• 239
    sene 1998 veya 1999'du. annem karne günü bana forma alacağına dair söz vermişti. neyse gün geldi, karneler alındı. eve geldim karnemin hepsi 5 ya, formayı hak ettim. her gün annemin başının etini yiyorum bana forma al hadi diye. kadıncağız da tamam oğlum alacağım diyor sürekli ama ben hiç dinlemiyorum. şimdi anlıyorum neden ertelediğini, maddi imkanlar işte.

    mahalle pazarına gittik, önünde marshall yazan 11 numaralı bir forma ve şortu takım olarak aldım. nasıl mutluyum havalara uçuyorum. eve geldim giydim, her gün giyiyorum fırsat buldukça. hatırladığım kadarıyla forma genel hatlarıyla sarı renkten oluşuyordu kolları kırmızıydı. internette bulamadım fotoğrafını. belki de öyle bir forma resmi olarak hiç üretilmemiştir bile, ama fark eder mi? o forma; ileride gs store'dan almış olduğum bütün formalardan daha değerli benim için.

    formaya ne oldu derseniz, yaşım büyüdükçe forma bana haliyle küçük gelmeye başladı ve benden 3 yaş küçük kuzenime hediye ettik. çocukluk işte ne deseler yapıyorsun. içimden bir parça gitmişti sanki verirken. anneme hatırlattığımda şimdi o da söylüyor cahillik işte oğlum şimdi olsa hayatta vermem eşyalarınızı kimseye diye.

    galatasaraylı olsun diye ilk formamı hediye ettiğim kuzenim ne alemde biliyor musunuz? şu an ailede kimsenin yüzüne bakmıyor, herkesten kendini soyutladı kimseyle arası iyi değil. he bir de fenerbahçeli oldu.

    ilk formamın akıbetini ben de bilmiyorum. keşke geri gelse...
  • 224
    hatırladığım ik formam 93-94 senesinin show tv göğüs reklamlı, düz sarı formasıydı. forma, şort, çorap olarak set halinde satılırdı. o zamanlar orijinal forma diye bir kavramdan haberimiz olmadığı için başka şeylere takılırdık. mesela galatasaray amblemi yapıştırma mı yoksa dikiş mi? önemli bir husustu. kaliteyi belirleyen etkendi. yapıştırma amblem birkaç kez çamaşır makinesinde yıkanınca parçalanırdı, solardı. o yüzden dikişli amblemin olduğu formayı aldırmıştım. bir de o dönem 10 numara ile suat kaya oynardı. küçük bir çocuğun hayalindeki futbolcu olmadığı için 10 numara ne ya dediğimi hatırlıyorum. solak olduğum için kendimi kubilay ile özdeşleştirirdim. nedense 9 ve 11 numaralar o yıllarda daha karizmatik gelirdi.

    onun öncesinde metin oktay dönemi galatasaray amblemi olan bir forma var. arsenal'in klasik formasına benzer bir tasarım. arsenal formasındaki beyaz alanın sarı olduğunu düşünün. ama 3 yaşlarında o forma ile resmimden başka bir şey hatırlamıyorum. yalnız tasarıma bakınca bunu günümüze modern çizgilerle uyarlasalar fena olmaz be.
  • 172
    100. yıl formasıdır.

    fanatik fenerli bir babanın oğlu olmak zor zanaat :( allah rahmet eylesin rahmetli biz 2005 türkiye kupası finalinde 5-1 fenere geçirince baskılarıma dayanamayıp ali sami yen stadı yanındaki store'dan kendi kredi kartı ile bu fomayı almama razı gelmişti. hatta yanında aslanın elinde tuttuğu kanaryaya ''oku bakiim kuu-pa'' dediği bir t-shirt'ü almama da ses etmemişti.

    ondan sonra uzun zaman kendi paramın olmasını beklememden ötürü bu formayı biraz eskittim tabi bu aralar giymiyorum dolayısı ile ama hem 100. yıl forması olması hem de babamın alması sebebi ile hepsinden ayrı hepsinden güzeldir benim için.

    t-shirt üzerindeki resim şöyleydi

    http://gss.gs/R6j.jpg
  • 145
    http://resim.technora.net/...eklamlari_151824.jpg

    http://resim.technora.net/...1998-199911db1db.jpg

    abimin yoğun ısrarları üzerine alınan, benim de yaşımın* verdiği "abime alınıyor bana neden alınmıyor" mantığıyla üstüme ilk defa parçalıyı geçirdiğim 98-99 senesi formasıdır.

    not: buradan teşekkürü abime borç bilirim.

    edit: resim.
  • 128
    milli forma olarak 2002 dünya kupasına katılma yolunda giydiğimiz forma. şuydu;

    http://g.mynet.com/...im-formalari--32.jpg

    hala bizde durur ve yer yer pamuklanmıştır. kafam da tabi ki sığmamaktadır. ilk aldığımız gece yani 2 eylül 2000 türkiye moldova maçı günü ilk ve son defa gitmemin nasip olduğu ali sami yen'e girerken üzerime geçirdiğimde etek gibi durmuştu. hey gidi yıllar. :)

    galatasaray forması olarak da 2007-08 sezonu formasıdır. şu;

    http://mcdn01.gittigidiyor.net/...114106843_tn24_0.jpg

    hala halı sahaya falan giderken giyerim.
  • 245
    sarı galatasaray forması almıştım çakma olanı tabi. o zamanlar nerdeee orijinal forma bulmak. bir kırtasiyeden almıştım, 8 numara almıştım en başta farketmeden, sonra gidip 10 numarayla değiştirmiştim, hagi'nin yüzü suyu hürmetine. o günden beridir geleneğimdir her formama ''10 hagi'' yazdırırım. messi bile gelse takıma değişmez bu ritüel. kusura bakma messi kardeşim senin adını da gri formada falan yazdırırım artık ):

    yabancı forma olarak da şunu almıştım. tek kelimeyle efsanedir:

    https://hizliresim.com/6hKL6l
  • 213
    bunun için "hagi forması 10 numara olm!" veya "prekazi 8 işte sonra tugay ile suat giydi!"* demeyi çok isterdim ama değil dostlar... "autoglass" reklamlı mavi bir chelsea formasıydı bu. 25 numara ve gianfranco zola.

    şimdi forma olayı biz 90 çocukları için epey çetrefilli bir durumdu. öyle netten sipariş ver gelsin durumu yoktu. store'lar falan hak getire. pazardan aldığımız, önde sırıtan aslan ve arkasındaki 10 veya 9 numara ile yetindik uzun bir süre. üstelik bunlar penye bile değildi amk. hani penye olsa analarımız bir nebze onay vereceklerdi belki ama düpedüz 'naylon'du bu formalar.

    sene, 2001. bizler artık bu naylon formalarla yetinemez hale gelmiştik. teknoloji günbegün gelişiyordu ve artık penye veya likralı forma bile az geliyordu!*(u: likralı bu esniyor! güzel! hatırladınız değil mi? :() 2001 senesi yine bir tayin senesiydi bizim için. ana-baba memur malum. tayin kaçınılmaz, tayin olunur, tayin olunmazsa tayin niye var? ankara'dan ege'nin kendince büyük, siyasi haritaya bakıca küçük bir ilçesi olan turgutlu'ya tayin olduk. ben tayin olayından önce ankara'daki okulumda, okul takımına seçilebilecek, potansiyelli bir velet olarak anılıyordum üstelik. sadece beşinci sınıfa geçmemiştim yani. yoksa alacaklardı. hani o dönemler, 1'e 3 maç yapıp sınıf arkadaşlarımın hepsini çalımlamak suretiyle rezil etme, yanıma, 'ayak içi pas' atmayı bilen birini alıp 6 kişiye tek kale maçta üstünlük sağlama gibi meziyetlerim vardı. o dönemleri okul üniforması ile geçiştirebiliyorduk. yani ekstra bir formaya ihtiyacımız yoktu.

    turgutlu'ya tayin olduğumuzda bir sınıf daha atlayıp beşinci sınıf olmuştum. üstelik yarı dönemde nakil olduğum için sınıflararası turnuvalara da yakın bir döneme denk gelmiştim. ancak, sınıfta iyi oynayan, hele ki ankara'dan yeni gelmiş bir 'bebe''ye yer olmadığını, sınıf takımının birinci sınıftan beri belli olduğunu ve takım kaptanı'nın ayça'yı* sevdiğini sınıftaki ilk birkaç günümde gelip gidip bildirmişlerdi bana. halbuki ayça'dan bananesiydi. ben adamlara ankara'nın izmir'den daha büyük bir şehir olduğunu anlatmaya çalışırken üstelik :( neyse, beden derslerinde genellikle matematik işleme sevdasında olan sınıf öğretmenimiz birgün bizi koskoca iki ders saati serbest bırakmıştı. onlara ankara'nın futbol kalitesini, cafer aydın, thomas zdebel skillerimi göstermeliydim. sınıf takımı belliydi tabi. beni yedek takım diye nitelendirilen, sınıfın çalışkan grubuyla bir takımda oynamaya zorladılar. tamam dedim. sonra kendi takımımı nankatsu takımına karşı toplantıya aldım. faidesi yoktu ama. takım arkadaşlarım, ingilizce olarak ayları sayarken eylül ve ekim'i karıştırdığından veya "ilimiz manisa" dergisinde bir ilçe eksik saydığından ve sözlü notunun düşeceğinden dert yanıyordu... durum vahimdi. o anda bir komutan gibi karar vermeliydim. hepsi topu, at fink'e felsefesiyle bana verecekti...

    okul üniformalarını çıkarıp beden dersi kıyafetlerimizi giyiyorduk ki, ne göreyim? hepsinde forma vardı amk. vieri 21, batistuta 9, shearer 9. ulan ben shearer 9 newcastle formasını ankara'da bulamam, sen turgutlu'da nasıl buldun a pzevnk! diyesim geldi ama demedim. diyemedim. sonuçta as takımı yenmek için shearer'a ihtiyacım vardı :( ben de halamın şişman oğlunun okul takımına seçildiği için üste para verip, ankara'dan ayrılırken ihtiyacı kalmadığı için bana verdiği "3" numaralı arı koleji formamı üstüme geçirdim. sarı-siyah renklere sahip bu forma bana kendimi, istanbulspor'a transfer olan sergen gibi hissettirse de sergen 10 giyerdi amk. olsa olsa sead halilagiç gibi hissedeyim bari derken, çalışkanspor'un "aa ne forması bu?", "sen futbolcu musun?" gibi soruları üzerine, "evet, bu benim okul takımı formam. ankara'dan getirdim. :)" gibi bir cevapla ortada ne vieri bıraktım ne de batistuta. shearer'e dokunmadım çünkü o bana lazımdı yine.

    sınıfın kaymak tabakası, buiseness class'ına karşı yaptığımız o beden saatindeki maçı elbette ki 9-5 kaybettik ama ilk defa karşı takımdan mukavemet gören takım kaptanı, ayça'nın sevgilisi arkadaş hemen bana as takıma girme ama stoper arkadaşı da kırmadan yedeğe atma teklifinde bulundu. stoper olarak oynayan arkadaş da allah affetsin kürşat duymuş ve erdinç yavuz karışımı bir şeydi zaten. topları kaval kemiği ile karşılama skill'i vardı sadece :( hayır ben, benim gibi all-around bir oyuncuyu rica minnet as takıma stoper olarak kabul etmelerine takılmıyorum, kürşat duymuş olan arkadaş takımdan çıkmasına takılıyordu... hatta, olayı ayça harici sınıfın güzellik skalasında sıralanan diğer kızlara da yeni gelen ben başkentlinin yazılacağına kadar getiriyor ve çirkinleşiyordu. lan bir de teka reklamlı roberto carlos forması giyiyordu utanmadan...

    neyse, çakma carlos da ikna edilince ben sınıf takımındaki lothar matthaus rolünü bile kabul etmiştim. fakat matthaus rolü arı koleji formasıyla idame ettirilemezdi. önümde oynayan adamlar beckham senin, zidane benim devam edecek ben sarı-siyah 3 numarayla mı oynayacağım? gel zaman, git zaman sınıflararası turnuva geldi, aylardan mayıs oldu. ben artık sınıf takımına seçilmişim. babama, bana forma al diyebilecek konuma erişmişim. istediğim sadece 2 forma var. telsim reklamlı, "hagi 10" veya "jardel 9". adam ilk defa benim iyi top oynadığıma kani olmuş olacak ki o gün okuldaki maç saatine kadar lisanslı galatasaray forması aramış amk. artık maça yakın, son derse doğru bulamamış olacak ki, okul kapısında gelip "bulamadım galatasaray forması oğlum ama buradan güzel bir forma aldım sana!" dedi. içim burkuldu biraz ama dedim herhalde ronaldo veya mendieta** aldı. neyse dersler bitti, herkes powerade içiyor, dedim ne s.ke yarıyor bu? "güç veriyor!" dediler. ben de içtim. halbuki arada veya sonda içmek lazımmış onu. neyse... babam geldi elinde bir forma. mavi, evet tanıdım chelsea forması? çevirdi "25 zola"? ne alaka? zola kim? yani biliyoruz da* niye amk? ben japon animelerindeki gibi gözleri büyütüp yaşları da dibine yerleştirince, peder dedi ki, "olm zola çok büyük topçu lan! herkes onu, bunu giyiyor. carlos, marlos bilmem ne. bu forma zor bulunur..." hakikaten uğraşının amk! nerden buldun sen 25 numaralı zola formasını baba? demeye kalmadan sırtıma geçirdim mi ben zola formasını?

    o gün hat-trick yaptım. onla kalmadı iki sınıf daha yenip ilkokullar okul şampiyonu da olduk. sonra okul takımına sınıftan 3 kişi seçildik, as takımda oynayan yine ben oldum... sonra yine tayin olduk. lise zamanı yine okul takımlarına girdim. yeni "ayça"'lar geldi. :(

    gianfranco zola

    25 numara.

    kimse bu adamı ben kadar sahiplenmemiştir amk!

    son olarak,

    tüm "ayça"'lara gelsin...

    https://www.youtube.com/watch?v=gzlHucbD76U

    :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın