• 4729
    turk telekom arena bir doğal afet durumunda; afet toplanma ve sağlık merkezi olarak gözüküyor.

    afet toplanma yerleri genel olarak açık alanlardır. örneğin iu avcılar kampusundeki büyük saha gibi. yani gumuspala``, üniversite mah. civarında oturuyorsanız orada toplanacaksınız. bu acıdan arena ıçın bir sorun yok.
    sağlık merkezi olarak kullanılacaksa ustunun kapalı olması lazım.
    fakat bir jeoloji muh. adayı olarak bildiğim kadarıyla binanın renginin olayla hiç ilgisi yok. hayır çünkü beni bldiğim
    bakırkoy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ve çevresi de toplanma ve sağlık merkezi en son gittiğimde binalar renkliydi.

    not: belki gereksiz bilgi ama belki insanlara yardımcı olur. yedikulede afet toplanma alanı marmaray ve mezarlığı karsına alan insanların eskiden pratik yaptıkları alan. yenikapı meydanı ve yanlış bilmiyorsam feshane de afet toplanma alanı.
  • 4733
    çok bilgili olduğum bir konu değil ancak yıllardır kimsenin bahsetmediği bir konu sponsorluk anlaşması imzalanırken basın toplantısında tesadüfen sorulan bir soruya bir boya firmasının yöneticisinin cevap vermesiyle ortaya çıktı bu afet bölgesi ve boyanamama sorunsalı. bizim başkan da bunun üzerine boyanamama sebeplerinden ikincisi olarak bunu bir daha söyledi o toplantıda. ancak kendisinin bu basın toplantılarında sorulan sorular sayesinde yeni şeyler öğrendiğini, nef ile yapılan anlaşmanın basın toplantısında basket takımının spor salonunu da nef'in yapıp yapmayacağı ile ilgili bir soru üzerine gazetecilerden öğrenmesi ile daha önce görmüştük. yani başkan doğruladı orada stadın afet bölgesi olduğu için boyanamadığını, ancak koskoca galatasaray başkanı böyle demiş olmasına rağmen hiç kimse tatmin olmuş ya da inanılır bulmuş değil; bu işin bir yönü.

    diğer taraftan, stadın dışının dümdüz boyanması yerine allianz arena gibi led ışıklarla sarı kırmızı yapılması ya da daha estetik bir dış cephe kaplaması tercih edilmesinin arena'yı daha etkileyici bir stada dönüştüreceği görüşündeyim.
  • 4734
    afet toplanma alanlarının tümünün üstüne inşaat yapıldığı, deprem vergilerinin duble yollara harcandığı ülkede, afet merkezi bahanesiyle boyatılmasına izin verilmeyen stat. afet anında otoyol kenarında ki stada insanların gelme şansını falan konuşmaya gerek yok. açılışında olanların intikamı alınmakta. birisi öldüğünde sike sike boyanacak, eksikleri giderilecek stadımız.
  • 4737
    rakipleirmizden birinin stadı en çok bulundukları bağdat caddesinin bitişinde, benim fenerli arkadaşlarım evlerinden yürüyerek gidip geliyorlar.

    beşiktaş desen boğaz manzaralı beşiktaşa 3 dakika mesafede, dolmabahçe sarayına komşu gıcır stad sahibi oldu.

    biz ise dağ başındaki stad için artık devlet ile nasıl bir anlaşma imzaladıysak ne yolu yapıldı ne dışı adam edildi. allahtan kale direkleri filan var en azından.

    sülün osman varmış eskiden saftorik vatandaşa boğaz köprüsünü satan, bizim yöneticileri görse donlarını alırdı herhalde.
  • 4739
    catısı açılır kapanır yapılsada mesnet ve destek statik yapı yüzünden stadın sadece dik ışınları almasını sağlanacak, kışın gün ışığının dik gelmedigini düşünürsek toplam ışığın ancak % 10-15 civarını çimlere yansıtılabilinecek, bu yüzden stad yapılırken gerekli açıların bırakılmadıgından bilirkişi raporunu doğru buluyorum.
  • 4741
    17 eylül 2016 galatasaray çaykur rizespor maçında özellikle kuzey tribünü tarafındaki kale önündeki çimlerinde yer yer açılmalar bulunan stad. seneye hibrit çime geçecek olmamız o yüzden kesinlikle doğru bir karar.
    ayrıca koltuklar çok pisti , birileri sezon öncesi stadı çok önemsememiş galiba.

    onun dışında dolu halini özlemişiz, bu stad dolduğu zaman herkese kabus olur, bilet fiyatları bu seviyede kalsın ve yeter ki her maç böyle olsun. ben iddia ediyorum passolig olmasa dün full çekerdi.

    edit : bir de o yüzevler sağolsun eski ali sami yen'in etrafındaki köftecileri aratmıyor duman konusunda.. ulan öyle bir ülkeyiz ki nereye gitsek mangal kokusundan kurtulamıyoruz, ormanda, göl kenarında, sahilde, stadta...
  • 4742
    ilk gidişim fener maçıydı. kazım'ın gol attığı hani. ara ara gidişlerimi sürdürdüm istanbul'da yaşamadığımdan dolayı. bugün bir twitter hesabında şu eleştiriyi gördüm. diğer kulüpler statlarını rica minnet sponsorlarına döşetirken biz permolit'e 3 duvarı boyatamıyoruz. doğru. göğüs reklamı, kol reklamı hep inşaatla ilgili firmalar, ama stadın kabası duruyor hala. ne bileyim, yönetime duyurabiliriz belki sesimizi.
  • 4745
    2 ekim 2016 galatasaray antalyaspor maçı ile birlikte galatasaray'ımıza 100'üncü kez ev sahipliği yapacak olan mabedimiz.
    stadımızı çok sevmekle birlikte bir hususu dile getirmek, hatta mümkünse başlık haline getirerek * tartışmaya açmak istiyorum.

    ali sami yen spor kompleksi, yani diğer adıyla türk telekom arena, an itibarıyla türkiye'de yer alan statlar arasında "ses akustiği" en iyi olan - daha doğrusu ses mimarisi en düzgün oturtulmuş statlardan birisi...

    bunu diğer statlara giden arkadaşlar kolayca farkedebilmişlerdir. yeni yapılan vodafone arenada da, eski mimari şükrü saraçoğlu stadında da stat içi audiance yapısının stat dışına çıkmasına müsaade eden açıklıklar mevcut. ancak bizim stadımızın kapı girişleri ve çatı altı haricinde tamamı dışarı kapalı. bu sebeple de ses akustiği ile ilgili cephelerin tamamı sesin sahaya, stada, zemine, tribünlere vurmasına ve içeride kalmasına yol açıyor.

    stat ses akustiği bilinçli olarak mı bu şekilde tasarlandı bilmiyorum, ancak bildiğim gerçek, bu stada maç izlemeye gittiğimde kimse sesini çıkarmasa bile bir uğultu sesinin olduğu yönünde. bu müthiş bir avantaj... öyle ki; 3000-4000 kişinin izlediği, takımın yerlerde süründüğü dönemlerde o az sayıda kişinin sayısının 10.000 - 15.000 kişiymiş gibi çıktığına bizzat şahitlik ettim.

    birbirimizi kandırmayalım - maç izlemeye giden aramızda 10 kişi varsa bunun 4'ü 5'i bağırmaz, tezahürat etmez, belki maç başlamadan önce 5-10 dakika. sonra "yürü be, at lan, vursana amk" gibi münferit bağrışmalardır.

    ancak taraftar olayının temeli tezahürat kelimesinde yatar.

    işte bu hususta bir problem var:

    - biz ali sami yen spor kompleksi türk telekom arena stadını tezahürat için yeterince verimli kullanamıyoruz.

    evet...

    bu bir gerçek...
    sebebi taraftar olmaması ya da taraftarın bağırmaması da değil. eko problemi... yankı... türk telekom arena'da müthiş ses akustiğine rağmen inanılmaz bir yankı problemi var. işte bu sebeple taraftar topluluğu bir tezahüratı başlatırken ve söylemekteyken diğer tribün eşlik etmeye kalktığında 2-3 saniye geriden geliyor.

    bu nasıl çözülür bilemiyorum - aramızda ses mühendisi olan birisi var mı ya da bu konularda mühendislik çalışma yapabilecek şirketlerde tanıdığı olan var mı sormak lazım belki de...

    ancak sesi yalıtabilecek, daha doğrusu stat içinde yansımasını engelleyebilecek bir teknoloji illa ki vardır, şu ses stüdyolarındaki gibi.
    evet mimari çok büyük, ancak büyük tezahürat baskısı oluşturabilmek için stadımızda bir modifikasyon yapılması şart gibi...

    başlık şu olmaz mı ki acaba?

    (bkz: ali sami yen spor kompleksi'ndeki yankı problemi)
  • 4746
    atmosfer açısından türkiye'deki en iyisi olduğunu düşündüğüm mabedimiz.

    aysal başkan olduğu dönemde kapasitenin 52.000 kişilik olmasından üzüntü duyduğunu söylemişti zira özellikle önemli maçlarda stadın 70-80.000 kişiyi ağırlayabileceğini düşünüyordu. (aynı düşüncedeyim)

    bu işlerden zerre anlamadığım için soruyorum; bir gün stadın kapasitesi arttırılabilir mi? yani bir kat daha çıkılabilir mi?
  • 4748
    ilk kez 8 ağustos 2012 galatasaray fiorentina maçı'nda gittiğim stad. hatta yanımda o zamanki kız arkadaşım şu anki eşim vardı. oldukça heyecanlıydım. alt tarafı bir hazırlık maçıydı ama ilkler her zaman çok özeldir. daha önce de ucundan kenarından anlattığım gibi (bkz: #2031083) galatasaray'a hasret büyümüş olmanın verdiği duygularla gitmiştim maça. hatta 103 nolu alanın aşağıya doğru orta kısımlarındaydık. eşimin çektiği fotoğrafım hala telefonumda durur. zaman çabuk geçiyor. o zamanlar 4 sene boyunca kombine alıp, askere gidecek olmama rağmen yarım sezon için dahi olsa kombinemi yenileyeceğimi düşünmezdim. sanırım insan bir kere tribünün havasını soluyunca bırakamıyor. şimdi evim ali sami yen stadyumu'nun dibindeyken iş yerim de ali sami yen arena'ya yürüme mesafesinde. 26 yıllık hasreti gidermem için bütün şartlar müsait sanırım.
  • 4750
    her anlamda olmamış rezalet bir stadyum. adı da "türk telekom arena". biz kendimizi kandırıyoruz hala ali sami yen arena falan diye. gerçek ali sami yen'i yıkıp 60 yıl sonra hemen hemen aynı rezillikte bir stad yapmak bizim gibi 3. dünya ülkelerinde olağan bir durum tabii ki ama yine de şu detayları belirtmekte fayda var:

    * stadın yapılışını üstlenen galatasaraylı iş adamı eren talu'nun işi "becerememesi" sebebiyle , projeyi devralan toki 'nin yaptığı stadın üzerimize yüklediği "stadınızı devlet yaptı" yaftası bir yana, açılışında erdoğan bayraktar'ın laflarına maruz kalıp tepkimizi koyunca hükumetin bize husumet duymasını işlerimizi aksatmasını, "o stad galatasaray'ın değil gençlik ve spor bakanlığınındır" gibi ayar vermeleri , adnan polat'ın taraftarı suçlamasını hala unutmadık. tüm bunlar yüzünden çevre düzenlemesi , yollar, metro vs. işlerinin uzatılmasıyla cezalandırıldık.

    * stadın üstü kapatılamadı. bunu da beceremedik, üstüne üstlük dışını da boyayamadık , veya dış cephe kaplamasını yapamıyoruz hala bitmemiş bir inşaat görüntüsüne sahip. gençlik ve spor bakanlığının tamam lafımız yok üzerine belirten yazı bile koydular, ama bir de afet toplanma merkezi ayağı çıktı bu yüzden dışını bile değiştiremiyormuşuz! oldu olacak gidip maçlarımızı vodafone arena'da oynasaydık madem niye stad yapıyoruz ki?
    zaten otoban kenarında olması sebebiyle sosyal ve sıcak bir ortam oluşturulamıyor çevresinde, malum yaşam alanlarından falan uzak bir de çok kısa bir zaman içerisinde çevresinde dev rezidanslar yükselmeye başladı. yani güya orman kenarına yaptığımız stad , yine bir mecidiyeköy hengamesine dönüşmek üzere. yakında artık dibine kadar gidinceye kadar görülmeyecek ve plazaların arasında sıkışıp kaybolacak bu galatasaray ismiyle ve logosuyla zerre alakası olmayan taş yapı.

    * bir stadın en önemli özelliği otoparktır. avrupa'da amerika'daki stadyumlara bakarsanız etraflarında dev gibi otoparklar görürsünüz, maç günleri araba fuarına döner orası. biz ise mağaradan bozma bir metro otoparkına "eğer boşsa" maruz kalıyoruz, çıkışta arabanı bulup çıkmak için dehlizlerde gezinip saatlerce tek şeritli çıkışa ulaşmaya çalışıyoruz ya da sezon başında alınan kartlarla otoparka her girişte 30 lira bayılıp stadın labirent gibi otoparkını kullanıyoruz. duydugum kadarıyla bu otoparkı kullanan sayısı çok az , bilet alıp maça gidiyorsun ve üstüne bir de senden bilet parasının yarısı kadar otopark ücreti isteniyor. yine çağ dışı bir uygulama. bu arada metro otoparkında bazen yer olmuyor ve bu sefer de yol kenarındaki değnekçilere bırakmak zorundasın arabanı , allaha emanet yani, hatta çekilebilir bile.

    * metro desen ayrı bir rezalet. çoluğunla, çocugunla, karınla gideyim desen yapışık balık konservesi gibi gidip döneceksin, ben koca adamım kendimi kaybediyorum, çocuğum olsa elimden kopsa kaybolur çocuk. millet maçın son kısmını izlemiyor o rezaleti yaşamamak için! üstelik bu rezil metro , passolig denen saçmalıkla birleşip combo yaptı ve bir yıl boyunca kapalı kaldı! ve hala deniliyor ki taraftar maça gelsin! yahu gecenin bir yarısı otobanların üzerinden yürüyerek engellerden atlayarak stada girmeye çalıştık maça gitmek için. insanları 2 tane kıytırık belediye otobüsüyle stada taşımaya çalıştılar daracık seyrantepe yollarından...passolig al, otopark kartı al, metro yok yürü, böyle maça mı gidilir?

    * stadın çevresi karanlık ve izbe. kimin nereye gittiği belli değil, stada değil sanki toplama kampına giriyorsun, turnikeler vs berbat. stad girişinde eski ali sami yen'den farksız ağır bir duman ve kebap kokusuyla seni "yüzevler" karşılıyor. sonra işte maç günleri kalabalık bir gs store o kadar. stad içinde, çevresinde vakit geçirebileceğin, eğlenebileceğin, maçın havasına girebileceğin hiç bir şey yok! stadın içinde de yok hatta. insanlar telefonlarına bakıp vakit geçmesini bekliyorlar. stadın skorbordları ve ses sistemi dandik olduğu için bir şey göstermek, eski maçlardan bir potburi sunmak falan da anlamsız, ki zaten yapılmıyor.

    * ayrıca sezonun ilk seyircili maçına seni leş gibi koltuklarla ve kötü bir zeminle karşılaması da cabası. stad içindeki büfelerin kalitesizliğine hiç girmiyorum bile.

    bu şartlar altında hala 30bin kişi o stada geliyorsa bu inanılmaz bir rakam emin olun. galatasaray sevgisi için her şeye katlanılıyor. neyse ben düşüneyim pazar günü maça arabayı uzağa koyup metroyla mı arabaya gitsem? yoksa otoparka koyup çıkışta 1.5 saat beklesem mi diye....

    edit : içindeki sinerjiye, sarı kırmızı renklere, akustiğine ve yarattığımız baskıya hiç diyeceğim yok. ben olayın insani yönüne çok takığım ve galatasaray taraftarının bu çağ dışı durumu haketmediğini düşünüyorum. avrupa'ya açılan pencere olarak böyle bir yapıyı ve düzensizliği kulübümüze yakıştıramıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın