2005
çok severim.
ama zerre kadar disiplin yok adamda.
kendini yere atmak, boş yere itirazlar etmek, bitmeyen elle oynama sevdası, zaman zaman tutan pas vermeme alışkanlığı...
zaten sakatlıkları yüzünden sezonun üç beş maçında oynayabiliyor.
onda da bari kırmızı kart görmesin.
biz galatasaray'lı mıyız, baros'lu mu?
bıkmadık mı hala isimlere takılıp kalmaktan?
baros kalan maçlarda oynasa ne olurmuş, oynamasa ne olurmuş...
belki küme düşmeyiz, belki stancu denen futbolcu müsveddesinin ayaklarına bakmayız, belki bir kaç galibiyet alırız.
hepsinden de ötesi, belki aldığı parayı biraz olsun hakeder.
sahada kendini parçalamasına lafım yok ama şu sezon oynadığı maçlar parmakla sayılır. ki takım için hayati önemli bir oyuncu, yaptığının mazeretleri çoktur belki ama doğru yaptığını iddia etmek, hatalarını söylememek de onun yaptığından daha büyük bir hata yapmaktır.
bakın arkadaşlar, belki sizler farklı düşünürsünüz, ben şöyle düşünüyorum: takımdaki hemen herkesten daha az maça çıkıp, daha fazla para kazanmasını falan filan geçtim. bir adam galatasaray'ın futbolcusuyla mücadele edecek. baros'u da, kewell'ı da, bir çok futbolcumuzu da çok ama çok severim ama aslolan galatasaray'dır. galatasaray'ın futbolcusu çıkacak, terinin son damlasına kadar dökecek ve elinden gelen neyse onu yapacak. zaman zaman disiplinsizlikler de olabilir, futbolcular da en nihayetinde 20-35 yaşları arasında dünyanın parasını kazanan ve genellikle eğitimsiz fakat yetenekli ya da yetiştirilmiş genç insanlardır. ama bir adam, hele ki takımın en önemli oyuncularından biriyse, takımını yalnız bırakmamalı.
adam her türlü disiplinsizliği gösteriyor. dün stancu'ya göz göre göre atmadığı (sanırım ayağının dışıyla atmaya çalıştı oysa hiç gerek yoktu, ayak içiyle çok basit bırakabilirdi) bir pas var ki, maçı koparıp götürürdük. elle oynamalar, itirazlar, gereksiz sarı kartlar, gereksiz itirazlar, gereksiz kırmızı kartlar.
e yeter be kardeşim. dünyanın hangi büyük takımında bu kadarını yapabilirsin? biraz geliştir şu yönlerini, kapat şu eksiklerini artık...
ama zerre kadar disiplin yok adamda.
kendini yere atmak, boş yere itirazlar etmek, bitmeyen elle oynama sevdası, zaman zaman tutan pas vermeme alışkanlığı...
zaten sakatlıkları yüzünden sezonun üç beş maçında oynayabiliyor.
onda da bari kırmızı kart görmesin.
biz galatasaray'lı mıyız, baros'lu mu?
bıkmadık mı hala isimlere takılıp kalmaktan?
baros kalan maçlarda oynasa ne olurmuş, oynamasa ne olurmuş...
belki küme düşmeyiz, belki stancu denen futbolcu müsveddesinin ayaklarına bakmayız, belki bir kaç galibiyet alırız.
hepsinden de ötesi, belki aldığı parayı biraz olsun hakeder.
sahada kendini parçalamasına lafım yok ama şu sezon oynadığı maçlar parmakla sayılır. ki takım için hayati önemli bir oyuncu, yaptığının mazeretleri çoktur belki ama doğru yaptığını iddia etmek, hatalarını söylememek de onun yaptığından daha büyük bir hata yapmaktır.
bakın arkadaşlar, belki sizler farklı düşünürsünüz, ben şöyle düşünüyorum: takımdaki hemen herkesten daha az maça çıkıp, daha fazla para kazanmasını falan filan geçtim. bir adam galatasaray'ın futbolcusuyla mücadele edecek. baros'u da, kewell'ı da, bir çok futbolcumuzu da çok ama çok severim ama aslolan galatasaray'dır. galatasaray'ın futbolcusu çıkacak, terinin son damlasına kadar dökecek ve elinden gelen neyse onu yapacak. zaman zaman disiplinsizlikler de olabilir, futbolcular da en nihayetinde 20-35 yaşları arasında dünyanın parasını kazanan ve genellikle eğitimsiz fakat yetenekli ya da yetiştirilmiş genç insanlardır. ama bir adam, hele ki takımın en önemli oyuncularından biriyse, takımını yalnız bırakmamalı.
adam her türlü disiplinsizliği gösteriyor. dün stancu'ya göz göre göre atmadığı (sanırım ayağının dışıyla atmaya çalıştı oysa hiç gerek yoktu, ayak içiyle çok basit bırakabilirdi) bir pas var ki, maçı koparıp götürürdük. elle oynamalar, itirazlar, gereksiz sarı kartlar, gereksiz itirazlar, gereksiz kırmızı kartlar.
e yeter be kardeşim. dünyanın hangi büyük takımında bu kadarını yapabilirsin? biraz geliştir şu yönlerini, kapat şu eksiklerini artık...


