728
bana göre üzerinde olmayan bir misyon yüklediğimiz alt yapı, şu an her sene alt yapıdan 3-5 oyuncu çıkaralım, monte edelim dönemini çoktan geçtik.
yapabilir miyiz? yaparız. ama nasıl yaparız, başarısız olmaya tamam dememiz lazım. galatasaray bu olayı uefa kupası sonrası kaybetti. hata mı, bence ekonomik olarak hata. fakat şu anki taraftar - kulüp psikolojisi ile alt yapıdan oyuncu yetiştirelim demek biraz hayal.
bizim bu işi çok iyi yaptığımız sadece bir dönem var: jupp derwall dönemi. ki zaten bu işi başarıyla yaptığınızda, önce iyi bir nesil, 14 yıl şampiyon olamadıktan sonra gelen şampiyonluk, ardı ardına gelen avrupa başarıları, ama daha önemlisi, alp yalman'ın 1996'da borçsuz devrettiği bir kulüp var. fakat bakın, çok net görünüyor aslında. 14 yıl, karanlık, kupasız bir dönem. başarısızlığa alışmış bir taraftar. haliyle sıfır baskı, alt yapıya yatırım yaptığında, yenildiğinde tepki görmediğin bir yapı.
işin sırrı bu. bugün ağzımızın suyu akarak bakıyoruz atalanta'ya, ama atalanta'nın alt yapı yatırımı 3-5 senelik iş değil. bu adamlar 1950'lerden beri alt yapı menşeili oyuncularla oynarlar, ama şu son iki sezon hariç sportif olarak çok çok başarılı olduğu bir dönem var mı? tarihini çok iyi bilmiyorum açıkçası, belki vardır ama 20 senede bir görüyor buraları atalanta en iyi ihtimalle. sen buna var mısın? yarışmacı kulüp olmayalım, alt yapı yatırımlarıyla ilerleyelim, şampiyon olmasak da olur diyebilir misin?
2000'deki galatasaray uefa kupası başarısına kadar, galatasaray gibi beşiktaş ve fenerbahçe'nin de çok büyük ekonomik sıkıntıları yoktu. neden? çünkü kendi yağımızda kavrulan kulüplerdik. bir avrupa galibiyeti, bir küçük başarı hepimizi sarhoş ediyordu. ama uefa kupası bir çağın kapanışı oldu, o noktadan sonra büyük kulüpler hedef yükseltti, avrupa'da ileriki turlar, ve mümkünse bir kupa dedi ve sürekli borçlandı, borçlandı, borçlandı.
doğrusu bu mu? elbette değil. ama doğrusu sadece alt yapı yatırımı da değil. bi kere senin gelir-gider dengeni kurman gerekiyor. en temel şey bu. sürdürülebilir olması için en temel şey bu. açık söylüyorum, bizim kulüplerin şu anki mantalitesinde, alt yapıdan bi tane messi çıkarıp 150 milyon euro'ya satsak, gideriz o 150 milyon euro'yu faydasız faydasız adamlara bağlar, yok ederiz. örnek mi istiyorsun? ozan kabak. 11 milyon euro. naptık? borç mu ödedik? hayır, gidip diagne'yi aldık o parayla. kurtardı mı bizim 1-2 yıllık ekonomimizi o para? hayır. 30 gün içinde yok ettik parayı.
o zaman napıcaz? alt yapı yatırımı yapıcaz elbette, eyvallah. ama yapmamız gereken şey önce gelir gider dengesini bulmak. galatasaray'ın yıllık gelirine bakıcaz, maaş bütçemizi, takımımızı ona göre oluşturup, ona göre transfer yapıcaz. ama bunu yaparken de yarışmacı kimliğimizden vazgeçmeyeceğiz. futbolcu satacağız en önemlisi. belhanda'yı son senesine kadar oynatmayacağız, ticari zeka göstereceğiz. gerekirse belhanda'nın son sene maaşını cebimizden ödeyeceğiz, ama bir miktar karımız olacak şekilde bonservis katkısı alacağız. örnek olsun diye söyledim belhanda'yı.
bir de sabırsızız, oynatmıyoruz tezi var. bence öyle değil. atalay babacan 1. ligde oynuyor şu an, takımın yıldızı diyebiliyor musun? emin bayram'a dilendik yıllardır, boluspor'da 3 maça çıkabilmiş şu ana dek. daha 1. lig seviyesinde oynayamayan adamı ben nasıl yazayım galatasaray kadrosuna? bunu yapacaksan pilot kulübün olacak. orda oynat, parlayanı çıkar.
neyse, fazla uzatmayayım. alt yapı güzel rüyadır, ama tek çare alt yapı gibi davranmaya gerek yok. iyi bir alt yapı sana güzel destek olur. ama önce mantaliteni, ayağını yorganına göre uzatmayı öğrenmen lazım. son transfer döneminde biraz öğrenmiş gözüktük. umarım bu şekilde devam eder.
yapabilir miyiz? yaparız. ama nasıl yaparız, başarısız olmaya tamam dememiz lazım. galatasaray bu olayı uefa kupası sonrası kaybetti. hata mı, bence ekonomik olarak hata. fakat şu anki taraftar - kulüp psikolojisi ile alt yapıdan oyuncu yetiştirelim demek biraz hayal.
bizim bu işi çok iyi yaptığımız sadece bir dönem var: jupp derwall dönemi. ki zaten bu işi başarıyla yaptığınızda, önce iyi bir nesil, 14 yıl şampiyon olamadıktan sonra gelen şampiyonluk, ardı ardına gelen avrupa başarıları, ama daha önemlisi, alp yalman'ın 1996'da borçsuz devrettiği bir kulüp var. fakat bakın, çok net görünüyor aslında. 14 yıl, karanlık, kupasız bir dönem. başarısızlığa alışmış bir taraftar. haliyle sıfır baskı, alt yapıya yatırım yaptığında, yenildiğinde tepki görmediğin bir yapı.
işin sırrı bu. bugün ağzımızın suyu akarak bakıyoruz atalanta'ya, ama atalanta'nın alt yapı yatırımı 3-5 senelik iş değil. bu adamlar 1950'lerden beri alt yapı menşeili oyuncularla oynarlar, ama şu son iki sezon hariç sportif olarak çok çok başarılı olduğu bir dönem var mı? tarihini çok iyi bilmiyorum açıkçası, belki vardır ama 20 senede bir görüyor buraları atalanta en iyi ihtimalle. sen buna var mısın? yarışmacı kulüp olmayalım, alt yapı yatırımlarıyla ilerleyelim, şampiyon olmasak da olur diyebilir misin?
2000'deki galatasaray uefa kupası başarısına kadar, galatasaray gibi beşiktaş ve fenerbahçe'nin de çok büyük ekonomik sıkıntıları yoktu. neden? çünkü kendi yağımızda kavrulan kulüplerdik. bir avrupa galibiyeti, bir küçük başarı hepimizi sarhoş ediyordu. ama uefa kupası bir çağın kapanışı oldu, o noktadan sonra büyük kulüpler hedef yükseltti, avrupa'da ileriki turlar, ve mümkünse bir kupa dedi ve sürekli borçlandı, borçlandı, borçlandı.
doğrusu bu mu? elbette değil. ama doğrusu sadece alt yapı yatırımı da değil. bi kere senin gelir-gider dengeni kurman gerekiyor. en temel şey bu. sürdürülebilir olması için en temel şey bu. açık söylüyorum, bizim kulüplerin şu anki mantalitesinde, alt yapıdan bi tane messi çıkarıp 150 milyon euro'ya satsak, gideriz o 150 milyon euro'yu faydasız faydasız adamlara bağlar, yok ederiz. örnek mi istiyorsun? ozan kabak. 11 milyon euro. naptık? borç mu ödedik? hayır, gidip diagne'yi aldık o parayla. kurtardı mı bizim 1-2 yıllık ekonomimizi o para? hayır. 30 gün içinde yok ettik parayı.
o zaman napıcaz? alt yapı yatırımı yapıcaz elbette, eyvallah. ama yapmamız gereken şey önce gelir gider dengesini bulmak. galatasaray'ın yıllık gelirine bakıcaz, maaş bütçemizi, takımımızı ona göre oluşturup, ona göre transfer yapıcaz. ama bunu yaparken de yarışmacı kimliğimizden vazgeçmeyeceğiz. futbolcu satacağız en önemlisi. belhanda'yı son senesine kadar oynatmayacağız, ticari zeka göstereceğiz. gerekirse belhanda'nın son sene maaşını cebimizden ödeyeceğiz, ama bir miktar karımız olacak şekilde bonservis katkısı alacağız. örnek olsun diye söyledim belhanda'yı.
bir de sabırsızız, oynatmıyoruz tezi var. bence öyle değil. atalay babacan 1. ligde oynuyor şu an, takımın yıldızı diyebiliyor musun? emin bayram'a dilendik yıllardır, boluspor'da 3 maça çıkabilmiş şu ana dek. daha 1. lig seviyesinde oynayamayan adamı ben nasıl yazayım galatasaray kadrosuna? bunu yapacaksan pilot kulübün olacak. orda oynat, parlayanı çıkar.
neyse, fazla uzatmayayım. alt yapı güzel rüyadır, ama tek çare alt yapı gibi davranmaya gerek yok. iyi bir alt yapı sana güzel destek olur. ama önce mantaliteni, ayağını yorganına göre uzatmayı öğrenmen lazım. son transfer döneminde biraz öğrenmiş gözüktük. umarım bu şekilde devam eder.