389
en sonunda gelen, aldığımız şampiyonlukların içinde en anlamlılarından biri olan, bu başarıdan sonra kalan son maçımızla ilgili bir, iki bir şeyler karalamak istiyorum, eğer okumak isteyen olursa ve tabi bu yazdıklarımı başkaları okuyabilirse.
ben "dandik maç.hiç umurumda değil" diyenlerin bile içten içten bu maçı düşündüklerinden adım gibi eminim. insanlar artık yaşanan onca stresin üzerine gelen şampiyonluk ile bütün o streslerini boşalttılar ve başka bir stresi daha kaldıracak durumda değiller ama kabul etmek istemesek te bir doksan dakikamız daha kaldı.
dokuz senedir bu şikeci bozuntularını kendi sahamızda yenemememiz ve bu maçta alınacak olumsuz bir sonucun şampiyonluk kutlamalarında yaratacağı burukluk, bu maçı gayet te önemli kılıyor ama daha da önemlisi içimde başka bir his var. 44 yaşında ve 7 yaşından beri bu kulübü takip eden birisi olarak, şu anda çok önemli bir eşikte durduğumuzu düşünüyorum.
senelerdir fenere karşı oynadığımız derbilerde üstünlük kuramamamız, taraftarı, futbolcuları, teknik ekipleri hep "nasıl her maç üç puansa bu da sıradan bir üç puan maçı" demeye itti.özellikle kadıköydeki derbilerden önce herkes nasılsa yine bu maçı bize aldırmayacaklar diye düşünüp yenilgiyi kabul eder ve alt tarafı üç puan maçı diye kendimizi avuturduk. aslında içten içe kaybedilenin sadece üç puan olmadığını bilir ama kendimize itiraf edemezdik. en sonunda kadıköyde gelen galibiyetler ile bu saçma büyüyü bozduk ve artık yapmamız gereken, bunlarla gazoz kapağına maç bile yapsak, içeride, dışarıda vurup geçmemiz. emin olun bu durum, kendilerini üçüncü büyük konumuna oturtmaya çalışan, her konuda "biz de varız" diye konuya girmeye çalışan jimnastikçileri de çok etkileyecek.
ben senelerdir kuramadığımız bu üstünlüğün en önemli sebebinin aziz yıldırım olduğunu düşünüyorum. bu adamın söz konusu galatasaray olduğunda yenilmemek için gerekirse stadı yakacak kadar kafasının kırık olması, futbolcularının bu korkuyla maçlara yüzde yüz ekstra motive olmalarına, bizim de biraz önce söylediğim gibi "ne yaparsak yapalım yine bir şeyler olacak ve maçı alamayacağız" psikolojisi ile maça çıkmamıza neden oluyordu. biz ne zaman "o sene bu sene" diyerek kadromuzun o günkü güncel durumuna da güvenerek yükselsek, daha maç haftasının ilk günü çirkefliklere başlar ve doksan dakikanın son düdüğüne kadar artarak devam ederlerdi. tribünden başlayıp, futbolcuları ile devam eden, bunlar yetmezse hakemlerin devreye sokulduğu bu çirkeflikler ve pislikler karşısında yapabileceğimiz tek şey sahaya çıkıp fark yemeden eve dönmekti çünki karşımızda spor ile alakası olmayan bir oluşum vardı. farkedersiniz ki ne zaman aziz yıldırım gitti, kadıköyde galibiyetler gelmeye başladı.
onlar da çok iyi biliyor ki, bu oyunu spor sınırları içinde tutarak bizimle yarışmaları mümkün değil. o çirkeflikleri yapmadan bizi yenleri mümkün değil. ama ali koç fanatikliğinin yanında türkiye'nin çok önemli bir ailesinin de mensubu olduğundan çok ileri gidemedi. olayı aziz yıldırım gibi futbol terörizmi boyutuna taşıyamadı. tribünlere o eski pislikleri yaptıramadı. aziz yıldırım'ın sahadaki uzantıları olan volkan, emre gibi futbolcular da kulüpten ayrılınca o korku ortamı tamamen dağıldı ve bizim rahat, güle oynaya kadıköy galibiyetlerimiz gelmeye başladı. artık onlar için galatasaray maçları "yenilirsek başkan ağzımıza eder" maçları değil, türkiye'nin en başarılı takımını yenerek ikinci büyük olduklarını ispat etme maçları oldu. biz ise "sıradan bir üç puan maçı" diyerek kendimizi avuttuğumuz o karanlık yıllardan sonra galatasaray olduğumuzu ve ne maçı olursa olsun sahaya çıkıyorsak, o maçı almamız, almak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini tekrar hatırladık ve en önemlisi bize yenilmemek için yapabileceklerinin bir sınırı olduğunu gördük. evet, bize geçilmemek için yapabileceklerinin en üst sınırını yaşadık bu sene. işi aziz yıldırım'ın yaptığı futbol terörizmi boyutuna çıkarmadan yapabilecekleri her şeyi yaptılar ve ona rağmen başarılı olamadılar. bence bu çok büyük bir kırılma yaşatacak.
bu saatten sonra öyle bir ortam oluşturmalıyız ki, galatasaray galibiyeti hakkında düşündüklerinde, en son ne zaman aldıklarını hatırlayabilmek için bir saat kafa patlatmaları gereksin. en son ne zaman şampiyon olmaya yaklaştıklarını hatırlayabilmek için seneler öncenin özetlerini izlesinler.
eğer bu sene yaptığımız doğru hamleleri, yönetimin verdiği doğru kararları, düzenli hale getirebilirsek, cumhuriyetin yüzüncü yılı ile birlikte çok uzun sürecek bir galatasaray dominasyonu bizi bekliyor.
ben "dandik maç.hiç umurumda değil" diyenlerin bile içten içten bu maçı düşündüklerinden adım gibi eminim. insanlar artık yaşanan onca stresin üzerine gelen şampiyonluk ile bütün o streslerini boşalttılar ve başka bir stresi daha kaldıracak durumda değiller ama kabul etmek istemesek te bir doksan dakikamız daha kaldı.
dokuz senedir bu şikeci bozuntularını kendi sahamızda yenemememiz ve bu maçta alınacak olumsuz bir sonucun şampiyonluk kutlamalarında yaratacağı burukluk, bu maçı gayet te önemli kılıyor ama daha da önemlisi içimde başka bir his var. 44 yaşında ve 7 yaşından beri bu kulübü takip eden birisi olarak, şu anda çok önemli bir eşikte durduğumuzu düşünüyorum.
senelerdir fenere karşı oynadığımız derbilerde üstünlük kuramamamız, taraftarı, futbolcuları, teknik ekipleri hep "nasıl her maç üç puansa bu da sıradan bir üç puan maçı" demeye itti.özellikle kadıköydeki derbilerden önce herkes nasılsa yine bu maçı bize aldırmayacaklar diye düşünüp yenilgiyi kabul eder ve alt tarafı üç puan maçı diye kendimizi avuturduk. aslında içten içe kaybedilenin sadece üç puan olmadığını bilir ama kendimize itiraf edemezdik. en sonunda kadıköyde gelen galibiyetler ile bu saçma büyüyü bozduk ve artık yapmamız gereken, bunlarla gazoz kapağına maç bile yapsak, içeride, dışarıda vurup geçmemiz. emin olun bu durum, kendilerini üçüncü büyük konumuna oturtmaya çalışan, her konuda "biz de varız" diye konuya girmeye çalışan jimnastikçileri de çok etkileyecek.
ben senelerdir kuramadığımız bu üstünlüğün en önemli sebebinin aziz yıldırım olduğunu düşünüyorum. bu adamın söz konusu galatasaray olduğunda yenilmemek için gerekirse stadı yakacak kadar kafasının kırık olması, futbolcularının bu korkuyla maçlara yüzde yüz ekstra motive olmalarına, bizim de biraz önce söylediğim gibi "ne yaparsak yapalım yine bir şeyler olacak ve maçı alamayacağız" psikolojisi ile maça çıkmamıza neden oluyordu. biz ne zaman "o sene bu sene" diyerek kadromuzun o günkü güncel durumuna da güvenerek yükselsek, daha maç haftasının ilk günü çirkefliklere başlar ve doksan dakikanın son düdüğüne kadar artarak devam ederlerdi. tribünden başlayıp, futbolcuları ile devam eden, bunlar yetmezse hakemlerin devreye sokulduğu bu çirkeflikler ve pislikler karşısında yapabileceğimiz tek şey sahaya çıkıp fark yemeden eve dönmekti çünki karşımızda spor ile alakası olmayan bir oluşum vardı. farkedersiniz ki ne zaman aziz yıldırım gitti, kadıköyde galibiyetler gelmeye başladı.
onlar da çok iyi biliyor ki, bu oyunu spor sınırları içinde tutarak bizimle yarışmaları mümkün değil. o çirkeflikleri yapmadan bizi yenleri mümkün değil. ama ali koç fanatikliğinin yanında türkiye'nin çok önemli bir ailesinin de mensubu olduğundan çok ileri gidemedi. olayı aziz yıldırım gibi futbol terörizmi boyutuna taşıyamadı. tribünlere o eski pislikleri yaptıramadı. aziz yıldırım'ın sahadaki uzantıları olan volkan, emre gibi futbolcular da kulüpten ayrılınca o korku ortamı tamamen dağıldı ve bizim rahat, güle oynaya kadıköy galibiyetlerimiz gelmeye başladı. artık onlar için galatasaray maçları "yenilirsek başkan ağzımıza eder" maçları değil, türkiye'nin en başarılı takımını yenerek ikinci büyük olduklarını ispat etme maçları oldu. biz ise "sıradan bir üç puan maçı" diyerek kendimizi avuttuğumuz o karanlık yıllardan sonra galatasaray olduğumuzu ve ne maçı olursa olsun sahaya çıkıyorsak, o maçı almamız, almak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini tekrar hatırladık ve en önemlisi bize yenilmemek için yapabileceklerinin bir sınırı olduğunu gördük. evet, bize geçilmemek için yapabileceklerinin en üst sınırını yaşadık bu sene. işi aziz yıldırım'ın yaptığı futbol terörizmi boyutuna çıkarmadan yapabilecekleri her şeyi yaptılar ve ona rağmen başarılı olamadılar. bence bu çok büyük bir kırılma yaşatacak.
bu saatten sonra öyle bir ortam oluşturmalıyız ki, galatasaray galibiyeti hakkında düşündüklerinde, en son ne zaman aldıklarını hatırlayabilmek için bir saat kafa patlatmaları gereksin. en son ne zaman şampiyon olmaya yaklaştıklarını hatırlayabilmek için seneler öncenin özetlerini izlesinler.
eğer bu sene yaptığımız doğru hamleleri, yönetimin verdiği doğru kararları, düzenli hale getirebilirsek, cumhuriyetin yüzüncü yılı ile birlikte çok uzun sürecek bir galatasaray dominasyonu bizi bekliyor.

