2044
https://www.theplayerstribune.com/...rid-turkey-soccer-tr
"ülkemin çocuklarına mektubum" başlıklı harika bir yazı yayınlamış süperstar. kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. çok samimi, yer yer kalp ısıtan, yer yer de kahkaha attıran bir yazı olmuş. arda piyasaya çıktığından beri "keşke galatasaraylı olsaydı" dediğim tek fenerbahçe oyuncusu. fenerbahçe'ye hayrı dokunmamak kaydıyla yolu bahtı açık olur, kariyerinin devamında yolu bizimle de kesişir diye umuyorum.
yazısının en güldüğüm kısmı da aşağıdaki bölüm oldu;
--- alıntı ---
ilk baştan beri ancelotti, benim için bir baba gibi oldu. ama komikti çünkü her konuda benimle şakalaşırdı ve ben hala dünyanın en büyük kulübünü kavramaya çalışan, gözlerini açmış bir çocuktum. ne zaman ciddi olup olmadığını anlayamıyordum.
bir gün ancelotti dedi ki, "raúl, castilla'nın teknik direktörü. eğer onu görürsen selam ver. raúl'u tanıyorsun, değil mi?"
tabii ki raúl'ü tanıyorum. o kaptandı, madrid tarihinin en fazla gol atan oyuncusu, yaşayan bir efsane.
ertesi gün antrenmandan sonra, bir adam yanımıza geldi. ancelotti dedi ki, "arda, bu raúl."
ama şöyle bir durum var ki, bu efsanelerden birini ilk kez canlı olarak gördüğünüzde, bu durum gerçek değilmiş gibi geliyor. sahte gibi. raúl, real madrid'de oynadığında dönemde onu izlemek için çok gençtim. sadece youtube'da görmüştüm.
ancelotti gülümsedi ve kesin yine benimle dalga geçiyor, diye düşündüm.
''hadi ama, efendim. kusura bakmayın, ama bu raúl olamaz.''
ancelotti'nin gülmesini ve ''aferin'' falan demesini bekliyordum ama bana ciddi bir bakış atıp, ''ne demek raúl değil?'' dedi.
sonra raúl bana dönüp, 'ben raúl gonzález. tanıştığımıza memnun oldum.' dedi.
ben de 'hayır, değilsiniz. hadi ama.' dedim.
duyduklarına inanamadılar. birkaç dakika böyle devam ettikten sonra ancelotti, toni kroos'u çağırdı.
“toni, bu raúl mu?”
“nasıl yani? tabii ki.”
hâlâ inanamadım. bu büyük bir şaka. beni kandıramayacaklardı.
sonra modrić’i çağırdı!
“luka, bu raúl mü?”
“tabii ki, raúl.”
o an korkmaya başladım.
hatta raúl bile bana bakıp, “tabii ki raúl.” dedi.
telefonlarından raúl’ün resimlerini göstermeye başladılar. nihayet pes ettim ve dedim ki, “tamam, özür dilerim. gerçekten raúl’sünüz. tanıştığımıza memnun oldum, efendim.”
herkes türkiye’den gelen çocuğa gülüyordu. hatta ancelotti bile.
eve gidip aileme ne olduğunu anlatınca, bana bakıp,
“arda ........... çok salaksın.” dediler
bu, real madrid’deki ilk haftamdı.
iyi bir başlangıç, arda.
--- alıntı ---
"ülkemin çocuklarına mektubum" başlıklı harika bir yazı yayınlamış süperstar. kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. çok samimi, yer yer kalp ısıtan, yer yer de kahkaha attıran bir yazı olmuş. arda piyasaya çıktığından beri "keşke galatasaraylı olsaydı" dediğim tek fenerbahçe oyuncusu. fenerbahçe'ye hayrı dokunmamak kaydıyla yolu bahtı açık olur, kariyerinin devamında yolu bizimle de kesişir diye umuyorum.
yazısının en güldüğüm kısmı da aşağıdaki bölüm oldu;
--- alıntı ---
ilk baştan beri ancelotti, benim için bir baba gibi oldu. ama komikti çünkü her konuda benimle şakalaşırdı ve ben hala dünyanın en büyük kulübünü kavramaya çalışan, gözlerini açmış bir çocuktum. ne zaman ciddi olup olmadığını anlayamıyordum.
bir gün ancelotti dedi ki, "raúl, castilla'nın teknik direktörü. eğer onu görürsen selam ver. raúl'u tanıyorsun, değil mi?"
tabii ki raúl'ü tanıyorum. o kaptandı, madrid tarihinin en fazla gol atan oyuncusu, yaşayan bir efsane.
ertesi gün antrenmandan sonra, bir adam yanımıza geldi. ancelotti dedi ki, "arda, bu raúl."
ama şöyle bir durum var ki, bu efsanelerden birini ilk kez canlı olarak gördüğünüzde, bu durum gerçek değilmiş gibi geliyor. sahte gibi. raúl, real madrid'de oynadığında dönemde onu izlemek için çok gençtim. sadece youtube'da görmüştüm.
ancelotti gülümsedi ve kesin yine benimle dalga geçiyor, diye düşündüm.
''hadi ama, efendim. kusura bakmayın, ama bu raúl olamaz.''
ancelotti'nin gülmesini ve ''aferin'' falan demesini bekliyordum ama bana ciddi bir bakış atıp, ''ne demek raúl değil?'' dedi.
sonra raúl bana dönüp, 'ben raúl gonzález. tanıştığımıza memnun oldum.' dedi.
ben de 'hayır, değilsiniz. hadi ama.' dedim.
duyduklarına inanamadılar. birkaç dakika böyle devam ettikten sonra ancelotti, toni kroos'u çağırdı.
“toni, bu raúl mu?”
“nasıl yani? tabii ki.”
hâlâ inanamadım. bu büyük bir şaka. beni kandıramayacaklardı.
sonra modrić’i çağırdı!
“luka, bu raúl mü?”
“tabii ki, raúl.”
o an korkmaya başladım.
hatta raúl bile bana bakıp, “tabii ki raúl.” dedi.
telefonlarından raúl’ün resimlerini göstermeye başladılar. nihayet pes ettim ve dedim ki, “tamam, özür dilerim. gerçekten raúl’sünüz. tanıştığımıza memnun oldum, efendim.”
herkes türkiye’den gelen çocuğa gülüyordu. hatta ancelotti bile.
eve gidip aileme ne olduğunu anlatınca, bana bakıp,
“arda ........... çok salaksın.” dediler
bu, real madrid’deki ilk haftamdı.
iyi bir başlangıç, arda.
--- alıntı ---