4
kaderin bir cilvesi olarak ortaklar caddesi üzerinde, eski ali sami yen stadyumu'na yaklaşık iki kilometre mesafede uğradığı saldırı sonrası hayatını kaybeden eski tribüncü kişi. bir dönemlerin galatasaray avukatı.
üniversitedeki öğrencilik yıllarında bir grup insanın ya tanıdığı ya da uzaktan görüp bildiği bir isimdi. ultracrows'un da hızlı dönemlerine denk gelen o zamanlarda her daim "karede" yer alırdı. internetin henüz emekleme çağına denk gelen o yıllarda istanbulda tribündeki geçmişinden/konumundan tam haberdar değildik.
döndükten sonra bir dönem kıbrıs ile istanbul tayfa arasında ilişkiler kurulmasına vesile olanlardandı.
bir süre sonra kariyeri başka yönlere evrildi. yıllar sonra haberlerde adı duyulmaya başlayınca pek çoğumuz* şaşırmıştır. ancak şu an için öldürülmesine birincil sebep olarak gösterilen cinayet ile adı anılmaya başlayınca herkes için şaşkınlıkla karışık hisler derya olmuştur.
sanırım tribünsel anlamda son verdiği fotoğraf victor osimhen'in bonservisini almak olayı sonrası tribünden bir grup insanın katıldığı etkinlikte osimhen ile çekilen toplu fotoğraftı...
hayat bazen böyle. tribün ise daha da garip ve akıldışı bir ortak payda. normal şartlar altında herhangi bir şekilde yan yana gelemeyeceğin insanlarla omuz omuza olabiliyorsun, ya da oturup arkasından entry yazabiliyorsun...
bunu özellikle belli bir yaşın altındaki neslin anlaması zor. nesilden bağımsız olarak insanların önemli bir bölümünün de kabullenmesi zor.
bundan 20 sene önce kktc'de x bir stadda bir betonun üzerinde görüp heyecanlı ama her daim kaybedenlerden olacağını bilmeyen bir ergen için özenilen adamlardan biriydi.
birkaç sene sonra facebook'un, forumlara ya da internet sitelerine fotoğraf ekleme işinin artmasıyla tanıdığımız istanbul tayfası içinde fotoğraflarını görünce vay anasını dedirten biriydi.
daha da yıllar sonra televizyonlarda mesleki konularda yorum yaparken ya da sözlükte de yazılan galatasaray avukatlığı sürecinde görünce nereden nereye dedirten biriydi.
sonra günlerden bir gün bir siyasi cinayetin parçalarından biri olduğu haberleri çıkınca; ilerleyen yaşımız, edindiğimiz derin hayat tecrübesi* ve yarım yamalak politize duruşla çok farklı sorgulamalara sokturan biriydi.
ve finalde feci bir suikaste kurban gittiği arabanın kevgire dönmüş camına bakarken daha başka sorgulamalara götüren, bundan 15-20 sene önce bütün gün hepimiz o yaşlarda ne yapıyorsak onu yaptığı arkadaşlarının arkasından yazdıklarına sosyal medyadan bakarken derin derin düşündürendir...
daniel tozser olarak, galatasaray sözlük altında yazılacak serdar öktem hatıratı budur.
daniel tozser'e can veren insana gerçek hayatta ya da başka bir platformda sorsanız söyleyecek başka şeyleri vardır belki de ama galatasaray, galatasaraylılık, sözlükçülük ve benzeri birçok olgunun vasat hayatımıza kattığı sayısız dilenmadan biri de budur...
tıpkı burada iyi kötü bir ağırlığı ya da argo tabirle "namı" olan, gözü döndü mü kılıcını çekebilen, bazen yazdığı bir entrye onlarca etkileşim gelen, ayda yılda bir maça gittiğinde tanışmak için birilerinin geldiği daniel tozser ile gerçek hayatta üstüne basılıp duvardan duvara vurulmaktan bitap düşmüş, sessiz sedasız sadece etrafındakilerin istekleri/huysuzluklarına göre yönlenen bir hayat sürdüren yazarı gibi...
üniversitedeki öğrencilik yıllarında bir grup insanın ya tanıdığı ya da uzaktan görüp bildiği bir isimdi. ultracrows'un da hızlı dönemlerine denk gelen o zamanlarda her daim "karede" yer alırdı. internetin henüz emekleme çağına denk gelen o yıllarda istanbulda tribündeki geçmişinden/konumundan tam haberdar değildik.
döndükten sonra bir dönem kıbrıs ile istanbul tayfa arasında ilişkiler kurulmasına vesile olanlardandı.
bir süre sonra kariyeri başka yönlere evrildi. yıllar sonra haberlerde adı duyulmaya başlayınca pek çoğumuz* şaşırmıştır. ancak şu an için öldürülmesine birincil sebep olarak gösterilen cinayet ile adı anılmaya başlayınca herkes için şaşkınlıkla karışık hisler derya olmuştur.
sanırım tribünsel anlamda son verdiği fotoğraf victor osimhen'in bonservisini almak olayı sonrası tribünden bir grup insanın katıldığı etkinlikte osimhen ile çekilen toplu fotoğraftı...
hayat bazen böyle. tribün ise daha da garip ve akıldışı bir ortak payda. normal şartlar altında herhangi bir şekilde yan yana gelemeyeceğin insanlarla omuz omuza olabiliyorsun, ya da oturup arkasından entry yazabiliyorsun...
bunu özellikle belli bir yaşın altındaki neslin anlaması zor. nesilden bağımsız olarak insanların önemli bir bölümünün de kabullenmesi zor.
bundan 20 sene önce kktc'de x bir stadda bir betonun üzerinde görüp heyecanlı ama her daim kaybedenlerden olacağını bilmeyen bir ergen için özenilen adamlardan biriydi.
birkaç sene sonra facebook'un, forumlara ya da internet sitelerine fotoğraf ekleme işinin artmasıyla tanıdığımız istanbul tayfası içinde fotoğraflarını görünce vay anasını dedirten biriydi.
daha da yıllar sonra televizyonlarda mesleki konularda yorum yaparken ya da sözlükte de yazılan galatasaray avukatlığı sürecinde görünce nereden nereye dedirten biriydi.
sonra günlerden bir gün bir siyasi cinayetin parçalarından biri olduğu haberleri çıkınca; ilerleyen yaşımız, edindiğimiz derin hayat tecrübesi* ve yarım yamalak politize duruşla çok farklı sorgulamalara sokturan biriydi.
ve finalde feci bir suikaste kurban gittiği arabanın kevgire dönmüş camına bakarken daha başka sorgulamalara götüren, bundan 15-20 sene önce bütün gün hepimiz o yaşlarda ne yapıyorsak onu yaptığı arkadaşlarının arkasından yazdıklarına sosyal medyadan bakarken derin derin düşündürendir...
daniel tozser olarak, galatasaray sözlük altında yazılacak serdar öktem hatıratı budur.
daniel tozser'e can veren insana gerçek hayatta ya da başka bir platformda sorsanız söyleyecek başka şeyleri vardır belki de ama galatasaray, galatasaraylılık, sözlükçülük ve benzeri birçok olgunun vasat hayatımıza kattığı sayısız dilenmadan biri de budur...
tıpkı burada iyi kötü bir ağırlığı ya da argo tabirle "namı" olan, gözü döndü mü kılıcını çekebilen, bazen yazdığı bir entrye onlarca etkileşim gelen, ayda yılda bir maça gittiğinde tanışmak için birilerinin geldiği daniel tozser ile gerçek hayatta üstüne basılıp duvardan duvara vurulmaktan bitap düşmüş, sessiz sedasız sadece etrafındakilerin istekleri/huysuzluklarına göre yönlenen bir hayat sürdüren yazarı gibi...

