• 94
    merak edenler icin, gedson hakkinda soyledikleri su sekilde:

    "oyuncunun profili galatasaray'a cok uyuyor. fizik kalite, atletizm, cabukluk, tempo, dribbling... hepsi galatasaray orta sahasinin eksigi ama sahada karsiligi olur mu sence? * 1.5 yildir hic oynamamis bir oyuncu geliyor. galatasaray'i sanki 2-3 seviye yukari cikaricak bir oyuncu gelmis gibi konusuluyor ama o potansiyelin su an bir karsiligi yok. bir de ustune turkiye gibi zor bir yere geliyor. cok kaliteli bir oyuncu ama biraz zaman vermek gerekebilir. beklentileri karsilama acisindan zamanlama onumuzdeki sezonu bulabilir."

    https://www.youtube.com/...;ab_channel=Bilyoner
  • 44
    mütevazi ve müthiş bir insan. twitter dm den kendisine birkaç soru sormuştum hepsini de çok samimi cevaplamıştı sağolsun. emre özcan benim gördüğüm açık ara en iyi yorumcu türkiye sınırları içerisindeki. gerçekten futbolla ilgili yaptığı analizler ve tespitleri içerik olarak inanılmaz dolu ve anlaşılır. çoğu alıştığımız yorumcular gibi ezbere konuşmuyor, amigoluk yapmıyor, işin pis taraflarına girmeden sadece sahanın içini objektif bir şekilde yorumluyor.kısacası işini hakkıyla yapıyor. çok saygı duyuyorum kendisine,umarım kendisi gibi insanlar medyamızda çoğalır.bu yıl boğaziçi üniversitesi tarafından da yılın spor yorumcusu seçildi ki kesinlikle hakkıydı,tebrik ederim kendisini.
  • 271
    "bazı oyunculara bir noktada tepki verilebilir, buna hayır demem ama kerem aktürkoğlu o futbolculardan biri değil. bu ülkenin kendi evlatlarıyla problemi var. bunu futbol özelinde söylüyorum. bu ülkenin futbol kültürü içerisinde kendi evlatlarıyla problemi var. kerem aktürkoğlu sezonun yarısında çift haneyi bulan, 15 katkısı yapan biri. sezon bittiğinde 25 gol katkısı yapabilecek ortalamayı bulduğunu gösteriyor. her sendelediğinde tepki gösteriyor taraftar. inanılır gibi değil.
    tete geldiğinden beri sahaya yapmadığını bırakmadı. her türlü şekilde sahaya 'bir şeyler' bıraktı geldiğinden beri. hiçbir şekilde tepki görmüyor.
    sen aynısını barış'a da yapıyordun yedekken. oyuna girince 15 dakikada iki tercih hatasında ıslıklıyordun. barış şimdi sendelesin, anında aynı şeyi görecek. çünkü kendi evlatlarıyla problemi var bu ülkenin."

    imza.

    https://twitter.com/.../1752960777642824040
  • 74
    https://youtu.be/3zysiMtPPhw

    "ilk 16 haftada toplanan 24 puan."

    asıl sorun ne muslera'nın sakatlanması ne andone'nin sakatlanması ne marcao ve luyindama'nın sakatlanması ne de rize maçının* ilk 24 dakikasındaki kötü oyundur. asıl sorun ligin ilk 16 haftasında toplanan 24 puandır.

    fatih hocanın, gelecek sezon bu sorunun üstüne yoğunlaşması lazım. yoksa ikinci devre yine debelenip dururuz ve bir rize maçı ile hayaller yine suya düşer...
  • 143
    "evet bu takımda seri yok, bu takımda lemina da yok. keza marcao da şu anda oynamıyor. bu kalite düşüşü elbette bir takımın oyun kurma noktasında işini zorlaştırır. ama özellikle de böyle zamanlarda oyun kurma strüktürü takımlar için daha önemli hale gelir. iki sezon önce sahadaki var olan kalitesini son derece iyi bir planla destekleyen galatasaray, düşük kaliteye aynı desteği sunmuyor ve bu da sahada bazı sonuçlara neden oluyor."

    asıl sorunu tek bir paragrafa sığdırmış muhteşem insan. galatasaray'ın oluşmuş, sağlam bir oyun kültürü yok. eskiden bu vardı. ama fatih hoca'nın sürekli oyun üzerinde radikal değişiklikler yapması (nedenini çok öğrenmek isterim) bir kültürün oluşmamasına neden oldu son zamanlarda. bizim belirli, saha içindeki oyunculardan ne istediğini net bir şekilde ifade edecek bir oyun kurma strüktürümüz maalesef ki yok.
  • 130
    türkiye ligi hakkında ettiği ilk kelamda neredeyse içinden çıktığı bizim sözlüğün entry hacmine göre linç sayılabilecek kadar tepki alması, neden sadece ingiltere ligi anlatması gerektiğine mükemmel bir örnek olan güzel insan.

    2020-2021 sezonunda beşiktaş şampiyonluğu son yarım saatte attığı penaltı golüyle kazandı, şampiyonlar ligine doğrudan katılma hakkını da premier ligin son 40 dakikasında değişen skorlarla aldı. beşiktaş doğrudan şampiyonlar ligine giderken leicester bu hikayede yanan oldu.

    adam da bunu tweet atınca galatasaraylı değil oldu...

    galatasaraylılık ölçer icat edilsin artık da hepimiz bir tarafımıza birer tane takalım. hem sizin işiniz görülsün hem de bizim...
  • 162
    https://twitter.com/.../1479874143277490177

    ''gelişim yok. gelişmek isteyen bir görüntü hiç yok.''

    bu sözleri ile resmen galatasaray'ın sorununu özetlemiştir. haftalardır aynı şeyleri izliyoruz. resmen bile bile kendimizi uçuruma sürüklüyoruz. genç takımız her şey oturacak diyoruz ama neredeyse her oyuncumuz geriye gidiyor. hem fiziksel hem teknik hem de mental açıdan.
  • 119
    https://twitter.com/.../1396511854004932610

    --- alıntı ---

    leicester'ın kazandığı, beşiktaş'ın kaybettiği final yok.

    --- alıntı ---

    beşiktaş ile arası bir süredir çok iyi olan yorumcu. yorumlarında da bunu belli ediyordu zaten. ama bu kadarını beklemiyordum gerçekten. şunu söylemek için türk futbolunu 1 sezondur takip olmak gerekiyor gerçekten. emre özcan özelinde öyle bir durum da olmadığına göre kendisi bu yorumu nasıl yapmış anlayamıyorum.

    kendisi bülent kalafat ve ılgaz çınar ile birlikte en beğendiğim 3 türk yorumcudan biriydi, bunun sebebi de galatasaraylı olması değil birikimli ve objektif olmasıydı. o yüzden yaptığı bu popülizm kokan rasyonellikten tamamen uzak yoruma çok üzüldüm. umarım özüne döner.
  • 123
    --- alıntı ---

    leicester'ın kazandığı, beşiktaş'ın kaybettiği final yok.

    --- alıntı ---

    final kaybedebilmek/kazanabilmek için önce finallere kalmak gerekir. leicester dediğimiz kulübün tarihi, kalitesi ortada, kaç tane finale kalmış kaç tane final kaybetmiş? beşiktaş yorumuna ise hiç değinmeyeceğim, bildiğin uğur karakullukçu tarzı bir yorum olmuş.
  • 61
    snooker'dan futbola sporun her alanında donanımlı ve bugün geldiği noktayı sonuna kadar hak ediyor ve hak edenin hak ettiği yere geldiğini görmek gerçekten mutluluk verici. ayrıca, birlikte çok snooker finali anlattıkları, tenis maçlarını da muhteşem anlatan adaşı emre yazıcıol'un da daha popüler olacağına inanıyorum.

    ayrıca, emre özcan'ın zamanında bir kaideyi taciz eden istisna kadar olmasa da* fatih hoca ile ilgili ekşisözlükte güzel bir entry'si varmış, hem de en başarısız olduğu zamanda.

    --- alıntı ---
    https://eksisozluk.com/entry/4180021

    galatasaray'da yaşadığı son başarısızlıkla değerinden en ufak bir parça kaybetmeyen iyi teknik direktördür..birçok kulüp takımında stajını yaptıktan sonra ümit milli takımda bugünkü a milli takım oyuncularıyla muhteşem bir uyum yakalamış, takımı büyük başarılara götürmüştür..daha sonra a milli takımda sepp piontek'in yardımcılığına terfi etmiş, beraber başarılar kazandığı ümit milli takımdaki jenerasyonun yavaş yavaş a takıma yedirilmesinde katkısı olmuştur..bu arada da sepp piontek'le yeni bir sistem çalışmasına girmişler, farklı bir oyun stili üzerinde çalışmaya başlamışlardır..türkiye tarihinin gördüğü en büyük taktisyenlerden biri olan sepp piontek'ten çok şey kapmış ve evet gerçekten onun oturtmaya çalıştığı sistemin başına gelerek ekmeğini yemiştir..sepp piontek'in gidişiyle takımda tek yetkili durumuna gelmiş, kafasındaki oyun planını daha iyi oturtmak için fırsat bulmuştur..piontek'ten öğrendiği şeylerin üzerine kendi başına iyi şeyler katmış ve türk milli takımını avrupa şampiyonasına sokmayı başarmıştır.. danimarka, portekiz, hırvatistan gibi gayet üst düzey takımların bulunduğu grupta tecrübesiz bir takım olarak 0 galibiyetle bir şey elde edilememiş ve bunun üzerine medyanın hemen tepkisiyle karşılaşmıştır..zira daha önce yanından bile geçemediğimiz avrupa şampiyonasına katılmamız pek önemli değil, orda sonuncu olmamız önemlidir bir takım ufak kafalı insana göre.. neyse ki bu tip bazı eleştirilerden etkilenmeyen galatasaray yönetimi ısrarla kendisini istemiş ve takımın başına getirmiştir.. fatih terim takımın başına gelir gelmez o zamanlar türkiye'de oldukça moda olan(ki galatasaray gibi alman ekolünden uzun bir süre yararlanmış bir takımda) 3lü defans sistemini bırakacağını açıklamış, kafasındaki hücum futbolunu iyi uygulamak için 4lü defans sistemini tercih edeceğini açıklamıştır.. buna karşı hemen hopp noluyo nidaları çıkmış fakat beklemeye geçilmiştir.. ilk 2 yıl çok sancılı geçmiştir.. özellikle gheorghe popescu gibi bir dünya liberosu da takıma katılınca beklentiler değişmiş, 4lü defansın rezil maçlar çıkarmasıyla birlikte tepkiler artmaya başlamıştır.. zira 3lü defansın çok kullanıldığı bir ülkede hele galatasaray gibi bu sistemle yoğrulmuş bir takımda 4lü defansın oturması elbet zaman alacaktı.. lakin araya atılan her topta galatasaray defansının nal toplaması, içerde dışarda bütün takımlara çok pozisyon verilmesi tepkilerin artmasına neden oluyordu.. özellikle popescu'nun da takıma katılmasıyla hıncal uluç'un başını çektiği yazarlar topluluğu "terim! sen ne biçim adamsın..elinde dünyanın belki de en iyi liberosu var..sen tutturmuşsun bir tandem gidiyorsun.." şeklinde yazılar yazmaya başlamışlardı.. aslında ilk bakışta gayet doğru bir tespitti.. neredeyse hayatı boyunca tandemde oynamamış olan popescu gibi büyük bir beyin takımdayken bu tip bir şeye kalkışmak ne derece doğruydu bilemiyorum.. belki de o sıralar cahil cesareti olarak geldi birçok kesime, terim saçmalıyor denildi.. fakat kimse terim'in kafasındakileri bilmiyordu.. ilerde büyük başarılara imza atacak olan bu adam 2 stoperin arkasında bir adama daha gerek olmadığını, burdaki liberoyu orta sahaya kaydırarak hücumda çok daha büyük bir zenginlik yakalayabileceğini düşünüyordu içten içe.. kötü olan basındaki herkesin bundan bi haber olmasıydı.. evet gerçekten de modern futbol için 4lü defans şarttı fakat galatasaray büyük puanlar kaybediyor, ligde geride kalıyordu.. iyice artan haklı eleştirilere sonunda kulağını tıkayamayan terim kaydırmalı 3lü defans diye bir kombin sistemi takıma monte etmeye çalıştı, başarılı da oldu.. takım defanstayken popescu libero oluyor, hemen önüne bülent ve fatih geliyordu..solda k.hakan sol açık, sağda da okan ya da ümit davala sağ açık durumunda bekliyordu..böylece araya atılan toplara karşı harika bir mekanizma kurulmuştu, fakat işin rengi takım topu ele geçirince değişiyor, bu adamın dehası ilk olarak o zaman ortaya çıkıyordu..top galatasaray'a geçtiği anda popescu hemen bülent'in yanına gelip tandemi oluşturuyor, fatih akyel de sağdan fırlayarak bek konumuna geçiyordu..böylece takım hücumda 8 adamla oynama fırsatına erişirken savunmada da verilen gedikler azalıyordu.. lakin bu muhteşem harakete rağmen bunu da basında farkedebilen adam yoktu.. 3lü defans diye tutturanlar işte biz dedik oldu, demek ki haklıymışız diye kendilerine paye çıkarıyorlar, bir kısmı da yahu bunca zaman bu inat niyeydi diye yüklenmeye çalışıyordu.. terim'se sessiz ve derinden kendi planlarını uygulamakla meşguldu..kaydırmalı 3lü defans inanılmaz başarılı olmuş, 4lü defansa doğru geçişi iyice hızlandırmıştı.. antrenmanlarda 4lü defansın savunma yönlerini çalıştırmaya devam eden terim o mükemmel 4lü defansın diamond optimizasyonunu takıma yediriyordu.. sol ve sağ bekleri orta saha gibi oynayan, bütün hattıyla hücum eden, çarkları muhteşem işleyen bir takım çıkıyordu zaman ilerledikçe.. geçiş zamanını atlattıktan sonra 4lü defansın saf hali harika uygulanmaya başlayınca hıncal uluç başta olmak üzere herkes önce özrünü diledi, sonra da biz bu kadarını tahayyül edememiştik diyerek aslında övgülerin en büyüğünü yaptılar terim'e.. 4 sene sonunda şampiyonlar ligi'nde yaşadığı başarısızlıklara rağmen namağlup uefa şampiyonu olan bir takım çıkmıştı ortaya.. hem de ilk defa bir takım becerebiliyordu bunu uefa'da..hem de kupa galipleri kupasıyla birleşen uefa'nın, yani en zorlu uefa'nın ilk senesinde yapıyordu bunu galatasaray..mimarsa terim'di.. o seneden sonra fiorentina'nın ısrarlı isteklerine dayanamayıp firenze yolunu tutan terim orda da gider gitmez inanılmaz işlere başlamıştı.. italya gibi catenaccio'nun milli sistem olduğu bir ligde hücum da hücum diyor, kafasında ütopya olarak kurduğu saf 2-1-4-1-2'ye doğru taşımaya çalışıyordu takımı..hem de 3-4 ay gibi kısa bir sürede.. kazandığı başarılar, çok büyük takımlara karşı alınan bol gollü galibiyetler italyan basınında yeni bir arrigo sacchi mi doğuyor acaba diye sorular sorulmasına neden oluyordu..aynı sacchi gibi futbol devrimcisi olarak görülmeye başlanmıştı terim..daha o zamanlar adriano galliani'nin dikkatini çekmiş, ilk izlenimler edinilmişti milan tarafından.. ne var ki bu başarılar ve terim'in firenze'de halk kahramanı gibi görülmesi takımın ilgi budalası patronu cecchi gori'nin tepkisini çekmeye başlamış, arka planda büyük tartışmalar çıkmaya başlamıştı.. bunlara dayanamayan terim takım ligde gayet iyi bir durumdayken ve italya kupası'nda finale çıkmışken takımı bıraktı, ne var ki özellikle bizim basınımızda terim komplekslileri tarafından kovuldu diye gösterildi.. ama gerçekler gün gibi ortadaydı.. fiorentina taraftarları bu olay yüzünden kulübü basıyor, milan daha o günden terim'in işini bitiriyordu.. gelir gelmez serie a gibi yabancı hocaların çok çabuk harcandığı bir ligde bu kadar kısa sürede böyle etki yaratmak yetip artmıştı milan'a..milan dönemi daha sancılı başlamıştı.. orda da fiorentina'daki sistemini benimseyen terim yine takıma güzel top oynatıyor fakat özellikle maç kazanmakta zorluk çekiyordu.. beraberlikle bitirilen birçok maç zirveden kopulmasa da çok büyük bir camia olan milan'da söylentilere neden oluyordu.. aynı dönemde boşta olan efsanevi milanlı oyuncu carlo ancelotti'nin milan'da göreve her zaman hazırım şeklinde bir açıklama yapması kara bulutları getiriyor, söylentilerin artmasına neden oluyordu.. tam bu sırada paolo maldini'nin başını çektiği eski oyuncuları da bir tercihi nedeniyle karşısına alan terim kendi ipini çekiyor, takım liderin 3-4 puan gerisindeyken görevine son veriliyordu haksız biçimde.. fakat evet terim ilk defa kovuluyordu, başarısız oluyordu hatta haksızlığa rağmen.. ve arkasından hiç anılmaması gereken özhan canaydın'lı bir galatasaray dönemi.. anılmaması gereken çünkü tarihin en kötü başkan ve yönetiminin yaptığı bir sürü yanlış icraata rağmen terim'in ısrarla ses çıkarmaması italya'da edindiği iş terbiyesinin türkiye'de ne kadar boş olduğunu öğretiyordu belki de.. galatasaray'da tam anlamıyla başarısız oluyordu, fakat nedenler o kadar çok ve o kadar gereksiz ki.. bu tip safsataların bu adamın değeri üzerinde hiç etkisi yoktu evet.. artık muhakeme yapma zamanı gelmiş, türkiye gibi profesyonelliğin 0 olduğu ülkelerde adam gibi davranılmaması gerektiğini öğrenmiş olması belki de en büyük artısı olacak bu başarısız 2. galatasaray döneminde..evet o hala çok büyük bir teknik direktör, çok büyük bir motivasyon ustası..o her zaman ilkleri başaran fatih terim..

    --- alıntı ---
  • 76
    https://youtu.be/l7b4_AZWGug

    aslan abim her ne kadar şu güne kadar hakemden hiç konuşmasa da olanlara sessiz kalmamış uğur karakullukçu gibi “ama kural bu” diyerek hakem aklamamış çatır çatır söylemiştir doğruları.

    edit: daha sonrasında galatasaray’ın ne kadar formsuz olduğundan, selçuk değişikliğinin sene başından beri olumsuz sonuç doğurduğundan bahsediyor. adam yürüyen gs sözlük.
  • 186
    aktif olarak türk spor basınının en iyi futbol yorumcusu.

    https://twitter.com/.../1558570116618518528

    yine farkını ortaya koyan bir erken uyarı yapmış. defanstan top alması istendiğinde ve sık sık 8 numara gibi 2. bölgeye geri koşturulması halinde mertens için de "çöp", "yaşlı" yorumları duymamız yakındır.

    taktik vardır topçuyu üst seviyeye taşır, taktik vardır topçuyu tribünlere yem eder. emre özcan, mertens'in napoli'de nasıl mertens olduğuna hakim bir yorumcu, tehlikeyi fark ettiğini düşünüyorum.
  • 89
    şu anda türkiye'nin zirve* yorumcusu. yorumladığı her spor dalı albenili geliyor insana, yorumculuk için inanılmaz yetenekli ve donanımlı kendisi. aynı zamanda galatasaray'lıdır, izmirlidir. ankara hukuk öğrencisidir, mezun olup olmadığına dair değişik söylentiler mevcuttur. oldukça beyefendi bir kişiliğe sahip ve çok alçak gönüllüdür. azınsanmayacak derecede nba bilgisi vardır, eskiden nba türkiye'de yazıyordu, son olarak maalesef lakers sempatizanıdır*
  • 142
    galatasaray'ın kasımpaşa maçında ortaya çıkan bazı oyun kurma problemleri üzerine bloguna güzel bir yazı yazmış olan zirve yorumcu.

    https://tardini.co/...yindama-350893d61de0

    edit:emre özcan'ın bahsettiği problemi her maç 20 kez görüyoruz. nelsson'a baskı luyindama'yı serbest bırakıyorlar. boey'de tekniği kısıtlı bir oyuncu sonunda top muslera'ya dönüyor. bir şey her maç oluyorsa buna önlem alınmıyor demektir.
  • 370
    --- alıntı ---

    alvaro morata geldi ve galatasaray'a transfer oldu. ilk iki maç sonrasında forma giymeye başladı. diyelim ki 10 gol attı, hadi biraz abartılı oldu diyelim, 8 gol attı, iyi bağlantı oyunuyla 3-4 tane de asist yaptı ve galatasaray şampiyon oldu. peki, bu transfer doğru bir hamle olur mu?

    bence buradan bakılması lazım. artık kulüplerimizin ekonomik durumu malum. üstelik transfer piyasasında fiyatlar fahiş seviyelere ulaşmışken, bu tür transferlerin daha fazla değerlendirilmesi gerekiyor. alvaro morata 32 yaşında ve önümüzdeki sezon 33 yaşında olacak. eğer zorunlu satın alma opsiyonu varsa ve ciddi bir bonservis bedeli ödenecekse, bu transfer ne kadar mantıklı?

    yağız’ın haberine göre zorunlu satın alma opsiyonu minimum 8 milyon euro olarak görünüyor. hatta çift haneli bir seviyeye bile çıkabilir. çünkü milan, morata’yı geçtiğimiz yaz 13 milyon euroya transfer etti. üstelik avrupa şampiyonu takımın kaptanı. 13 milyon euro yatırım yaptığınız bir oyuncuyu, 6 ay sonra birkaç sıkıntı yaşandı ya da oyuncu ayrılmak istedi diye 5 milyona bırakmazsınız.

    33 yaşındaki bir oyuncuya 8-10 milyon euro bonservis bedeli vermek ne kadar mantıklı? üstelik bu oyuncunun maaşı da muhtemelen çift haneli seviyeye yakın olacaktır. kaynaklara göre morata'nın milan’da net maaşı 5.2-5.3 milyon euro civarında. vergiler dahil edilince bu rakam 8 milyon euroya çıkıyor. milan’da böyle bir maaş alıyorsa, galatasaray’da daha düşük bir ücret almayacaktır. yani çift hanelere yakın bir maaş maliyeti de olacak.

    33 yaşındaki bir oyuncuya bu seviyede maaş ve bonservis ödenmeli mi? asıl buradan değerlendirme yapılmalı. ben bu transferin saha içinden bağımsız olarak da çok yanlış olduğunu düşünüyorum.

    --- alıntı ---

    alvaro morata transferine fayda-maliyet açısından olumsuz yaklaşan yorumcu, samimiyetine inandığım bir galatasaraylıdır. birçoğumuz bu transferden memnunuz, ancak kaçımız morata’nın istediğimiz koşullarda geleceğini düşünüyoruz?

    eğer bu transfer gerçekleşecekse, uefa avrupa ligi'nde en az yarı finale ulaşmak gerekiyor. peki, mevcut şartlar altında buna kim gerçekten inanıyor? sadece süper lig şampiyonluğu için morata gibi bir oyuncuya bu kadar yüksek mali yükün altına girmek oldukça riskli bir durum.

    şahsen, yüksek maaş maliyetine girmek yerine, gabriel sara gibi bonservis bedeli ödenebilecek ve ileride geri dönüşü olabilecek bir oyuncuya yatırım yapılmasını tercih ederdim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın