105
öncelikle direkt olarak 24 şubat 2025 galatasaray fenerbahçe maçı 1-0 olsun bizim olsun diyerekten sözlerime başlamak istiyorum. kimse uçalım, kaçalım, 5 atalım, 10 atalım kafasına girmeden, konsantrasyonu en üst seviyede tutarak önümüzdeki maçı geçip, puan farkını daha da açmalıyız.
ancak çok uzun zamandır aklımda bir şey var sözlük; siz buna ilahi adalet deyin, ben karma, kozmos diyeyim. sadece bir şampiyonluk kazanmak için (başta kendi taraftarları da olmak üzere) milyonlarca insanın günahına girip onları kandırmanın, planladıkları organize kötülüğün, aleyhimize olan negatif algı yönetiminin (ki bunu çok iyi yapıyorlar), ads maçı yarıda kaldı diye tribünde ağlayan kardeşimizin, …vb buraya yazabileceğim aklıma gelen gelmeyen yüzlerce olayın bir karşılığı olmalı.
aslında şu son 10-11 yıllık süreçte şampiyon olamayıp, onlarca rezillik (buraya yazmakla bitmez) yaşamaları bu yukarıda bahsettiğim konuların karşılığı gibi düşünülebilir ama yaptıkları hatalardan ders çıkarmayıp, dozajı daha da yükselterek tüm tuşlara basmaya devam ettikleri için, ben daha da büyük bir ders almaları gerektiğine inanıyorum, zaten bu yazımın ana çıkış noktası bu.
sonrasında da bu ne olabilir diye düşünürken, ellerinde kalan son ve kendilerince dünyanın en önemli olgusu halini alan, milli marşımız okunurken dahi hazır ol da beklemesi gerektiğini bilmeyen küçük çocuklara yapmayın evladım demekten bile aciz oldukları şu 6-0 saçmalığı olduğuna karar verdim. ligin ilk yarsında kadıköy’de oynanan malum maçta, skor 3-0 olduktan hemen sonra onlar için durum daha da vahimleşmeden uydurma bir penaltı ile hızımız kesildi ve 3-1’den sonra maç bitti biliyorsunuz. peki, bu penaltı olmasaydı ve biz aynı dominant oyuna devam etseydik, maç nereye giderdi? kendimizi dev aynasında görmeye gerek yok ancak o günün özelinde futbolun doğrularını yapan ve oyunu domine eden taraf olarak bu saçma takıntıları o gün çok rahat tarihe gömülebilirdi diye düşünüyorum. yıllardır birkaç arkadaşımla bu konuyu kendi aramızda konuşup, mesela aynı maçta o saçma penaltı olmasaydı ve goller gelmeye devam etseydi, skor kaç sıfırken kadıköy’de taraftar sahaya iner ve o maçı bitirtmez acaba diye tartışırız. kritik eşik 4 mü yoksa 5 mi bir türlü de karar veremeyiz ama hem fikir olduğumuz tek şey skorun 6 ya gelmesine izin vermeyecek olduklarıdır.
bu sebeple de bu konu bir gün tedavülden bizim tarafımızdan kaldırılacaksa, bunu ancak kendi sahamızda yapabiliriz, tabii muhtemel bir hakem müdahalesini de bertaraf ederek.
geçen sene sonu şampiyonluk kutlamalarında ‘iyiler her zaman kazanır’ sözünü kullandık. bu boyuttaki kötülere karşı sadece kazanmak yetmiyor, yetiyor olsaydı bugün hala böyle organize işler peşinde olmadan, sahanın içinde kalarak, rekabet ederek kazanmaya çalışırlardı.
kazanırken, kadıköy’de kazanamama sürecini kırdığımız gibi, ellerinde kalan bu son sığınağı da patlatmamız gerekiyor ki, belki o zaman biz bugüne kadar yanlış yapmışız deyip, ülke futbolunu rahat bırakıp, hatayı kendilerinde arayıp kendi işlerine bakarlar. tabii kimsenin kılına zarar gelsin istemeyiz ancak bu olay da gerçekleştiğinde birçoğu ne yazık ki gerçeklerle yüzleşmenin ağırlığı altında ezilip klinik vaka haline geleceklerdir.
kim bilir belki de zamanı gelmiştir.
ancak çok uzun zamandır aklımda bir şey var sözlük; siz buna ilahi adalet deyin, ben karma, kozmos diyeyim. sadece bir şampiyonluk kazanmak için (başta kendi taraftarları da olmak üzere) milyonlarca insanın günahına girip onları kandırmanın, planladıkları organize kötülüğün, aleyhimize olan negatif algı yönetiminin (ki bunu çok iyi yapıyorlar), ads maçı yarıda kaldı diye tribünde ağlayan kardeşimizin, …vb buraya yazabileceğim aklıma gelen gelmeyen yüzlerce olayın bir karşılığı olmalı.
aslında şu son 10-11 yıllık süreçte şampiyon olamayıp, onlarca rezillik (buraya yazmakla bitmez) yaşamaları bu yukarıda bahsettiğim konuların karşılığı gibi düşünülebilir ama yaptıkları hatalardan ders çıkarmayıp, dozajı daha da yükselterek tüm tuşlara basmaya devam ettikleri için, ben daha da büyük bir ders almaları gerektiğine inanıyorum, zaten bu yazımın ana çıkış noktası bu.
sonrasında da bu ne olabilir diye düşünürken, ellerinde kalan son ve kendilerince dünyanın en önemli olgusu halini alan, milli marşımız okunurken dahi hazır ol da beklemesi gerektiğini bilmeyen küçük çocuklara yapmayın evladım demekten bile aciz oldukları şu 6-0 saçmalığı olduğuna karar verdim. ligin ilk yarsında kadıköy’de oynanan malum maçta, skor 3-0 olduktan hemen sonra onlar için durum daha da vahimleşmeden uydurma bir penaltı ile hızımız kesildi ve 3-1’den sonra maç bitti biliyorsunuz. peki, bu penaltı olmasaydı ve biz aynı dominant oyuna devam etseydik, maç nereye giderdi? kendimizi dev aynasında görmeye gerek yok ancak o günün özelinde futbolun doğrularını yapan ve oyunu domine eden taraf olarak bu saçma takıntıları o gün çok rahat tarihe gömülebilirdi diye düşünüyorum. yıllardır birkaç arkadaşımla bu konuyu kendi aramızda konuşup, mesela aynı maçta o saçma penaltı olmasaydı ve goller gelmeye devam etseydi, skor kaç sıfırken kadıköy’de taraftar sahaya iner ve o maçı bitirtmez acaba diye tartışırız. kritik eşik 4 mü yoksa 5 mi bir türlü de karar veremeyiz ama hem fikir olduğumuz tek şey skorun 6 ya gelmesine izin vermeyecek olduklarıdır.
bu sebeple de bu konu bir gün tedavülden bizim tarafımızdan kaldırılacaksa, bunu ancak kendi sahamızda yapabiliriz, tabii muhtemel bir hakem müdahalesini de bertaraf ederek.
geçen sene sonu şampiyonluk kutlamalarında ‘iyiler her zaman kazanır’ sözünü kullandık. bu boyuttaki kötülere karşı sadece kazanmak yetmiyor, yetiyor olsaydı bugün hala böyle organize işler peşinde olmadan, sahanın içinde kalarak, rekabet ederek kazanmaya çalışırlardı.
kazanırken, kadıköy’de kazanamama sürecini kırdığımız gibi, ellerinde kalan bu son sığınağı da patlatmamız gerekiyor ki, belki o zaman biz bugüne kadar yanlış yapmışız deyip, ülke futbolunu rahat bırakıp, hatayı kendilerinde arayıp kendi işlerine bakarlar. tabii kimsenin kılına zarar gelsin istemeyiz ancak bu olay da gerçekleştiğinde birçoğu ne yazık ki gerçeklerle yüzleşmenin ağırlığı altında ezilip klinik vaka haline geleceklerdir.
kim bilir belki de zamanı gelmiştir.