833
boş vaktimde, denk geldikçe lens maçlarını izleyen biriyimdir. bunun da nedeni önce takımın sarı kırmızı renkleri, ardından coşkulu bir ev tribünü olması, dinamik ve göze hoş gelen bir oyun oynamaları ve ligin dominant takımlarına hep sorun çıkarabilmeleridir. bizde iyi oynayan, formda bir göztepe ya da samsunspor gibi düşünebiliriz herhalde lens'i. o takımında da o dönem en önde sayılacak danso, khusanov, sotoca gibi bayrak oyunlarından biri de frankowski'dir. lens'te istikrarlı performansı ve hücumcu yanı ile takımının ötesinde fransa'da dahi en iyi hücumcu bekler arasında gösterilen bir oyuncuydu. ayrıca sadece orada değil milli takımında da forma bulan bir oyuncudur. şimdi böyle bakınca belki kızanlar olacaktır ancak yaptığımız transferler üzerinde (alınan pozisyon itibarı ile yani üçlü beki olarak alındığını varsayıyorum) kağıt üzerinde en risksiz, en katkı verme olasılığı yüksek isim kendisidir. gelmeden bu kadar övülmesinin nedeni de budur. az önce saydığım gibi takımının formda, fit, düzenli forma giyen ve katkı veren bir oyuncusunu alıyorsunuz. üçlü beki meselesi uzun uzun irdelendiği için bu entry'de tekrar etmiyorum. ancak kısaca oyuncunun yaptığı, yapamadığı müdahalelerden, pas şiddetini dahi ayarlayamamasından sorunun önemli yanının psikolojik olduğunu rahatça anlayabilirsiniz. bizim teknik ekip ısrarla riskli yerde, savunma bekinde kullanıyor onu da tekrar etmeyeceğim. ne oynayabileceğini de defalarca uzun uzun yazdığımız için tekrar etmek istemiyorum ancak bu oyuncunun diğer bir özelliği de çok yönlü olmasıdır. sağ tarafın her bölgesinde kullanabilir, serbest roller dahi verebilirsiniz. yani teknik ekibin sağ bek ısrarı gereksiz ve başka şekilde çok daha fazla katkı verebileceğini, biraz özgüven kazanması gerektiğini düşünüyorum. biraz biz oyuncunun kullanımını bilmiyor gibiyiz. biraz da söylemek gerekir ki oyuncu buraya açıkça doğrudan uyum sağlayamadı. lens'i göztepe ya da samsunspor gibi düşünebiliriz dememin altında biraz da bu var. yani oyuncu üçlü beki olacaksın deyip dörtlüye alışık olmadığı yere ve defansif görevlere evrilmesinin, bu seviyelerde oynamanın, doğrudan bir yarışın, hatanın affının olmadığı bir ortama gelmesinin şokunu da yakından yaşıyor gibi. bir parentez daha açmak istiyorum. birkaç önce kadar yerden yere vurulan sallai'nin iki maçta, kazandığı özgüvenle beraber nasıl bir dönüşüm geçirdiğine hepimiz şahit oluyoruz. aynısının franky için olmamasının hiçbir sebebi yok çünkü belirttiğim gibi oyuncu gerçekten yerildiği kadar boş bir isim değil. ne olacağını biraz zaman, biraz kendi, biraz da teknik ekibin oyuncudan faydalanma biçimi belirleyecek. sözler bazen aldatıcı gelebilir ve yazılanlar gözün keskinliğini ve gerçekliğini aksettirmede yetersiz olabilir. o nedenle aşağıda herhangi bir yerde bulabileceğiniz, birkaç dakikalık videosunu bırakıyorum. burada yerden yere vurulan oyuncu ve aşağıdaki oyuncu aynıdır. yaptıklarını ve yapabileceklerini bir nebze görmek adına....
https://www.youtube.com/watch?v=Hyg6tQjmHnE
https://www.youtube.com/watch?v=Hyg6tQjmHnE