72
(bkz: #2532907)
anlatmamıştım ne zamandır da madem öyle bir örnek de ben vereyim kardeşim.
ben de 30 yaşındayım. yani yaşıt sayılırız seninle. de ben senin gibi aşka inanmamış falan değildim. inandım ben baya, inanarak yaşadım. aşk diye bilip yaşadığım da oldu.
2009'dan bu yana ben o aşkı hep canlı tuttum içimde, an geldi yıllarca görüşmedi benimle konuşmadı vs. ama ben hep canlı tuttum.
sonra geçen sene yani 2017 yazında yazlıkta karşılaştık bu inandığım aşkın sahibiyle. ben istedi diye buna kolumdaki galatasaray bilekliğimi çıkardım verdim. sonra her maçtan önce mesaj attım "taksana bilekliğini" falan diye, baya baya iyi de totem oldu uğurlu gelmeye başladı.
dedim ki kendi kendime "valla şampiyon olursak ben bu sefer ona evlenme teklif edicem". baya bildiğin adak adamış gibi oldum.
ve zor oldu ama şampiyon olduk. yani bütün umutlarım tükenmişken tudor gidip de fatih hoca gelince bir şeyler canlanmıştı yeniden sadece takımda değil de bende de. :)
evren istemiyor galiba diye düşünürken bir anda 180 derece dönmüştü işte hayat.
ayrı şehirlerde olduğumuz için o gece teklif etmem zordu, ben iznimi falan ayarlayınca ancak temmuz gibi gidebildim yanına.
orada planımı yaptım, programımı yaptım ve evlenme teklif ettim.
hani totem ya, evren istiyor hesabı. :)
hayır dedi.
baya abi gözümün içine bakarak "hayır" dedi, elimde ona aldığım yüzük çöktüğüm yerde kaldım.
"kusura bakma ben seni öyle düşünmedim hiç" falan bir şeyler geveledi bıraktı gitti.
bir hafta izin kullanan ben oradan da izmir'e geçecektim, hani o da gelir falan planları yaparken olmayınca ben yol boyu ağlaya ağlaya gittim izmir'e. izmir girişine yakın bir benzinlikte durup tuvaletinde elimi yüzümü yıkayıp açılmak için 1 saat kadar zaman geçirip ancak gidebildim kuzenlerimin yanına düşün.
ama yine de hala arada mesaj atıyordu, bizim birbirimize şarkı gönderme huyumuz vardı şarkı falan atıyordu vs.
izinden dönünce bir gün nevrim döndü ben buna bir mesaj yazdım (mesaj değil de kitap diyelim o kadar uzunluktaydı çünkü *) ve dedim ki özetinde "bana hayır dedin hayatında başkaları oluyor çıkıyor ben 2009'dan beridir seni bekledim ve olmadı bu dakikadan sonra da seni hayatımda istemiyorum" gibisinden bir şeydi işte. o gün bugündür kafam o kadar rahat ki anlatamam sana.
biliyorum, o bağı koparmak o kadar zor ki.
hele ki böyle gelip gidişlerin olduğu bir ilişkide, senin bahsettiğin gibi bir durumda gerçekten çok zor ve gerçekten senin hislerini anlayabiliyorum.
ama yapmak lazım dostum.
o kapıyı suratına kapatmak lazım. emin ol bana bunu yaptıktan sonra her şey senin için daha güzel olacak.
gelmesini engellersen eğer tüm sorunlarından kurtulabilirsin.
acı değil mi diye soracaksın, biliyorum. acı ki ne acı. gerçekten acı yani diyorum ya ben 9 senemi verdim severek, başka birisini düşünmeden ve hiçbir şey olmadan. ama 9 sene sonra ben o kapıyı kapatabildim.
ve kapatınca fark ediyorsun ki o kapının açık kalması, bu gelgitleri ve belkileri beklemek ve yaşamak daha acı. daha yavaş, daha uzun bir acı.
benimkisi kardeş tavsiyesi. belki hiç alakası yok yaşadığımız şeyin, belki çok benzer. bilmiyorum o kadarını.
ama ben "şans meleğim" dediğim arkadaşa kapıyı kapattım, şu anda daha mutluyum hayatımın her alanında.
sana da tavsiyem budur. gittiği zaman kapıyı kapatmak lazım.
kapıyı kapatmak yerine kendinden vazgeçme sakın.
(sözlükten ve moderasyondan çok çok çok özür dileyerek yazıyorum ama daha güzel bir şekilde anlatılmaz bu) siktir et ya. değmez abi değmez vallahi billahi değmez.
kendi hayatına bak, emin ol zamanla her şey çok daha güzel olacak. :)
anlatmamıştım ne zamandır da madem öyle bir örnek de ben vereyim kardeşim.
ben de 30 yaşındayım. yani yaşıt sayılırız seninle. de ben senin gibi aşka inanmamış falan değildim. inandım ben baya, inanarak yaşadım. aşk diye bilip yaşadığım da oldu.
2009'dan bu yana ben o aşkı hep canlı tuttum içimde, an geldi yıllarca görüşmedi benimle konuşmadı vs. ama ben hep canlı tuttum.
sonra geçen sene yani 2017 yazında yazlıkta karşılaştık bu inandığım aşkın sahibiyle. ben istedi diye buna kolumdaki galatasaray bilekliğimi çıkardım verdim. sonra her maçtan önce mesaj attım "taksana bilekliğini" falan diye, baya baya iyi de totem oldu uğurlu gelmeye başladı.
dedim ki kendi kendime "valla şampiyon olursak ben bu sefer ona evlenme teklif edicem". baya bildiğin adak adamış gibi oldum.
ve zor oldu ama şampiyon olduk. yani bütün umutlarım tükenmişken tudor gidip de fatih hoca gelince bir şeyler canlanmıştı yeniden sadece takımda değil de bende de. :)
evren istemiyor galiba diye düşünürken bir anda 180 derece dönmüştü işte hayat.
ayrı şehirlerde olduğumuz için o gece teklif etmem zordu, ben iznimi falan ayarlayınca ancak temmuz gibi gidebildim yanına.
orada planımı yaptım, programımı yaptım ve evlenme teklif ettim.
hani totem ya, evren istiyor hesabı. :)
hayır dedi.
baya abi gözümün içine bakarak "hayır" dedi, elimde ona aldığım yüzük çöktüğüm yerde kaldım.
"kusura bakma ben seni öyle düşünmedim hiç" falan bir şeyler geveledi bıraktı gitti.
bir hafta izin kullanan ben oradan da izmir'e geçecektim, hani o da gelir falan planları yaparken olmayınca ben yol boyu ağlaya ağlaya gittim izmir'e. izmir girişine yakın bir benzinlikte durup tuvaletinde elimi yüzümü yıkayıp açılmak için 1 saat kadar zaman geçirip ancak gidebildim kuzenlerimin yanına düşün.
ama yine de hala arada mesaj atıyordu, bizim birbirimize şarkı gönderme huyumuz vardı şarkı falan atıyordu vs.
izinden dönünce bir gün nevrim döndü ben buna bir mesaj yazdım (mesaj değil de kitap diyelim o kadar uzunluktaydı çünkü *) ve dedim ki özetinde "bana hayır dedin hayatında başkaları oluyor çıkıyor ben 2009'dan beridir seni bekledim ve olmadı bu dakikadan sonra da seni hayatımda istemiyorum" gibisinden bir şeydi işte. o gün bugündür kafam o kadar rahat ki anlatamam sana.
biliyorum, o bağı koparmak o kadar zor ki.
hele ki böyle gelip gidişlerin olduğu bir ilişkide, senin bahsettiğin gibi bir durumda gerçekten çok zor ve gerçekten senin hislerini anlayabiliyorum.
ama yapmak lazım dostum.
o kapıyı suratına kapatmak lazım. emin ol bana bunu yaptıktan sonra her şey senin için daha güzel olacak.
gelmesini engellersen eğer tüm sorunlarından kurtulabilirsin.
acı değil mi diye soracaksın, biliyorum. acı ki ne acı. gerçekten acı yani diyorum ya ben 9 senemi verdim severek, başka birisini düşünmeden ve hiçbir şey olmadan. ama 9 sene sonra ben o kapıyı kapatabildim.
ve kapatınca fark ediyorsun ki o kapının açık kalması, bu gelgitleri ve belkileri beklemek ve yaşamak daha acı. daha yavaş, daha uzun bir acı.
benimkisi kardeş tavsiyesi. belki hiç alakası yok yaşadığımız şeyin, belki çok benzer. bilmiyorum o kadarını.
ama ben "şans meleğim" dediğim arkadaşa kapıyı kapattım, şu anda daha mutluyum hayatımın her alanında.
sana da tavsiyem budur. gittiği zaman kapıyı kapatmak lazım.
kapıyı kapatmak yerine kendinden vazgeçme sakın.
(sözlükten ve moderasyondan çok çok çok özür dileyerek yazıyorum ama daha güzel bir şekilde anlatılmaz bu) siktir et ya. değmez abi değmez vallahi billahi değmez.
kendi hayatına bak, emin ol zamanla her şey çok daha güzel olacak. :)