• 413
    felaketin yıl dönümü.

    5 şubat 2023 galatasaray trabzonspor maçının ardından sabah trabzonlu bi arkadaşa nasıl takılsam onun hesabını yapıyordum. sonrası malum. deprem anında inanın yaşam üçgeni, ilk yardım çantası vs hiçbir şey gelmiyor aklınıza. olayı idrak etmem bile 20-30 saniyemi aldı. kalkıp hamle yapayım dedim kendimi yerde buldum. hayatında şiddetli deprem görmemiş biri olarak* soğuk duş etkisi yaşattı. görev amaçlı yeni geldiğiniz bir yerde bunu yaşamak ekstra talihsiz geliyor. neyse ki evi yıkılanlardan biri değilim.. ama uzunca bir süre iş yerinde yatıp kalktım. bu depreme benzer bir felaket umarım tekrarlanmaz diyemiyorum. çünkü deprem ülkesiyiz bu tarz depremlerin yaşanma ihtimali her zaman var. umarım bir gün doğru düzgün bina inşa edilen bi ülke oluruz.
  • 347
    şeffaflık maalesef hiçbir yerde yok. ölü sayısında da kimliği belirlenemeyen kişileri vefat sayısına dahil etmemek çok ilginç. en kötü kimi henüz bilinmeyen ancak kayıt altına alınmış olanları geçici bir kod ile tanımlarsın. belki yarın bir yakını bir seveni çıkar. hayat normale dönmeye başladığımdan bir sürü kayıp haberi ve başvurusu olacak. en azından kimliği belirsiz ne kadar vefat olduğunu bilmek ve onlar arasında yakınını arayabilir insanlar. bir diğer konu da maalesef bizim insanımız felaketin büyüklüğü konusunda da sonrası için tedbir almak konusunda da bazı sayıları öğrenmeli ki böyle bir hasarda yıkılan bir binada kurtulma kurtarilma oranının düşük olduğunu, meselenin binanın yıkılmasını olduğunu anlaması lazım. başka türlü kimse binasına el atmıyor...

    tekrar, tüm vefat edenlere allah'tan rahmet dilerim..
  • 416
    5 şubat 2023 tarihinde yaptığım her şeyi dün gibi hatırlıyorum. yediğim yemek, kızımla kar topu oynamak, izlediğim maç, içtiğim sigara her şey dün gibi aklımda. 6 şubat sabahından sonrasını hatırlamıyorum. yaşadığım şaşkınlık, çaresizlik, umutsuzluk, sene geçmesine rağmen korkumu aşamıyorum.

    umarım büyük dersler almıştır herkes. bu felaket bir daha yaşanacak, bu yörede olmaz başka yörede olur ama bu ülkede deprem felaket olmaktan çıkmalı. güvenilir konutlar, güvenli yerleşim alanları ile insanların canını korumak bu ülkede ki terör belası kadar devletin en büyük görevidir.

    depremde yakınlarını kaybeden sözlük yazarlarına baş sağlığı diliyorum. umarım bir daha böyle bir felaket yaşanmaz...
  • 418
    ne sur’un sesi duyuldu uzaklardan,
    ne de bir habercinin çığlığı.
    saklanıp gecenin karanlığına
    çöktü üstümüze bir karabasan gibi yalan dünya
    çıksan şimdi dışarı, çıkacak bir kapı bulurum sanma
    kapılar hep kilitli kalacak çünkü açılacak bir kapı yok artık
    çıkıp sana gelsem, ne sokak var ne de köşesi
    el salladığın balkon, selamlaştığın komşu
    yok, yok hiçbirisi
    bu yerle yeksan şehirde, yitirildi hatıra diye ne varsa,
    neye yarar şimdi yerinde duran bu biçare hafıza
  • 294
    https://youtu.be/9RZMV-MRIk4

    en az 20 senelik mevzu bu. 2005 gibi de cnbc-e vermişti. o yıllar tutmayan bir dizinin dvdsini gemiyle götürme esprisi yapıyorlar ki maraşta deniz yok. esprisi de burada. 20 sene sonra komplocu, büyük resmi gören tiplerin telaşa düşürme hareketlerine kanmayın lütfen. 35 senedir süren bir dizi bu. bir şekilde türkiye-türkler le ilgili şeyler olacaktı illaki. 2016 döneminde family guy'da da boğaz köprüsünde geçen bir sahne oldu. tutturdular "köprüde bomba patlatacaklar mesaj veriyorlar" diye. neymiş köprüde hafta sonu koşu yarışı varmış. ne oldu hiçbir şey. zaten ilgili sahnede transformers vardı. robot saldırmadığına göre olmadı yani. böyle şeylerle aklınızı bulandırmayın.
  • 161
    evet etkilenen alan çok geniş, etkilenen şehirlerin çevresindeki iller de etkilendiği için makinalar en yakın 5-6 saatlik yerlerden geliyor bu da ortalama sürenin üzerinde. taşınan makinalar filan daha ancak ulaşır oralara malum hava şartları ve yolların durumu. afaddaki makina sayısı neredeyse sadece hataya bile yetmiyor olabilir durum pek iç açıcı değil ve maalesef bu acı bir gerçek.

    saatlerdir beton dahi oynamayan yerler var hala, çoğu yerde iş makinası yok. bir sürü insan öyle duruyor molozlar üstünde çaresizce, yüzlerce insanın bu hava koşullarında ıslanıp, üşüyüp, soğuktan, açlıktan ve susuzluktan ölecek olma ihtimali de hiç az değil ve canımı en çok acıtan da bu çaresiz durum.

    çoğu yerde sağanak yağış altında göçüklerin başında hiç bir şey yapamadan bekliyor içeridekilerin yakınları. duble yollar, yüzyıl projelerinden havalimanları ve köprüler çökmüş ulaşım iyice zorlaşmış. depremden sonraki ilk gece ve çoğu enkaz kimsesiz gibi hissediyorum.

    bu felaketlerin en büyük sorumluları, deprem fonlarını boşaltanlar, kentsel değil rantsal dönüşüm yapanlar, insanların hayatından ve geleceğinden çalanlar, bu ölümlere doğal afetlerin fıtratı diyenler, şu afet kriz ortamında bile halkın can sağlığını önceliklendiremeyenler tarihi ellerine bulaşmış kanlarla yazıyorlar.
  • 226
    bugün duyduğum ve en çok içimi acıtan yardım talebi şu şekilde oldu:

    --- alıntı ---
    üzülerek yazıyorum. maraş’tan bir arkadaşımız, orada kefen bulamadıklarını, yardım paketlerine kefende eklenmesini talep etti.

    --- alıntı ---

    söylenecek tek söz kalmadı. ağlayacak gözyaşı kalmadı. yüreğimizde bütün duygular karmakarışık. elimizden sadece birşeyler toparlayıp göndermek geliyor. böyle çaresiz izliyoruz.
  • 401
    üzerinden tam 5 ay geçmiş olan deprem.

    koca bir coğrafyanın üzerindeki görüntü tamamen değişti, resmi istatistiklere göre 50 bin hayat söndü, hala daha kayıplarını arayanlar var...

    en kötüsü henüz bir de beklenen büyük istanbul depreminin olması...

    hayatını kaybeden herkese bir kez daha rahmet, geride yarım yamalak kalanlara sabırlar dilerim...
  • 422
    göz göre göre halkımın yüzbinlerce insanının canına kıyan sıradan doğa olayı. hani o kadar sıradan ki en az 10 yıl uyarılan bölge bu acıyı çekti. bir de 30 yıldır uyarılan yerler var. istanbul'lu kardeşlerim ne yaparsınız nasıl edersiniz bilmem ama o gün geliyor kendinizi, ailenizi kurtarmanın bi çaresine bakın aga.

    neyse, siz hiç öldünüz mü?
    biz öldük. çok öldük.
  • 24
    6 şubat 2023 itibarıyla çok büyük bir felakete uyandık. kahramanmaraş merkezli 7.4’lük deprem ülkemizin neredeyse tamamında hissedilmiş. (hatay, gaziantep, osmaniye, adıyaman, malatya, şanlıurfa, adana, diyarbakır, kilis en çok etkilenen iller) twitter’da art arda göçük altında kalan kişiler ve yakınlarının yardım çağrıları düşüyor. devletimiz tarafından uluslararası yardım talep edilmiş durumda. bir an evvel koordine olup, herkes elinden gelen yardımı yapmalı ve bu felaketi mümkün olan en az hasarla atlatmalıyız. soğuk kış gününde depremden etkilenenlere allah’tan yardım diliyorum.
  • 281
    başlık açamadığım için burdan yazmak istiyorum. öğrencim voleybol oyuncusu tunahan yıldız’ı kaybettik maalesef. malatya’daki kırçuval otelindeki enkazdan hep güzel haberini bekledik. ama maalesef o ve arkadaşları dayanamadı. içim yanıyor ne yazmam gerektiğini bilmiyorum. hayatta tanıdığım en güler yüzlü,saygılı neşeli bir çocuktu. allah mekanını cennet eylesin. nurlar içinde yatsın. yürek dayanmıyor artık.
  • 33
    gece gelen telefonlarla uyandık, aileden ulaşabildiklerimizde sıkıntı olmadığını öğrendik ancak hemşehrimiz canlarımızın yaşadıkları bizim de canımızı yaktı. kış mevsiminin sertliği de durumu daha zorlaştırıyor. orada gün ağarmış görünüyor ancak bizlere kapkara bir gün doğdu. umarım en az kayıpla atlatılan bir süreç olur.
  • 166
    100 yıllık tarihimizin galiba en büyük afeti. allah yardımcımız olsun, çok çaresiziz elimizden birşey gelmiyor.
    o binaları bile bile bişey olmaz diye yapan, yaptıran, denetlemeyen; evlerin dayanıksız olacağını bile bile görmezden gelen, yüksek olmaması gereken binalara bu izni veren, 99 depreminden ders çıkarmayan, deprem vergilerini bu işlerde kullanmayan, bu afette ve gelecek afetlerde parmağı olan, olacak her kim varsa allah cezasını versin.
  • 264
    kayseri'de yaşıyorum. 14 katlı bir binanın 10. katındayız. kayseri'nin deprem bölgesi olmadığını da sürekli akılda tutarak gece olan depremleri olabildiğince sakin karşıladık. çocuklar uyanmadı bile sallantıda. depremler bitince yine de binanın dışına çıktık. tüm site dışardaydı. aylardır yağmayan, neden yağmadığı sorgulanan kar ise sanki bu geceyi beklemiş gibi çok ama çok fazla yağıyordu. o ilk andan itibaren aklımda, aklımızda hep şu vardı: "biz bu depremi böyle yaşadıysak, kim bilir merkez üstü nasıl yaşadı?". biraz dışarıda vakit geçirdikten sonra, çocuklar da daha fazla üşümesin diye eve döndük. biraz uyuduk. uyandık. çocuklardan gizli gizli haberlere baktık. dişçide randevum vardı. hanımı ve kızları da götürdüm yanımda. dişçiden dönerken markete uğradık. evin önüne geldik. aklımızda hep artık artçı depremler olur, onlar da kayseri'yi fazla etkilemez düşüncesi vardı. asansöre bindik. 9. kata geldiğimizde asansör zıplamaya başladı. hanımla göz göze geldik. inşallah kapı açılır diye duaya başladım. kapı açıldı. bina beşik gibi sallanıyordu. anahtarı deliğe zar zor soktum. büyük kıza (4 yaşında) "kızım ayakkabını çıkarmadan salona koş" diye bağırdım. sürekli "neden çıkarmıyorum, neden koşuyoruz baba" sorularına cevap veremedim. yemek masanın altına çaresizce girdik. ben hayatımda kendimi bu kadar çaresiz hissettiğim başka hiçbir an yaşamadım. bir taraftan büyük kız ağlamaya başladı. o kadar çok sallanıyorduk ki dedim buraya kadarmış. deprem bitti, binanın sallanması bitmedi. hani zamanın göreliliği meselesi tam da böyle durumlarda daha belirgin oluyor. belki 1-2 dakikalık zaman bir ömür gibi bitmek bilmedi. sonrasında asansörden mi insek, merdivenleri mi kullansak ikilemi. asansöre bindik. büyük kız binmek istemedi. baba merdivenden gidelim, dedi. 20'ye kadar say kızım, 20 olmadan inmiş olacağız, dedim. indik. şimdi bunları yazarken bile elim ayağım, titriyor. 17 ağustos'u, 12 kasım düzce depremini yaşamış biri olarak ben hayatımda bu kadar uzun ve kötü depremleri hiç yaşamadım. apartmanın her yerinde çatlaklar var. sıva çatlağı mıdır, derin çatlak mıdır, bilmiyoruz. denetçileri bekliyoruz. deprem sonrası ilk iki gün iş yerimde (üniversite) kaldık. şimdi hanımın memleketine geldik. buraya gelmeden önce, çocuklarda sürekli yanımızda olduğundan, bütün olanları onlara hissettirmemek için doğru düzgün olan biteni takip edememiştim. dün geceden beri sürekli haberleri izliyorum. insan kurtulduğuna, kendine birşey olmadığına sevinemiyor. ben çocuklarımı kurtardım, benim çocuklarıma birşey olmadı ama bir sürü çocuk öldü, düşüncesi içimi yiyip bitiriyor. maddi bir yardımın ötesinde birşey yapamamak da içimi acıtıyor.
    hepimizin başı sağolsun. yineliyorum, biz bile bu derece travmatik yaşadıysak bu depremi, yıkıcı olan şehirlerdeki insanları düşünemiyorum bile. hepimizin tekrar başı sağolsun.
  • 191
    bakın arkadaşlar, bu ülkede bir terör örgütü 10 bina yıkan bir saldırı düzenlese ülkede olağanüstü hal ilan edilir, terörün kökünü kazıma nidaları atılır. şu anda 7000 bina yıkıldığından bahsediliyor ve biliyoruz ki gerçek sayı çok daha fazla. ortada ne olağanüstü hal var ne de seferberlik. enkazın altında donarak kurtarılmayı bekleyen binlerce vatandaşımız var. bunun adı yetersizlik falan değil, bunun adı ihmalkarlık da değil. bunun adı cinayet, bunun adı katliam, bunun adı ihanet.

    insanlarımız, dostlarımız, akrabalarımız ya da hiç tanımasak bile aynı ekmeği, suyu paylaştığımız kardeşlerimiz ölüme terk edildi. şu veya bu sebepten askeri kim sahaya sürmediyse, yardım ekiplerini kim saatlerce havaalanında beklettiyse, elinde avucunda ne varsa gerekirse özel şirketlerin vincine, kepçesine, dozerine el koyarak kim enkaz alanlarına göndermediyse bu işin suçlusu onlardır. bu suçlular bugün cezalarını çekmezse biz bu felaketleri yaşamaya devam edeceğiz. lanet olsun hepsine.
App Store'dan indirin Google Play'den alın