• 1037
    bence boşuna yükleniyoruz galatasaray yönetimine. buna hoca'nın yaptığı "konuşması gerekenler konuşsun" minvalindeki eleştirileri de dahil ediyorum. içinde yaşadığımız memlekette işlerin yürüme yöntemini bilmiyormuş gibi taleplerde bulunuyoruz.

    bu fikirler kafamda, ünal aysal başkanlığı döneminde belirmişti ufaktan. 3 temmuz süreci patlak vermiş, türk futbolundaki kokuşmuşluk nezarethanelere, hapishanelere ve adliye koridorlarına kadar ulaşmış. meşhur "bu ateş üfleyerek sönmez" açıklamasını yapmışız. twitter'da orada burada ortalık yıkılıyor. başkan daha sonra "şike hükümlüsü zat" dediğinde de içimizin yağları erimişti. tüm o hengamede, bir yandan tabii ki okşanan taraftarlık duygularımla memnundum ama öbür yandan da "lan bunu yapıyoruz da elimize ne geçecek?" diye sormaktan kendimi alıkoyamıyordum. sahi, ne geçti elimize sonuç olarak? aziz yıldırım televizyon ekranlarında "fetö ile mücadelenin fitilini ateşleyen büyük kahraman" olarak mı nitelenmedi, davaya müdahil kulüplerden birinin başkanı tff'ye başkan olarak mı atanmadı? mecnun odyakmaz hala sivasspor'un başkanı, bülent uygun hala iş buluyor, yıldırım demirören ülkenin bahis baronu. 3 temmuz'da gözaltına alınan ve bir iddiaya göre, fetullah'ın "bir güzellik yapalım" sözüyle serbest bırakılan göksel gümüşdağ kulübünün başında. sinan engin bir iki "falan filan" geyiğiyle ekranların sevimli yüzü oldu. olan bi safım ibrahim akın'a oldu galiba, onda da bizim 'duruş'umuzun pek payı olduğunu sanmam.

    demirören'in tff başkanlığına seçilmesi sürecinde oy kullanmamışız, yine o dillere pelesenk olan "duruş" gösterilmiş. kurulların dışında kalmışız, iyi kötü var olan ağırlık da kaybedilmiş. resmi siteden yapılan açıklamaları "koyduk mu" çekerek retivit ediyoruz, iyi güzel de elimize ne geçiyor? hiç... adamlar senin hocanı ibret-i alem yapmak için tarihte görülmemiş cezaları yapıştırmaktan mı çekindiler sen galatasaray.org'dan açıklama yaptın diye? kime ne anlatabildik bu şekilde? zaten galatasaraylı olan konsolide oldu, ultraslan bir tepki floodu yaptı, öbür takım taraftarları "ağlama" dedi ve konu kapandı gitti. oyların sayılmadığı, tartıldığı; iki tane dudağın arasından çıkan sözün tüm oylardan da üstün olduğu yerde sen ses çıkartsan ne olur, çıkartmasan ne olur? kendin çalar kendin oynarsın.

    fatih hoca çok ses çıkarttı da ne kazanabildik allah aşkına? bir önceki cezada ortalığı ayağa kaldırmışken bir sonraki cezayı dalga verir gibi yapıştırmaktan çok mu geri durdular? oluşturduğumuz kamuoyu ne işimize yaradı? normal bir ülke olsak o oluşacak kamuyounun bir etkisi olur. ama nihat özdemir'i futbol federasyonu delegeleri, futbol camiasının üyeleri mi seçti ki nihat özdemir bu desteği kaybetmekten korksun? kendisini oraya atayan gücü, böyle dolandıra dolandıra yazınca tam tatmin olamıyorum, recep tayyip erdoğan'ı memnun ettiği müddetçe korkacak hiçbir şeyi yok. dolayısıyla yapabileceklerinin sınırı da yok.

    o çok önemsedikleri milli takım tarihinin en parlak jenerasyonlarından birini yakalamış. hele hele bazı mevkilerde üç milli takıma yetecek kadar oyuncu var. bütün bunlar fatih terim'in türkiye futbol direktörü olarak kurgulayıp hayata geçirdiği yeni yabancı kuralı döneminde gerçekleşmiş. ama allah'ın işi rıdvan dilmen'i bir yandan, oğuz çetin'i diğer yandan, rüştü, aykut ve diğer avanelerin tamamı bir anda fatih hoca'ya kudurmuş gibi saldırmaya başlamış. hoca sistemin dışına atılmış. 2017 kasım ayında tayyip bey rıdvan'ın programına konuk olmuş, "yabancı sınırı konusu yeniden düşünülmeli" demiş. aklı biraz başında herkesin, sırf sonuçları dolayısıyla bile faydalı bulacağı mevcut düzen sarsılmaya başlamış. eh, önündeki en büyük engeli de sistemin dışına attığımıza göre yürüyebiliriz. kamuoyuysa kamuoyu; futbolun içinden gelen ve mantığını, vicdanını devre dışı bırakmamış 10 kişiye sorsan en az 8'i "yabancı sınırı zararlı olacak" der. ama yerli futbolcuların artacak gelirlerinden ve prestijlerinden kim nemalanacak ise onların oyları, geriye kalan o etkisiz çoğunluğun oylarından daha ağır. o yüzden böyle seyredeceğiz çoğunluğun istemediği bir kararın azınlığın menfaati uğruna göstere göstere uygulanmasını.

    bu kadar uzatmaya da gerek yoktu aslında. çoğunluğunu sakat geçirdiği ve 1 şampiyonluk yaşayabildiği fenerbahçe futbolculuk kariyerinden ve bir-iki başarısız teknik direktörlük denemesinden sonra sığındığı ekran konforunda her hafta laf kalabalığı yapmaktan başka türk futboluna hiçbir şey vermemiş rıdvan dilmen şu anda türk futbolunun en güçlü 2-3 adamından birisi abi. niye? bir enişte tanıyor, 2 damatla hukuku var, kardeşle de arası fena değil. o kadar.

    velhasıl-ı kelam, bu tabloda senin resmi sitede yapacağın iki sert açıklamanın, masaya vuracağın yumruğun ne gibi bir karşılığı olmasını bekliyorsun allah aşkına güzel kardeşim? bu zamana kadar yaptıkların ve vurdukların, eşine dostuna "gördün mü kanka bizim yönetim nasıl taşak koydu ortaya" demene imkan sağlamak dışında ne sonuç verdi, ne işine yaradı ki bir yenisini istiyor ve dahası "bunlar yapılmadığı için başımıza bunlar geliyor" diyebiliyorsun?

    peki ne yapılmalı? "özerk olan futbol dünyası dış müdahalelerden arındırılmalı, kendi içindeki güç dengeleri kendiliğinden ve ahlaki yöntemlerle oluşmalı. insanlar el ele tutuşmalı, birlik olmalı, sonsuza uzanmalı" diyecek halim yok. bilmiyorum. ne yapılmamalı, daha doğrusu ne yapıldığında hiçbir etkisi olmuyor, onu biliyorum sadece.
App Store'dan indirin Google Play'den alın