155
kaleciler bundan 20 sene önce çok belirleyici değildi. yani iyi bir kaleci her zaman fark yaratırdı ama sağlam bir takım kurulmuşsa elleri mevcut bir kaleciniz olmanız yeterliydi. bunu takımımız üzerinden bile örnekleyebiliriz. taffarel öncesi mehmet bölükbaşı ile de, volkan kilimci ile de şampiyon olduk. 2000'li yıllarda aykut erçetin ile de, orkun usak ile de şampiyonluk yaşadık. üstelik açın bakın, bu kalecilerle o dönemin en az gol yiyen takımı olduk. o zamanlar formül daha basitti, iyi stoperlerin varsa, golcü de bir takımsan kalecinin ismi çok önemli değildi.
sonrasında işler değişti bence. özellikle oyun daha da hızlanıp, daha yetenekli hücumcular ortaya çıktıkça kalecinin de değeri artmaya başladı. avrupa'nın elit takımlarına bakarsanız, kalecisi kötü olanın hiçbir şey kazanamadığını görürsünüz aslında. kazananların kalesinde de hep en üst düzey kaleciler var. donnaruma, neuer, thibaut courtois, ederson, allison becker vs. bir de arsenal'e bakın mesela, kalecisi kim bilinmiyor; 2-3 tane aynı seviye kalecisi var, hangisinin hangi maç oynayacağını bile bilmiyorsunuz. 5 hafta biri oynuyor, 15 hafta diğeri kaleye geçiyor vs. koy donnaruma'yı arsenal kalesine, minimum giden 4-5 maçı tek başına çevirir, bu da arsenal'i belki de şampiyon yapardı bazı sezonlarda. juve'nin buffon sonrası çırpınışlarını görüyoruz. buffon sonrası 3 kaleci değiştirdiler hala ne olacağı muamma. chelsea keza yine öyle; petr cech sonrası kaleci çöplüğün döndüler. her sene 1 tane daha alıyorlar ama doğru isim kim kendileri de bilmiyor.
kaleci mevzusu artık çok önemli. yok işte yerli olsun, kontenjan açılsın vs gibi ufak detaylara kurban edilemeyecek kadar önemli hem de. üstelik muslera gibi bir ismin neler kazandırabildiğini gören bir takım için bu ucuz tartışmalara girmek ayrıca saçmalıktan ibaret.
en kalitelisi kimse o gelmelidir. bu yerliyse yerli, yabancıysa yabancı orası fark etmez ama tek kriterimiz kalecinin kalitesi olmalıdır. çok ama çok iyi bir kaleciye ihtiyacımız var ve bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalıyız.
sonrasında işler değişti bence. özellikle oyun daha da hızlanıp, daha yetenekli hücumcular ortaya çıktıkça kalecinin de değeri artmaya başladı. avrupa'nın elit takımlarına bakarsanız, kalecisi kötü olanın hiçbir şey kazanamadığını görürsünüz aslında. kazananların kalesinde de hep en üst düzey kaleciler var. donnaruma, neuer, thibaut courtois, ederson, allison becker vs. bir de arsenal'e bakın mesela, kalecisi kim bilinmiyor; 2-3 tane aynı seviye kalecisi var, hangisinin hangi maç oynayacağını bile bilmiyorsunuz. 5 hafta biri oynuyor, 15 hafta diğeri kaleye geçiyor vs. koy donnaruma'yı arsenal kalesine, minimum giden 4-5 maçı tek başına çevirir, bu da arsenal'i belki de şampiyon yapardı bazı sezonlarda. juve'nin buffon sonrası çırpınışlarını görüyoruz. buffon sonrası 3 kaleci değiştirdiler hala ne olacağı muamma. chelsea keza yine öyle; petr cech sonrası kaleci çöplüğün döndüler. her sene 1 tane daha alıyorlar ama doğru isim kim kendileri de bilmiyor.
kaleci mevzusu artık çok önemli. yok işte yerli olsun, kontenjan açılsın vs gibi ufak detaylara kurban edilemeyecek kadar önemli hem de. üstelik muslera gibi bir ismin neler kazandırabildiğini gören bir takım için bu ucuz tartışmalara girmek ayrıca saçmalıktan ibaret.
en kalitelisi kimse o gelmelidir. bu yerliyse yerli, yabancıysa yabancı orası fark etmez ama tek kriterimiz kalecinin kalitesi olmalıdır. çok ama çok iyi bir kaleciye ihtiyacımız var ve bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalıyız.