4005
feda sezonundan hiç ders almamış ve bugün çok daha ağır bir varoluş savaşının içine girmek üzere olan camia.
beşiktaş camiası var olma ve yukarılara oynama çabasını kulübün uzun vadeli geleceğini ipotek etmekle çözmeye çalıştı yine. halbuki feda sezonu, takip eden sezonlar, stadyumun yapılışı ve ardından gelen kendi camiaları için tarihi başarılar sadece beşiktaş'a değil türk spor kültürüne bir örnek olmalıydı belki de. türkiye'de bizim için iyi ki dediğimiz, rakip takımlar için ise mücadele etmesi çok güç bir galatasaray gerçeği var.
rakiplerin içerisinde yalnızca fenerbahçe, zengin başkanları ve iş adamlarının sayesinde, maddi anlamda her zaman rekabetçi olabildi bu güne kadar. fakat beşiktaş'ın ne galatasaray kadar güçlü bir kültürü ve geleneği, ne de fenerbahçe gibi zengin yönetici havuzu varken sürekli boyundan büyük işlere kalkışması yine altından kalkılamayacak bir sarmalı getirdi.
türkiye'deki spor kültürü sabırdan yoksun, gündelik başarılar ve anlık parlamalardan ibaret. bu zinciri ve bakış açısını kırmaya yaklaşan tek takım da hep galatasaray oldu. 96-2000 arasındaki dönem ile bugün içinde bulunulan dönemleri başka kulüplerin yaşamamasının sebebi galatasaray'ın sahip olduğu ve paradan da kıymetli olan kültürü ile geleneğinden ibaret.
beşiktaş bugün yine gazla, isimle, borçlanmayla gündelik rekabet etmek istedi fakat galatasaray'ın açtığı makasla bu şekilde mücadele edemeyeceğini anlamak için aslında bunların yaşanmasına gerek yoktu. taşıma suyla değirmenin dönmediği türkiye'nin en zengin ailelerinin direkt maddi desteğiyle her sene yüzmilyonlarca euro harcayabilen fenerbahçe'nin başarısızlığından belliydi.
2023/24 ve 2024/25 sezonlarında €60.000.000'ya yakın bonservis harcayan beşiktaş'ın iki sezonda vermeyi taahhüt ettiği maaşlar kemiksiz €120.000.000 gibi bir rakama tekabül ediyor. iki sezonda 180 milyon euroyu havaya sıkan, yaşlı, eskimiş, son kontratını kovalayan futbolculara korkunç kontratlar dağıtan, sadece 2 sezonda neredeyse çift haneye ulaşan teknik direktör sirkulasyonuna sahip bir takımın bugün ayakta kalması bile aslında mucize.
feda, vefa, menemen sezonları yine çok yakın. ama bu kez şartlar çok daha ağır, devir çok daha farklı ve makas çok daha açık. geçmişinden ders almayanın gelecekte başarılı olması imkansız. futbol şubelerinde rekabetçi olabilmek ve kendi yağında kavrulabilmek istiyorlar ise galatasaray'a ve fenerbahçe'ye bakarak böylesi maliyetlere girmemeleri ve geçmişte olduğu gibi düşük maliyetli, gelişmeye açık takımlarla uzun yıllar sürecek bir yapılanmanın içine girmeliler.
beter olsunlar mı, olsunlar. salıncağın faydası 2 hafta, gerisinde baş başasın kaderinle. fakat türkiye'de futbolun topyekün halde büyümesi için beşiktaş'ın yönetiliş biçimi olumsuz bir örnek olarak okullarda ders olarak gösterilmeli. bu kadar paraya, borca, kaynağa yazık. sadece beşiktaş'ın bütçesiyle kuzey ülkelerinde koca ligler dönüyor, oyuncu yetiştirilip milli takımlar rekabetçi hale geliyor, kulüpler avrupa kupalarında yarı finaller, finaller oynuyor.
beşiktaş camiası var olma ve yukarılara oynama çabasını kulübün uzun vadeli geleceğini ipotek etmekle çözmeye çalıştı yine. halbuki feda sezonu, takip eden sezonlar, stadyumun yapılışı ve ardından gelen kendi camiaları için tarihi başarılar sadece beşiktaş'a değil türk spor kültürüne bir örnek olmalıydı belki de. türkiye'de bizim için iyi ki dediğimiz, rakip takımlar için ise mücadele etmesi çok güç bir galatasaray gerçeği var.
rakiplerin içerisinde yalnızca fenerbahçe, zengin başkanları ve iş adamlarının sayesinde, maddi anlamda her zaman rekabetçi olabildi bu güne kadar. fakat beşiktaş'ın ne galatasaray kadar güçlü bir kültürü ve geleneği, ne de fenerbahçe gibi zengin yönetici havuzu varken sürekli boyundan büyük işlere kalkışması yine altından kalkılamayacak bir sarmalı getirdi.
türkiye'deki spor kültürü sabırdan yoksun, gündelik başarılar ve anlık parlamalardan ibaret. bu zinciri ve bakış açısını kırmaya yaklaşan tek takım da hep galatasaray oldu. 96-2000 arasındaki dönem ile bugün içinde bulunulan dönemleri başka kulüplerin yaşamamasının sebebi galatasaray'ın sahip olduğu ve paradan da kıymetli olan kültürü ile geleneğinden ibaret.
beşiktaş bugün yine gazla, isimle, borçlanmayla gündelik rekabet etmek istedi fakat galatasaray'ın açtığı makasla bu şekilde mücadele edemeyeceğini anlamak için aslında bunların yaşanmasına gerek yoktu. taşıma suyla değirmenin dönmediği türkiye'nin en zengin ailelerinin direkt maddi desteğiyle her sene yüzmilyonlarca euro harcayabilen fenerbahçe'nin başarısızlığından belliydi.
2023/24 ve 2024/25 sezonlarında €60.000.000'ya yakın bonservis harcayan beşiktaş'ın iki sezonda vermeyi taahhüt ettiği maaşlar kemiksiz €120.000.000 gibi bir rakama tekabül ediyor. iki sezonda 180 milyon euroyu havaya sıkan, yaşlı, eskimiş, son kontratını kovalayan futbolculara korkunç kontratlar dağıtan, sadece 2 sezonda neredeyse çift haneye ulaşan teknik direktör sirkulasyonuna sahip bir takımın bugün ayakta kalması bile aslında mucize.
feda, vefa, menemen sezonları yine çok yakın. ama bu kez şartlar çok daha ağır, devir çok daha farklı ve makas çok daha açık. geçmişinden ders almayanın gelecekte başarılı olması imkansız. futbol şubelerinde rekabetçi olabilmek ve kendi yağında kavrulabilmek istiyorlar ise galatasaray'a ve fenerbahçe'ye bakarak böylesi maliyetlere girmemeleri ve geçmişte olduğu gibi düşük maliyetli, gelişmeye açık takımlarla uzun yıllar sürecek bir yapılanmanın içine girmeliler.
beter olsunlar mı, olsunlar. salıncağın faydası 2 hafta, gerisinde baş başasın kaderinle. fakat türkiye'de futbolun topyekün halde büyümesi için beşiktaş'ın yönetiliş biçimi olumsuz bir örnek olarak okullarda ders olarak gösterilmeli. bu kadar paraya, borca, kaynağa yazık. sadece beşiktaş'ın bütçesiyle kuzey ülkelerinde koca ligler dönüyor, oyuncu yetiştirilip milli takımlar rekabetçi hale geliyor, kulüpler avrupa kupalarında yarı finaller, finaller oynuyor.