72
"ben metin kurt, futbola ilişkin sizlere anlatacaklarım var."
http://gss.gs/wK1
bize metin kurt hakkında kimse bir şey anlatmadı. o'nu izleme şansına da nail olamadım, yaşım itibariyle. öyleki o futbol oynuyorken ben daha atom bile değildim.
bu yazıyı yazmak için biraz bekledim. duygusal bir yazı olurdu çünkü diğer türlüsü.
çekirdek ailemin galatasaray ile pek alakası yoktur. keza beni de dayım galatasaraylı yapmıştı. metin oktay'ı o anlattı önce bana, paidar demir'i de keza. "galatasaray budur" dedi, fatih terim'i anlattı, cüneyt tanman'ı sonra. ama hiç galatasaray'ın çizgi metin'inden bahsetmedi. düşündümde, kendisinden bir sağ kanat izleyicisi olarak anlatmasını beklemem biraz yersiz olurdu heralde.
metin kurt ile üniversitenin ilk yılının sonlarına doğru -ki 2010 yılına denk gelir- , istanbul'da bir sahafda kitaplar arasında cebelleşirken tanıştım. tanıştım dediysem, öyle değil. vecdi çıraoğlu'nun "gladyatör - futbol arenalarında bir isyanın hikayesi metin kurt" kitabı gözüme ilişmişti. "galatasaray" sözcüğünü ilk gördüğümde kelimeler arasında, "hadi canım" demiştim içten içe.
galatasaray'ın efsanelerini bilirim diye geçinirdim ben de oysaki; dayım anlatmıştı bana tek tek. değil mi? metin kurt 6 sene galatasaray'da -3 sene üst üste şampiyon olan takım dahil-ve aralıksız 4 sene milli takımda oynamış. düşünsenize. sonra o kadar yaşadıkları... anlatmak gereği görmemiş sanırım hiç kimse.
hayatımda sporla ilgili pek kitap okumadım ama bu kitap öyle çekmiştiki beni içine "al beni" diyordu, "al beni". kasaya gidip "ben bunu almak istiyorum" dediğimde "tanıyor musun sol açığı" diye sordu bey amca. nerden tanıyayım; kitabın dediğine göre galatasaray'dan sürülmüş futboldan aforoz edilmiş bir adamdı metin kurt. kimden dinleyecektim ki?
o anlattı ben dinledim bir süre. kitabı da daha ucuza verdi sağolsun. gerçi konumuz bu değil.
abdi ipekçi'nin kendisine "gel röportaj yapalım, özür dile" dediği adamdı metin kurt. sonra ise arkadaşlarına "onun işi bitti gelin özür dileyin" denilerek kandırılmış ve yalnız bırakılmış metin kurt. "takımdan ayrı düz koşu"ların adamıymış ya da öyle olmaya zorlanmış bir nevi.
lisede aileden gördüklerim kadarıyla görüşlerim vardı. üniversitede biraz daha farklı bir gözle bakıyorsunuz etrafınıza, en azından bu bende böyle oldu. metin kurt "emekçiye emeğinin hakkını verin" dese, ben "emekçiye özgürlük verin" diye karşılık veririm. o'nun hakkındaki düşüncelerim o'nunla aynı siyasi görüşte olmamızdan ötürü gelmiyor bu yüzden. ya da sadece galatasaraylı kimliğinden ötürü...
metin kurt yalnızdı. henüz yeni yazar oldum ve çaylaklık aşamasında bildiğim yerden başlayıp ve bildiğim yerlerin teker teker tükenmesinden sonra "acaba ne yazsam" diye debelenirken benim bile aklıma gelmemişti o'nun hakkında birkaç kelam etmek. severdim oysaki o'nu. yalnızdı vesselam. unutulan bir adamdı, öyle görünüyor ki.
"galatasaray efsanelerini anıyor" etkinliğinde o kadar isim geçmişti ki aklımdan ama o'nun ismi bir kez bile aklıma düşmedi. bir kez daha ihanet ettim, metin kurt'a; kendimce.
aykırıydı, metin kurt. endüstriyel futbola kafadan karşıydı zaten. hiçbir büyük kulübe real madrid'e, manchester united'a veya barcelona'ya sempatizan olmadım -zaten galatasaray bana yeterdi ve artardı bile-; o'nun sayesinde. oyunu izledim, oyunu beğendim veya beğenmedim, o kadar. mahalle maçlarının değişilmez adamıymış metin kurt; bu yüzden.
üniversitede bir hocam iyi galatasaraylı ve solcuydu. metin kurt'u çok severdi. o'nunla bir muhabbetten sonra birkaç arkadaşımın vesilesiyle bir buluşma olduğunu öğrendim. metin kurt da orada olacakmış. durur muyum, o kadar anlatılandan ve okuduklarımdan sonra? metin oktay parçalımı aldım yanıma, yola koyulduk. istanbul kadıköy'de bir mekandı. metin kurt ile son kez karşılaşmam o zamandır. pek birşey konuşamadık, sol açıkla. futbol ve galatasaray hakkında birkaç kelam etti sadece. dinlemek gerçekten hoştu o'nu. ve metin oktay parçalımın üzerindeki imzası mutluluktu.
"seni neden çok geç duydum metin ağabey" dedim, "duymak istemiyorsundur" dedi. haklıydı.
yaklaşık 1,5 sene geçti üstünden ve ben o'nu 2012'nin 24'üne kadar unutmuştum. hatırlamam hazin oldu. haketmediğimi fakettim metin kurt imzalı metin oktay parçalısını, kardeşime verdim; daha fazla değer verir belki diye.
galatasaray ile ilgili tek bir kötü söz duymadım ağzından o birkaç dakikalık konuşmada. biraz kırgınlık vardı belki fazlası değil. "galatasaray batıya açılan kapıdır. o dönem başka bir takımda olsaydık o kadar bile organize olamazdık" demişti bir röportajında. daha çok sevdirdi galatasaray'ı. sevmiştim metin kurt'u, öyle tanımadığın birine duyduğun gibi değil ama, sanki sana hep çok yakın olan biri gibi. o'nun futbola bakış açısıyla benimki arasında o kadar fark vardı ki yer yer utandım desem yeridir. "türk futboluna anarşiyi getirdi" diyenlere, o anarşiyi biz fanatikleşerek çok sonra getirdik ve büyüttük oysaki.
metin kurt'u severim ve sayarım ama taraftarlık ve futbola bakış açım sanırım hiçbir zaman o'nun gördüğü gibi olamayacak. futbolüstü bir kişilikti çünkü o.
metin kurt hakkında bir şeyler karalarken yer yer futbol ve spordan elinizde olmadan o kadar sapıyorsunuz ki -anlatacak yazacak aslında o kadar çok şey varken hem de- bir yerde bitirmeniz gerektiğini ve sporla alakası olmadığını bildiğiniz halde satırların sonu gelmiyor.
huzur içinde yat metin ağabey.
o'nun sözleriyle başladığım yazıma o'nun sözleriyle bitiriyorum.
"sporda kazanan haklıdır."
http://gss.gs/wK1
bize metin kurt hakkında kimse bir şey anlatmadı. o'nu izleme şansına da nail olamadım, yaşım itibariyle. öyleki o futbol oynuyorken ben daha atom bile değildim.
bu yazıyı yazmak için biraz bekledim. duygusal bir yazı olurdu çünkü diğer türlüsü.
çekirdek ailemin galatasaray ile pek alakası yoktur. keza beni de dayım galatasaraylı yapmıştı. metin oktay'ı o anlattı önce bana, paidar demir'i de keza. "galatasaray budur" dedi, fatih terim'i anlattı, cüneyt tanman'ı sonra. ama hiç galatasaray'ın çizgi metin'inden bahsetmedi. düşündümde, kendisinden bir sağ kanat izleyicisi olarak anlatmasını beklemem biraz yersiz olurdu heralde.
metin kurt ile üniversitenin ilk yılının sonlarına doğru -ki 2010 yılına denk gelir- , istanbul'da bir sahafda kitaplar arasında cebelleşirken tanıştım. tanıştım dediysem, öyle değil. vecdi çıraoğlu'nun "gladyatör - futbol arenalarında bir isyanın hikayesi metin kurt" kitabı gözüme ilişmişti. "galatasaray" sözcüğünü ilk gördüğümde kelimeler arasında, "hadi canım" demiştim içten içe.
galatasaray'ın efsanelerini bilirim diye geçinirdim ben de oysaki; dayım anlatmıştı bana tek tek. değil mi? metin kurt 6 sene galatasaray'da -3 sene üst üste şampiyon olan takım dahil-ve aralıksız 4 sene milli takımda oynamış. düşünsenize. sonra o kadar yaşadıkları... anlatmak gereği görmemiş sanırım hiç kimse.
hayatımda sporla ilgili pek kitap okumadım ama bu kitap öyle çekmiştiki beni içine "al beni" diyordu, "al beni". kasaya gidip "ben bunu almak istiyorum" dediğimde "tanıyor musun sol açığı" diye sordu bey amca. nerden tanıyayım; kitabın dediğine göre galatasaray'dan sürülmüş futboldan aforoz edilmiş bir adamdı metin kurt. kimden dinleyecektim ki?
o anlattı ben dinledim bir süre. kitabı da daha ucuza verdi sağolsun. gerçi konumuz bu değil.
abdi ipekçi'nin kendisine "gel röportaj yapalım, özür dile" dediği adamdı metin kurt. sonra ise arkadaşlarına "onun işi bitti gelin özür dileyin" denilerek kandırılmış ve yalnız bırakılmış metin kurt. "takımdan ayrı düz koşu"ların adamıymış ya da öyle olmaya zorlanmış bir nevi.
lisede aileden gördüklerim kadarıyla görüşlerim vardı. üniversitede biraz daha farklı bir gözle bakıyorsunuz etrafınıza, en azından bu bende böyle oldu. metin kurt "emekçiye emeğinin hakkını verin" dese, ben "emekçiye özgürlük verin" diye karşılık veririm. o'nun hakkındaki düşüncelerim o'nunla aynı siyasi görüşte olmamızdan ötürü gelmiyor bu yüzden. ya da sadece galatasaraylı kimliğinden ötürü...
metin kurt yalnızdı. henüz yeni yazar oldum ve çaylaklık aşamasında bildiğim yerden başlayıp ve bildiğim yerlerin teker teker tükenmesinden sonra "acaba ne yazsam" diye debelenirken benim bile aklıma gelmemişti o'nun hakkında birkaç kelam etmek. severdim oysaki o'nu. yalnızdı vesselam. unutulan bir adamdı, öyle görünüyor ki.
"galatasaray efsanelerini anıyor" etkinliğinde o kadar isim geçmişti ki aklımdan ama o'nun ismi bir kez bile aklıma düşmedi. bir kez daha ihanet ettim, metin kurt'a; kendimce.
aykırıydı, metin kurt. endüstriyel futbola kafadan karşıydı zaten. hiçbir büyük kulübe real madrid'e, manchester united'a veya barcelona'ya sempatizan olmadım -zaten galatasaray bana yeterdi ve artardı bile-; o'nun sayesinde. oyunu izledim, oyunu beğendim veya beğenmedim, o kadar. mahalle maçlarının değişilmez adamıymış metin kurt; bu yüzden.
üniversitede bir hocam iyi galatasaraylı ve solcuydu. metin kurt'u çok severdi. o'nunla bir muhabbetten sonra birkaç arkadaşımın vesilesiyle bir buluşma olduğunu öğrendim. metin kurt da orada olacakmış. durur muyum, o kadar anlatılandan ve okuduklarımdan sonra? metin oktay parçalımı aldım yanıma, yola koyulduk. istanbul kadıköy'de bir mekandı. metin kurt ile son kez karşılaşmam o zamandır. pek birşey konuşamadık, sol açıkla. futbol ve galatasaray hakkında birkaç kelam etti sadece. dinlemek gerçekten hoştu o'nu. ve metin oktay parçalımın üzerindeki imzası mutluluktu.
"seni neden çok geç duydum metin ağabey" dedim, "duymak istemiyorsundur" dedi. haklıydı.
yaklaşık 1,5 sene geçti üstünden ve ben o'nu 2012'nin 24'üne kadar unutmuştum. hatırlamam hazin oldu. haketmediğimi fakettim metin kurt imzalı metin oktay parçalısını, kardeşime verdim; daha fazla değer verir belki diye.
galatasaray ile ilgili tek bir kötü söz duymadım ağzından o birkaç dakikalık konuşmada. biraz kırgınlık vardı belki fazlası değil. "galatasaray batıya açılan kapıdır. o dönem başka bir takımda olsaydık o kadar bile organize olamazdık" demişti bir röportajında. daha çok sevdirdi galatasaray'ı. sevmiştim metin kurt'u, öyle tanımadığın birine duyduğun gibi değil ama, sanki sana hep çok yakın olan biri gibi. o'nun futbola bakış açısıyla benimki arasında o kadar fark vardı ki yer yer utandım desem yeridir. "türk futboluna anarşiyi getirdi" diyenlere, o anarşiyi biz fanatikleşerek çok sonra getirdik ve büyüttük oysaki.
metin kurt'u severim ve sayarım ama taraftarlık ve futbola bakış açım sanırım hiçbir zaman o'nun gördüğü gibi olamayacak. futbolüstü bir kişilikti çünkü o.
metin kurt hakkında bir şeyler karalarken yer yer futbol ve spordan elinizde olmadan o kadar sapıyorsunuz ki -anlatacak yazacak aslında o kadar çok şey varken hem de- bir yerde bitirmeniz gerektiğini ve sporla alakası olmadığını bildiğiniz halde satırların sonu gelmiyor.
huzur içinde yat metin ağabey.
o'nun sözleriyle başladığım yazıma o'nun sözleriyle bitiriyorum.
"sporda kazanan haklıdır."