat icra edebilecek teknik kapasiteye ve zekaya sahip. otur sabaha kadar izle. sana mutlaka ayırdığın vakit değerince bir haz vaat ederler.

    öte yandan günümüz orta sıra hatta herhangi bir pl takımına baktığımızda birbirinin kopyası oyuncular, aynı profilden çıkmış gibi belli bir sistemin parçaları. izlerken insanı yoran, bir sistemin dışına asla çıkmayan ve hareket alanı o sistemle kısıtlanmış oyuncu grubu.

    futbolu galatasaray hatırına izlemeye devam edenlerdenim. ne dünya kupası ne de şampiyonlar ligi'nden haz alabiliyorum artık ne yazık ki.
  • 473
    bir keyif ve eğlence oyunudur. aynı zamanda türk milletinin afyonudur.

    ülkedeki siyasi olaylar sebebiyle ne derbi ne de sezonun kalanı umrumda değil. kazansak nolacak ki? ülkede adalet olmazsa kimin parası çoksa kupayı o satın alır.

    zaten sezonun başından beri siyaset eliyle fenaryo izletiliyor. başkanımız olacak şahıs geçen sene malum partinin belediye başkan adayına kendini tokatlatıyordu.

    keşke galatasaray'ı alıp çıksam şurdan.
  • 475
    futbol kuralları ve talimatlarının günden güne değiştiği bir iklimdir. seyir zevkinin düşmesiyle paralel yeni detaylar ve gelişmeler ortaya fikir olarak atılır.

    5 oyuncu değişikliği, var sistemi, çizgi teknolojisi, wenger ofsayt sistemi*, şampiyonlar ligi ve uefa avrupa ligi grup aşaması vs.

    ancak tüm bu gelişmeler seyir zevkini arttıran süreçler olsa dahi bizleri 1 yılın 12 ayı* ekran başına kitlemektedir.

    bu konuyla ilgili ütopik bile olsa bir fikrim var.
    her gün maç yapmak!
    evet yanlış duymadınız. kadro planlamasını gerekirse 22’den 122’e çıkarıp hergün maç yapmak futbola yeniden farklı bir boyut, strateji ve heyecan katacaktır.
    1 ile 3 ay arasında futbolun tüm turnuvaları* tamamlanıp kalan 9 ayımızı kendimize, işimize ve ailemize ayırabiliriz. bu bizi daha sağlıklı bir toplum yapar!

    oyuna gelicek olursak, örneğin şampiyonlar ligi ve derbilerde en iyi kadroyu sahaya çıkarırken ertesi gün herhangi bir anadolu takımına alternatif kadro ve bir sonraki gün başka takıma 3. kadro çıkararak teknik direktörlerin strateji ve başarısına bağlı bir futbol dizayn edebiliriz.

    saçmalıyor gibi hissediyorum ancak hergün galatasaray izlediğinizi bir düşünün*.
App Store'dan indirin Google Play'den alın