5
1999 senesin haziran ayında, babamla bulgaristan'ın başkenti sofya'daki boyana stüdyolarını incelemek üzere geziye çıkmıştık. rodin otele yerleştik, 5 yıldızlık bir otel, leva bizim paramızdan da kıymetsiz ama döviz kullanamıyorsun normal alışveriş yapabilmek için ille de leva şart. otel lobisinde birbirinden güzel kadınlar müşteri bekliyor. sürekli bana kaş göz, ancak babam yanımda, almanya gezilerinde sürekli beni ekerken, burada beni yanından ayırmıyor, çünkü çat pat benim ingilizce ile idare ediyoruz. her lobiye indiğimizde ortalıkta deli gibi dolaşan bir arap dikkatimi çekti. kadınların yanına yaklaşıyor, hatunlar buna çemkirerek yanından kovuyor. akşam otele gittiğimizde babam bir ara odaya çıkmıştı, ben restaurantta tek otururken arap yanıma geldi, sen müslüman, dedi ingilizce, evet müslüman diye cevapladım. cebinden bir tomar dolar çıkardı, hepsi yüzlük, rahat bir beş bin dolar var. meğer çok dertliymiş amcam. parası çok olduğu halde, kadınların bununla kalmak istemediğinden dem vurdu, benim gidip kadınlarla konuşup almamı kendisinin kaldığı kral dairesine getirmemi istedi. ve bütün dişlerini göstererek sırıttı. bu sırada babam yanıma geldi, arapla tokalaştı, merak etti sordu, günlerden de perşembe akşamı, benimde aklıma doğaçlama geldi cevapladım, yarın cumaya gidecekmiş, ben müslümanım bilirim diye sofya'da gidebileceğimiz camii var mı diye soruyor? babamın hoşuna gitti, hemen cep telefonuna sarıldı, bulgaristandaki ahbaplarına camii soracak, araba camii okey okey, dedi arabın bir kaçışı vardı yanımızdan tam komedi. sonra öğrendim ki, arap oralarda mimlenmiş kadınlardan abartılı taleplerden bulunduğu için. demem o ki, herşey para değil, bazen dünyayı versen, en ucuz fahişe bile, hoyrat davranırsan kaçar, arapla iş yapan köleliği göze alacak, adamların kültürü o çünkü.