• 405
    trolluğü ile sözlüğümüzde gönüllerde taht kuran yazarımız '' k o r k m a z '' kendisini savunuyor ise bir yerlerde hata yapıyor demek ki. (#1835521)

    şaka maka gerçekten bu kadar ciddiye alınmaması gereken bir yazar. o attığımız golleri saymaya devam etsin. biz oynanan oyuna bakalım. biz kimiz de koskoca teknik adamları sorguluyoruz ? sabriyi , olcanı oynatırlarsa aman ses çıkarmayalım aman.
  • 81
    sky türk ekranında blogunda ne yazdıysa onu söylemiştir. adnan polatı, yerli oyuncuları eleştirmiştir, tam ercan saatçi'ye sallarken ise konu kapatılmıştır. helal olsun dedirtmiştir ekran performansı kendisine. ha bir daha televizyona çıkartılır mı? bence zor, doğruları söyleyenleri özellikle galatasaraylıysa pek sevmezler sinan diyorum burdan kendisine.
  • 406
    (bkz: #1835605) entry si ile yine konuyu güray-güven eksenine almaya çalışan yazar. güven varol veya güral vural olması neyi değiştirir? bunu zaten konuşmuştuk hala aynı yere dönüyoruz...hamza ile ilgili benim soylediklerimi en az 5 milyon galatasaraylı söylemiştir bu ülkede kafamızı kuma gömerek konuşmanın da anlamı yok. hamza komisyonculuk yapıyor da demedim, insanlar haliyle böyle düşündüler dedim. pekiştirmek gerekir diye 2. kez aynı şeyleri yazıyorum.

    ayrıca okudugunu anlamayanlar okurlar değil arkadaşım sensin. insanları bu işten anlamamakla suclayan da ben değilim sensin. kimseye gerizekalı da demedim, yine bu cıkarımı da sen yapıyorsun , zorla birşeyler arar gibi. konuyu da saptırma, herşeyden önce sen , bana özelden attığın bedduaların için özür dile sonra millete akıl vermeye devam et.
  • 331
    (bkz: hamza hamzaoğlu/#1737292)

    güzel uzun uzun yazmış, katıldığım ve katılmadığım noktalar var içerisinde. durumu olan herkesin okuması gereken bir yazı olmuş *
    ayrıca hamza hamzaoğlu başlığına değil, vizyon başlığına daha yakışan bir entry olmuş. neyse uzatmadan asıl konuya geleyim.

    şahsi fikrim şu vizyon konusunda yanlış yere takılmış olduğu yönünde. şahsen ben atıf'ı bilal'i vizyon (ne vizyonmuş arkadaş) transferi olarak görmeyenlerin, bu oyuncuların türkiye'de oynaması veya türk olmasıyla alakalı olduğunu zannetmiyorum.

    bence asıl sorun, oyuncuların kalitesi. kendi o kadar güzel söylemiş ki aslında, tanju çolak ve hakan şükür'ü almak vizyonsuzluk muydu diye. bence cevap burada. şu an türkiye'de oynayan kaç oyuncu galatasaraya tanju'nun hakan'ın bir takıma verebileceklerini verebilir? bu yüzden eleştiriliyor transferde adı geçen isimler. yoksa sen ozan tufan'ı almak istesen, burada kim sana vizyonsuz diyecek? genç yıldız adayı enes ünal'ı alsan , ya da muhammet demir'e yürüsen, ne bileyim mehmet ekici'yi istesen kim sana vizyonsuz yazacak?

    sorun bahsi geçen isimlerde ve o isimlerin galatasaraya katabileceklerinde bence.
  • 443
    kusura bakmasın ama kendisini de severim. insanlara bana iftira atıyorlar diyor. ama kendisi futbolu farklı yorumlayanlara veya görüş belirtenlere hanzo filan diyebiliyor. kendisi eleştirirse o da sana sen şöylesin böylesin. bana iftira atıyorsun diyor.

    sen futbolu bilmiyorsun diye kendisinin aşağılık komleksi var. ben hepinizden daha iyi biliyorum. çünkü maç izliyorum kitap okuyorum. neyin ispatını yapmaya çalışıyor bilmiyorum. veya neden kendini üstün görüyor. bence bunları irdelesin.

    twitter da gördüğüm hep biriyleriyle munakaşaya girdiği. önemsemesin bence önüne baksın. yoksa bu olumsuz yorumlar hep artar.

    son yazısında x kullanıcısıyla konuşmalarınızı özledim diyor bir yorumcu. bu extensor da diyor ki o kişi iftiracı şöyle böyle karakter. e sende ona şöyle böyle insanın teki dedin? ne olacak. ve bunu herkese yapıyorsun.
  • 350
    akılcılığını her zaman takdir ederim fakat yalnızca hamza hamzaoğlu özelinde değil, son zamanlarda analizlerini yalnızca sonuçlar üzerinden şekillendiriyor. özgün tarzını yitirdiğini görmek üzücü. bahsettiğim durumu somutlaştırmak gerekirse; bir ilkokul öğrencisinin matematik testini çözerken arkadaki cevap anahtarından sonuca baktığını, sonra soruda yer alan rakamları soruyla ilgisi olmayan biçimlerde kullanarak anahtardaki sonucu elde ettiğini düşünün. buradan hareketle ya matematik bilgisi şimdiye dek sergilediği ile kısıtlı ya da -benim de haklı bulduğum bir şekilde- hakkının yendiğini düşünerek eski azmini, heyecanını, soru çözme isteğini kaybetmiş. umarım ikinci tahminim doğru olandır ve yine umarım bu işe verdiği emeğin karşılığını eksiksiz biçimde alır. zira hem sosyal duyarlılığı hem de entelektüelitesi bakımından kıymetli bir insan.
  • 407
    (bkz: #1834666) bu entry'de yazdığı şeylerde benim de yer yer katılmadığım noktalar var. ama bazı arkadaşlar yazıyı bir bütün olarak değerlendirmeden içinde geçen canlarını sıkan cümleleri cımbızla çekip giydirmişler sanki adama. mesela birçok kişi sanki extensor hamza hamzaoğlu'nun eleştirilmesine karşı çıkmış, onu sorgulamaması gerektiğini söylemiş gibi davranıp adama öfke kusmuş. oysa ki adam şöyle bir cümle kurmuş:

    "yemek kötü dersen anlarım. bunu verilerle ve akılcı bir anlatımla kanıtlamanı beklerim. nesi eksik derim. tuzu mu? yani takım şut mu atamıyor? şekeri mi? yani pas mı yapamıyor? yağı mı? takım koşamıyor mu? bunları anlat, sabaha kadar değerlendirelim. ama sen bana yemeğin nasıl yapılacağı anlatma. çünkü sen aşçı değilsin kardeşim! sana göre, sen kendin teknik direktör olman gerektiğine inandığın için, senin doğrunla oynamak zorunda bir teknik adam. senin beğendiğin oyuncuyla ve senin sisteminle oynamak zorunda! "

    yazının genelinde de anlatmak istediği şey bu aslında adamın. adam hamzaoğlu'nun oynattığı futboldan memnun. memnun olmak da hakkıdır. eğer hamza hamzaoğlu'nun oynattığı futbolu beğenmiyorsan neyinin eksik olduğunu söyle konuşalım diyor. eleştirilerini sırf senin istediğin oyuncuları oynatmaması üzerinden yapacaksan yapma diyor. yani kendi bakış açısından güzel olan helva yapılış şeklinden dolayı eleştirilmiş oluyor. bütün mesele bu aslında.

    ben de bu alıntı yaptığı bölüm üzerinden konuşmak istiyorum. bir kere hamza hamzaoğlu'nun oynattığı futbolun kaliteli olduğuna katılmıyorum. ancak benim asıl anlamlandıramadığım şey; yazdığı yazılarda futbol üzerine çok güzel fikirler ortaya koyan, analizler yapan bir adam bir hocanın oynattığı futbolu nasıl oluyor da 48 maç 107 gol istatisliği üzerinden iyi bulabiliyor.

    yazdığı her yazıda koşu mesafesinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. ancak geldiğimiz nokta bilal kısa'yı takımın en çok koşan futbolcusu diye övüyoruz. bu elbette ki bilal kısa için çok güzel bir şey. oldukça özverili oynuyor. kapasitesini zorlayarak mücadele ediyor. ancak bu bizim için iyi bir şey değil ki! eğer ki galatasaray futbol takımının bugün en çok koşan futbolcusu bilal kısa oluyorsa bizim için ciddi bir sıkıntı var demektir! elbette ki bu bilal'e karşı bir önyargım olduğu için değil. tekrardan belirteyim bilal'in emeğine saygı duyuyorum. ancak bilal kariyerinin hiçbir döneminde mücadele gücü yüksek bir futbolcu olmadı. hep mücadele gücü üst düzey olmayan, zayıf ve ağır bir futbolcu oldu. ve bu profilde ki bir futbolcu şu an galatasaray'ın en çok koşan futbolcusu oluyorsa ciddi sıkıntı var demektir. üstelik kat ettiği mesafe yanlış hatırlamıyorsam 10.6 km. a.madrid, arsenal gibi takımlara karşı koyabilmen için stoperlerin ve kalecin dışında takımda ki en az koşan oyuncu bu kadar mesafe kat edebilmeli zaten. bayern munih, real madrid gibi takımlara hiç girmiyorum bile.

    ayrıca hamzaoğlu'nun yarattığı takım o kadar kırılgan, o kadar kolay gol yiyor ki attığı çok sayıda golün çok bir önemi kalmıyor. extensor'ın kendisinin yakın zamanda yazdığı yazılarda en son ne zaman rahat maç izlediğini hatırlamadığını ifade ettiğini hatırlar gibiyim.* kendisi bile bunun farkında iken nasıl oluyor da hamza hamzaoğlu'nun takımının çok gol atması yarattığı takımın kaliteli olduğu anlamına gelebiliyor ki? üstelik iki senedir ligin kalitesinde ciddi bir düşüş var. anadolu kulüpleri ciddi manada düşüşte ve buna rağmen her maçı çok zorlanarak kazanıyoruz. böyle bir ortamda maç başına attığı gol ortalaması kesinlikle kıstas olamaz.

    ha diyebilir ki adam elinde ki imkanlarla anca bunu yapabiliyor. daha yakın zamanda kendisi galatasaray'ın belki de bir savunma antrenörüne ihtiyacı olduğu fikrini ortaya koymuştu ve bence gayet güzel bir fikirdi. neden hamzaoğlu bu tarz çözümler sunmuyor mesela? veya galatasaray'ın melo kalsa dahi iyi bir defansif orta sahaya ihtiyacı olduğu gün gibi ortadayken neden bonservisi elinde mbia değil de bilal, jem gibi adamlar alındı? mbia elinde bonservisi olacak ve türkiye'ye gelecek, sizce galatasaray'a önerilmemiştir. bence mutlaka önerilmiştir ancak galatasaray ilgilenmedi bile. yönetimi suçlayacak bir durum da yok çünkü alınmasına yönelik bir istekte bulunulmamış ki. veya mbia olmadı yada başka nedenlerden dolayı uymadı diyelim ki, bu profilde bir futbolcuya neden bütün yaz hiç bakılmadı, sürekli içimizden hallederiz denildi. bütün yaz sağ bekte tarık, sabri yeter diyip sonra sabri yerine stoper olarak aldığın denayer'i oynatmak fiyasko değil mi? şimdi diyeceksiniz ki grosskreutz fiyaskosuna imza attı yönetim. e iyi de bu transfer işinin son güne kalmasında bütün yaz acelemiz yok açıklamaları yapan hamza hoca'nın hiç mi suçu yok?

    peki ya altyapı meselesi? daha geçen extensor'ın yine altyapıda olan yapılanmaya yönelik eleştirilerini hatırlıyorum. işin uzmanlarının altyapıya hoca olarak getirilmediğini eleştirmişti sanırım. iyi de şu an galatasaray'ın altyapısının hocası kim? elbette ki altyapıyı organize etmesi gereken kişi hamza hoca değil yönetimdir. ancak türkiye gibi bir yerde hele ki galatasaray'da bu işlerin biraz da hocanın sözüne baktığı bir gerçek değil mi? yani hamza hoca benim altyapımdan oyuncu yetişmesi lazım, bu yüzden bu işin uzmanlarını getirin dese yönetim hayır, asla olmaz mı diyecek? bu adam kendi teknik ekibine bile avrupa'dan işin uzmanlarını getirmiyor ki.

    elbette ki bu altyapı meselesinde direk hocayı eleştirmek çok doğru değil. ancak ben galatasaray'ın hocasının daha yenilikçi, fikir üreten ve geleceği planlayan biri olması gerektiğini düşünüyorum ve bu yüzden bu altyapı meselelerinde daha fazla aktif rol oynaması gerektiğini düşünüyorum.

    kısacası toparlamak gerekirse yazdığı yazılarda bu kadar fikir üreten ve analizler yapan bir insanın 48 maçta 107 golü bu kadar vurgulamasını anlayamıyorum. elbette ki oynanan oyundan belli ölçüde mutlu olabilirsin ancak bu kadar sorgulayıcı bir insanın hocayı daha fazla sorgulaması ve eleştirmesi gerekmez mi? onun yerine 48 maçta 107 golü ön plana çıkarmaya çalışmak biraz da vasat sevicilik olmuyor mu?
  • 261
    kupa finali maç yazısında semih için üçlü stoperin sağında oynadığını bek oynamadığını yorumcuların da bunu anlayamadığını yazmış. trabzon maç yazısında ise iki maçtır 4-4-1-1 formasyonuyla oynadığımızı çıkartabiliriz, rahat 4-5 yıldır kendisini çok ciddi takip eden biri olarak öz eleştiri tarzı bir kaç şey yazmasını beklerdim hatta yazıyı okumaya başlamadan semih'in pozisyonu için ne demiş diye meraklanmıştım.
  • 374
    yazılarını beğenmeme rağmen tartışılan (bkz: #1834666) entrysine katılmadığım yazar. bence takım 48 maçta 107 gol atmış o zaman helva güzel tespiti çok doğru değil. zira bir çok taraftar extensor'un deyimi ile helvayı yani oynanan oyunu beğenmediği için eleştiriyor zaten hamza hocayı, balçova yaşamspora atılan bir düzine gol oynanan oyunu güzel kılmaz (en azından bana göre). diğer yandan teknik direktör tercihleri gayet sorgulanılabilir ki futbolun olduğu her yerde de sorgulanır. "ben de gs teknik direktörü olsam bugün hamza hamzaoğlu'ndan farklı karar vereceğim sürüsüyle değişik tercihim var" demiş, madem öyle bu farklı tercihleri paylaşmanın, tartışmanın neresi yanlış? bir tarafta hamza hocayı desteksiz ve saygısızca eleştirenler var birde hocanın tercihlerini saygı çerçevesinde ve altını doldurarak eleştirenler var. bu ikisini birbirinden ayırmak gerekli.
  • 99
    yazdığı yazıda da belirttiği gibi dönemin olaylarında hakan şükür, bülent korkmaz, hasan şaş gibi futbolcuların yaptığı hain planları gizli haberleşme cihazları ile tespit ettiği gibi aynı cihazlar ile benim yazısını okumadığımı tespit etmiş.

    19 yaşından küçük birisi ben 2006 yılında 19 yaşındaydım diye sallayamaz mı diye sormak lazım kendisine. ayrıca kendisinin bahsettiği şehir efsaneleri misal; bülent korkmaz'ın bir sene daha oynuycam masalı ile hakan şükür'ün kameranın çektiği noktayı tespit ederek orada sırf hagi kovulsun diye üzgün bakışlar atması hikayesi(bu hikaye beni şu mutsuz günlerde çok güldürmüştür allah senden razı olsun) dönemin basını tarafından galatasaray'ı karıştırmak için uydurulmuş hikayeler bütünüdür. yalnız hakan şükür'ün kamerayı nasıl tespit ederek oraya geçtiğini gözlemledin seni tebrik etmek istiyorum. çok arzu eden arkadaşlar bu gibi hikayelere günümüzde fenerbahçe forumlarında rahatlıkla rastlayabilirler.

    bu arada 19 yaş kelamını kesinlikle dalga geçme amaçlı kullanmadım. bu yazıyı yazan kişi hele de bu hakan şükür ve kamera açısı tespitini yapan kişinin mantıken ya 18-19 yaşlarına gelmemiş bir kardeşimiz olduğunu ya da provakatif bir niyet taşıdığını anlayabilmek için kahin olmaya gerek yok.

    bu arada taşağını yerizci zihniyetin kim olduğunu anlamak için fazla kasmana gerek yok, zira galatasaray'a gram fayda sağlamamış bir teknik adamın gönderilmesini hazmedemeyip 1,5 sayfa boyunca galatasaray'ın kendi öz evlatlarına uyduruk masallarla bir küfür etmediği kalan kişi ben değilim.

    sende oku bir kerede değil 10 kere oku ama her okuduğuna inanma...
  • 97
    sky türk'ten küfür haberi var mı entrysini yazdığımda extensor'ın ne pilot olduğunu hatırlıyorum ne de çaylak olduğunu. tek bildiğim şey o gün tv'ye çıkacağıydı ve orada da küfür etse neler olurdu acaba düşüncesiydi. işbu ki tv'de susturulabilirsiniz ancak klavye başında olunduğunda anaya avrada sövmek kolay. klavyeni yavaşça yere bırak ve rahatla, sakinleş denilecek bir ortam yok. ne kadar haklı da olsan da salla herkese, küfrün bini bir para. bilişim suçu yok, dağ kuralları geçerli... bu yüzden hicivli bir entry yazdım. bu kadar zoruna gideceğini bilsem yazmazdım. bu kadar hırs yapalabilinecek bir entry olduğunu hala düşünmüyorum.
    bir takım dialoglara girilirken kabızlığın, erkekliğin, kılın, tüyün dile getirlmesi hoş değil. sert kayaya çarpınca da bu, şu, o sıfatlarını kullanıp karşındakini aşağılamaya çalışmak da ayrı bir durum. 1 ay önceki entryi okuyup karşındakine yazdığın ilk cümlenin göt olmakla ilgili olması, tv ye çıkana karşı kin dolu olduğumun dile getirilmesi yine söylüyorum kompleks ürünü, bir şeyleri kaldıramamanın ürünü. benim tepkim tv'ye çıkmaya değil küfre. herhangi bir yazar arkadaşımın tv'ye çıkması tabii ki memnun eder beni.
    twitter olayına gelince de beni takibe alması sözkonusu entrynin girildiği tarihin sonrasına gelir. bir takım komplekslerin esiri olsam rahatsız ederim, bir şeyler yaparım. yazdığına cevap veririm. kendisine tek bir olayımız olmadı bugüne kadar.
    skytürk'ten küfür haberi var mı entrysi nasıl bi kabızlığı öne sürüyo anlayamıorum. hiciv yapmışım, alayla alakası yok. olayın buralara gelmesi enteresan.
  • 395
    yazılarını genel olarak çok severim hatta kahvemi falan alıp keyifle okurum. futbol bilgi seviye ve birikimine de saygım var ama bir süredir kendisine yakışmayan yanlı yazılar yazmaya başladığını düşünüyor ve görüyorum. kendisine bu eleştiriyi yapmayı yazılarını çok seven bir okuru olarak kendimde hak olarak görüyorum. suçlama ve karalama amacım kesinlikle yok. kaleminden okuduğum en kalitesiz yazı (bkz: #1834666) bu sanırım. sadece savunduğu fikir değil üslup olarak da beğenmedim.

    ayrıca burada başka bir yazarın yancısı gibi gözükmek istemem öyle bir niyetim olsa senin nick altına yazmazdım, yazanı da tanımam etmem ama neredeyse tüm yazılarını okumuş birisi olarak şu entryi okuduğun zaman senin de hak vereceğini biliyorum. (bkz: #1835363)

    sürç-i lisan ettiysek affola.
  • 478
    bütün yazar, blogger, youtuber taifesinin içinde 'saha içini yorumlama' bakımından benim 1 numaram. oyunla ilgili aklımın yetmediği, "şu neden oluyor" diye sorduğum ve cevap alamadığım birçok konunun cevabını yazılarında ve ürettiği diğer içeriklerde buldum, buluyorum. sanırım yaşın da biraz ilerlemesinin sonucu olarak üslubunun agresifliğini de törpüleyerek tadından yenmez bir hal aldı. popülizmden uzak, işine odaklanmış, çalışkan... yolu bahtı açık olsun, çoktan hak ettiği daha yüksek yerlerde görelim.
  • 479
    kendisinin burada yazdığını ogrenince çok mutlu oldum . yuruye dursun. objektif olucam diye kasmayan, gördüğü neyse takim, renk, oyuncu ayırt etmeden yorumlayan, yorum yaparken kasilmayan net adam. bende kendisinin her içeriğini takip ediyor ve izliyorum. sıkmadan net anlatımlar görüyoruz. içeriklerin uzun olmaması tadında kalması da çok güzel. başarılarının devamını diliyorum.
  • 431
    ya netçede internet otamına çeşitli görüşler sunan bir arkadaş. açar okursun, bazı yazdıkları sana yeni bir perspektif sağlar, haa biliyor dersin, haa böyle de düşünülebilir dersin, bazı yazdıklarını beğenmezsin, bazılarına ne alaka dersin, ne bileyim. mağlubiyetten sonra adamın başlığına üşüşüp adamla tebelleş olmak inanılmaz anlamsız bir şey. bu arkadaş bir tane kişi, bir tane biri. futbolcu değil bir şey değil, futbolun asli unsurlarından biri değil. tartışmanın odağına alınması ve odağına oturtulduğu tartışmaların içeriği türkiye'de futbolla ilgili veya genel olarak türkiye'yle ilgili tırt olan pek çok şeyi katmerleştiren, yeniden üreten bir davranış. başkalarını bırakın kendinize de mi hiç saygınız yok?
  • 237
    (bkz: extensor/#1459664)

    soylediklerimi ben eksik anlattim ya da yanlis anlasildi. detaylandirip duzelteyim.

    1-a) o pahali kurulmus kadrodan bir takim cikarilamamasi en buyuk sorun. bunun sebebi kotu kadrolasma. bunu mancini basaramadi diyemem, dedim ya bir degisim soz konusu, bu degisim sirasinda gunu kurtarma hareketleri yapilmadigi muddetce dibe dogru gitmemiz icten bile degildi. mancini'yi belki bu konuda hatali diyebilirim, gunu kurtarmaya calisir maclar cikarmaliydi diye. onun disinda sucu ona atamiyorum. dedim ya, basta sorun vardi hem yonetim hem terim hataliydi.
    oyuncularin dilinden anlamaya calismasi da belli bir surec degil mi? ki ben her turlu birincisini tercih ederim. yani oncelikli olarak butun kadroyu belli bir manteliteye ynlendirip kafandaki stratejiyi oturtmak. ikincisi secen takimlarin basarisi asla kalici olmaz. futbol tarihine bakip bunu gorebiliriz. herkes haynckes'ten bahsediyor bayern'deki son sezonunda basardiklariyla. ancak o oyunun baslangici bu mantaliteyi tasiyacak oyunculari takima katip bu oyuna yoneldniren luis van gaal ile olmustu. benim en cok isteyecegim oyuncu schweisteiger'in kanattan nasil merkez orta sahaya donustugunu hatirlayin. bayern icin cok sancili bir gecisti bir senlerine mal oldu. suan ise dunyanin en komple oyuncusu swcheisteiger. luis van gaal bastian'in kendi dilinden anlayip istediklerini sahaya yansitmasi icin cabalamasaydi iyi bir kanat olarak kalacakti. bireysel bir ornek ama bunu butun bayern takimina yayabilirsiniz.
    takim benim degil demesinin yanlis anlasildigin anlattim. tekrarlamak gerekirse bunu yanlis yorumluyoruz. bunun cevabini simdilik ben vermeyim, onumzudeki sezon baslangici daha netlesecektir.

    1-b) blok halinde alan savunmasindan bahsetmedim. blok olarak savunma yapabilmekten bahsettim. bundan kasit su: terim bireysel performansa dayali savunmayi tercih eder. futbolcu ozellikleriyle savunma olusur terime gore. mancini ise butun olarak bloklari dusunuyor. sadece defans 4lusunu dusunmeyin bununla. juventus macinda cok buyuk bir taktik deha soz konusu degildi. fakat bireysel yeteneklere dayali savunma anlayisi yerine sag tarafta orta sahalarla da olusturulan blok, solda ayni sekilde bloklar kurup savunma yapmak bambaska bir olay. juventusa karsi bireysele dayali bir savunmayla deplasmana ciksak 2 tane gol yine atardik ancak ilk yari neredeyse rakibi 70 metrelik top atmaya mecbur eden savunmayi goremezdik. kastim buydu. yoksa mancini defansif bir dehaydi ve juventus macinda herseyi degistirdi demeye calismadim:)

    1-c) manciniyle daha kotuye gittigini dusunmuyorum. cunku mancini kendi dogrularini yaparken beni gercekten cok heyecanlandirdi. sonra kendi dogrularini birakip futbolcularin eline biraktigi anda oyunu kotuye gitmeye basladik. mesela bir cok macin ilk yarisini sneijder'in isteyecegi sekilde, ikinci yarisini ise selcuk'un isteyecegi sekilde oynadik. mancini bu konuda elestirilmeli. cok sacma seyler yapildi, taktikten tamamen uzaklasip. bas sorumlusu ise mancini. en buyuk nedeni ise selcuk ve burak. onlari kotulemek icin soylemiyorum, takimin ihtiyacini oynamak yerine kendi bildiklerini takima kattilar. rakipler icin artik bu pek sokmuyor maalesef.

    2-a) en cok bu baslikta yazdiklarim yanlis anlasilmis. ya da ben yazamadim. futbolcularin statik oynamasi 1 yildir olan bir sey. mancini ile baslamadi, mancini sirf bunu cozmek icin melo'yu geride oynatmaktansa oraya yekta'yi ve ceyhun'u denedi. sonra bu dogrusundan vazgecip defans kurgusunu degusitirerek ceyhun'u orada tuttu. ve bunu yapmaya basladiktan sonra takimin gelisimi durup geriye gitti. halbuki en buyuk sorun takimin durarak hucum etmesiydi.
    ben terim'in ortaligi yangin yerine vermesini elestirmedim ya da mancini'nin sakinligini de ovmedim. aslinda hicbir yorum katmadim:) eger statik oynayan oyucnulariniz varsa maci yangin yerine vermek en mantikli olani. cunku takima ekstra adrenalin yuklenir ve takim cabalamaya baslar. mancini'nin yaptigi ise stratejisi olan takimlar icin daha dogru olan. iste bu noktada kan uyusmadi ve takim geri donusleri basaramayan statik ve heyecansiz(kisisel hirs anlaminda) bir takima donustu. burada da aslinda bir bakima mancini'yi elestirir bir yaklasimdayim. anlasildigini dusunmustum.

    2-b) burada da bir yanlis anlasilma var. futbol zaten ezber pratigidir dedigin anda beni bir onceki maddelerde de hakli cikartiyorsun. ben de farkli bir sey soylemedim. hani mancini benim kadrom degil diyordu ya. kastettigi iste o ezberler benim verdiklerim degil demeye calisiyor. bu degistirilemez seyler degil. ufak degisikliklerle olabilir. benim belirtmeye calistigim ise suydu, eski ezberini birakip kendisinden isteneni yapmaya baslasaydi bazi oyuncular -ki cok zor da degildi- takim icerisinde eriyecekti cikintilari da. mesela selcuk macin skoru ne olursa olsun, kendisinin mevkisi defans onu olmadigi halde aldigi her topu defans arkasina atmaya calisti ozellikle sezonun ikinci yarisinda. mancini ise birbirine daha yakin oynayan bir takim istiyor. selcuk bunu yaptikca takimin bir cok parcasini islevsiz kiliyor. ya da burak, kosularini surekli tek bir hat uzerinde yapti. takim tamamen baska oynarken burak bu kosulari yapip pas istedi. eskisehir maciyla beraber mancini cok buyuk bir yanlisa dustu ve takimi bu set'in uzerine kurmaya basladi. o noktadan sonra iyice kisir bir futbol oynamaya basladik. takim ezberi>bireysel ezber. takim kendi ezberini olustururken, bireysel ezberini dayatti bazi futbolcular. drogba da bunlara ornek.

    2-c) bundan neredeyse eminim, tek guvenemedigim taraftarin yanlis tepkileri ve federasyonun fenerbahceye 4.yildizi taktirma zorunlulugu hissetmesi.

    2-d) turk milleti yerine turk halki lafini kullandim. bu oylesine kullanilmis bir kelime degildi. ben avrupada dogmus buyumus turk futbolculari bizim klasmana sokmuyorum. turkiyede dogup buyumus ve kendini gelistirmis bir futbolcu gosteremezsiniz. en azindan gelisimi futbol uzerine degildir. ya arda gibi biraz ehlilestirilip fizik olarak ustune katmistir, ya da pozisyon oynamayi ogrenmistir (kucuk hakan gibi). kendini gozle gorulur sekilde gelistiren 2 futbolcu ornegini ele alabiliriz. biri hakan sukur digeri tugay. hakan sukur pozisyon bilgisini arttirarak bunu basardi, futbol yeteneklerini bir ust seviyeye cikartarak degil. (hakan sukur pozisyon bilgisi dedim pozisyon oynamayi degil. birbirinde iki farkli durum) tugay ise futbolu basiy oynamayi ogrendi ve oyun hizini arttirdi. yoksa tugay turkiye'nin zaten en teknik oyuncusuydu. bunu gelistirmedi tugay ve bunu yapmayi da bizim topraklarda degil, ingiltereye gittiginin 4.senesinde ogrenebildi. futbolunun olgun caginda.
    mevlut ve mesut 3.nesil gocmen cocuklari. anadolu kulturuyle en yakin halleri turkce bilmeleridir belki de.
    dunyanin en tembeli yunanlilar sonra da ispanyollar brezilyayi ilk defa duyuyorum:) ama dogru brezilyalilar da tembeldir. onlarin bu kadar fazla futbolcu cikarmasi hem onlari sosyo-kulturel durumlariyla alakali hem de onlarin futbol ekonomisiyle. cok detaya girmeden bir ornekle bireysel durumlarini anlatayim: brezilyali icin futbol amerikadaki zenci icin basketboldur. cikis yoludur. bu ornege afrikalilari da katabiliriz. tekrar brezilya ornegine donersek, brezilyalilarin neredeyse tamami (bir iki istisna haric) -hadi biz diger guney amerikalilari da katalim- avrupalilara gore daha erken yasta captan duser. bunun sebebi de yine bireysel gelisim ve ogrenmeyle ilgili. denilson gibi bir salt yetenek avrupada tamamen cuvallayabiliyor. bir cok brezilyali oz yeteneklerini cok iyi kullanip bir kac yil gecirdikten sonra ortadan kaybolabiliyor. kabul edelim, biz onlar kadar yetenekli degiliz. biz daha kotuyuz demiyorum, sadece adamlardaki oz yetenege bakarsan bizden cok daha iyi. brezilya ozelinde, tum guney amerikanin avantaji ehlilestirilmemis yetenekler olmasi. avrupali bu oyuncuyu kendi potasinda eritip takimina katmaya calisiyor. onu ehlilestirmeden ne kadar yuksege cekebilirse o kadar yuksege cekiyor. bu sirada ogretebildigine ogretiyor, ogretemedigine sartli reflekslerle takimda faydali olmayi ogretiyor(ezber de diyebilirsin) eger bu da olmazsa hadi kendine iyi bak diyip gonderiyor. bizdeki yetenek asla brezilya kadar yuksek degil. bizdeki gelisme genelde sartli reflekslerle oluyor. burak gibi. ezberletilmeye calisiliyor ancak akilli bir oyuncu degilse bu ogrendigini hemen unutabiliyor, ayni burak gibi.
    ama bu demek degildir ki soyledigine katilmiyorum. kesinlikle kimin gozetiminde egitim aldigi onemli. ogrenmeye ne kadar acik olmasa da bir sporcu 17 yasina kadar kendine verileni ogrenir cunku biyolojik olarak buna aciktir. egosu da henuz olusmamistir(!). fakat maalesef bizim ulkemizde egitmen olmadigi icin basarili bir sporcu varsa bil ki o adam sans eseridir, siyah koyundur. o nedenle futbolcu altyapisina yonelmektense egitmenleri egitmek cok daha yararli olacaktir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın