resim
Burak Yılmaz
Görev:Teknik Direktör
Takım:Gaziantep FK
Yaş:40
Uyruk:Türkiye
  • 6904
    severdim kendisini, iyi futbolcu derdim, atıyordu ya hani...

    sezon başından beri sahada yürüyen, takımı bir kişi eksik oynamak zorunda bırakan bir burak var. aldığı her topu faulle, koşu yaptığı her topu -istisnasız- ofsaytla sonuçlandıran basiretsiz bi haldı. her hafta nasıl daha kötü oynanırın cevabını sahada bağırarak veriyor. zaten oyuna katkısı sıfır, koşma yok, pres yok, rakip kaleyi rahatsız edici koşular yok. aptalca düşmeleri, aptalca faulleri ki her pozisyon vukuatlı amk.

    buraya kadar her şey normal ve özetle adam kötü... peki benim bile gördüğüm bu aptallıklara tahammül eden bi teknik direktör. korkarım fenerbahçe'deki kast sistemini bizim takımda da selçuk ve burak uygulamaya çalışıyor.

    cehennemin dibine kadar yolu var. istemiyorum bu takımda, yeter artık.
  • 6905
    bugün gs sözlük'te by ve si başlıklarını şu şekilde görmeyi çok istiyorum.
    burak yılmaz (246)
    selçuk inan (207)

    eskisi, yenisi... sevgili sözlük yazarları. lütfen... üşenmeyin girin sözlüğe, üç beş kelam bi şeyler karalayın. beddua olur, temenni(!) olur... bu adamların foyasını taraftardan başka kimse ortaya çıkaramaz. etraflarındaki savunma kalkanını taraftar hariç kimse parçalayamaz. sözlükler, twitter, forumlar. kulübe mail kampanyası da yapılabilir gerekirse. taraftar istemiyor diye...

    gstv'de hala yabancılar konuşuluyor. tümer dzemaili'den bahsediyor. denizli melo kim ki konuşuyor diyor. taraftardan başka kimse bu orta oyununu çökertemez.
  • 6906
    bugün gs sözlük'te by ve si başlıklarını şu şekilde görmeyi çok istiyorum.
    burak yılmaz (246)
    selçuk inan (207)

    eskisi, yenisi... sevgili sözlük yazarları. lütfen... üşenmeyin girin sözlüğe, üç beş kelam bi şeyler karalayın. beddua olur, temenni(!) olur... bu adamların foyasını taraftardan başka kimse ortaya çıkaramaz. etraflarındaki savunma kalkanını taraftar hariç kimse parçalayamaz. sözlükler, twitter, forumlar. kulübe mail kampanyası da yapılabilir gerekirse. taraftar istemiyor diye...

    gstv'de hala yabancılar konuşuluyor. tümer dzemaili'den bahsediyor. denizli melo kim ki konuşuyor falan diyor. daha bunun rıdvan'ı, serhat'ı, sinan engin'i var...

    sözlükler twitter forumlar... gerekirse kulübe mail kampanyası... organize olup bu çapsızların korunmasını engellememiz lazım.

    edit: mobilden yazarken sapıtmış. hazır editlemişken bi kez daha yalvarıyorum herkese. içim acıyor lan...
  • 6909
    ne yazık ki takımın golcüsü konumundan el freni konumuna düşen futbolcudur.

    şampiyon olduğumuz dönemde bile sırf kendisi gol atsın diye saçma sapan düzenlerle sahaya çıkıyorduk.
    hala daha kendisi küsmesin, kankası küsmesin diye gelen geçenden 4 yiyoruz.
    tamam eyvallah forvete servis yapılır ama takıma yardım etmiyor.
    sadece takım iyiyken gol atacak adam bizde iş yapmazmış onu anladık.
    lazio'ya yollayacakmışız onu anladık.
  • 6910
    bayern münih'in yakın dönemde mario gomez'i satmasına bir futbolsever olarak şaşırmıştım. uzaktan bakınca gayet yeterli bir forvet gibi görünüyordu onlar için, bir anda satıp mandzukici getirdiler. gayet başarılı bir münih kariyeri geçiren mandzukic de bu yaz itibariyle satıldı, lewa ile devam ediyorlar. o değişimi yapmaları, yapabilmeleri ilginç geliyordu bana. elbette şartlar bizimle kıyaslanamaz, farklı etkenler var ülkeler arasında. lakin burak yılmaz bizdeki ilk senesini gayet başarılı geçirip, avrupa'da da sükse yaptığında o yaz döneminde lazio dedikodularında yorumlarımızı düşünüyorum şimdi, keşke bu kadar duygusal olmasak diyorum. o kararı cesur olup alabilsek, bizim için en hayırlısı olacakmış, bir şekilde doldururduk elbet yerini gelen parayla. kimden ne kadar ve ne zamana kadar verim alabileceğin konusunda ders veriyor aslında almanlar , malesef anlayamıyoruz.
  • 6912
    gol kralı olup trabzonspor'dan geldiğinde ne kadar leş olduğunu söyledik, ama gözler fıldır fıldır istatistik kasmalarla, gönüller büyük resmi kapatan gollerle coştukça zat-ı alimizin avukat sayısında patlama oldu.

    şimdi forvetin görevi gol atmaksa, bu adam gol atsın*. atamıyorsa,; 3 milyon aldığı yerde, önüne top beklemek ve takım oyununa 4 faul 6 ofsayt ile katkıda bulunmaktan (!) başka arayışlara girsin.

    ama biliyorum, ilk atacağı golden sonra "umarız gollerini dizecektir" safsatası başlayacak. bir maç kendi standartlarına göre çok iyi oynasın, yere göğe sığdırılamayacak, geri döndüğü söylenecek. kapak muhabbeti devreye girecek. sonra bir bakmışız ki, gene bir bok olmamış. çünkü adam, futbolun temel doğrularından bihaber, natural-born football killer.

    b17'nin ne olduğunu/ne olamadığını taraftarın yeni yeni anlaması az da olsa sevindirici. her maç gol attığında da beni endişelendiren* bu adamın aynı/benzer istikrarla sahada olmayacağıydı. gol atar, eskiden arada yanlışlıkla da olsa çalım atar, şaşırtıcı biçimde top kontrol edebildiği olurdu. şu an izlesem "hadi lan burak böyle gol mü atar lan?" diyeceğim tarzda golleri vardı. tabi bu kendisini beğendiğim anlamına gelmiyor. demek istediğim, güven vermemesi. hani bir kaleci bazı maçlarda çok kurtarış yapar, takıma maç bile kazandırabilir ama hiç olmayacak hatalar yaparak goller de yer ya, misal de sanctis gibi. işte burak da öyleydi benim için. atıyordu ama ben golleri burak'ın geçici bir ekstra dönem geçirerek attığını düşündüğüm için, bu adama güvenerek yola çıkılamayacağı kanaatindey(d)im.

    nitekim ilk seneki ekstrasını, bizdeki ikinci senesinde saç baş yoldurtmaya* çevirerek oynamaya devam etti. sneijder ve drogba gelip takıma az biraz alıştıktan sonra, burak yine atmıştı ama arkasında çok sağlam iki dünya yıldızı burak'a çalışıyordu. geçen sene toplamda abartısız 20 gol civarı atabileceğimiz iç sahadaki antalyaspor ve rizespor maçlarında kaçan gollerin birçoğu kendisine aitti.

    ve işte bu sene... drogba gitti, ileride top tutup kendisine pozisyon hazırlayacak adam da kalmadı. bu konumdaki adamın sneijder olması için, burak'ın sırtı dönük oynayabilme gibi bir meziyetinin olması gerekir. drogba gidince, takke düştü kel göründü. ancak bunu geçen sene drogba'nın oynamayı bıraktığı maçlardan itibaren de görmeye başlamıştık. tabi yönetim de malesef kıçını kaldırıp bir tanecik forvet düşünmedi şu takıma. bonservisi elinde bir gomis vardı, şimdi herkes gibi ben de hayıflanıyorum. kendimizi drogba'dan sonra yükseklerde gördük, dünya starı kibrinin toz pembe hayalleriyle geçirilen 1.5 seneden sonra, drogba'dan sonra gomis'in gelecek olması, bizim için künefe üstüne içilen şalgam suyu gibi olacaktı.

    ne oldu? burak'ın dışında umut eldeydi, bir de küfür kıyamet bağırdık da, yönetim yapmış olmak için transfer yaparak pandev'i aldı. pandev zeki bir oyuncu. galatasaray'da oynadığı şu kısıtlı zaman içinde oyun zekasıyla neden burak'a tercih edilmesi gerektiğini gösteren bir oyuncu, fakat önemli bir eksiği var: fizik kondüsyonsuzluğu. şu bir gerçek ki, pandev'deki eksikliklerle burak'takileri karşılaştırırsak, pandev'in eksiklikleri kapatılabilecek şeyler. burak ise doğuştan eksik, temelsiz, altyapısız, bir aralar nicelik olarak çok gol atmış bir adam. zekaya dayalı aidiyetler bâki iken, fiziğe dayalı aidiyetler geçicidir. işte burak, şu yaşında verimsizliğin dibine vurmuşken, zaten zekaya dayalı bir oyunu da yokken, daha da yaşlandığında alacağı paralar, allah muhafaza riva arazisinin rehin verilmesine falan yol açar.

    ezcümle, geçmişte bir aralar çok gol atmış, iki kere gol kralı olmuş bir forvetin, bu kadar çok gol atmasına rağmen bu kadar eleştirilmesi normal midir? "bu ülkede hakan şükür'ü de falanca deyip eleştirdiler, jardel'i de filanca deyip eleştirdiler" bölüğü, saklandığı siperin arkasından çıkmadan ben söyleyeyim. hakan şükür'ün tek işi gol atmak değildi, kaçırırdı ama hücum pres yapardı, arkadaşlarına pozisyon hazırlardı, kendisi gibi uzun boylu birinden beklenmeyecek bir tekniği vardı, birebirde adam geçebiliyordu. bunun yanı sıra gol de atıyordu. jardel ise safkan bir golcüydü. erzurumspor'a da atardı, milan'a da, ankaragücü'ne de atardı, real'e de. kendisine gelen top ölmez, bilakis rakibi öldürürdü. bunların burak'la kıyaslanması bile kendilerine yeteri kadar eza verir. burak bunlardan neyi doğru yapıyor? geçmişte ligi domine eden bir kadroyla, genelde beleş goller atan* bir forvetin geçmişteki gol sayısı malesef ki bu seneki verimsizliğini ve yetersizliğini kapatmaya yetmiyor. ve ne yazık ki, kafalara kodlanmış istatistiksel golcü kimliği, taraftarı "olur da atar bir tane" moduna soktuğu gün biz geleceğimizi kaybettik.

    burak takıma katıldıktan sonra, galatasaray futbol takımının attığı toplam gol sayısındaki düşüş neye bağlanabilir acaba? takımın tek bir hedef odağı üzerinden skor üretmesi, hedefin etkisiz hale getirilmesiyle şekeri elinden alınan çocuklar gibi boynumuz bükük sahadan ayrılmaya sebep olmuyor mu sanki? oysa eskiden ne güzel 5-6 farklı adamla her cepheden ateş ediyorduk. hangi birine önlem alacaksın? ne zamanki burak geldi, "gol kralı" ile gücümüze güç kattık şeklinde düşüncelere kapıldık, o zamandan gözlerimize bir perde indi bile. tamam, takımın hareketsizliği ve ruhsuzluğu da önemli bir faktör ama set oyunu oynayan takımlarda, defansif gücünden de taviz vermeden burak'ı oynatamazsın. hele şampiyonlar ligi'nde hiç kaldırmaz. velev ki pozisyon buldun, bitirici vuruşu yok ki seni bir yerlere taşısın, çıtanı yükseltsin. 6-1'lik real maçında neredeyse altı pastan auta attığı kafa*, 4-0 yenildiğimiz dortmund maçında bomboş pozisyonu heba etmesi, 1-0 kazandığımız juventus maçında son dakikalarda kale ağzından kaçırdığı 1-2 gol*...

    biz gol attığı için burak'a, burak'ı sözde "iyi forvet" gösterdiği için drogba'ya bağımlı olduk. burak bizim için sigara, drogba da ateşti. ateşi kaybedip yenisini koymayınca, elimizde içemediğimiz sigaramız kaldı. bağımlı olduğumuz için de bırakamadık. ne zaman ki bu bağımlılıktan kurtulmaya karar veririz, belki o zaman bir şeyleri yoluna koymaya başlayabiliriz.
  • 6914
    çok daha fazla çalışması ve eksik yönlerini kapatarak daha da iyi yerlere gelmesi gerekirken karakter zaafı yüzünden şımarıklık ve tembellik yapan kalitesiz futbolcu. mesela hakan şükür de kraldı ama gol kralı olmasa da her sezon kral gibi oynardı. 4 gol attığı sezonda bile... burak istatistik kasma peşinde olduğunu o kadar belli ediyor ki, o eski halinden tamamen vazgeçmiş durumda. gönderilsin.
  • 6917
    galatasaray'daki kötü futbolun, pozisyon kısırlığının, felsefesiz oyunun en büyük sebebi kendisidir. bu adamın tek tip futbol anlayışına sahip olması nedeniyle takımın kazandığı ivme aylar içinde allak bullak oldu.

    burak yılmaz zamanında gol kralı olmuştur, çok gol atmıştır evet ancak bu sırada da bütün takımı uzun topla hücum etmeye de mahkum etmiştir. 2011 - 2012 sezonunu hatırladığımda ligin ilk yarısında baros da burak yılmaz gibi ileride top saklama, top sürme özelliği olmayan bir forvet olarak yetersiz kalmış yerine alınan necati ateş elmander ile beraber birbirlerini mükemmel tamamlamış sezonun yıldızlarından olmuşlardı. baktığımızda elmander de necati de topu iyi saklayıp, sırtı dönük çok iyi oynayan oyunculardı. bu da oyunun sıkıştığı anlarda orta saha oyuncularının boşluk yaratmak amacıyla hücum oyuncularıyla yaptığı pas alış verişleriyle kendilerinin de oyun anlamadında rahatlamalarına neden oluyordu.

    fakat gel gör ki tek forvet sistemli burak yılmaz organizasyonunda bunu yapabildiğimiz tek bir pozisyon dahi hatırlamıyorum. burak yılmaz kaleye sırtı dönükken atılan pasları kontrol edemediği gibi nadiren kontrol ettiklerinde de rakibin en ufak bir presinde eli ayağına dolanıp topu kaybedip atağı bitiriyor.

    burada tek şansımız burak'ın savunma arkasına yapılan koşularını kollamak ve ona kaleciyle karşı karşıya "tek vuruşla sonuca gidecek" imkanı yaratmak. bakın ona topu sürme lüksü bile veremiyorsunuz çünkü kendisi topu bile süremiyor. savunma arkasına koşacak, topa ilk dokunuşu şut olması gerekecek ve siz de bu şekilde her maçı kazanmayı düşüneceksiniz.

    kendisinin takıma katılması ile beraber selçuk inan'da da inanılmaz bir düşüş başlamış, selçuk tüm oyununu burak yılmaz'a uzun top olarak şartlandırmış bundan başka hiç bir hücum organizasyonuna katkı veremeyeceğini de görerek yan pas geri bas gibi zamanın "barış - ayhan - sarp" üçlüsünün oynadığı futbolu oynamaya başlamıştır.

    bana sorarsanız ben umut bulut'un da galatasaray kalitesinde bir forvet olmadığı görüşündeyim ancak burak yılmaz'a katlanıp pozisyonların ofsayt veya top kaybı ile sonuçlanmasını görmektense en azından yapacağı hücum pres ile takıma biraz katkı yapacağını düşünüyorum.

    hücum anlayışı olarak sneijder'in yapacağı sihirbazlıkları kollamaktan daha fazlasını yapmamız gerekiyor. drogba'nın gitmesi ile tamamen biten ileride top tutabilmek günümüz futbolunda asla vazgeçemeyeceğimiz bir beceridir. yapılması gereken ligin ilk yarısında umut bulut - pandev ikilisi ile ligde kazanabileceğimiz kadar puanı kazanıp devre arasında hem top tutma özelliği olan hem de adam gibi son vuruşa sahip bir forvet almaktır. burak yılmaz'a yapılması gereken ise sabri'nin yerine kadro dışı bırakılmak olabilir.
  • 6919
    eleştiriyoruz, haklıyız ancak unuttuğumuz bir nokta var.
    şu an oynadığımız (aslında oynayamadığımız) sistem kendisine hiç uygun değil.

    ha burak hangi sistemin bir parçası olabilir? tüm takımın kendisine çalıştığı, defans arkasına atılan toplara hareketlenebileceği ve açık savunmalara karşı burak iş yapar.
    geçen sene drogba bu boşlukları öyle mahvediyordu ki, burak'a çok açık alan kalıyordu. bu sene burak tamamen rakip defansın kucağında uyuyor.

    burada suçlu burak aynı zamanda. neden? çünkü fazla yeterliliği yok. sırtı dönük top alamaz, servis yapamaz, top kontrolü düşük, pas yapamaz. hal böyleyken burak'tan da verim alamazsın.
    madem senin elindeki tek silah burak o zaman ona göre sistem düşünürsün ki bu sefer de prandelli bu yetiye sahip değil.

    anlayacağınız yukarı tükürsen ofsayt, aşağı tükürsen agresif olmamız gerekiyor.
  • 6920
    irite etmek için söylemiyorum; altyapı takımlarımızla antrenmanlara çıkması gereken futbolcumuzdur.

    top kontrolü ve top sürme konusuna yoğunlaşırsa bayağı yol alır.

    altyapıda oynadığımız dönemlerde, çok temel hatalar yaptığımız maçları takip eden haftalarda hocamız bizi bizden çok küçük olan c takımı antrenmanlarına yollardı. bütün karmaşalardan kurtulup futbolun temel eğitimini almalı kısa süre için.
  • 6922
    drogbanın "kendini profesyonel sanan çocuk ruhlu kişiler" olarak tanımladığı insanlardan biri olduğunu düşünüyorum.

    takıma geldiğinde çok sevinmiştim. keza temiz kalpli biri olarak* ben iyi bir futbolcu olsam ve en yakın arkadaşımın oynadığı takıma gitsem, hele de bu takım türkiyenin en büyüğü olsa hem coşar hem de coştururum.

    selçuk ile muhteşem uyum yakalayıp takımı şahlandıracaklarını düşünmüştüm. ha keza öyle de oldu takımın şampiyonluklarında büyük rol oynadılar ama "tek" ve "en" değildiler.

    muslera vardı, melo vardı, ujfalusi vardı, engin vardı... ujfalusi gitmek zorunda kaldı, engin takımı yüz üstü bıraktı -bu kimine göre ihanet kimine göre akılsızlıktı- selçuk ve burak ise muhteşem bir form düşüşüyle takımı yalnız bıraktılar. gol atamayan takım ujfalusi'nin yokluğunda ve melo'nun selçuk'u idare etmesiyle büyük zorluklarla şampiyonluğa ulaştı. ve bugün ...

    geldiğinde taraftarı sevince boğan şampiyonlukta büyük payı olan bir zamanların "şampiyonlar ligi gol makinası" gerekirse kovulsun ama takımdan gitsin denecek kıvama geldi. hem de kankasıyla birlikte.

    ünlü bir türk filminde güzel bir replik vardır. onu kullanarak bitirmek isterim : http://www.youtube.com/watch?v=XD2jwQ6SOKk
App Store'dan indirin Google Play'den alın