47
70. dakika itibari ile sezonun en önemli maçına çıkan galatasarayımızın maalesef bir mucize olmadığı sürece gerçekleştiremeyeceği durumdur. babam her galatasaray maçını izlediğinde büyük bir memnuniyetsizlik içinde olur. kendisi sürekli 96-00 döneminde '3 pirana' dönemini örnek vererek 'şimdiki oynayanlar top mu oynuyor' serzenişinde bulunur ve zırt pırt kaleciye dönmelerde söylenip durur. haklıdır da! çünkü hiçbir avrupa takımında, bakın avrupa diyorum şampiyonlar ligi seviyesi diye spesifikleştirmiyorum, böyle bir futbol anlayışı göremezsiniz.
kendisinin ayrıca bir de savı var. yarı galatasarayla yarı türk futbol mentalitesiyle alakalı. kendisi: 'futbolu en iyi kendi kalemize doğru oynuyoruz' der. herhangi bir yeteneksizlik ve laubalilik üzerine de 'biz futbol değil töpük oynuyoruz.' der. gerçekten de töpük oynarız. topu sadece iteleriz, yani bilinçli yapılan futbolla ilgili hareketler bilinçsiz yapılanların arasında azınlık olarak kalmaktadır.
her ne kadar görüntü pek iç açıcı olmasa da 21 nisan 2018 alanyaspor galatasaray maçı kazanılabilir. hatta berabere kalınsa veya kaybedilse bile ligin kalanında rakiplerimizin beklenmeyen puan kayıplarıyla yine şampiyonluk ipi göğüslenebilir ama bu sürdürülebilir midir? biri çıkıp da şu futbol, futbol diyorum oyuncu kalitesini işin içine dahil etmiyorum bile, şampiyonlar ligi seviyesi için yeterli midir? herhangi birimizini içine sinen bir oyun kalitesine sahip miyiz? bunlar genel konulardır. üzerine çokça şey yazılıp konuşulur ama gerçek anlamda iyi bir çalıştırıcı ve/veya iyi çalışan futbolcular olmadığını sürece onlarca yıl maalesef bu duruma katlanacağız.
babamın da dediği gibi sürekli geri dönme hastalığımız, taç atamamamız, dedemin temposunda top çevirmemiz beni artık hepten bezdirdi. maç izlemekten de bunalır hale geldim. yazıktır günahtır. oturuyoruz, izliyoruz... üzülüyoruz, seviniriyoruz... her zaman sevinemeyiz tabiki. bunun da farkında olmak lazım ama demek istediğim bu değil. insan gerçekten sıkılıyor. yazık!
edit: gol geldi 3-2 öne geçildi fakat yukarıda yazılanlar maç skorundan tamamen bağımsızdır. görüşlerin geçerliliği, üzücü ama, tahminimce yıllarca sürecektir.
kendisinin ayrıca bir de savı var. yarı galatasarayla yarı türk futbol mentalitesiyle alakalı. kendisi: 'futbolu en iyi kendi kalemize doğru oynuyoruz' der. herhangi bir yeteneksizlik ve laubalilik üzerine de 'biz futbol değil töpük oynuyoruz.' der. gerçekten de töpük oynarız. topu sadece iteleriz, yani bilinçli yapılan futbolla ilgili hareketler bilinçsiz yapılanların arasında azınlık olarak kalmaktadır.
her ne kadar görüntü pek iç açıcı olmasa da 21 nisan 2018 alanyaspor galatasaray maçı kazanılabilir. hatta berabere kalınsa veya kaybedilse bile ligin kalanında rakiplerimizin beklenmeyen puan kayıplarıyla yine şampiyonluk ipi göğüslenebilir ama bu sürdürülebilir midir? biri çıkıp da şu futbol, futbol diyorum oyuncu kalitesini işin içine dahil etmiyorum bile, şampiyonlar ligi seviyesi için yeterli midir? herhangi birimizini içine sinen bir oyun kalitesine sahip miyiz? bunlar genel konulardır. üzerine çokça şey yazılıp konuşulur ama gerçek anlamda iyi bir çalıştırıcı ve/veya iyi çalışan futbolcular olmadığını sürece onlarca yıl maalesef bu duruma katlanacağız.
babamın da dediği gibi sürekli geri dönme hastalığımız, taç atamamamız, dedemin temposunda top çevirmemiz beni artık hepten bezdirdi. maç izlemekten de bunalır hale geldim. yazıktır günahtır. oturuyoruz, izliyoruz... üzülüyoruz, seviniriyoruz... her zaman sevinemeyiz tabiki. bunun da farkında olmak lazım ama demek istediğim bu değil. insan gerçekten sıkılıyor. yazık!
edit: gol geldi 3-2 öne geçildi fakat yukarıda yazılanlar maç skorundan tamamen bağımsızdır. görüşlerin geçerliliği, üzücü ama, tahminimce yıllarca sürecektir.