• 381
    şampiyonlar liginin formatının değişmesine neden olan takımı izleyebilmek ve ingilizlerin asla unutamayacakları anılarını gururla hatırlamaktır (bkz: welcome to hell).
    avrupa’da kazanılacak ilk kupanın ayak seslerine ve sonrasında o kupanın gelişine bizzat şahit olmaktır. kupa zaferi sonrasında caddelerde, sokaklarda, meydanlarda doyasıya eğlenmek ertesi gün eğlenceye okulda devam etmektir.
    rakip kim olursa olsun hiç tereddüt etmemek, hiç kimseden çekinmemektir. yeneriz, yeniliriz ama oyun anlamında ezildiğimiz maç yok denecek azdı. ne juve ne barça ne de manu ali sami yen deplasmanına 3 puan yazamazdı.
    ve tabiki avrupa’nın kalburüstü bütün gazetelerinin adını ezbere bilmektedir. zira her avrupa zaferi sonrası en büyük zevklerimizden biri kim maç hakkında ne demiş onları okumaktı (bkz: hiç farketmez, hiç farketmez italyan, ispanyol, ingiliz, alman hiç farketmez).
  • 363
    karne hediyesi olarak dikişli arması olan forma istemektir. o dönemlerde genelde yapıştırma arma olan formalar vardı. birkaç yıkamadan sonra arma yırtılırdı. dikişli arması olan forma ayrıcalıktı. show tv göğüs reklamlı, düz sarı forma.

    oyuncu kartları toplarken paketten hakan şükür ve tugay kerimoğlu çıkıp çıkmadığına bakmaktı. en değerli isimler onlardı. ayrıca o yıllarda kocaelispor da beşinci büyük gibi görüldüğünden dolayı dört büyükler dışında oyuncu kartları olan tek takımdı. bu gereksiz bilgiyi de paylaşmak istedim.

    roma galibiyetine, manchester zaferine şahit olmaktır. şampiyonlar ligi'ndeki ilk sezonda gruplarda gol atamamayı gurur meselesi yapmaktır. neyse ki son maçta cihat tek golümüzü atmıştı.

    kadıköy deplasmanında 10 kişiyle fenerbahçe'ye dört tane attığımız maça şahit olmak, kadıköy sendromu diye bir şeyden uzak olmaktır.

    şampiyonlar ligi maçı öncesi star tv'de maç kliplerini beklemektir. klipleri izleyip havaya girmektir. mustafa sandal, mahsun kırmızıgül, ufuk yıldırım; ilk aklıma gelenler.

    sabahçı olunmasından dolayı çok zaman şampiyonlar ligi maçlarının önemli kısmını kaçırmaktır. ligde, anadolu deplasmanlarında kaybedilen her puana kızmaktır.

    basketbolla tanışmaktır. aydan siyavuş, levent topsakal ilk akla gelenlerdir. mavi jeans ortaköy'ü yenip kazanılan türkiye kupası ile futbol dışındaki bir branşta kupa kazanılmasına tanık olmaktır. spor kulübü olduğumuzun farkına varmaktır. kadın basketbol takımı'nın kupalara ambargo koymasının keyfini yaşamaktır.

    payidar demir'i tanımaktır. voleybol branşındaki varlığımızın farkına varmaktır. iletişim olanaklarındaki kısıtlardan dolayı su topu gibi diğer branşlardaki başarıları sadece kulaktan dolma bilgilerle öğrenmektir.

    avrupa ligi yayınlarının az olmasından dolayı vizyon yalnızca türkiye liginden ibaret olduğundan transfer sezonunda ogün, abdullah, alpay, ertuğrul, hami, celil, serkan aykut gibi isimlerle kadro güçlendirme planları yapmaktır. sparta prag'a elenilen maç sonrasında pavel nedved'i ve vratislav lokvenc'i transfer etmemiz gerektiğini mahalledeki çocuklarla tartışmaktır.

    hayrettin ile kahrolmaktır. zamanın en havalı takımlarından psg karşısında, kendisi sayesinde turun rakibe hediye edildiğini görmektir.

    şifreli yayının yaygınlaşmasıyla yavaş yavaş maçları izlemekten kopmaktır. ilk olarak maçların son 15 dakikası show tv'den yayınlanırdı, o beklenirdi. deplasman maçları şifresiz olurdu. sonrasında havuz sisteminin oturmasıyla maraton'daki geniş özeti beklemekti geriye kalan tek şey.

    fatih terim ile başlayan 90'ların ikinci yarısı ise mutlu sonlarla dolu güzel bir film şeridiydi. her şeyiyle çok keyifliydi, iyi ki yaşadık dedirtecek türden...
  • 371
    bu dönemlere ait aklımdan kalan en önemli detaylardan biri galatasaray ligde ne kadar kötü oyun oynarsa oynasın durumu ne kadar umutsuz gözükürse gözüksün avrupa kupası maçına çıktığı an orada bambaşka bi' görüntü sergilemesiydi. çok da elendiğimiz oldu ama kurada hangi takım çıkarsa çıksın hiçbir zaman umutsuzluğa düştüğümü hatırlamam.son düdüğe kadar turu kovalayacağımızı bilirdik. kimse makas açıldı filan demesin emin olun o zaman da makas acayip açıktı.
  • 368
    doksanlı yıllara 5-10 yaş aralığında giren her çocuk avrupa fatihi kavramını dibine kadar bilinçaltına kazımış kuşağı temsil eder. yani özellikle 1980 - 1985 arası doğanlar galatasaray tarihinin en parlak dönemlerinin tamamını yaşamıştır.
    14 yıl sonra gelen şampiyonluktan sonra derwall'in galatasaray'ın tüm vizyonunu değiştirdiği döneme tanık olmuşlardır.
    galatasaray özellikle doksanlarda diğer tüm türk kuluplerinden ayrılmış ve en iyi olmuştur.
  • 12
    "vee goool vee goool vee goool" dür, "ağlamak istiyorum"dur...
    diğer takımların neden bir araba gol yiyip avrupadan elendiğini anlamamaktır en başlarda.
    prekazidir, simovictir, tütünekerdir...
    okulda hep başı dik gezmektir. nerde şimdiki internet,menejerlik oyunları ? ite kaka bilinen 3-4 tane dev takımdan birini elemektir, "şmaykıl varmış kantona varmış" hepsinin bi yere kadar olduğunu öğrenmektir dimağın öğrenmeye en açık olduğu zamanda,
    ariftir,erdemdir,kubilaydır ve de türk-yılmazdır ne de olsa...
  • 56
    çocukluğundan hatırladığın en sağlam anıların sarı kırmızı olması.

    gece zorla yatağa gönderilip maç izleyememeye çözüm bulmak için yaratıcılığı zorlamak.

    televizyonu 160 derece açıyla bile olsa görebilmek için ağlaya zırlaya odanın düzenini değiştirip yatağı ona göre ayarlatmak, uyuyo zannederken goool diye haykırarak ranzanın tepesinden atlamak, altta yatan kardeşi korkudan üst yatağa kadar sıçratmak, fanatik galatasaraylı babanın gururla kucaklaması ve artık maç saatleri yatırmasının anlamsız olduğunu anlaması.

    bunları yazarken duygulanmak, o anları tekrar yaşayıp gurur duymak, şükretmek galatasaraylı yaratıldığı için.
  • 51
    -futbola ilgi duymak, bütün maçları izlemektir.
    -babanın hakan şükür'e torinolu şaban demesine anlam verememektir.
    -hasan şaş'ı,bülent korkmaz'ı,arif erdem'i,ümit davala'yı ve mario jardel'i hayatında ayrı bir yere koymaktır.
    -şampiyon olmaya alışmaktır.(bkz: galatasaray in 4 sene ust uste sampiyon olmasi)
    -galatasaray'ı hep o beyaz formasıyla hatırlamaktır.
    ve bunların bir sonucu olarak imkansız diye birşey olmadığını yaşayarak öğrenmektir.
  • 1
    90'lı yıllar başkaydı. bu yıllarda çocuk olmak, hele galatasaraylı çocuk olmak bambaşkaydı.
    öyle ki bu tanju'dan hakan'a geçisi hatırlamak demekti. hatta prekazi'yi galatasaray'da oynarken seyredebilmekti 90'ların başında.
    uefa kupasına giden yolu adım adım, yıl yıl takip edebilmekti.

    not: işbu başlık 80'li yılların sonunda 90'ların başında çocuk olmak efsane konusunun galatasaray'a uyarlanmaya çalışılmışıdır.
  • 380
    çok güzel günler yaşamış çocuklardır.on dört yıl aradan sonra şampiyon olduğumuzda yedi yaşlarındaydım. rahmetli dayım hasta galatasaray’ lıydı. bu şampiyonluktan sonra kanser olmuş vefat etmişti. büyük avrupa zaferlerimizi göremedi ne yazık ki. ben o günleri yaşadım ne mutlu. denizli dönemi beş gol attığımız maçta okuldaydım. her gol olduğunda bütün okul inliyordu. bütün herkes desteklerdi o zamanlar. ben de çocuk aklımla herkes galatasaray ‘ lı sanırdım. uefa kupasında her takımın taraftarı çıkmıştı kutlamaya kupayı. o zamanlar böyle bölünmemişti halk.
  • 90
    herkes 'ali topu tut' diye okuma yazmayı öğrenir, dört sayfa defterine yazarken tam olarak ne anlama gelmekte hiç merak etmeden yalnız aşkla rerererarara gassay gassay cimbombomu tekrarlayıp öğrenmeye çalışmaktır. herkes çizgi film kahramanlarının peşinden koşarken, çocukluğunun en büyük kahramanının sarı show tv reklamlı formasıyla kubilay türkyılmaz olmasıdır. herkes afilli şarkılarla eğlenirken, alem buysa kral cimbom şarkısıyla coşmaktır. herkes yeni bir kıyafete, ayakabbıya heveslenirken babanın yedinci kattan asınca dördüncü kata ulaşan sarı kırmızı bayrağı diktirip getirmesini, o bayrağa sahip olmayı dört gözle beklemektir. herkes hayatında arada bir küçük mutluluklarla huzur bulurken, belki de ona bile rastlamazken zaferden zafere koşmak, sevinçlere abone olmaktır.

    hepsi bir yana mutlu bir çocuk olmaktır. evet mutlu. ne kadar özel değil mi, ne kadar değerli.

    seni seviyorum cimbomum
  • 35
    - hepatu ürünlerine sahip olmanın yanı sıra maç öncesi hepatu önünde buluşmak.
    - pres yapan bir galatasaray seyretmek.
    - hakan şükür ve bülent korkmaz'la demirbaş olmak.
    - hamza hamzaoğlu'na her orta yapmaya çalışmasında sövmek.
    - kasap erman'ın, okan'ın bacağı kırıldıktan sonra trabzonlu oyuncuya kart göstermeyişine bakakalmak.
    - kaleciye geri pas kuralıyla beraber fener'i tsyd'de yenmek. not: götz atmıştı golü geri pas sonucunda.
    - her kupaya abone olmak.
    - sinirden çıkış tüneline kafa atan fenerlileri görüp keyfe gelmek.
    - ali şen başkan diye zırlayanlarla dalga geçmek.
    - televole'de hakan şükür esprileri izlemek.
    - bizzat televole fenomeni.
    - ilk defa milli takımın kazanmaya başlamasını görmek.
    - fatih terim 4 senelik imzayı atınca "tamam işte 4 sene şampiyon olduk mu geçeriz feneri" demek.
    - müjde müjde size kubilay'dan müjde size zarif sağlam esnek koyar rahat koyar müjdee
    - haydi şimdi bütün eller havaya bastır cimbombomum koy manchester'a, arif hakan'la kubilay'ınla...
    - hanginizin var böyle şanlı tarihi...
    - "zonguldak ereğli'den galatasaray'a sevgiler"e benzer yeni açıktaki kırmızı üzerine sarı hayli uzunca pankart. nedense yok oldu sonradan...
    - eski açıktaki siyah üzerine fosforlu sarı "ikizler" ve ultraslan pankartı.
    - dardanelspor ikinci ligdeyken ali sami yen'de oynanan kupa maçı. dardanel ton'un hediye sandviçleri. 2-0 galibiyet.
    - suat kaya'yı, erdal keser'i, uğur tütüneker'i ve nezihi'yi oynarken görmek.
    - saftig'den nefret etmek.
    - show tv reklamlı düz sarı forma, vakıf bank, bank ekspress ve marshall reklamlı formalar.
    - ilk defa stat projesinin konuşulması, ilk defa tv projesinin konuşulması. (bkz: 1993)

    edit: zonguldak ereğli değil. buldum kendisini. soma komur diyarindan galatasaray a sevgiler olacak.

    edit 2: telegol televole olarak düzeltilmiştir. uadiablo'ya teşekkürler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın