resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:Al-Shabab
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 7527
    simdi dun itibariyle ortaya cikan 5-10 tane sozluk yazari asiri fatih terim dusmanlari once saygilarimi sevgilerimi hepinize iletmekle yetinerek bilmiyorum siz bununla yetinir misiniz ama ! soylemek istedigim bir sey var.

    zorunuza giden fatih terim varya, hani hirsli, egolu diye bahsettiginiz.... en boktaniniz bile ondan daha egolu. cekemiyorsunuz dimi ?

    yaptigi hatalar olabilir ki bunu ilk basta soyleyen kendine fatih terimdir. egolu dediginiz adam....

    simdi size soyluyorum gotunuzu yirtsaniz aldigi kupalari, yasattigi mutluluklari kalbimizden sokemezsiniz....

    ve yine gotunuzu yirtsaniz imparator yasamini surdurdukce heran galatasaray'in icinde olacaktir.
  • 7529
    basın toplantısı sonrası kendisi hakkında sözlükteki bir kaç yorumu okuduktan sonra midem bulandı resmen, kimseyle tartışmaya da girmemek adına, onların bu değişen galatasaray'a zaten ayak uydurduğunu, fikirlerini değiştiremeyeceğimi, laf anlatamayacağımı da düşündüğüm için iki kelam bile yazasım gelmedi. lakin hem sözlükte, hem de başka yerlerde gördüğüm galatasaraylıların yanlış bildiği bir şey var, bunu yazıp bu bilgiyi öğrenmeleri gerektiğini düşünüyorum. keşke büyük harflerle yazabilsem ama olmuyor: fatih terim'in milli takımın başına geçmesi, galatasaray'dan ayrılacağı, vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. spor kulüplerinde böyle bir olay mümkün, bir hoca aynı anda hem kulübünde hem milli takımda görev yapabiliyor! gördüğüm kadarıyla bazılarımız bunun farkında değil, ona göre belki tekrar düşünürler olayı, yani ortada ya galatasaray ya milli takım gibi bir olay yoktu, şunu kavramakta fayda var.

    ayrıca yerine gelen mancini'nin başarılı olması, ki inşallah olur, kendisinin gönderilmesinin, gönderiliş biçiminin doğru olduğu anlamına gelmez, gelmeyecek. ben, aksini düşünenler için bir 'terimsporlu' olarak, şunun sözünü de veriyorum size, mancini başarısız olursa, ''gördünüz mü terim gitmemeliydi işte' demeyeceğime söz veriyorum.
  • 7530
    sizlerle naçizane bir sosyal tespitimi paylaşmak istiyorum;

    kendisini körü körüne savunan ve taparcasına seven, hatta "terimsporlu" olarak yaftalanan taraftar grubu gözlemlediğim kadarıyla büyük oranda, aynı zamanda benim de içerisinde bulunduğum 20-25 yaş aralığına denk gelen, bir bakıma galatasaraylılıklarını fatih terim'e borçlu olan, onun destanlarıyla büyümüş olan insanlardır. 30 yaşa doğru bu tapma hali kademeli olarak azalıyor, sonrasında yerini görece daha objektif karakterlere bırakıyor. örneğin babalarımız grubuna denk düşen kimselerde de muhakkak yoğun bir fatih terim sevgisi var fakat neredeyse hiçbirini alıp da "terimsporlu" diye tanımlamak mümkün gibi durmuyor çünkü farklı bir bakış açısına sahipler; belki de fatih terim'i sadece "imparator" olarak tanımadıkları, "galatasaraylı fatih" olarak da bilip gördükleri için bu orta karar derecedeki perspektifi taşıyorlardır. sonuçta fatih terim'in teknik direktörlük kariyeri öncesinde de bu kulübün kocaman bir tarihi var ve biz gençler bunu ancak okuyarak, dinleyerek, izleyerek öğrenebiliriz fakat bunları karakter olarak da özümsemiş olmamız için o dönemlere bizzat tanıklık etmiş olmamız icap ederdi. işin ilginç kısmı şu ki, babalarının veya dedelerinin etkisi altında kalmış çocuklar da o döneme tanıklık etmelerine rağmen bu ruh halini taşıyıp sözünü ettiğim yaş grubundaki çeşitliliğe sebep olurken bugüne dek bir tane bile öteki türde bir orta yaşlı veya yaşlı görmedim. muhakkak vardır ama şahsen böyle bir şeye henüz rastlamadım.

    yani bazı duyguları uçlarda yaşayan bir takım taraftarları görünce elbette bu duruma ilişkin espri yapası geliyor insanın çünkü her ne koşulda olursa olsun, dahası "galatasaray bir his takımıdır" düsturuna aklen yüzde yüz katılsam da o şekilde olamıyorum ve bu ileri derece tapınma durumunu yadırgıyor bünyem, ne bileyim mesela müslüm baba için kendini jiletleyen insanlar geliyor aklıma. bunda yanlış bir şey yok, sadece zihnim bu türde bir bağlantı kuruyor. yine de işi pek sulandırmadan gerçekliğini olabildiğince objektif şekilde sizlere aktarmaya çalıştım. farklı argümanlara veya karşıt fikirlere elbette açığım.

    bir de şuna değinmek isterim, hayatta en nefret ettiğim ifadelerden biri "içimizdeki irlandalılar" türevi imalardır. bunun bir benzeri de örneğin en uzun haliyle şudur; "dışarıdaki düşmanların zaten ne oldukları ortada, önemli olan içimizdeki düşmanları temizlemek". ben bundan gerçekten tiksiniyorum, bundan daha berbat bir ötekileştirme görmedim, kendi kendimize gündem yaratıyoruz resmen. ne düşmanı yahu? ne irlandalısı? konuyla bağını kurayım, farklı bir bakış açısına sahip olmak fatih terim'i sevmemek, ondan nefret etmek anlamına gelmez ki, galatasaraylı olan herkes ama az ama çok sever ve sayar fatih terim'i, bundan şüphe duymak bile saçmalıktır fakat kutuplaşmaya ve cadı avına pek meyilli bir toplum olduğumuz için asıl meseleden uzaklaşıp kendi içimizde didişmeye başlıyoruz. kimse fatih terim gitti diye arkasından ağıtlar yakmak, karalar bağlamak mecburiyetinde değil fakat bu durum bir galatasaraylılık ölçer olmadığı gibi kendisine duyulan sevgiden de bağımsız bir durumdur, sadece farklı türdeki bir taraftarlık olgusuna işaret eder. bence herkes bunun iyice bir farkında olmalı, biz bir bütünüz, bir aileyiz. fatih terim de elbette bunun bir parçası, ünal aysal da. konuya yönelik biraz daha esnek düşünmek lazım. asıl olan galatasaray ise ortada bariz bir başarısızlık veya kötüye gidişat yokken eleştirinin dozunu kaçırıp işi kazan kaldırma boyutuna getirmek, kelle istemek en başta bu tapınma haliyle açıklanabileceği gibi kulübün başarılı olması ilkesinden de oldukça uzaktır. kimsenin fatih terim'in yollanış biçiminden derin bir haz duyup şuh kahkahalar attığını, üzerine kadeh kaldırdığını falan zannetmiyorum fakat herkes her olumsuz olaya aynı şekilde tepki verecek diye bir kaide yok. evrensel düzeyde bu böyle iken kulüp içinde bir beklentiye girmek gerçeklikten uzak olacaktır düşüncesindeyim.

    son olarak da fatih terim'in 31 ekim tarihli basın toplantısına değinmek isterim; ama doğru ama eksik başından geçenleri bizlerle paylaştı, sağ olsun. zamanlaması kötüydü, şunu söyledi bunu söylemedi türünden eleştiriler muhakkak olacaktır fakat ben bu sessizlik haline artık bir son verdiği için memnun oldum. sonuçta kesinlikle kendisine yapılanları fatih terim olarak sineye çekmek zorunda değil, hataları olmuş olsa da kendisine yapılanlar reva değildi, ünal aysal'a da üslubu ve yöneticilik ilkeleri açısından iyi bir eleştiri oldu. belki sözünü verdiği başarılar gelir, bundan şahsen şüphem yok ama bu yanlışları da baki kalacaktır. bunlar iki ayır olgu. başarı konusunda gidişat tepetaklak olursa o zaman başımıza gelecek senaryoyu tahmin etmek için de müneccim olmaya gerek yok.
  • 7531
    yahu ne acayip milletiz anasını satayım. illa herşey siyah ya da beyaz mı bu hayatta yok mu hiç gri bir yerlerde?

    fatih terimi sevmeyen galatasaray taraftarının oranı %1'dir. kalan herkes için terim efsanedir. ama terimi bu kadar sevmemiz, onun yaptığı yanlışları görmeyeceğiz anlamına mı gelmeli, ya da terim yanlış yapmaz diye körü körüne mi savunmalıyız terimi.

    çok açık ve net, ben başkan olsaydım gidene kadar terimle çalışırdım. 10 yıllık bir sözleşme imzalar herşeyi ona bırakırdım. terimi de hayatta göndermezdim. ama,

    - terimin mersin maçından sonra başka planlarım vardı ama kararımı değiştirdim kalıp onlarla savaşacağım dediği adamlarla kader birliği yapmasını içinize nasıl sindirebiliyorsunuz.
    - antalya maçından sonra birileri istedi diye imzalamam derken, o birilerinin galatasaray taraftarı olduğunu ve bizim için kalması gerektiğini nasıl terim bilmez. gitmemek için mücadele edeceğim dedikten sonra neyin mücadelesini vermiştir.
    - bu sene 6+0 seneye 5+0 yabancı oyuncu kuralı varken neden transfer döneminde buna yönelik isimler alınmadı ve yerli kadromuz güçlendirilmedi. hamit de sakatlandıktan sonra yerli olarak ne kadar zor durumda kaldığımız ortada değilmi. misal kerim, gökhan, emre can, hakan, zorlanıp alınamazmıydı. bunların hiçbirinin maliyetinin yiğit gökoğlandan çok fazla olacağını da zannetmiyorum.
    - samimiydi veya değildi, başkan iki yıllık kontrat önerdiğinde imzalarım deseydi şu anda hala başımızdaydı.
    - hepimizden daha galatasaraylı birisi olan terim, antalya maçı sonrası yaptığı basın toplantısında söyledikleriyle ünal aysalı ve dolayısıyla başkanlık kurumunu hedef almıştır. bu galatasaraylılık kültürüne ve terime yakışırmı.

    sonuçta başkanın ve terimin egosu çarpışmış, her ikisi de kendilerine yakışmayacak şeyler yapmış ve olan galatasaray taraftarına olmuştur. ama unutulmasın ki aslalon galatasaraydır.
  • 7534
    40 yıldır galatasaray'a amatör ruhla hizmet eden, paradan önce bu kulübü düşünen ve şu an kulübün yaşayan en büyük efsanesidir. üçüncü gelişinde ben hiç profesyonelce hareket ettiğini hatırlamıyorum. hep duyguları ön plandaydı. biz paralı elemanız, bize öyle muamele yapın manasına gelen hareketlerini hatırlamıyorum. futbolda ayrılıklar vardır. gönderilir veya gider. ancak gönderilişini basından öğrenmesi, evine noter gönderilmesi kurumsallaşmanın bokunun çıktığı noktadır. fatih terim bu kadar profesyonelliği haketmiyordu. her neyse. kalbimiz hep onunla. bir gün yine geri gelecektir.
  • 7535
    kendisine yapılanlar profesyonellik değil bildiğin ayıptır. ünal aysal'ın kazanılan beşiktaş maçı sonrası takımı kutlayıp teknik ekibi kutlamaması, fatih hocayla arasındaki geçen mesajları basına sızdırması falan. bunların profesyonellikle alakası yok. birincisi çocukça. ikincisini hiçbir yere sığdıramıyorum.
    hele fatih terim'in dünkü basın toplantısı için ''daha önemli işlerim var dinlemedim'' diye demeç vermesi.
    galatasaray başkanına yakışmıyor kulübün yaşayan en büyük efsanesine bu muameleyi reva görmek.
  • 7537
    yedek sol bek, yedek kalecisi olmayan, rezil bir yerli kadro denen kadroyla da son 2 yıl lig şampiyonluğu, 2 süper kupa, geçtiğimiz yıl da şampiyonlar ligi çeyrek finali görmüştür. hataları sevapları bir yana, bari gerçekleri bilerek konuşalım, yazalım, sonra o yalana kendimiz inanıyoruz bir zaman sonra. bu adamın kendine has bir tarzı var, kendi planlarına göre takımını kurdu, bu durumdan da yararlanmayı başarıyordu. elbette yerine gelen mancini tarafından bakınca çok zor bir durum, eksikleri olan, alternatifleri bulunmayan bir kadro ve ligi de yeni tanıyor. ama bu terim'in suçu değil, o kendi kullanabileceği tarzda bir kadro kurdu, yönetim değişikliği yaparak riske girdi, bunun ceremesini de takım ve taraftar çekecek.
  • 7538
    galatasaray tarihini fatih terim'den(itibaren), 1996'dan başlatan fan-boylarına bir hatırlatma:
    1905'de kuruldu bu kulüp.*

    edit:imla
    fanboylarına bir hatırlatma daha :
    aslolan galatasaray dedikten sonra,galatasaray düşmanlığı tescillenmiş(u: hani senin kazandığın kupayı tuvaletlerde vermeye çalışan biri vardı,hatırladın dimi? )
    birine kader arkadaşım dedirtmeyi nasıl içine sindiriyorsunuz.*
  • 7539
    kendisinin arkasından sallayanlar, 3.döneminin başında fatih terim gelsin dediğimizde "gelsin de 50 tane futbolcu transfer edip kulübü batırsın s,z,n imparatorunuz" diyen tiplerdi. arka arkaya gelen başarılar ile kabuklarına çekildiler ve uygun zamanı beklediler. uygun zaman gelince de saldırıya geçtiler yine. bu arkadaşlarımızın takıntılı olduğu isimler vardır. bunların başında fatih terim, hakan şükür ve arda turan gelir. bu isimlerin galatasaray'da efsane olmalarını veya sevilmelerini(arda turan efsane değildir daha, sevilenler kategorisinde değerlendiriyorum onu) sindiremezler bir türlü.

    o yüzden bu arkadaşlara fazla takılmamak gerek. ama artık fatih terim diye de üzülmemek gerek. olan oldu, maalesef. aslolan galatasaray olduğuna göre artık takımın mevcut yapısı üzerinden eleştiri veya destek vermeliyiz.
  • 7542
    fatih terim basın toplantısında her zaman dediği gibi yine "türk futbolu için herkes bir araya gelebilir, gelmelidir de" demiştir. bunu bizlerin yani galatasaray taraftarlarının "neden vaktinde sana ve ait olduğun kulübüne karşı düşmanca tavır takınan biriyle ve bu zata yakın kişilerin oluşturduğu yönetime sahip federasyonla çalıyorsun?" gibisinden sorularına verdiği bir cevaptır. insanların bazı inançları vardır bazı tutkuları vardır ve bunlar için geri kalan her şeyde ters düştüğü hatta düşman olduğu fertlerle, topluluklarla bir araya gelebilir. fatih terim için de "türk futbolunun iyiliği"çok önemli bir husustur. hoca ülke futbolunu belki de galatasaray kadar düşünür. onun için tamamen kendisiyle zıt insanımsılarla bile işbirliğinde olabilir, olmak zorundaysa. hocanın bu düşüncesinden veya bizim için "zaaf"ından faydalanarak milli takım teknik direktörlüğünü teklif ettiler milli takım yerdeyken, bitmişken. hocanın bu teklifi kabul edeceğini biliyorduk. başkan da biliyordu ve eline geçen fırsatı kullanıp izin verdi ve ardından olaylar gelişti en büyük iki efsanemizden birinden yine ayrı kaldık.

    benim bu girdide asıl anlatmak istediğim insanların tutkuları uğruna hiç olmayacak insanlarla işbirliğine girebilmeleri. bunun için güzel bir örnek de "gezi parkı eylemleri"dir. bir çok düşünceden insan hem "doğa" için hem de "siyasi erkin ben istedim mi yaparım!" düşüncesine karşı bir tepki gösterdiler. bu tepki gösterenler arasında her türlü ideolojiden insan vardı. düşünceler genel olarak "ak parti karşıtlığı" idi. bu görüşte birleştiler. bunun için asla bir araya gelemeyecek olan sosyalist komünistlerle bazı milliyetçi kesim bir araya geldi. ulusalcılarla kimi muhafazakarlar birlikteydi. bunun gibi farklı, karşıt ve birbirinden keskin bir şekilde ayrı ideolojilerden insanlar bir aradaydılar. bir tarafta terörist başının resimleri varken bir tarafta atamızın posterleri ve türk bayrakları vardı. farklı düşünceden kesimler bir düşünce için bir araya geldiler birlik oldular. ben bu eylemlere bir gün bile katılmadım. ben yapım gereği ve inançlarım gereği "bölücü" olarak gördüğüm kimi küçük kesimlerin katıldığı bir eyleme katılamazdım. onlarla bir arada olamazdım. ben bu düşüncedeyim ama katılan arkadaşlarıma da saygı duydum, onlar da bana saygı duydular. ben inancıma göre davrandım onlar da inançlarına göre.

    fatih hocanın da tutkularından biridir 'türk futbolu'. fatih hoca da öyle bir inancı uğruna bize ve kendisine göre bir düşmanla işbirliğine girişmiştir. ne kadar milli hassasiyetleri olan biri olduğum -nickimden de anlaşılabilir- halde yerinde olsam ben bile kabul etmezdim. ama imparator kabul etti ve buna saygı duyuyorum. fatih terim'i bu yüzden eleştirmek doğru değil. daha önce de dediğim gibi insanlar tutkuları, inançları uğruna düşmanlarıyla beraber olmak zorunda kalabilirler.
  • 7548
    adanalidir allah'in adamidir. benim icin terim olmasi gereken bir baba figurudur. zaten kendisinin bu babacan tavirlari oyuncularini en zor sartlarda motive etmesine olanak tanir. hani yaninda durup "baba, sen girersen ben de girerim" diyesi geliyor insanin.

    peki dunyada elestirilemeyecek kadar iyi bir baba var midir? bence yoktur. cunku babalar da hata yapar. tipki benim babam gibi. veteriner hekim olmasina ragmen ilac mumessilligini tercih etti ve isi geregi haftada 5 gun seyehatte, iki gun evdeydi. bu iki gunu de arkadaslari ile yiyerek icerek gecirirdi. birbirimize karsi sevgimiz sonsuzdu ama kari-kiz ayagi olmamasina ragmen sohbeti ve muhabbeti cok sevdigi icin bazen alemin dozunu fazla kacirip, aile ekonomisine zarar verirdi. gerci hala veriyor, ömru uzun olsun galatasarayli babamin. uefa kupasini aldigimizda telefonda bagirmaktan kisilmis sesiyle karsilikli agladik onunla. yine de elestirdim cogu hareketini. bu onu sevmedigim anlamina gelmez. tipki terim gibi.

    terim adana'dan galatasaray'a gelip bu kulube 40 yil hizmet etmis. hizmetinin karsiligini basari, kaptanlik, ulkenin en iyi teknik adami ve elit teknik direktöru olarak almis. manevi yönlerinim yaninda maddi olarak da oldukca tatmin etmis galatasaray kendisini. yani hizmetinin karsiligini maddi manevi almis impartor. yasadigi villasi, hanimiyla aksamlari elit konserleri en önden seyretmesi, kizlarini yurtdisinda okutmasi, turkiye'nin en taninmis spor adami olmasi, yazligi, teknesi ve butun bu imkanlarini da galatasaray sayesinde kazanmis. galatasaray'a ne verdiyse, karsiligini almis hoca. helal-i hos olsun.

    benim canimi sikan hocanin taraftarlar tarafindan ilahlastirilmasi. tipki fenerlilerin aziz'i, muhafazakarlarin da basbakani ilahlastirmasi gibi. herkesin bulundugu konum itibariyle bir kazanci var. kimse cebindeki, bankadaki hesabini ulkesi veya takimi icin bosatlmamis. aksine daha da doldurmus. hal böyle olunca ortada ilahlastiracak bir sey yok. olamaz. insanlara köru körune ve hatta kendi degerlerinden veya sari-kirmizi-lacivertinden vazgececek kadar baglanmak yanlis.

    kimisi yazmis terim yasayan en buyuk galatasaraylidir, allah bir terim iki" diye. icinizdeki o koskocaman sevgiyi anliyorum ama ne gerek var böyle seylere? bence yasayan en buyuk galatasarayli benim, sensin, onlar, taraftarlar ve terim de sadece icimizden biri. bizim kadar galatasarayli. en buyugune gelince o tabiki; avrupanin karinda sogunda 1500km yolda, sirf galatasaray'i görebilmek icin saatte 50km hizla arac kullanan taraftar, colugunun cocugunun rizkindan kesip camurun icinde saatlerce stada yuruyen taraftar, yolu olmayan stadi 70 bin renktasiyla doldurup, o ruzgarin sogunu yiyen taraftar, gole sevincinden tribunden dusen taraftar, sirf boynunda sevdasinin renklerini sari-kirmizi atkiyi tasiyor diye bicaklanan taraftar, dogar dogmaz cocuguna ilk sari-kirmizi elbise giydiren taraftar, yani kisacasi hepimiziz. yoksa terim zaten orada, bizim kadar galatasarayli ama galatasaray ona, cani ne zaman isterse bogazda raki-balik yaptiracak imkani sunmus. oysa ki bize galatasaray'dan kalan sadece sevdamiz.

    senin benim gibi insanlari, hizmetinin karsiligini almis insanlari ne olur ilahlastirmayalim. sevgi baska bir sey ama terim yasayan en buyuk galatasarayli degil be guzel kardesim. degil iste... hatalariyla, dogrulariyla, basari ve basarisizliklariyla galatasaray'a hizmet etmis biri o. yanlislarini elestirmek ne zaman yanlis oldu?

    benim lisede ayni sirada oturdugum engelli bir arkadasim vardi. hasta galatasarayli derler ya, hah iste kendisi adi ustunde hem "hasta"ydi hem de galatasarayliydi. facebook'a "en buyuk galatasaray yazmasi yaklasik yarim saatini aliyor. ama usenmiyor, vazgecmiyor ve o binbir zorlukla kullandigi elleriyle sevdasini yaziyor bu cocuk. asiri yavas hareket eden o eller gol olunca hepimizinkinden hizli kalkiyor havaya. deliler gibi "gooooolll gooollll amina koyim istee!! gool beee!" diye bagirmak istese de konusamadigi icin sevinci kursaginda kaliyor ve yasamaz zorunda kaldigi hayata isyan ediyor o cocuk. macin basinda atilan golun sevincini facebook'da paylasmasi devre arasina denk geliyor. bunca zorluga ragmen yine de vazgecmiyor sevdasindan.

    yakisir kardesime...

    simdi söyle bana, senden, benden, bizden, resimdeki arkadastan ve babamdan baska kimmis o yasayan en buyuk galatasarayli?

    http://k1311.hizliresim.com/1h/5/u7ps5.jpg
  • 7549
    seveni de sevmeyeni de hatta fenerlisi de kabul etmeli ki ediyor aslında, bu adamın yönettiği takım 90 dakikanın en azından bir kısmında sahada varım dedirtiyor. mağlup durumdayken teslim görünümüne geçmiyor, aşırı kalite farkı olan bazı ters örnekler verilebilir, ama o maçlarda dahi takımın rakibi baskı altına aldığı periyotlar mevcut. bu yüzden kimyamıza uyduğunu düşünüyordum, 3. döneminde oynadığımız bütün hedef maçlarında iyiydik, diriydik ve konsantreydik, hayal kırıklığına uğradığım bir maç hatırlamıyorum kendi adıma. zaten gelirken felsefesi 'yenilirken bile gurur duyulacak takım' yaratmaktı. dediğini yaptı ve malesef artık başımızda değil, bu andan sonra merak ettiğim tek şey, kendisi yönetiminde son 3 yıldır kötü oynadığımız derbi olmadı, istisnasız hepsinde iyi taraf bizdik, kaybetsek bile, bu devam edecek mi etmeyecek mi? 10 kasım 2013 fenerbahçe galatasaray maçı bu yüzden önemli, farklı bir kimliğe bürünüyoruz mancini ile beraber, ama derbi performansımız ve psikolojik üstünlüğümüz aynı kalsın mümkünse.
  • 7550
    ben yada sizlerin fatih terim düşmanı diye adlandırdığınız kimseler fatih terim kötü teknik direktör sahada varım dedirtmiyor taktik bilmiyor demedik hiç bir zaman hatta imparator fatih terim diye en çok bağıranların başında geliyorum. ama kişisel olarak benim darıldığım nokta şuan istese de sahada varım dedirtemez. taktik veremez, nasıl teknik direktör olduğunu kanıtlayamaz. neden? çünkü takımın başında değil geçtiği takım da elendi kimin için kimin uğruna sana 2 sezonda defalarca kazık atmış yapmadığın halde oyundan atmış 9 maç ceza vermiş, rakip takım oyuncusunu kayıyırken senin futbolcuna ibreti alem olsun diye 6 maç diğer oyuncuna 11 maç ceza vermiş, emeklerini hiçe sayarak puan farkını yarıya indirip 6 maç daha yaptırmış, ve her defasında çifte standart uygulamış tff başkanının yanına gittin utanmasan boş mukaveleye imza atıcaktın. neyse biz garip kaldık, gerçek anladıma yetim kaldık, teşekkür ederiz. her zaman seveceğim saydı duyacağım ama işte herkes metin oktay olamıyor bu konuda yapacak bir şey yok.

    edit: içimde kalmasın belirteyim çok severim saygı duyarım beğenirim oyun tarzını stilini fakat kimse 4/4 lük değildir. imparatorun da sıkıntısı transferden anlamadığıydı. aldığı istediği futbolcular galatasaray seviyesinde değildi. o futbolculardan tez zamanda kurtuluruz inşallah. ha imparator takımın başına geçsin bizi yine şampiyon avrupada söz sahibi yapsın o safra futbolcuları yine alabilir kimse bişey diyemez ama kurduğu kadro sıkıntılı.

    kalkıp başkan benim istediğim futbolcuları almadı deseydi böyle bir varsayıma girmezdim. 2 senenin şampiyonunun 2. kalecisi, sol beki, sağ kanadı, yedek ortasahası, ve rotasyonda kullanacağı futbolcuları olmaz mı? olmuyor işte takım bu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın