resim
Metin Oktay
Mevki:Santrfor
Doğum:02.02.1936
Ölüm:13.09.1991 (55)
Uyruk:Türkiye
  • 191
    heykeli ilk olarak ölümünün birinci yıldönemi olan 14 eylül 1992 de o zaman kadıköy belediye başkanı olan dr.cengiz özyalçın tarafından yaptırılarak fenerbahçede ki kalamış parkına dikilmiş ve halen oradadır. açılışta galatasaray dan sadece doğan hasol ve adnan polat hazır bulunmuşlardır.

    florya daki heykel 18 ocak 2000 de açılışı yapılan heykeldir. izmire de bir heykelinin dikileceği söylenmişti ama dikildimi dikilmedimi bilemiyorum..
  • 241
    dün yücespor lokalinde birlikte top oynadıkları bir arkadaşına rastladım. bana, metin oktay'ın çok saf bir adam olduğunu, futbolcu arkadaşlarının bazılarının (o bana isim verdi ama doğal olarak buraya yazamıyorum) metin oktay'ı kandırarak, kazandığı paranın büyük bir kısmını elinden aldıklarını anlattı. çoğunlukla iki-üç kişi aralarında anlaşıp oyun masasında kumpas kurarlarmış. böyle güzel bir adamın, bu tür kahpeliklere maruz kalması çok üzücü. yazıklar olsun.
  • 244
    not: bu entry'i buraya yazmamın nedeni, son günlerde sözlüğümüzde fazlaca yer bulmaya başlayan, eski futbolcularımızın yazdıkları veya söyledikleri mucibince galatasaray düşmanı olarak algılanmalarına bir son verebilmeyi sağlamaya çalışmaktır.

    bakın bakalım eski bir kral(bkz: metin oktay), kendisini elinden tutup galatasaray'a kazandıran, galatasaray'ın en büyük ismini (bkz: gündüz kılıç) hedef alarak ne diyor;

    ---------

    gündüz kılıç hatalar serisine devam ediyor ve her gün yeni bir çıkmaza giriyor. o herşeyi etrafa toz pembe göstermesini bilen büyük bir politikacıdır. böylece görevini devam ettiriyor.

    ben galatasaray'a 12 yıl hizmet ettim. kulübüm bunun karşılığını bana fazlası ile ödedi. bu günkü çırpınışım futbol oynamak için değil, yuvamızın zarara uğramaması içindir. bu sebeple beni yanlış anlıyorlar.

    ben fiziken top oynamaya hazır bir vaziyetteyim. fakat moralman çöktüm. beni moral bakımından kuvvetlendirmek antrenörün görevi iken kasıtlı hareketler ile beni durmadan yıktı. kılıç beni de harcadı.

    ben belki de haksızım. bunu böyle kabul ediyorum. fakat düşünüyorum. suat, candemir, coşkun, turgay, tarık, ayhan, kadri, bu futbolcu arkadaşlarım'da mı haksızdılar.

    gündüz kılıç iki yüzlü bir aktör. iki yüzlü bir insan gibidir. hangi yüz ve ruhunu ne zaman, kime göstereceğini sadece menfaatleri bilir. galatasaray'a benim gibi yüzlerce metin gelip gitti. daha yüzlercesi de gelip gidecek. benim içimdeki galatasaraylılık sevgisi ve aşkı hiç bir zaman ölmeyecektir. gündüz kılıç menfaatlerine bağlı olduğu için, galatasaray'ın değil de, kendisinin sayılmasını ve sevilmesini ister. bu görüşün dışına çıkanları galatasaray'a faydası ne olursa olsun harcar.

    bu sebeple galatasaray daki gelenekleri bozarak, futbolcuları kırmış, takımdaki ahengi bozmuştur. bir sporcu önce kulübüne ve idarecilerine sevgi ve saygı duymalıdır. gündüz kılıç bu düşüncelerinden vaz geçmez ise, kulübümüz için daha acı günler gelecektir. ben galatasaray'ı sevdiğim için konuşuyorum. eğer menfaatlerime bağlı bir insan olsaydım, gündüz kılıç'ın arzu ettiği gibi davranır ve kendime daha büyük menfaatler sağlardım. idarecilerimizden yıkılmakta olan ananelerimizi kurtarmalarını istiyorum. her zaman galatasaray'ın emrindeyim.

    metin oktay

    ----------

    yani neymiş; biraz sakin olmak lazımmış. nihayetinde futbolcular da insan. kral da olsalar sonuçta insan hepsi.
  • 329
    cemal süreya'dan metin oktay ve diğerleri hakkında;

    ------!------

    ensesiyle bile top alır. baldırıyla, oyluğuyla, hatta bademciğiyle.

    avcı raif ve arslan başer kafaoğlu ile de konuştuk. raif ertem’e göre ülkemizde gelmiş geçmiş en büyük futbolcu ergun (talihsiz). kafaoğlu ise çengel hüseyin (ekonomik) üzerinde duruyor? elbet, bunlar marjinal değerlendirmeler. ayrıca futboldan çok futbolseverlerin kaprislerini ortaya koymakta.

    yine de şöyle düşündüm: metin oktay marjinal planda nerede duruyor? öyle bir uçta ona nasıl bakabiliriz? hemen bir sözcük geliyor aklıma: adsızlık! metin oktay adsızlığın büyük şiirini yaratarak en büyük ad oldu. hiçbir büyük futbolcu bu kadar ekip adamı olamaz. yaratıcı, büyük, kulübünün tarihinde çıkardığı çıkardığı bir beden zekâsını her an ayağının önünde bulan adam. reha’nın kopuşlarını. bülent’in uzak şut güvencesini. gündüz’ün yönetsel serinkanlılığını da bulabilirsiniz onda. ama, daha önemlisi, bir isfendiyar’ın, bir coşkun’un ikincil katkılarını da dışlamadı. böylece galatasaray futbolcusunun portresi ortaya çıkıyor: ekip oyunu, ikincilin zaferi…

    metin oktay en büyük oyuncu olarak ikincildir de.

    sanırım başarısının anahtarı burda. galatasaray gerçekliğinin başlaması onun dönemine rastlıyor.

    gladyatör.

    lefter ise, yalnızlığın büyük serüveninden dönen ulysseus. evde kimseyi bulamadı. attığı golleri bir de istanbul surlarının burçları arasından geçirirdi.

    metin oktay jimnastikçi. lefter sanatçı.

    metin’de destan, lefter’de roman.

    can’da? can ki altın arayıcısıdır da. onda amerika duygusu, çılgın raket, kibir, en yüksek beğeniye ulaşmış, entelektüel dans… istediği zaman oynar; oynamıyorsa tenezzül etmediği için oynamıyordur.

    cemil ise fenerbahçe’de bir metin tasarımıdır. cemil de büyük bir futbolcu. ama tasarım tutmadı. cemil’i hazırlayan öğeler de. bir ziya, bir alpaslan yeni maya olarak var oldular. cemil’de de, ziya’da da, alpaslan’da da fener’in geleneksel kişiselliği hiçbir zaman yitmedi. mehmet ali’den, küçük fikret’ten, selahattin’den lefter’e, ondan can’a geçen büyük bir virtüözlük var ki, şu anda bize şu cümleyi söyletecek: brezilya dünyanın fenerbahçesi’dir… ancak bununla anlatabilirim. fenerbahçe’de her zaman kişisellik önde oldu. galatasaray ise ekip çalışması gerçeğiyle futbolu adamakıllı centilmen bir boks maçı olarak benimsedi: boks dansı… seyirci buna yalnızca dans bölümüyle katılır.

    galatasaray’da futbol gerçeği. fenerbahçe’de ise türkiye gerçeği ağır basar.

    beşiktaş ise özlemler ve öncelemeler takımıdır. şükrü’yü (enişte) düşünüyorum. lefter kadar zariftir. öyle ki filin en zarif yaratıklardan biri olduğunu kanıtladı. ondaki hız kimsede görülmedi. kornerlerden attığı dolaysız gollerde özür dileme, şaka, biraz da baba hakkı’dan kalma bir son an küfrü vardır. bilinenin tersine, hemen her zaman en temiz futbolu beşiktaş oynamıştır. beşiktaş’ta yıldız futbolcuyla ikinci adam birbirine karışmıştır. beşiktaşlı sporcu başka takıma geçse de beşiktaşlılığını yitirmez.

    metin oktay’ın bir özelliği de hiç şımarmamış olması. o rolü yanında oynayan başka futbolculara bıraktı.

    kadri galatasaray’daki bir fenerli olarak yaşadı.

    yeni bir lefter görünümünde işe giren ilyas, galatasaray’da büyüyemedi, yararlı öğe olarak kaldı.

    metin’de bütün bu büyük futbolcuların yanında kendisini daha büyük gösteren bir şey var. nedir bu acaba? teknik mi, beden gücü mü, sezgi mi? bütün bunlar birleşmiş onda. ama aynı özellikleri başka futbolcularda kolayca seçiyoruz. sanırım asıl niteliği topla buluşması. icatçıdır bu konuda. sevecendir. şemsiyesini ne mi yaptı? fenerbahçe’ye attığı çok ünlü bir gol vardır. “uçan manda” olarak anılan özcan’ın beklediği kalenin ağlarını yırttı. ayıp olmasın diye ve rakip takıma bir cemile olarak şemsiyesiyle örttü orayı. şemsiye’nin bugün hâlâ orda olduğu söylenir.

    ------!------

    (bkz: cemal süreya/#439284)
  • 440
    1967 yılında (olmalı) büyük bir trafik kazası geçirmiş ve wolkswagen kaplumbağa bir arabanın ön camından fırlamıştı. komik di mi! yıl 1967. metin oktay'ın kral olduğu yıllar ve altında o eski wolkswagen kaplumbağa arabalardan birisi. öyle bir adamdı rahmetli, sıradan insanlar bile ikinci el şavrole peşinde koşarken, koskoca metin oktay'da wolksvagen kaplumbağa.

    35 (izmir) plakalı bir tofaş araba vardı altında. (şerrari idi galiba). evet, koskoca metin oktay ve altında tofaş. kendisini son görenler; tarık öcal, pepe ve arda uskan'dır.turgay şeren, ali uras, alp yalman'ın olduğu bir yemekten gece geç saatte ayrılmış ve ziya restaurant'ın aşağıda ki dükkanına (ortaköy) son bir yolluk almak için uğramış.

    (ziya restaurant'ı bugünkü ziya ile karıştırmayın. eski ziya'yı bu satırları okuyan gençlerin babaları amcaları filan bilir. yukarıdaki, nişantaşı'nda idi, aşağıda ki ortaköy'de)

    izmir plakalı tofaş'ı ile sabaha karşı saat 4.00'da ortaköy'den ayrılmış.

    bu allahın cezası arabaları yüksek süratte durdurmak imkansızdır. hele viraja girince yandın. ben binmek zorunda kaldığım bir şahin'in bagajına 4 torba çimento koyup su sıkmıştım, viraja girince gebermeyeyim diye. bu sayede arabanın savrulmamasını ve durmasını sağlayabiliyordum. her şeye rağmen taksim de durmak için mecidiyeköy de frene basmaya başlaman gerekir. yüksek süratte dururken de bi sürü duman çıkardı tekerleklerinden. çok insanın tabutu olmuştur, rahmetliye de ecel oldu.

    haberi ilk duyduğumda inanmadım. nedeni!, o yıllarda metin ismi çok yaygındı ve "oktay" soyadı da yaygın soyadlarından birisi idi. daha önce başka "metin oktay"ların ölümünü duyup önce aldanmış sonra bizim kral olmadığını öğrenmiştik. bu sefer de öyle olabilir diye düşündüm. radyolar filan devamlı söylemeye başlayınca anladım bu sefer gerçekten bizim kral olduğunu.

    bu konuda ikinci yanılgım da, kazanın anadolu yakasında olduğunu sanmamdır. o günlerde boğaz köprüsü'nün anadolu yakası girişinde büyük bir yol genişletme ve yeni yol bağlantısı çalışması vardı ve bu nedenle sık sık oradaki bariyerlere çarpanları filan görüyor veya duyuyorduk. meğerse boğaz köprüsünün avrupa yakası girişinde olmuş. avrupa yakası girişinde de yol çalışması vardı ama nispeten küçük bir çalışma idi.

    metin oktay belgeselinde turgay şeren yol çalışmaları esnasında kamyon altına girdiğinden bahsediyor. bu yanlış. metin abi; avrupa yakasından boğaz köprüsüne girerken yol çalışmasını son virajda farkedip frene dokununca arabanın savrulup takla atması neticesinde hayatını kaybetti.

    ah be abi. ah be.

    edit: arabası doğan'mış.
App Store'dan indirin Google Play'den alın