resim
Lincoln Cássio de Souza Soares
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:On Numara
Yaş:46
Boy:-
Uyruk:Brezilya
  • 2634
    kendi hataları olsa da yetenek olarak muazzam bir futbolcuydu. hagi'den sonra gelen açlık sebebiyle gözümüze böyle mi geldi bilmiyorum ama skibbe takımın başında iken inanılmaz gol ve asist rakamlarına ulaştı yine de yaranamadı.

    ne kadar tehlikeli bir futbolcu olduğunun farkında olan ve iyi gidişinden rahatsız olan rıdvan dilmen başta olmak üzere bütün basın adamın üzerine çullandı. takım içinde kıskananlar ve günümüzde olduğu gibi o günlerde de bugünkü gibi algıya çabuk kapılan taraftarımız sayesinde adamın başını yedik.

    mesela 2008-2009 sezonunun ilk yarısında sadece ligde 16 maçta 7 gol 14 asist yapmış. 2.yarı ayarı kaçınca devreyi sadece 1 gol 1 asist ile tamamladı. istikrarlı olsa alex'in rakamları ile boy ölçüşürdü. bence alex'ten de bizim sneijder'den de daha yetenekliydi.

    kendini oyuna veren bir lincoln mübalağasız söylüyorum barça, real seviyesindeydi.

    %50 kendi hatası %50 de bizim hatamız sebebiyle ne yazık ki kendisine doyamadık.
  • 2660
    kendisinin kaybolup gitmesinde disiplinsizliginin yaninda o donem kisa bir ara teknik direktorlugumuzu yapan bulent korkmaz’in yerli oyunculari ve formdan dusmus hasan sas’i lincoln yerine tercih etmesi ve lincoln’e olan garezi gercegini de unutmayalim.

    bulent korkmaz’in galatasaray tarihinde yeri ayridir ama gercekleri de ortbas edemeyiz. daha gelmeden o sene oynadigimiz hertha berlin macinda yorumcu olarak cikan bulent korkmaz’in “galatasaray evlatlari varken niye lincoln kaptan oluyor” demisligi vardi. ayrica futbolun kendilerini biraktigi hasan sas, umit karan, ve yetenek olarak kisitli mehmet guven o donem bir cok kez kewell, lincoln, ve baros yerine anlamsiz bir sekilde oyuna suruldu. hatta arda turan’in 66 numaradan “adamliga” evrildigi surec o donemde basladi.

    tum bunlarin yaninda bulent korkmaz’in eski asker arkadaslari hakan unsal, ve henuz biraz da siyasi sebeplerden vatan haini ilan edilmemis hakan sukur’un gaziyla iyice yerli - yabanci ayrimi yapilmisti. oyuncu degisikligi tabelasinda “kewell-mehmet guven”, “lincoln-ayhan/hasan sas” yazilari yuzunden ligde 5. olduk, avrupa’da kadikoy’e finale gidecegimiz yil o meshur hamburg faciasini yasadik.

    tum bunlarin ustune ertesi yil hakan unsal cikip “galatasaray’li yabancilar noele gitmek icin bilerek sakatlik numarasi yapiyor kart goruyor” diye bir yazi yazmisti. guzide taraftarimiz “ama objektif olcem derken b*kuni cikarma agbi” diye sirin mi sirin dusunurken aslinda bu yorumlarin takimimizda huzursuzluk cikarip yerli-yabanci ayristirdigi ve bu sebeple potansiyel 3 sampiyonluk kaybetmemize yol actiginin farkinda bile degildi.

    galatasaray gercegidir, “bazi” efsanelerimiz bize ne kadar verdilerse, bir o kadar da aldilar. bunu kimse inkar edemez.
  • 2444
    lincoln gibi saf yetenekli ve izlemesi keyif veren bir oyuncuyu övmek için bile sneijder'i eleştirmeye ihtiyaç duyuyoruz. lincoln sana özel yeteneğiyle maç kazandırır doğru ama sola yanlayan adama iyi bir organizasyon sunarsan, sana bir sezonda lig şampiyonluğu, kupa ve süper kupa ile en önemlisi şampiyonlar ligi şampiyonluğu kazandırırken, dünya kupasında final yaşatır.
  • 2662
    2008-09 sezonu. hamburg maçında emre aşık haksız bir kırmızı kart görüyor. ilk maçtayız. deplasmandayız. skor 1-1. aynı anda nonda, kewell, arda ve lincoln sahada. takımın teknik direktörü bülent korkmaz bu karttan sonra, bence doğru bi değişiklikle, oyundan lincoln'ü çıkarıyor. yerine mehmet güven'i alıyor, kewell'ı da stopere çekiyor. burda not düşelim. mehmet güven'i diğer hocalar ne kadar kullanmışsa, kewell'ı stopere çekecek kadar eksiğin olmasına rağmen, bülent korkmaz da o kadar kullanmıştır. 6-7 maçta, maç kadrosuna dahil bile etmemiştir.

    oyundan çıkan lincoln, bülent korkmaz'a söyeniyor ve fuck off diyor. maç sonunda haldun üstünel, lincoln'ü haşlıyor. skibbe döneminde krallığını ilan etmiş lincoln bu duruma alınıyor. daha önce de yaptığı iddia edildiği gibi, deplasmanlara "sakatım" bahanesiyle gitmek istemiyor. bülent korkmaz da zorla götürüp kulübede yanında oturtuyor. burda en az suçu olan bülent korkmaz'dır ki hatırladığım kadarıyla "galatasaray'ın evladı" tabirini de mehmet güven için değil, yorumcu olduğu ve meira'nın abuk subuk hatalar yaptığı dönemde emre güngör için kullanmıştır. yine hasan şaş'a da lig, kupa, avrupa derken 6 maçta toplam 82 dakika şans vermiştir. ama hep lincoln'ü kesip hasan'ı oynatmış gibi anlatılır. burda fikirlerine çok değer verdiğim dostlarımız da öyle hatırlıyor olabilir. asıl ayıbı, hasan şaş oyuna girerken onu ıslıklayan biz galatasaray taraftarı yapmışızdır. aklıma geldikçe üzülürüm.

    üst düzey bir yetenek olan lincoln kariyerinin her aşamasında karakter sorunları yaşamış bir adamdır. gittiği diğer takımlarda bülent korkmaz yoktu ama hepsinde sıkıntı yaşadı. bu yüzden suçu bülent'e ya da başkasına atmaya gerek yok. kaldı ki galatasaray kulübü, rijkaard gibi ismi büyük bir hocayla kendisine tertemiz sayfa açma fırsatı verdi. beyzademiz onu bile kabul etmeden kaçtı gitti.
  • 1653
    hakkındaki sinema filminden daha önce haberim olmamıştı ama bizleri bir orta oyununun tam ortasına sokmuş bir oyuncuydu cassio lincoln. burada da seyircinin ibiş rolüne soyunması gerekiyordu. fakat ben bu orta oyununa seyirci kalmayıp; perdeyi yıkıp viran eylemek istiyorum. 3,5luk orta oyunu bilgimle ahkam kesmeyi bırakıp konuya dönmeyi yeğlerim.

    hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. ben de zamanla bir çok şeyi unuturum, hatırlamak zaman alır, çöp hafıza herkese nasip olan bir hikmet değil elbette. lincoln hakkında hatırlayabildiklerimi yazmaya çalışayım.

    2005-06 senesinde, sadece rıdvan dilmen'i değil, çoğu fenerbahçe taraftarını kendisine hayran bırakıp onlara "vay lan bu adam bizim alex'i 4'e 5'e katlar" dedirtti lincoln. aradan geçen lincolnsüz bir sezondan sonra lig şampiyonluğunu elde etmek için bu sefer işi sağlam tutmak isteyen özhan canaydın yönetimi, erciyeste parlayan floryalı orkun, sivasta kendini bulan eski fenerbahçeli servet, adını çoğu kimsenin ilk kez duyduğu gurbetçiler serkan çalık ve barış özbek, manisa'nın ve antalya'nın sol bekleri hakan balta ve volkan yaman, monacodan buralara nam salmış shabani nonda ve özhan canaydın'ın "bu seneki en iyi transferimiz" dediği tobias linderoth'u alıyordu. bizde adettir zaten, şampiyon olarak tamamlanan bir sezonu anlatırken illa ki adı duyulmamış gurbetçilerden bahsedilir. takımın başına da nonda'nın henüz tanımadığını söylediği karl heinz feldkamp geçiyordu. fakat tüm bu isimlerin önüne geçen bir orta saha oyuncusu vardı: cassio de souza soares lincoln...

    fenerbahçe'nin roberto carlos ile patlattığı -son yıllardaki belki de son- transfer bombasının etkisi, çok kötü geçen bir sezonun etkilerini hala üzerinde taşıyan galatasaray taraftarlarını yeni bir şoka sokmuştu. tam bu sırada fenerbahçe'ye alelacele cevap verircesine 2 sene önce fenerbahçe'de kötü izler bırakan lincoln geliyordu.

    florya'ya yeni bir fenomen geliyordu. o kadar ki, geldiğinin günü galatasaray tv'de "oğlum sizin ilacınızı bulduk" dercesine fenerbahçe'ye attığı gollerin klibi yayınlanıyordu ve taraftarlar; lincoln'ün üzerinde gördükleri "linc10" yazılı t-shirt'ün taraftarlar için de üretilmesini istiyordu.

    açık konuşmak gerekirse, lincoln geldiğinde herkes gibi ben de çok ümitlenmiştim. sezona da gayet iyi başlayan lincoln, çaykur rizespor ve ankaragücü maçlarında gollerini attıktan sonra, 5. haftadaki olimpiyat stadındaki kasımpaşa maçında ümit karan'a "yıllarca unutulmayacak bir pas" veriyordu. işte bu zamana kadar son sürat giden lincoln arabası, 6. haftadan sonra tıngırdamaya başlamıştı.

    6. haftadaki tarihteki ilk seyircisiz beşiktaş derbisinde maç öncesinde kafalarında kurdukları kadroya en önce lincoln'ü yazan taraftarlar, lig tv yayına başladıktan sonra kadrolara baktıklarında lincoln ismini ne ilk 11de, ne de yedeklerde görmüşlerdi. tribünde beyaz montunun içinde uslu çocuklar gibi oturan lincoln'ün sakatlığı neticesinde oynamadığını düşünmeye başlamıştık ki gerçek sonra anlaşıldı. feldkamp, lincoln'ü disiplinsiz davranışları sonucunda beşiktaş derbisinde kesmişti. o maçta tribünde lincoln'ün yanında oturan bir isim daha vardı: 36 yaşındaki kral hakan şükür. o sezon, istese o anda futbolu bırakabilecek ve fazla da kaybı olmayacak hakan şükür inatla takımdaki 2 dişli rakibi nonda ve ümit karanla "tatlı bir rekabete" girerken; lincolnden bir daha pek çıt çıkmadı. o sezon lincoln'ün küsme seansı uzun sürmüştü. şu ana kadar hatırlayamadığım her şey için özür dilerken, bir avrupa kupası maçında katkısını görenlerin özel mesajla bana ulaşmalarını rica ederim. ben bir tek feldkamp gittikten sonra "mucizevi" bir şekilde sakatlığı iyileşen lincoln'ün gençlerbirliği maçındaki performansını hatırlarım, bir de yine olimpiyat stadındaki büyükşehir belediye maçında yıldızlaştığını. sonra 27 nisan 2008 galatasaray fenerbahçe maçı için adı geçmişti lincoln'ün, fakat cevat hoca fenerbahçe'yi sürpriziyle şaşırtıp oyun planlarını bozarak sahaya çift santraforla çıkıyor, lincoln'e yine yedek kulübesi görünüyordu.

    ertesi sezon lincolnden yine çok şeyler bekliyordum. takımın başına yıldız kaprisine * katlanan skibbe geliyordu, kewell, meira, baros, de sanctis gibi lincoln'ün oyun zekasına daha çok uyum göstereceğine inandığım yıldız isimler takıma katılıyordu. 18 eylul 2008 ac bellinzona galatasaray maçında takım üstünlüğü eline geçirse de lincoln gol atmadıktan sonra bir türlü sevinemiyordum. lincoln'ün kendisini bu maçta atacağı golle bulacağına inanmıştım, nitekim lincoln de beni sevindirmek istercesine golünü atmıştı. ondan sonrası lincoln'ün aldığı paranın hakkını vermek için çaba göstermeye başladığı zamanlardı. devre arasına kadar galatasaray'ın en etkili ismi lincolndü. uefa kupasında ve türkiye liginde yaptığı asistlerle galatasaray'ı sırtlayan isimlerden biri lincolndü. gelgelelim, devre arası geldiğinde lincoln yine spekülasyonların başrol oyuncusu oluyordu. sinema hakkında da ahkam kesmeye gerek yok. devre arası kampına kendi kondisyonerini getirerek yine adından söz ettirmeyi başarıyordu, üstelik geç geldiği bir kampa.

    sezonun ikinci yarısı başladığında da yine gündem maddesi lincolndü. deplasman maçlarına gitmek istemediği için kırmızı kart gördüğü, sakatlık numarası yaptığı konuşuluyordu. galatasaray'ın performansı çok kötüydü ve de üst üste puan kayıpları yaşanıyordu. lincoln de galatasarayla aynı hızda düşüşe geçmişti. kendi evimizde 5 yediğimiz kocaeli maçı skibbe'nin sonunu getiriyor, lincoln de bu maçta son galatasaray golünü atıyordu. skibbe gidince, adeta takımın kimi teknik direktör olarak tutması gerektiğinde söz sahibiymişçesine yine küsüyordu lincoln. bu tarihten itibaren kendisini bir tek 26 şubat 2008 galatasaray bordeaux maçında asist yaparken, bir de 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçında bülent korkmaz onu ısınmaya gönderirken "lincoooln lincooooln" diye bağıran taraftarlara şov yaptırırken gördüm. bir de, bu gözlerin gördüğü en büyük galatasaray efsanesi bülent kaptan'a saygısızlık yapıp, kendisini oyundan çıkarırken sahaya sırtını vererek yürüyüp gitmesini.

    bu takımda kewell çıkıyor yerine aydın yılmaz giriyor, keita kampa geç geldiği için para cezası aldığı halde çıkıp adam gibi futbolunu oynuyor, lincoln'den 3-4 gömlek üstün elano brezilya milli takımından dönüp ayağının tozuyla idmana çıkıyor. fakat lincoln hepsinden büyük yıldız olacak ki, taraftarlarımız hala lincoln için özlem duyuyor.

    özhan canaydın dönemi'nin bitmek bilmez transfer şanssızlıklarından biriydi lincoln. kaiserslauten'da parlattığı almanya kariyerini, schalke 04te zirveye çıkartıp galatasaray'a gelmişti. geldiğinde yaşı 28, kendisi için büyük fırsat. avrupa'da neredeyse ilkokul önlüğüyle sahaya oyuncu sürme adeti başlamak üzereyken, 28 yaşında galatasaray gibi bir kulübe gelmişti. kontratı 4 senelik. ben rakamlara inanırım. kontratı bittiğinde yaşı 32. 32 yaşına kadar avrupa kupalarında oynama şansı ve sonrasında kariyerini iyi bir yerde noktalama imkanı vardı. fakat o daha önce türkiye'nin adını hiç duymamış olacaktı ki, avrupa'da oynayıp dubai'ye giden futbolcular gibi ense yapmayı düşünmüştü muhtemelen. fakat galatasaray forması insanların ilkokul günlerinden beri hayalini süsleyen, ağır bir formadır. orta oyununda ahkam kestiğim gibi burada da biraz edebiyat parçaladığımı ifade etmeliyim.

    bu noktada, lincoln'ü taraftardan tepki çekmeme konusunda bizim carrusca'dan ayıran çok önemli bir yeteneği vardı: "tanrı'nın olmamı istediği yerdeyim" gibi özdeyişleri vardı kendisinin. bu sözler; yeri gelince ağzı 2 kelime laf yapmayı beceremeyen yurdum insanının * "valla allah da bizim camide olmamızı istiyor ama bayramdan bayrama işte. helal olsun çocuğa. aferim" dercesine hoşuna gidiyordu. gidiyordu ki hakan şükürü'ne yılların emeğiyle verdiği kral ünvanının çok daha imtiyazlısını lincoln'e 2 senede verdiğini "lincooln lincooln" tezahuratları yaparken gözlerinde beliren ışıkla belli ediyordu. tabii lincoln biraz daha kalsaydı o unvanı da belirlerdik de, olmadı işte.

    sonrasında rijkaard takımın başına geldi. rijkaard isminin ağırlığında ezileceğini anlayan lincoln bir daha buralara uğramadı. avrupa liginde boy gösterme şansını brezilya'ya dönerek, istemediğini belli etti. rijkaard da kendisini hiç aramıyor olacak ki, "aman yönetim, bu adamı ne yapın edin getirin" dediğini hiçbir yerden okumadım. ben de aramıyorum onu, tavsiyem siz de aramayın. 2 senede yaşattığı bu kadar aksiyon yeter de artar bile.

    meraklısına not: 29 yaşında, lincoln kadar kariyeri olmayan ama önüne gelen galatasaray fırsatını en iyi şekilde değerlendiren birini tanıyorum: mustafa sarp. merakım şu: acaba lincoln hala bu takımda olsaydı mustafa sarp hırsından formasını mı yoksa lincoln'ü mü parçalardı?
  • 2659
    saf yetenekti. hagi'den sonra gördüğümüz en yetenekli 10 numaraydı.

    canı isteyince oynayan tiplerdendi. fb medyasının gazına gelip taraftar da üzerine gidince iyice ayarı kaçtı.

    zaten istikrarı olsa yolu türkiye'ye düşmez avrupada 1.sınıf bir takımla la liga, seri a ya da şampiyonlar ligi kupası kaldırırdı.

    2008-2009 sezonu 16.haftaya kadar olan istatistikleri. bu istatistikleri şu an ligimizde yapan biri olsa kapıyı 30 milyon avrodan açardı oynadığı kulüp.

    https://www.transfermarkt.com.tr/...0/plus/0?saison=2008

    o dönem rıdvan başta olmak üzere herkes üzerine gitmişti. buna taraftarın gaza gelip sallaması ve kendi disiplinsizliği de eklenince 2.yarı kayboldu gitti. adamın saçının bile eleştirildiğini hatırlıyorum.
  • 2616
    son yıllarda "gamsız" diye etiketlenen donk,belhanda gibi topçuların aksine gerçek bir gamsızdı. istemediği deplasmana gitmezdi. top rakipteyken maçla alakası olmazdı. derbi öncesi kalli kadro dışı bile bırakmıştı kendisini. top kaptırmamayı bırak kaptırdığı topun peşinden koşmazdı... çok aşırı yetenekli bir futbolcuydu fakat kendini galatasaraydan hep üstün gördü. sneijder gibi dünya yıldızı gelip burada canla başla oynadı, bu arkadaşın kaprisleri bitmedi. ama iki çalım atar, bir ince pas bırakırdı her şey unutulurdu maalesef.
  • 2522
    yaşım gereği hagi’yi canlı veya televizyon başından canlı izleyemedim ama galatasaray forması altında izlediğim en saf yetenek kendisiydi. asla deplasman maçlarına gitmezdi buna rağmen iç saha performansıyla kendine hayran bırakırdı. bülent korkmaz takımın başına geçmesiyle kadro dışı bırakmaktan beter etmişti.
    https://twitter.com/...585836526784513?s=21
  • 1308
    benden sana güle güle lincoln. her ne kadar taraftarın çoğu siktir çektiyse de benden helalinden güle güle. hoş bardağı taşıran son damla dediler, sen gelmedin diye. yalan inanma, ilk koyduğun gol, bardağa düşen ilk damlaydı. farkı yoktu yani bardağa düşen damlaların. suç son damlanın olsu sadece. birilerinin vak vaklarını ürküttün. birilerin sırça köşklerine taş attın. güzel futbol seyretmek isteyenlerin sayısı, ne olursa olsun galip gelelim diyenlerden azdı bu ülkede oysa.
    benim geldiğin ilk günden, gelemediğin son güne kadar ki düşüncelerim değişmedi. sen büyük bir futbolcusun, ancak galatasaray'a sadece büyük futbolculuk yetmez. yanlış takıma gelmişin, boğazın diğer yakasına düşseydin heykelini dikerlerdi. ama ne mutlu ki bizi sadece büyük futbolculuk kesmez. bize önce adam lazım, önce futbolu, önce parayı düşünen kimler gelip geçti. ve ne yazık, sen futbolculuğunla değil de adam olmadığın gerçeğiyle anılacaksın bundan böyle.
    fantastik futbolcuydun, eğer biri çıkıp analiz yapsa, asistlerden önceki pasları saysa, attığın yüzde yüzlük pasları atamayanları ortaya çıkarsa, kullandığın frikikler biraz şansla 15 santim aşağıya, yana gitse, ya da en azından hamburg maçında atttığın pası manda yiyiyicisi bulutlar yerine çerçeveye atsaydı bugün başka şeyler konuşuluyor olacaktı elbette.
    geçen yıl ligin ikinci yarısında hiç oynamadın, oynatmadılar. buna rağmen istatistiklerde seni geçen olmadı. oynamadığın son maçları seyrettik, 3 pas üst üste yapamadan son yılların en kötü derecesini yaptık. 15-20 pasla atılan golleri izledik seninle. büyük lincoln güle güle.
    gittiğine ne kadar üzüldüysem perşembe gecesini yaşattığın için de belki en çok sevinen ben oldum. yıllardır hayal ettiğim şey gerçekleşti. takımın en büyük futbolcusu, taraftarı, genci istikbali, kuruluş felsefesinin futbolcusu takımın başında sahaya çıktı. on numaralı(yazıyla) forma, olması gereken alanda ne büyük bir ihtişamla salındı ali sami yen'de. ben bugünleri görebilmek için senin gibi 10 tane 1o numarayı gözüm kırpmadan feda ederim.
    adnan polat, geçen sezonun sonlarına doğru takımı ''arda'nın üsütüne kuracağız'' derken senin bilet kesilmişti zaten. surinam'lının da geleceği belliydi ve onun oyun planında sana yer yoktu. tek bir teknik oyun kurucuyla oynamak yerine o herkese oyun kurdurararak oynuyordu. gerekirse sabri oyunu kuracak ancak hiç kimse takımda oyun kurucu benim diyemeyecekti.
    diyeceğim şudur ki lincoln, yaser'den önce çalışmalara başlasaydın bile sonuç değişmeyecek, şutlanacaktın. şimdi seni getirenler, taraftarın önüne kalleşliğini atarak iyot gibi açığa çıkıyorlar. lincoln'ün karakterin istanbul'a gelince değişmedi, gittiğin yerde de farklı olmayacak. futbolun zevkini çıkararak oynayacak, kazandığın paraların bir bölümünü ceza olarak ödeyecek, bir bölümünü cimri brezilya'lıların aksine dostlarınla yiyeceksin. taraftarın bir kısmı hayranlıkla seyrederken, diğer büyük kısmı küfür edecek.
    arda turan'ı kaptan yaparak en büyük asistini yaptın. okyanus'a bakarak florya'ya pas attın. keşke her kalleş futbolcu giderken tarihe böyle geçse. biz galatasaray taraftarıyız, dünya'da eşimiz benzerimiz yok, sevdik mi adam gibi severiz, sövdükmü de kimse katlanamaz kötü sözlerimize. bu büyük sevgi senin taşıdığın formanın numarası gibi büyük geldi. yanarım da bizi anlamadın ona yanarım. çav.
  • 2437
    mario jardel sonrası yaptığımız ilk "heycanlandıran" transferdi bu saçkıran hastalığından muzdarip, teknik direktörüne her daim tepkili tripkolik kardeşimiz. koskoca 7 senede fenerbahçe'den devre arası kaçıp ilk maçındaki hattrick dışında kayıpları oynayan revivo ve posası çıkmış frank "kısa düştü" de boer hariç taraftarı havaalanına yığacak, forumlarda nöbet tutturacak, onları geçtim taraftarın kendi arasında "vay be" diyebileceği bir transferimiz dahi olmamıştı. aynı 7 senede ariel ortega, mateja kezman, nicolas anelka hatta stefan appiah gibi adamlar teker teker suyun karşı tarafına iniş yapmış; türkiye liginde efsane olacak alex de souza gelip icraate başlamıştı. meydan o kadar boştu ki beşiktaş bile john carew gibi bir adamı getirebilmişti.

    işbu ahval ve şerait içerisinde bu kardeşimizin transferi olması gerekenden milyon kat büyük bir olay olmuş; gerek yılların suskunluğundan bunalmış(!) taraftar, gerekse 7 senede yazdığı 3147255147 ismin hiçbiri gelmediği için günah çıkarma peşindeki galatasaray medyası(!) mal bulmuş mağrubi edasıyla sarılmıştı kendisine. formalar, tshirtler, atkılar falan basıldı kendisi için. rahmetli özhan canaydın kendisinin transfer haberini çorlu'da taraftar derneği açılışında vermiş, hatta bazı ulusal kanallarımız ana haber bültenini kesip son dakika olarak bu haberi vermişti. vasatın bir tık üstü bir adama bunu yapan ülkenin drogba yeşilköy'e indiğinde sokaklara çıkıp saygı duruşunda durması gerekirdi ya; neyse...

    çok itin götüne sokulacak bir adam değildi aslında ama kendisi biraz yaratılan bu suni havanın biraz da götü kalkık oluşunun kurbanı oldu. yaz boyu pompalanan suni havaya bir de sezona yaptığı bomba gibi başlangıç eklenince rüzgarı da arkasına alıp iyiden dünya starı muamelesi görmüştü. mecidiyeköy'ün "lincooln lincoolnn"diye inim inim inlediği günler başta keyifli olsa da sonradan ızdıraba hatta iç kavgalara sebep olmuştu. krizler içinde koparılan şampiyonluk sonrası yaşanan bol hezimetli, kadıköy'e metrobüs hayallerinin guerrero'ya takıldığı sezon içinde gerçek kalibresinin yaratılan algıdan farklı olduğu gerçeği ortaya çıktı. canı sıkıldıkça tası tarağı toplayıp brezilya'ya gitmesi kabak tadı vermeye başladı. nitekim sezon sonrası bir dönem avrupa'da izi sürülse de kendi haline bırakılmış, daha sonra ülkesine dönerek dünya futbol sahnesinden çekilmiştir.
  • 2486
    aklıma hertha maçındaki hayvani oyunu düşen sambacı.

    https://www.youtube.com/watch?v=wTEbX31LpnA

    2.25te düşüp kalkıp çizgi üstünde yetişip devam etmesi, her atakta topu alıp en tehlikeli yere topu bırakması, şutları vs. takıma müthiş liderlik etmişti. maymuna çevirmişti rakibi neredeyse tek başına. adam çarizard gibiydi resmen. canı istediği zaman rakibi maymuna çevirip, istemezse öyle geziniyordu. çok acayip adam harbiden.
    bu yetenekle gerçekten sorumluluk sahibi ve çalışkan biri olsa şu an bizim futbolcumuz olarak anmazdık. tahminen zidane, figo falan gibi adamlarla anılırdı.
  • 2420
    formamız altında iki kez beyaz noktanın başına geçmiş, ikisinde de başarısız olmuştur.

    (bkz: 29 temmuz 2007 galatasaray istanbulspor maçı)
    (bkz: 15 nisan 2008 galatasaray gençlerbirliği maçı)

    zaten penaltı istatistiği de pek iyi değilmiş. a takım kariyeri boyunca 5 penaltı golü atmış, 4 kez de kaçırmış (yukarıdakiler hariç)

    eksi istatistik be vay canına :(
  • 2700
    lincoln'ü hep keşkelerle yad ederim. ''lincoln aslında şu takımımızda olsaydı, şu takımımızda çok iş yapardı'' diye belirli periyotlarda anarım. çünkü arkasında mustafa sarp filan oynuyordu. örneğin selçuk-melo önünde hep hayal etmişimdir. ve şu anki takımda çok daha başka oynardı. yine fernando-ndiaye önünde de acaip iyi işler yapardı. ama sadece arkasındaki ikilinin ve defansın iyi olmasının dışında bir de takım huzuru önemliydi. evet bu adam absürt işler yaptı ama şu anki takım olsa böyle problemler yaşamazdı da yaşatmazdı da. hem takımda herkesin sevecen olması (futbol kaşarının olmaması) hem de yönetimin ve okan hocanın takım uyumunu güzel idare etmesi onu bambaşka bir seviyeye çıkarırdı. icardi onu asist kralı yapardı diyeceğim ama o kadar eleştirildiği dönemde bile asist kralı olmuştu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın