• 627
    tarihler 15 şubat 1998’i gösteriyordu. galatasaray, o hafta fenerbahçe’yi yenmesi halinde liderlik koltuğuna oturacaktı ve bundan dolayı da faruk süren “20:45’de lideriz” diye açıklama yapmıştı. bu açıklama ortalığı ciddi şekilde germiş, fenerbahçe camiası da bu lafı yedirmek için ciddi şekilde hırslanmıştı. yanlış hatırlamıyorsam ümit davala antep maçında aldığı inanılmaz darbeyle sakatlandıktan sonra ilk kez ali sami yen’e gelip maçı izlemişti. çünkü galatasaraylı futbolcular attıkları her golde formalarının altında “senin için ümit” yazılı tişörtlerini göstermişlerdi. her neyse, maça gelirsek fenerbahçe 1-0 öne geçmiş, ondan sonra da devre bitmeden penaltıdan hagi ardından ikinci yarıda da küçük hakan’ın golleriyle 2-1 öne geçmiştik. tek kale oynuyorduk, her an 3. gol bekleniyordu. fakat olmadı ve bir karambolde maçın bitmesine birkaç dakika kala boliç’in golüyle fenerbahçe beraberliği yakalamıştı. muhtemelen fenerbahçe yarın bir gün uefa şampiyonu falan olsa, en fazla o kadar sevinebilirdi bir gole. yedek kulübesi çıldırmış, sahadaki bütün futbolcular formaları çıkarmış, kocaman bir yumak yapmıştı fenerbahçe camiası. ardından maçın bitmesiyle de bütün futbolcular taraftarlarına koşmuş ve çılgınca bağırıp çağırmışlar, bir sürü tezahüratı taraftarlarıyla birlikte söylemişlerdi. hatta ve hatta yine yanlış hatırlamıyorsam bir sonraki maçta fenerbahçe stadı’nda 20:45 diye pankart açılmıştı.

    gelelim bugüne; maça gitmeyi kıl payı sinemaya gitmeye tercih etmiş 50.000, hadi o kadar acımasız olmayalım, 40.000 seyirci 10.000 taraftarıyla kadıköy’ü doldurmuştu fenerbahçeliler. yıllardır tek bir şey söylüyoruz, orada fenerbahçe’nin çok sesinin çıkmasının tek nedeni erken gelen goller ve galatasaray’ın oyundan kopmasıdır. fenerbahçeliler 2-0 gerideyken 2-1 yapınca çıtlarını çıkartamayan, ölümü bekler gibi kaderine razı insan topluluğuna dönüşüyordu. bunun nedenlerini fenerbahçeli gerçek taraftarlar zaten açıklarlar, onlar biliyor tribünlerin hallerinin içler acısı olduklarını. benim sözüm bu fenerbahçeliliğini reklam malzemesi yapan “cadde çocukları”na.

    bunlar facebook’ta videolar resimler paylaşır, forumlara “cincon, 6alatasaray” yazar, hayatlarında bir kere ali sami yen’e gelmişlikleri yoktur, zengin olduklarından kombine biletleri ve fenerli kız arkadaşları vardır ve senede 10 tane maça ya gelir ya gelmezler. aslında bunlar bizim muhatap alacağımız fenerliler değildir ancak bilmeleri gerek, birilerinin anlatmaları gerek gerçekleri.

    yazının girişinde değindiğim gibi, beraberliğe sevinme olayının en abartılmış hali bir galatasaray-fenerbahçe maçında, ligin 22. haftasında yapılmıştır. bugün “ezikler, puan aldılar seviniyorlar” diyen güruha sesleniyorum, takımınızın tarihinden, geçmişinden bihaber, sadece paylaşılan videolar kadar fenerli, gösteriş için durup dururken formayla gezen tiplersiniz.

    biz galatasaraylılar, beraberliğe sevinmedik. beraberlikten memnun olmuş olabiliriz, keza 10 senedir yenildiğin bir takıma yenilmemek başlı başına bir memnun olma durumu olabilir. ancak ve ancak sevincimizin skorla bir ilgisi yoktur. nasıl ki 2-1 yenildiğimiz maçtan sonra da üçlü çektirdiysek, dün de kazayla bir gol yiyip kaybetmiş olsak bile yine o üçlüyü çektirecektik sabri’ye. bunun sebebi de çok basit; taraftarıyla birlikte omuz omuza savaşan galatasaray’ı özlemiştik. her topa basan, toptan ve sorumluluktan kaçmayan, üstün oynayan ve daha fazla gol kaçıran takımımızı sürekli bağırarak ve tabiri caizse fenerbahçeli taraftarların çıtını çıkartmayarak destekledik. sırf bunun için duyduğumuz huzur ve mutluluk sayesinde bugün bütün galatasaraylıların yüzü gülüyor. başımızdaki o adam bile her şeyin üstüne mutlu olma sebebiyken, siz kimsiniz de utanmadan “beraberliğe seviniyorsunuz” diyebiliyorsunuz? bütün medya seferber olmuş, skor tahminleri 3-0’dan başlarken, iddaa görülmemiş bir oran verirken herkese tokat gibi çarpan galatasaray takımının oyunu ve taraftarının inanmışlığına sevinmişsek size ne?

    eğer dün beraberliğe sevinen insanları merak ediyorsanız, maçın son dakikasında emre çolak korner atarken bildiği bilmediği bütün duaları okuyan, parmaklarını yemekten tırnakları yok olan ve bütün maç sadece anonsçunun 84. dakikada söylediği “haydi fener haydi fener haydi” tezahüratının iki “haydi”sine katılarak sesini çıkartan renkdaşlarınıza, arkadaşlarınıza sorun. onlar dün akşam en çok sevinenlerdendi.
  • 629
    görüp görülebilecek en sahtekar en ezik haysiyetsiz insanlar bütünüdür.
    24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçında kadıköy büyüsünü baskıcı müthiş hiç susmayan fenerbahçe taraftarını görmüştür herkes. "ne yüzle geldiniz" gibi muzur tezahüratlarına vermiş olduğumuz cevapta zaten maç öncesi üstünlüğü ele almıştık keşke herkes orada olsaydı da bizim tezahüratımızı duyduklarında suratlarını görseydiniz o maraton üstteki embesillerin.
    maç öncesi meşhur stad anonsçusu** büyük fenerbahçe taraftarına o bildik ricasını iletmiştir: "arkadaşlar lütfen hep bağıralım hep ıslıklayalım 2-2 bik bik". 10. dakikaya kadar büyük fenerbahçe taraftarı bu ricayı çok güzel uygulamışlardır ancak gerek sahadaki çubuklulardan gördükleri büzük korkusuyla gerek 2500 aslanın** bıkmayacaklarını anlamalarıyla yavaş yavaş sessizliğe gömülmüşlerdir. vazgeçmedikleri tek birşey vardır ona ayrı bir paragraf açıyorum.

    ulan şerefsizler sizin hiç allahınız mı yok o nasıl bir ses bombası cephanesidir lan. maçın öncesinden sonuna kadar hiç sesiniz soluğunuz çıkmadı acımadan 2 saat aralıksız ses bombası attınız üzerimize utanmaz herifler. birinin rüzgarı yüzüme vurdu biri yanımdaki arkadaşımın bacağını kan içinde bıraktı daha kim bilir kimlere neler olmuştur da siz iki kelam edip bağırmaya üşendiniz anca sesimizi bombayla kesmeye çalıştınız elektronik ıslık da işe yaramadı bu sefer.
  • 631
    24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçısonrasında lucas neill için çeşitli plaformlarda *** ''şerefsiz, ahlaksız, o.ç.'' gibi söylemler çığıran insan topluluğudur.

    bu canımgillere göre lucas neill, maç boyunca niang'ın bandajlı, sakat adelesine tekmeler sallamış, aynı meslekten ekmek yiyen meslektaşını sakatlamaya yönelik hamleler yapmıştır.

    işin zaten komik kısmı, sadece görmek istediklerini gören bu topluluğun, aynı zamanda bunları yazmasıdır. komikliğin daha ötesi ise lugano'yu, bilica'yı, emre'yi kendi sempati dünyalarında hoşgörüp, tüm maç boyunca niang'ı futbol oynayarak madara eden neill'ı asmaya çalışmalarıdır.

    buyuruyorlar ki, bilica zaten cahildir. yine buyuruyorlar ki lugano çirkeftir ama sakat ayağa vurmaz. ve yine buyuruyorlar ki emre kadar tekme yiyen adam çok daha fazlasını yapar.

    bunları söyleyen insanların futbol bilgisini, objektifliğini, görüşlerini yargılamak zaten imkansızdır. çünkü referans noktanız yoktur. tamamen kendi hayal dünyalarında yaşayan bu insanlara sormak ister bu gönül...

    - penaltı noktasını deşen, her maç, hangi takım olursa olsun birileri ile it dalaşına giren adamı bağrınıza basmadınız mı? sonra yobo gelince çöpe koymadınız mı?

    - topun bile olmadığı yerde rakibine arkadan sinsice yaklaşıp kafa atan adam bizim oyuncumuz mu? bandajlı ayağa tekme günah da, bandajsız kafaya kafa atmak sevap mı? bu adam türkiyeye gelmiş en pis, en çirkef yabancı değil mi?

    - rakibine ''boğazını keserim senin'' diyen adam hangi çubukluyu giyiyor? her maç hakemleri azarlayan, kendisine faul yapılmasına delirip, kendisi istediği gibi yapan kim?

    - ısınırken rakip takım kaptanına çelmeyi kim taktı?

    - yıllarca bülent korkmaz'a demediğinizi bırakmadınız. şimdi takımınızda sürüsüne bereket leş adamlar var. utanmıyor musunuz?

    - lucas neill 24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçı nda sert oynadı. çünkü niang tipi bir forvete yüzünü döndürmemesi gerekiyordu. peki kafa mı attı? o yüreğinizi dağlayan pozisyonlarda top nerdeydi? niangın ayağında değil mi?

    o kadar ezildiniz ki pazar günü, pozisyonlardan sonra çimleri döven kaleciniz, maç çıkışında ''beraberliğe sevindirdik'' dedi. bu kadarsınız... sizin için hala tek ölçü galatasarayı yenmek, geçmek değil. yapabileceğiniz kadarını yapıyorsunuz, onu da anlamak gerek. siz busunuz.
  • 632
    geçen yıl nasıl ali sami yen'de selçuk şahin'in golüyle geriye düştükten sonra oynanan kısımda galatasaray taraftarı ağzını açıp iki tezahürat yapamamışsa, geçen hafta nasıl ankaragücü karşısında rakibin taraftarı "sami yen sustu bizi dinliyor" tezahüratı yapabilmişse, fenerbahçe taraftarının son maçta meydanı galatasaray taraftarına bırakmış olmasının anlaşılır bir yönü vardır.

    hayal kırıklığının sessizliğidir o. geçen hafta başarılan şey de alınan bir puan değildir; 11 futbolcuyu, 1 hakemi ve 50000 küsür seyirciyi hayal kırıklığına uğratabilmektir.

    sonuç olarak; bu durumda galatasaray taraftarı ne bu maçın sonucuna sevindiği için küçülür, ne de maç bittikten sonra "galatasaray her maça kazanarak çıkar oluuuuum" havaları yaparak büyür.

    nitekim, fenerbahçe taraftarı da ne "eziklere bak bir puana seviniyolla!" diyerek üste çıkar, ne de galatasaray tezahüratlarını bastıramadıkları için kötü taraftar olur.

    bu konuda söylemek istediğim budur.
  • 633
    ben hayatımda bu kadar ağlayan, sızlayan ve kendini masum sanan taraftar kitlesi görmedim. bilmiyorum. yoktur herhalde bir başkası. bunlar durmadan hakemlerden yakınır, oysa şimdiye dek oynanan hemen hemen tüm derbilerde hakemler onlardan yanadır. hakemleri bırakın, koskoca medya arkalarındadır! rakip takımlar tarafından neden sevilmediklerini, neden bütün dünya onlara karşı olduklarını anlayamazlar. onlara göre fenerbahçeli oyuncular derbilerde sert oynamaz, gayet terbiyeli ve seviyeli savaşırlar. emre neden kırmızı kart görür, lugano haksızca* neden sarı kart yer, onlar bunu görmez. niang bursa maçına yetişemiğcek haberleri çıkar, galatasaraylı futbolcular çok sert oynadılar, çirkeflik yaptılar, sabri atılmalıydı, penaltımızı vermediler, neill kırmızıdan atılmalıydı diye bıdı bıdı kendi akıllarına göre* bahaneler uydururlar. kendi takımlarının berbat bir futbol sergilediklerini görmezler, karşı takım defans ağırlıklı çıktı oyunu mafetmek için ellerinden geleni yaptı derler. masum ayağına yatarlar, oysa onlardan başka kendini bi b.k sanan bir tarafatar kitlesi yoktur. neye göre kime göre güvenirler belli zaten, ama bir takımın * avrupada pek başarı gösterememiş, bir kupa alamamış, bırakın avrupadan kupa almayı, türkiyenin kupasını bile alamamış olması*, kendilerinin nasıl ezik olduklarını tanımlar. acıncak bir kitle. şahsen allah göstermesin, üç kere şampiyonluğu son maçta 2'sini ezeli rakibine ve sonuncusunu bursaspora kaptıran bir taraftarın ruh halini düşünmek bile istemiyorum. kinden tut kıskançlıktan öte, vahim bir durumdur fenerbahçe taraftarı olmak.
  • 650
    en büyüğün hagi olduğunu her geçen gün göstermekteler. zaten biliyor herkes ama her hafta hatırlatmanız güzel oluyor. i love you alex'i mi söyleyeyim, commandante alex'i mi ? ulan bari en sevdiğiniz futbolcunuza özel bir tezahürat bulun. bir şeyi de kendiniz yapın, bizim yarattığımz şeyleri alıp kullanmayın.

    tezahürat desen doğru dürüst söyleyemezsiniz, şampiyon olduk der sahaya inersiniz, efsane dediğiniz adama bile özel bir tezahürat bulamazsınız.. ne diyeyim ben size ya.

    (bkz: ne sinema ne tiyatro)
    (bkz: ne de alemde bir gece)
    (bkz: bu sene de en büyük eğlence yine fenerbahçe)
    (bkz: ben buna gülüyorum)
App Store'dan indirin Google Play'den alın