407
(bkz: #1834666) bu entry'de yazdığı şeylerde benim de yer yer katılmadığım noktalar var. ama bazı arkadaşlar yazıyı bir bütün olarak değerlendirmeden içinde geçen canlarını sıkan cümleleri cımbızla çekip giydirmişler sanki adama. mesela birçok kişi sanki extensor hamza hamzaoğlu'nun eleştirilmesine karşı çıkmış, onu sorgulamaması gerektiğini söylemiş gibi davranıp adama öfke kusmuş. oysa ki adam şöyle bir cümle kurmuş:
"yemek kötü dersen anlarım. bunu verilerle ve akılcı bir anlatımla kanıtlamanı beklerim. nesi eksik derim. tuzu mu? yani takım şut mu atamıyor? şekeri mi? yani pas mı yapamıyor? yağı mı? takım koşamıyor mu? bunları anlat, sabaha kadar değerlendirelim. ama sen bana yemeğin nasıl yapılacağı anlatma. çünkü sen aşçı değilsin kardeşim! sana göre, sen kendin teknik direktör olman gerektiğine inandığın için, senin doğrunla oynamak zorunda bir teknik adam. senin beğendiğin oyuncuyla ve senin sisteminle oynamak zorunda! "
yazının genelinde de anlatmak istediği şey bu aslında adamın. adam hamzaoğlu'nun oynattığı futboldan memnun. memnun olmak da hakkıdır. eğer hamza hamzaoğlu'nun oynattığı futbolu beğenmiyorsan neyinin eksik olduğunu söyle konuşalım diyor. eleştirilerini sırf senin istediğin oyuncuları oynatmaması üzerinden yapacaksan yapma diyor. yani kendi bakış açısından güzel olan helva yapılış şeklinden dolayı eleştirilmiş oluyor. bütün mesele bu aslında.
ben de bu alıntı yaptığı bölüm üzerinden konuşmak istiyorum. bir kere hamza hamzaoğlu'nun oynattığı futbolun kaliteli olduğuna katılmıyorum. ancak benim asıl anlamlandıramadığım şey; yazdığı yazılarda futbol üzerine çok güzel fikirler ortaya koyan, analizler yapan bir adam bir hocanın oynattığı futbolu nasıl oluyor da 48 maç 107 gol istatisliği üzerinden iyi bulabiliyor.
yazdığı her yazıda koşu mesafesinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. ancak geldiğimiz nokta bilal kısa'yı takımın en çok koşan futbolcusu diye övüyoruz. bu elbette ki bilal kısa için çok güzel bir şey. oldukça özverili oynuyor. kapasitesini zorlayarak mücadele ediyor. ancak bu bizim için iyi bir şey değil ki! eğer ki galatasaray futbol takımının bugün en çok koşan futbolcusu bilal kısa oluyorsa bizim için ciddi bir sıkıntı var demektir! elbette ki bu bilal'e karşı bir önyargım olduğu için değil. tekrardan belirteyim bilal'in emeğine saygı duyuyorum. ancak bilal kariyerinin hiçbir döneminde mücadele gücü yüksek bir futbolcu olmadı. hep mücadele gücü üst düzey olmayan, zayıf ve ağır bir futbolcu oldu. ve bu profilde ki bir futbolcu şu an galatasaray'ın en çok koşan futbolcusu oluyorsa ciddi sıkıntı var demektir. üstelik kat ettiği mesafe yanlış hatırlamıyorsam 10.6 km. a.madrid, arsenal gibi takımlara karşı koyabilmen için stoperlerin ve kalecin dışında takımda ki en az koşan oyuncu bu kadar mesafe kat edebilmeli zaten. bayern munih, real madrid gibi takımlara hiç girmiyorum bile.
ayrıca hamzaoğlu'nun yarattığı takım o kadar kırılgan, o kadar kolay gol yiyor ki attığı çok sayıda golün çok bir önemi kalmıyor. extensor'ın kendisinin yakın zamanda yazdığı yazılarda en son ne zaman rahat maç izlediğini hatırlamadığını ifade ettiğini hatırlar gibiyim.* kendisi bile bunun farkında iken nasıl oluyor da hamza hamzaoğlu'nun takımının çok gol atması yarattığı takımın kaliteli olduğu anlamına gelebiliyor ki? üstelik iki senedir ligin kalitesinde ciddi bir düşüş var. anadolu kulüpleri ciddi manada düşüşte ve buna rağmen her maçı çok zorlanarak kazanıyoruz. böyle bir ortamda maç başına attığı gol ortalaması kesinlikle kıstas olamaz.
ha diyebilir ki adam elinde ki imkanlarla anca bunu yapabiliyor. daha yakın zamanda kendisi galatasaray'ın belki de bir savunma antrenörüne ihtiyacı olduğu fikrini ortaya koymuştu ve bence gayet güzel bir fikirdi. neden hamzaoğlu bu tarz çözümler sunmuyor mesela? veya galatasaray'ın melo kalsa dahi iyi bir defansif orta sahaya ihtiyacı olduğu gün gibi ortadayken neden bonservisi elinde mbia değil de bilal, jem gibi adamlar alındı? mbia elinde bonservisi olacak ve türkiye'ye gelecek, sizce galatasaray'a önerilmemiştir. bence mutlaka önerilmiştir ancak galatasaray ilgilenmedi bile. yönetimi suçlayacak bir durum da yok çünkü alınmasına yönelik bir istekte bulunulmamış ki. veya mbia olmadı yada başka nedenlerden dolayı uymadı diyelim ki, bu profilde bir futbolcuya neden bütün yaz hiç bakılmadı, sürekli içimizden hallederiz denildi. bütün yaz sağ bekte tarık, sabri yeter diyip sonra sabri yerine stoper olarak aldığın denayer'i oynatmak fiyasko değil mi? şimdi diyeceksiniz ki grosskreutz fiyaskosuna imza attı yönetim. e iyi de bu transfer işinin son güne kalmasında bütün yaz acelemiz yok açıklamaları yapan hamza hoca'nın hiç mi suçu yok?
peki ya altyapı meselesi? daha geçen extensor'ın yine altyapıda olan yapılanmaya yönelik eleştirilerini hatırlıyorum. işin uzmanlarının altyapıya hoca olarak getirilmediğini eleştirmişti sanırım. iyi de şu an galatasaray'ın altyapısının hocası kim? elbette ki altyapıyı organize etmesi gereken kişi hamza hoca değil yönetimdir. ancak türkiye gibi bir yerde hele ki galatasaray'da bu işlerin biraz da hocanın sözüne baktığı bir gerçek değil mi? yani hamza hoca benim altyapımdan oyuncu yetişmesi lazım, bu yüzden bu işin uzmanlarını getirin dese yönetim hayır, asla olmaz mı diyecek? bu adam kendi teknik ekibine bile avrupa'dan işin uzmanlarını getirmiyor ki.
elbette ki bu altyapı meselesinde direk hocayı eleştirmek çok doğru değil. ancak ben galatasaray'ın hocasının daha yenilikçi, fikir üreten ve geleceği planlayan biri olması gerektiğini düşünüyorum ve bu yüzden bu altyapı meselelerinde daha fazla aktif rol oynaması gerektiğini düşünüyorum.
kısacası toparlamak gerekirse yazdığı yazılarda bu kadar fikir üreten ve analizler yapan bir insanın 48 maçta 107 golü bu kadar vurgulamasını anlayamıyorum. elbette ki oynanan oyundan belli ölçüde mutlu olabilirsin ancak bu kadar sorgulayıcı bir insanın hocayı daha fazla sorgulaması ve eleştirmesi gerekmez mi? onun yerine 48 maçta 107 golü ön plana çıkarmaya çalışmak biraz da vasat sevicilik olmuyor mu?
"yemek kötü dersen anlarım. bunu verilerle ve akılcı bir anlatımla kanıtlamanı beklerim. nesi eksik derim. tuzu mu? yani takım şut mu atamıyor? şekeri mi? yani pas mı yapamıyor? yağı mı? takım koşamıyor mu? bunları anlat, sabaha kadar değerlendirelim. ama sen bana yemeğin nasıl yapılacağı anlatma. çünkü sen aşçı değilsin kardeşim! sana göre, sen kendin teknik direktör olman gerektiğine inandığın için, senin doğrunla oynamak zorunda bir teknik adam. senin beğendiğin oyuncuyla ve senin sisteminle oynamak zorunda! "
yazının genelinde de anlatmak istediği şey bu aslında adamın. adam hamzaoğlu'nun oynattığı futboldan memnun. memnun olmak da hakkıdır. eğer hamza hamzaoğlu'nun oynattığı futbolu beğenmiyorsan neyinin eksik olduğunu söyle konuşalım diyor. eleştirilerini sırf senin istediğin oyuncuları oynatmaması üzerinden yapacaksan yapma diyor. yani kendi bakış açısından güzel olan helva yapılış şeklinden dolayı eleştirilmiş oluyor. bütün mesele bu aslında.
ben de bu alıntı yaptığı bölüm üzerinden konuşmak istiyorum. bir kere hamza hamzaoğlu'nun oynattığı futbolun kaliteli olduğuna katılmıyorum. ancak benim asıl anlamlandıramadığım şey; yazdığı yazılarda futbol üzerine çok güzel fikirler ortaya koyan, analizler yapan bir adam bir hocanın oynattığı futbolu nasıl oluyor da 48 maç 107 gol istatisliği üzerinden iyi bulabiliyor.
yazdığı her yazıda koşu mesafesinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. ancak geldiğimiz nokta bilal kısa'yı takımın en çok koşan futbolcusu diye övüyoruz. bu elbette ki bilal kısa için çok güzel bir şey. oldukça özverili oynuyor. kapasitesini zorlayarak mücadele ediyor. ancak bu bizim için iyi bir şey değil ki! eğer ki galatasaray futbol takımının bugün en çok koşan futbolcusu bilal kısa oluyorsa bizim için ciddi bir sıkıntı var demektir! elbette ki bu bilal'e karşı bir önyargım olduğu için değil. tekrardan belirteyim bilal'in emeğine saygı duyuyorum. ancak bilal kariyerinin hiçbir döneminde mücadele gücü yüksek bir futbolcu olmadı. hep mücadele gücü üst düzey olmayan, zayıf ve ağır bir futbolcu oldu. ve bu profilde ki bir futbolcu şu an galatasaray'ın en çok koşan futbolcusu oluyorsa ciddi sıkıntı var demektir. üstelik kat ettiği mesafe yanlış hatırlamıyorsam 10.6 km. a.madrid, arsenal gibi takımlara karşı koyabilmen için stoperlerin ve kalecin dışında takımda ki en az koşan oyuncu bu kadar mesafe kat edebilmeli zaten. bayern munih, real madrid gibi takımlara hiç girmiyorum bile.
ayrıca hamzaoğlu'nun yarattığı takım o kadar kırılgan, o kadar kolay gol yiyor ki attığı çok sayıda golün çok bir önemi kalmıyor. extensor'ın kendisinin yakın zamanda yazdığı yazılarda en son ne zaman rahat maç izlediğini hatırlamadığını ifade ettiğini hatırlar gibiyim.* kendisi bile bunun farkında iken nasıl oluyor da hamza hamzaoğlu'nun takımının çok gol atması yarattığı takımın kaliteli olduğu anlamına gelebiliyor ki? üstelik iki senedir ligin kalitesinde ciddi bir düşüş var. anadolu kulüpleri ciddi manada düşüşte ve buna rağmen her maçı çok zorlanarak kazanıyoruz. böyle bir ortamda maç başına attığı gol ortalaması kesinlikle kıstas olamaz.
ha diyebilir ki adam elinde ki imkanlarla anca bunu yapabiliyor. daha yakın zamanda kendisi galatasaray'ın belki de bir savunma antrenörüne ihtiyacı olduğu fikrini ortaya koymuştu ve bence gayet güzel bir fikirdi. neden hamzaoğlu bu tarz çözümler sunmuyor mesela? veya galatasaray'ın melo kalsa dahi iyi bir defansif orta sahaya ihtiyacı olduğu gün gibi ortadayken neden bonservisi elinde mbia değil de bilal, jem gibi adamlar alındı? mbia elinde bonservisi olacak ve türkiye'ye gelecek, sizce galatasaray'a önerilmemiştir. bence mutlaka önerilmiştir ancak galatasaray ilgilenmedi bile. yönetimi suçlayacak bir durum da yok çünkü alınmasına yönelik bir istekte bulunulmamış ki. veya mbia olmadı yada başka nedenlerden dolayı uymadı diyelim ki, bu profilde bir futbolcuya neden bütün yaz hiç bakılmadı, sürekli içimizden hallederiz denildi. bütün yaz sağ bekte tarık, sabri yeter diyip sonra sabri yerine stoper olarak aldığın denayer'i oynatmak fiyasko değil mi? şimdi diyeceksiniz ki grosskreutz fiyaskosuna imza attı yönetim. e iyi de bu transfer işinin son güne kalmasında bütün yaz acelemiz yok açıklamaları yapan hamza hoca'nın hiç mi suçu yok?
peki ya altyapı meselesi? daha geçen extensor'ın yine altyapıda olan yapılanmaya yönelik eleştirilerini hatırlıyorum. işin uzmanlarının altyapıya hoca olarak getirilmediğini eleştirmişti sanırım. iyi de şu an galatasaray'ın altyapısının hocası kim? elbette ki altyapıyı organize etmesi gereken kişi hamza hoca değil yönetimdir. ancak türkiye gibi bir yerde hele ki galatasaray'da bu işlerin biraz da hocanın sözüne baktığı bir gerçek değil mi? yani hamza hoca benim altyapımdan oyuncu yetişmesi lazım, bu yüzden bu işin uzmanlarını getirin dese yönetim hayır, asla olmaz mı diyecek? bu adam kendi teknik ekibine bile avrupa'dan işin uzmanlarını getirmiyor ki.
elbette ki bu altyapı meselesinde direk hocayı eleştirmek çok doğru değil. ancak ben galatasaray'ın hocasının daha yenilikçi, fikir üreten ve geleceği planlayan biri olması gerektiğini düşünüyorum ve bu yüzden bu altyapı meselelerinde daha fazla aktif rol oynaması gerektiğini düşünüyorum.
kısacası toparlamak gerekirse yazdığı yazılarda bu kadar fikir üreten ve analizler yapan bir insanın 48 maçta 107 golü bu kadar vurgulamasını anlayamıyorum. elbette ki oynanan oyundan belli ölçüde mutlu olabilirsin ancak bu kadar sorgulayıcı bir insanın hocayı daha fazla sorgulaması ve eleştirmesi gerekmez mi? onun yerine 48 maçta 107 golü ön plana çıkarmaya çalışmak biraz da vasat sevicilik olmuyor mu?