7804
ali koç başkan olduğunda, sadece fenerbahçeliler değil, birçok futbolsever için de aziz yıldırım’dan yorulmuş türk futboluna yeni bir soluk olarak görülüyordu. yıllarca süren bir dönemin sert ve zaman zaman karanlık ilişkilerle anılan yönetim anlayışı sona ermişti. kendisi, büyük bir aileden geliyordu, güçlüydü, eğitimliydi ve sahip olduğu maddi imkanlar taraftarları nezdinde dikkat çekiciydi.
ama zamanla işin rengi değişti. sahada beklenen başarılar gelmedikçe o da giderek daha gergin, daha saldırgan ve öfkeli bir profile büründü. başta yalı çocuğu, şımarık çocuk gibi ifadelerle dalga konusu olurken, bugün geldiği noktada artık bu benzetmelerin de bir karşılığı kalmadı. hakemleri açık şekilde hedef aldı, saha içinde olay çıkardı, yerde yuvarlandığı görüntüler hafızalarda kaldı. diğer kulüpleri ve tff'yi baskı altına aldı. sık sık siyasilere ziyaretler düzenledi. galatasaray'a laf yetiştirmeyi bir alışkanlık haline getirdi ve efsane isimlerimize dahi varan ifadeleriyle de sınır tanımadığını gösterdi. eleştirilere tahammülü kalmadı; hem camiasını hem de genel futbol ortamını kutuplaştırdı. fenerbahçe artık bir spor kulübünden çok, tek bir adamın kontrolündeki bir yapıya dönüşmüş durumda.
bu da bir anda olmadı. yıllar içinde, sezonlar geçtikçe ve başarılar bir türlü gelmedikçe, tavırları daha da sertleşti. bugün geldiğimiz noktada, zamanında ona destek veren taraftarları dahi hedef haline geldi. yani artık sadece rakipler değil, kendi camiası da onun tepkilerinden nasibini alıyor. milyonlarca taraftarı olan bir kulübü adeta kendi malı gibi yönetiyor ve bu durum göz göre göre yaşandı. buna da en çok ses etmeyenler, yani fenerbahçelilerin kendisi izin verdi.
ilginç olan şu ki, koç ailesi türkiye’de uzun yıllar boyunca saygınlıkla anılan bir aileydi. bu tarz bir dil ve yöntemle gündeme gelmezlerdi. ancak bugün gelinen noktada, ali koç’un tavırları hem kendisini hem de ait olduğu aileyi yıpratır hale geldi. aile içinde bu dönüşüm nasıl karşılanıyor gerçekten merak konusu.
bu durumsa sadece bir kulübün iç meselesi değil. türkiye’nin son yıllarda geçirdiği siyasi ve toplumsal değişimler, spor dünyasına da yansımış durumda. gücü elinde tutan isimler artık neredeyse hiçbir sınır tanımıyor. futbol gibi geniş kitleleri etkileyen bir alanda da bu dönüşüm net biçimde hissediliyor.
sonuç olarak, bu gidişat pek iç açıcı görünmüyor. büyük camiaları kişisel meselelerin parçası haline getirirseniz, sonuç sadece sportif başarısızlıkla kalmaz. bu adamdan en çok zararı önce fenerbahçe, sonra da tüm türk futbolu gördü. eğer olay sadece fenerbahçe olsaydı, kendi düşen ağlamaz deyip geçilebilirdi belki. ama bu kişi artık kontrolü yitirmiş bir profilde, her şeyi yakarım modunda hareket ediyor. sporun ötesinde, toplumsal dengeyi de etkileyen bir noktaya gelmiş durumda. bu nedenle kimse, bu sadece bir oyun diyerek geçmemeli; çünkü bu tarz figürlerin oluşturduğu atmosfer sadece saha içinde değil, toplumun genelinde de ciddi etkiler yaratıyor.
ama zamanla işin rengi değişti. sahada beklenen başarılar gelmedikçe o da giderek daha gergin, daha saldırgan ve öfkeli bir profile büründü. başta yalı çocuğu, şımarık çocuk gibi ifadelerle dalga konusu olurken, bugün geldiği noktada artık bu benzetmelerin de bir karşılığı kalmadı. hakemleri açık şekilde hedef aldı, saha içinde olay çıkardı, yerde yuvarlandığı görüntüler hafızalarda kaldı. diğer kulüpleri ve tff'yi baskı altına aldı. sık sık siyasilere ziyaretler düzenledi. galatasaray'a laf yetiştirmeyi bir alışkanlık haline getirdi ve efsane isimlerimize dahi varan ifadeleriyle de sınır tanımadığını gösterdi. eleştirilere tahammülü kalmadı; hem camiasını hem de genel futbol ortamını kutuplaştırdı. fenerbahçe artık bir spor kulübünden çok, tek bir adamın kontrolündeki bir yapıya dönüşmüş durumda.
bu da bir anda olmadı. yıllar içinde, sezonlar geçtikçe ve başarılar bir türlü gelmedikçe, tavırları daha da sertleşti. bugün geldiğimiz noktada, zamanında ona destek veren taraftarları dahi hedef haline geldi. yani artık sadece rakipler değil, kendi camiası da onun tepkilerinden nasibini alıyor. milyonlarca taraftarı olan bir kulübü adeta kendi malı gibi yönetiyor ve bu durum göz göre göre yaşandı. buna da en çok ses etmeyenler, yani fenerbahçelilerin kendisi izin verdi.
ilginç olan şu ki, koç ailesi türkiye’de uzun yıllar boyunca saygınlıkla anılan bir aileydi. bu tarz bir dil ve yöntemle gündeme gelmezlerdi. ancak bugün gelinen noktada, ali koç’un tavırları hem kendisini hem de ait olduğu aileyi yıpratır hale geldi. aile içinde bu dönüşüm nasıl karşılanıyor gerçekten merak konusu.
bu durumsa sadece bir kulübün iç meselesi değil. türkiye’nin son yıllarda geçirdiği siyasi ve toplumsal değişimler, spor dünyasına da yansımış durumda. gücü elinde tutan isimler artık neredeyse hiçbir sınır tanımıyor. futbol gibi geniş kitleleri etkileyen bir alanda da bu dönüşüm net biçimde hissediliyor.
sonuç olarak, bu gidişat pek iç açıcı görünmüyor. büyük camiaları kişisel meselelerin parçası haline getirirseniz, sonuç sadece sportif başarısızlıkla kalmaz. bu adamdan en çok zararı önce fenerbahçe, sonra da tüm türk futbolu gördü. eğer olay sadece fenerbahçe olsaydı, kendi düşen ağlamaz deyip geçilebilirdi belki. ama bu kişi artık kontrolü yitirmiş bir profilde, her şeyi yakarım modunda hareket ediyor. sporun ötesinde, toplumsal dengeyi de etkileyen bir noktaya gelmiş durumda. bu nedenle kimse, bu sadece bir oyun diyerek geçmemeli; çünkü bu tarz figürlerin oluşturduğu atmosfer sadece saha içinde değil, toplumun genelinde de ciddi etkiler yaratıyor.