24859
--- 4-4-2 dergisi ---
-futbol oynadığınız dönemde kampları en ağır geçen hocanız hangisiydi? çalıştığınız birçok teknik adamdan hangisi aklınızda katı disipliniyle kaldı?
galatasaray’a souness geldiğinde ben fıtık ameliyatı olmuştum. takımın en az on gün gerisinden gidiyordum. souness ısrarla beni yetiştirmeye çalışıyordu ve yardımcısı yanımdan ayrılmıyordu. kampta takım normal hazırlanırken ben günde üç idman yapıyordum. sabah altıda kalkıp kilometrelerce koşuyorum, öğlen vakti içi kurşun dolu yelekle saatlerce yüzüp, litrelerce havuz suyu yutuyorum, akşam yine beni dağlara vuruyorlardı! birkaç gün sonra yürüyemez hale gelmiştim. ben de adam türkçe bilmiyor diye “nasılsın?” dedikçe türkçe ana avrat küfür ediyordum. rahatlamanın başka yolu yoktu! alp yalman o zaman kulüp başkanı, kampa ziyarete geldi. başkan hocaya beni sordu. o da başladı beni methetmeye. “adamı öldürüyorum, gıkı çıkmıyor” dedi. gece gündüz beraber olduğumuzdan hocaya “saffet sana türkçe öğretsin” deyince o da benim küfürleri saymaya başlamasın mı! başkan bana bakınca “kusura bakma başkanım bu p.zevenkten başka türlü hıncımı alamıyorum” dedim. o turnuvanın sonunda köln’deki turnuvada gol kralı olmuştum.
-futbolculuğunuzda teknik direktörlerinizden soyunma odasında duyduğunuz en garip taktik, istek hangisiydi?
kocaelispor’da mustafa denizli teknik direktörken bir cuma günü, ligin sonlarına doğru ondan üç günlük izin istedim. “bu hafta galatasaray’a gol atarsan gidersin” dedi. ilk yarı galatasaray’ı 1–0 yeniyoruz ve hiç pozisyon vermiyoruz. soyunma odasında attığım golü kutlarken mustafa hoca geldi. her zamanki ağırlığıyla “neyi kutluyorsunuz ulan, çıkın dört beş tane atın bunlara, canımı sıkmayın!” diye bir bağırdı. maç 4–0 bitti. tatilin her günü için bir gol attım.
*
-pivot santrfor dönemi bitti mi?
hangi sistemle oynanırsa oynansın mutlaka bir pivot santrfor olmasından yanayım. türkiye’de pivot santrfor dönemi hakan şükür’le bitti. pivot santrforun uzun boylu ve hafif olması, gol vuruşunun mükemmel olması, birebirde adam geçmesi lazım… bu adamlardan dünyada az sayıda var.
-galatasaray’da çift santrfor oynadığınız zamanlarda hakan şükür gol attığı her maç sonrası “saffet ağabey yandan çok güzel ortaladı, bana sadece dokunmak kaldı” derdi…
birçok insan benim hakan’la tartıştığım için galatasaray’dan ayrıldığımı sanıyor. öyle bir şey yok! ben hakan’la hiçbir zaman tartışmadım. biz hakan’la galatasaray’da da milli takımda da ayrılmazdık. hakan topları toplar getirirdi, ben golü atardım. biz birbirimizle var oluyorken rakip olamazdık. herkes benden gol beklerken ben topu hakan’ın ayağına indirirdim. bir bakışlarımızla anlaşırdık. anlaşamasak zaten gol atamazdık!
-istanbulspor’un menajerliğini yaptığınız dönemde futbolcunuz kenan özer’in korsanlar tarafından kaçırılma hikâyesi doğru mu?
beşiktaş’tan kenan’ı aldığımda büyük miktarda bir para ödemiştim. sezon açılışından üç gün önce “başkanım ailem kıbrıs’ta onları görüp gelmek istiyorum” diye izin istemişti. ben de vermiştim. sabah saat sekizde haberlere bakarken kenan’ın bindiği uçağın kaçırıldığını duydum. “eyvah” dedim, “gitti bizim paralar!” korsanlar uçağı antalya’ya indirdi. haberlerde “içeride sadece beş kişi kaldı” dedi. “bu adam futbolcu, bir takla atmış, kaçmıştır” diyorum. sonra bir baktım o beş kişiden biri bizim kenan! “biz bu salağa boşuna para vermişiz, 150 kişi kaçtı bu kaldı” dedim. şeytan dürttü, kenan’ın cebini aradım. “başkanım korsan abiler beni bırakmıyor” dedi. “nasıl anlaşıyorsun onlarla?” diye sordum. “biri türk” deyince, telefona onu istedim. “kolay gelsin, ben saffet sancaklı” dedim. “sağ ol ağabey, buyur!” deyince baktım genç biri. “bula bula benim futbolcumu mu buldunuz?” dedim. “bilmiyorduk ağabey” dedi. “çocuğu beş dakika sonra bırakın!” dedim. “ben bilmem patronuma sorayım, sizi ararım” dedi. bu arada antalya emniyeti özel harekâta hazırlanıyor. biz de kulüpteki hocalarla toplantı yapıyoruz. telefonum çaldı dedim “beyler bir dakika, korsan arıyor.” “tamam, bırakıyoruz” dedi. “kenan’a bu sezon 20 gol atmazsa seni yeniden kaçırırız de; eylemi de bırakın artık, pilotunuz bile kaçmış” dedim. emniyeti arayıp, “beş dakika sonra biri çıkacak, sakın vurmayın, birazdan korsanlar da teslim olacak” dedim. gerçekten de öyle oldu. bana kalsa kimse inanmaz diye bu hikâyeyi anlatmayacaktım ama polis korsanların telefon dokümanlarını çıkarınca gazeteler çarşaf çarşaf bu olayı yazdı.
--- 4-4-2 dergisi ---
*
saffet sancaklı
-futbol oynadığınız dönemde kampları en ağır geçen hocanız hangisiydi? çalıştığınız birçok teknik adamdan hangisi aklınızda katı disipliniyle kaldı?
galatasaray’a souness geldiğinde ben fıtık ameliyatı olmuştum. takımın en az on gün gerisinden gidiyordum. souness ısrarla beni yetiştirmeye çalışıyordu ve yardımcısı yanımdan ayrılmıyordu. kampta takım normal hazırlanırken ben günde üç idman yapıyordum. sabah altıda kalkıp kilometrelerce koşuyorum, öğlen vakti içi kurşun dolu yelekle saatlerce yüzüp, litrelerce havuz suyu yutuyorum, akşam yine beni dağlara vuruyorlardı! birkaç gün sonra yürüyemez hale gelmiştim. ben de adam türkçe bilmiyor diye “nasılsın?” dedikçe türkçe ana avrat küfür ediyordum. rahatlamanın başka yolu yoktu! alp yalman o zaman kulüp başkanı, kampa ziyarete geldi. başkan hocaya beni sordu. o da başladı beni methetmeye. “adamı öldürüyorum, gıkı çıkmıyor” dedi. gece gündüz beraber olduğumuzdan hocaya “saffet sana türkçe öğretsin” deyince o da benim küfürleri saymaya başlamasın mı! başkan bana bakınca “kusura bakma başkanım bu p.zevenkten başka türlü hıncımı alamıyorum” dedim. o turnuvanın sonunda köln’deki turnuvada gol kralı olmuştum.
-futbolculuğunuzda teknik direktörlerinizden soyunma odasında duyduğunuz en garip taktik, istek hangisiydi?
kocaelispor’da mustafa denizli teknik direktörken bir cuma günü, ligin sonlarına doğru ondan üç günlük izin istedim. “bu hafta galatasaray’a gol atarsan gidersin” dedi. ilk yarı galatasaray’ı 1–0 yeniyoruz ve hiç pozisyon vermiyoruz. soyunma odasında attığım golü kutlarken mustafa hoca geldi. her zamanki ağırlığıyla “neyi kutluyorsunuz ulan, çıkın dört beş tane atın bunlara, canımı sıkmayın!” diye bir bağırdı. maç 4–0 bitti. tatilin her günü için bir gol attım.
*
-pivot santrfor dönemi bitti mi?
hangi sistemle oynanırsa oynansın mutlaka bir pivot santrfor olmasından yanayım. türkiye’de pivot santrfor dönemi hakan şükür’le bitti. pivot santrforun uzun boylu ve hafif olması, gol vuruşunun mükemmel olması, birebirde adam geçmesi lazım… bu adamlardan dünyada az sayıda var.
-galatasaray’da çift santrfor oynadığınız zamanlarda hakan şükür gol attığı her maç sonrası “saffet ağabey yandan çok güzel ortaladı, bana sadece dokunmak kaldı” derdi…
birçok insan benim hakan’la tartıştığım için galatasaray’dan ayrıldığımı sanıyor. öyle bir şey yok! ben hakan’la hiçbir zaman tartışmadım. biz hakan’la galatasaray’da da milli takımda da ayrılmazdık. hakan topları toplar getirirdi, ben golü atardım. biz birbirimizle var oluyorken rakip olamazdık. herkes benden gol beklerken ben topu hakan’ın ayağına indirirdim. bir bakışlarımızla anlaşırdık. anlaşamasak zaten gol atamazdık!
-istanbulspor’un menajerliğini yaptığınız dönemde futbolcunuz kenan özer’in korsanlar tarafından kaçırılma hikâyesi doğru mu?
beşiktaş’tan kenan’ı aldığımda büyük miktarda bir para ödemiştim. sezon açılışından üç gün önce “başkanım ailem kıbrıs’ta onları görüp gelmek istiyorum” diye izin istemişti. ben de vermiştim. sabah saat sekizde haberlere bakarken kenan’ın bindiği uçağın kaçırıldığını duydum. “eyvah” dedim, “gitti bizim paralar!” korsanlar uçağı antalya’ya indirdi. haberlerde “içeride sadece beş kişi kaldı” dedi. “bu adam futbolcu, bir takla atmış, kaçmıştır” diyorum. sonra bir baktım o beş kişiden biri bizim kenan! “biz bu salağa boşuna para vermişiz, 150 kişi kaçtı bu kaldı” dedim. şeytan dürttü, kenan’ın cebini aradım. “başkanım korsan abiler beni bırakmıyor” dedi. “nasıl anlaşıyorsun onlarla?” diye sordum. “biri türk” deyince, telefona onu istedim. “kolay gelsin, ben saffet sancaklı” dedim. “sağ ol ağabey, buyur!” deyince baktım genç biri. “bula bula benim futbolcumu mu buldunuz?” dedim. “bilmiyorduk ağabey” dedi. “çocuğu beş dakika sonra bırakın!” dedim. “ben bilmem patronuma sorayım, sizi ararım” dedi. bu arada antalya emniyeti özel harekâta hazırlanıyor. biz de kulüpteki hocalarla toplantı yapıyoruz. telefonum çaldı dedim “beyler bir dakika, korsan arıyor.” “tamam, bırakıyoruz” dedi. “kenan’a bu sezon 20 gol atmazsa seni yeniden kaçırırız de; eylemi de bırakın artık, pilotunuz bile kaçmış” dedim. emniyeti arayıp, “beş dakika sonra biri çıkacak, sakın vurmayın, birazdan korsanlar da teslim olacak” dedim. gerçekten de öyle oldu. bana kalsa kimse inanmaz diye bu hikâyeyi anlatmayacaktım ama polis korsanların telefon dokümanlarını çıkarınca gazeteler çarşaf çarşaf bu olayı yazdı.
--- 4-4-2 dergisi ---
*
saffet sancaklı

