5
doğru tespit. bunun tam tersi, güzel giyinmenin aksine, kötü demeye dilim varmadığı ancak daha gösterişsiz kramponlar ve eşofmanlar ile oynayanların harikalar yarattığı, hatta takıma liderlik ettiği de sıkça görülür.
bu tip güzel giyinenler genelde, kanatta boş pozisyonda top beklerler. orta sahanın tüm yükünü çeken genelde gösterişsiz giyinen oyuncu olmuştur. taşeronlaşmanın ve sömürü düzeninin getirdiği toplumsal rol biçiminin günlük hayata yansıması olarak değerlendirebiliriz. endüstriyel futbol'un tam olarak işaret ettiği konum budur aslında, felipe melo'nun fakir mahallede tarlada oynayan fotoğrafını paylaşıp helal olsun diyorsak, bunu doğrulamış oluyoruz teoride.
aynı zamanda en güzel giyinen, halı sahada eksik parayı da öder. maçı ve rakibi ayarlayan kişi, nispeten gösterişsiz/gösterişli diye tabir edebileceğimiz orta sınıf bireyi de, "aga sende fazla varsa ver de, tamamlayalım sonra paslaşırız yine" diyen oluyor.
halı sahayla ilgili olarak o kadar çok şey sıralanabilir ki, bununla ilgili gizli kalmış bir kültür diyebiliriz. en güzel giyinmek ve en vasat oynamak tabirleri bir çok kavramla açıklanabilir. örneğin, sponsoru gösterişsiz bir marka olan takımı ister istemez küçük görürüz, bugün hangimiz umbro'yu ya da lescon'u kulübümüze forma sponsoru olarak yakıştırabilir? bu ve bunun gibi örnekler, futbol ve ekonomi, futbol ve sosyoloji gibi akademik makalelerde bulunabilir.
ağır oldu ya dimi? neyse toparlıyım. bi keresinde benimde başıma gelmişti bu durum, sol ayaklıyım fakat sağ açıkta da oynayabiliyorum. bi gün sağ kanatta oynamıştım, karşımda da gayet iyi giyimli heybetli biraz da benden uzun bi rakibim vardı sol bek. maçın ilk dakkalarında beni savunacağı belliydi, ilk başlarda pozisyon alışlarında sorun yoktu ama dakikalar ilerledikçe tam bi hüsrandı :( savunma arkası koşularımdan artık bıkmış, topa vuracağına bileğime vurmuştu. olmadı bu süslü şirin, hiç olmadı :/
edit: imla
bu tip güzel giyinenler genelde, kanatta boş pozisyonda top beklerler. orta sahanın tüm yükünü çeken genelde gösterişsiz giyinen oyuncu olmuştur. taşeronlaşmanın ve sömürü düzeninin getirdiği toplumsal rol biçiminin günlük hayata yansıması olarak değerlendirebiliriz. endüstriyel futbol'un tam olarak işaret ettiği konum budur aslında, felipe melo'nun fakir mahallede tarlada oynayan fotoğrafını paylaşıp helal olsun diyorsak, bunu doğrulamış oluyoruz teoride.
aynı zamanda en güzel giyinen, halı sahada eksik parayı da öder. maçı ve rakibi ayarlayan kişi, nispeten gösterişsiz/gösterişli diye tabir edebileceğimiz orta sınıf bireyi de, "aga sende fazla varsa ver de, tamamlayalım sonra paslaşırız yine" diyen oluyor.
halı sahayla ilgili olarak o kadar çok şey sıralanabilir ki, bununla ilgili gizli kalmış bir kültür diyebiliriz. en güzel giyinmek ve en vasat oynamak tabirleri bir çok kavramla açıklanabilir. örneğin, sponsoru gösterişsiz bir marka olan takımı ister istemez küçük görürüz, bugün hangimiz umbro'yu ya da lescon'u kulübümüze forma sponsoru olarak yakıştırabilir? bu ve bunun gibi örnekler, futbol ve ekonomi, futbol ve sosyoloji gibi akademik makalelerde bulunabilir.
ağır oldu ya dimi? neyse toparlıyım. bi keresinde benimde başıma gelmişti bu durum, sol ayaklıyım fakat sağ açıkta da oynayabiliyorum. bi gün sağ kanatta oynamıştım, karşımda da gayet iyi giyimli heybetli biraz da benden uzun bi rakibim vardı sol bek. maçın ilk dakkalarında beni savunacağı belliydi, ilk başlarda pozisyon alışlarında sorun yoktu ama dakikalar ilerledikçe tam bi hüsrandı :( savunma arkası koşularımdan artık bıkmış, topa vuracağına bileğime vurmuştu. olmadı bu süslü şirin, hiç olmadı :/
edit: imla