1
ifrit olduğum söz öbeği. galatasaray avrupa'ya gitmek isteyen oyuncularına kolaylık sağlar. neden? oldu olacak kemerburgaz'ın girişine de "kapatıyoruz", "patron çıldırdı", "fabrikadan halka" pankartları asalım.
dünyanın neresinde prime dönemindeki, genç, potansiyel vaadeden isimlerin ederinin altında gittiğine şahit oluyoruz? örneğin; kenan yıldız için 70 milyon euro gibi bir teklif gelmesine rağmen juve reddediyor. kenan istemez mi premier lig'de forma giymeyi? bu durum karşısında kenan küsüp antrenmanlara katılmıyorum diyebiliyor mu?
elindeki değeri kaybettikten sonra onun yerini doldurmak istediğinde karşı taraf senle empati mi yapıyor? sen zaten kerem'i ederinin altında benfica'ya kaptırdın, dur ben de sana bir kıyak yapayım mı diyor?
keza arda son günlerde ispanya'ya gittiğinde riera'ya ödediğimiz bonservis bedeli ve yıllık ücretlerle nerdeyse elde ettiğimiz geliri harcamak zorunda kalmıştık.
biz sapla samanı karıştırdık camia olarak. florya'nın suyu dedik, biz büyük bir aileyiz dedik, kolej ortamı dedik, taraftar olarak hep iyi niyet gösterdik. oyuncuların idmanlardaki neşeli görüntüsü bile bizleri mutlu etmeye yetti. ancak görünen ki fazla esneklik artık bize zarar veriyor. iyiliğe nereye gidiyorsun diye sormuşlar, sahibimi sikmeye demiş.
burası profesyonel bir spor kulübü. belirli bir gelir gider dengesi ile yönetilmek zorunda olunan bir şirket. o nedenle gitmek isteyen oyuncunun duyguları bizi artık ilgilendirmemeli. ederi olduğuna inandığımız rakamı getirir, uğurlarız. tıpkı napoli'nin yaptığı gibi, tıpkı atalanta'nın yaptığı gibi.
gitmezse mutsuz olur, huzursuz olur, takıma katkı veremez gibi söylemleri bir kenara bırakmamız lazım. kendi bilir, kariyer onun kariyeri. bu tür profesyonellik dışı hal ve hareketlere giren adama karşı zaten herkes şüpheci yaklaşacaktır.
bir diğer nokta da, hep oyuncu menfaatine olan yaklaşıma son vermemiz. tarık çamdal gibi sülüklere senelerce takır takır sözleşmesinin karşılığını ödedik. karşılığında üç kuruşluk hizmet alamadık. yapılan sözleşmeye rağmen beklenenden fazla katkı verene de iyileştirmeleri eksik etmedik. hiçbir zaman sözleşmene uy kardeşim demedik. ancak bu son olaylardan sonra çıkarmamız gereken bir ders var. ciddi şekilde yaptırımlarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. antrenmana geç kalma, antrenmana çıkmama, sudan sebeplerle bahaneler sunma, gereksiz kart görme, sorumsuzca davranışlar gibi maddeler çoğaltılabilir.
omar itinin suratında patlattığı havaifişek sonrasında bile bırak ödemeye devam etmeyi, sorumsuzca davranıp takımı eksik bırakmasından dolayı kalan ödemeyi yapmamak gerekiyor. şartları net olarak ortaya koymamız gerekiyor.
biz sevgiyi fazla kaçırdık bunlara. gelen topçuyu havaalanında karşılama törenleri sona ermeli. dünyanın en değerli kulüplerinden birine gelme şerefine nail olmuşlar, minnet etsinler. onlar tesisten, stadyumdan içeri girdiğinde toprağı öpsünler.
dünyanın neresinde prime dönemindeki, genç, potansiyel vaadeden isimlerin ederinin altında gittiğine şahit oluyoruz? örneğin; kenan yıldız için 70 milyon euro gibi bir teklif gelmesine rağmen juve reddediyor. kenan istemez mi premier lig'de forma giymeyi? bu durum karşısında kenan küsüp antrenmanlara katılmıyorum diyebiliyor mu?
elindeki değeri kaybettikten sonra onun yerini doldurmak istediğinde karşı taraf senle empati mi yapıyor? sen zaten kerem'i ederinin altında benfica'ya kaptırdın, dur ben de sana bir kıyak yapayım mı diyor?
keza arda son günlerde ispanya'ya gittiğinde riera'ya ödediğimiz bonservis bedeli ve yıllık ücretlerle nerdeyse elde ettiğimiz geliri harcamak zorunda kalmıştık.
biz sapla samanı karıştırdık camia olarak. florya'nın suyu dedik, biz büyük bir aileyiz dedik, kolej ortamı dedik, taraftar olarak hep iyi niyet gösterdik. oyuncuların idmanlardaki neşeli görüntüsü bile bizleri mutlu etmeye yetti. ancak görünen ki fazla esneklik artık bize zarar veriyor. iyiliğe nereye gidiyorsun diye sormuşlar, sahibimi sikmeye demiş.
burası profesyonel bir spor kulübü. belirli bir gelir gider dengesi ile yönetilmek zorunda olunan bir şirket. o nedenle gitmek isteyen oyuncunun duyguları bizi artık ilgilendirmemeli. ederi olduğuna inandığımız rakamı getirir, uğurlarız. tıpkı napoli'nin yaptığı gibi, tıpkı atalanta'nın yaptığı gibi.
gitmezse mutsuz olur, huzursuz olur, takıma katkı veremez gibi söylemleri bir kenara bırakmamız lazım. kendi bilir, kariyer onun kariyeri. bu tür profesyonellik dışı hal ve hareketlere giren adama karşı zaten herkes şüpheci yaklaşacaktır.
bir diğer nokta da, hep oyuncu menfaatine olan yaklaşıma son vermemiz. tarık çamdal gibi sülüklere senelerce takır takır sözleşmesinin karşılığını ödedik. karşılığında üç kuruşluk hizmet alamadık. yapılan sözleşmeye rağmen beklenenden fazla katkı verene de iyileştirmeleri eksik etmedik. hiçbir zaman sözleşmene uy kardeşim demedik. ancak bu son olaylardan sonra çıkarmamız gereken bir ders var. ciddi şekilde yaptırımlarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. antrenmana geç kalma, antrenmana çıkmama, sudan sebeplerle bahaneler sunma, gereksiz kart görme, sorumsuzca davranışlar gibi maddeler çoğaltılabilir.
omar itinin suratında patlattığı havaifişek sonrasında bile bırak ödemeye devam etmeyi, sorumsuzca davranıp takımı eksik bırakmasından dolayı kalan ödemeyi yapmamak gerekiyor. şartları net olarak ortaya koymamız gerekiyor.
biz sevgiyi fazla kaçırdık bunlara. gelen topçuyu havaalanında karşılama törenleri sona ermeli. dünyanın en değerli kulüplerinden birine gelme şerefine nail olmuşlar, minnet etsinler. onlar tesisten, stadyumdan içeri girdiğinde toprağı öpsünler.