• 2
    3 gün kalan maç.

    https://gss.gs/Pil.jpg

    https://gss.gs/snb.jpg

    https://gss.gs/bZL.jpg
    ---
    https://gss.gs/EQ8.jpg

    https://gss.gs/45D.jpg

    https://gss.gs/2BR.jpg

    ---

    (bkz: sezonun en önemli maçı)

    beşiktaş'a ileride baskı yapacaksın, zaten topla çıkamıyorlar. defans arkasına da burak yılmaz'ı kaçırmadığımız sürece beşiktaş'ı abluka altına alırız, maçın başında standart iç saha oyunumuzla, bu baskıyla golü bulup sonrasında da verecekleri açıklarla farkı arttırmaya çalışmalıyız.

    ankaragücü bile beşiktaş'ı inönü'de kendi sahasına hapsetti. biz 50 bin kişi ve daha iyi oyuncularımızla niye yapmayalım?

    korkunun ecele faydası yok.

    kazanacağız ve şampiyonluk yarışında ilk rakibi aradan çıkaracağız.

    (bkz: hedef 22)

    (bkz: kon2antra2yon)

    sen şampiyon olacaksın!
  • 3
    2 gün kalan maç.

    https://gss.gs/WJl.jpg

    (bkz: sezonun en önemli maçı)

    maçı alacaksak geçen sezon kazandığımız maç *gibi bir maç başlangıcı ile başlayıp golü de ilk yarıdan bulmalıyız.

    28 nisan 2019 beşiktaş ankaragücü maçının ilk yarısını izleyenler beşiktaş'a yapılan baskının nasıl sonuç verdiğini gayet iyi görmüştür. adamlar kendi evlerinde yarı sahalarını geçemeden oynadılar bir devre boyunca.

    şimdi biz kendi evimizde 50 bin kişi önünde bu maçta beşiktaş'ı boğmalı, sahasından çıkarmamalı ve hapsetmeliyiz. taraftarımızla birlikte üzerine çökmeli, sürekli taraftarı da maça ortak edip mirin gibi, karius gibi bu atmosferlere alışkın olmayan, caner gibi agresif ve oyundan kopabilen isimleri bozmalıyız.

    özellikle sağ kanadımıza çözüm bulamazlarsa feghouli-belhanda-mariano üçgenleriyle caner'i ve mirin'i rencide edebilir, hatta çift sarı karttan attırabilir ve oradan tehlikeli ataklar bulabiliriz.

    o iki oyuncu da bence penaltı yaptırmaya da müsaitler. ceza sahası içinde bir ters çalımla hamlesini boşa çıkartabilecek ve faul yapabilecek dengesizlikte isimler.

    bizim solumuz, beşiktaş'ın sağı ise nispeten daha dengeli. önceki yıllarda bruma ve rodrigues'e karşı çok zorlanan g.gönül onyekuru'ya karşı da zorlanacaktır.

    yani kafamda maçı oynuyorum, ilk düdükle birlikte rakibinin üzerine kabus gibi çöken bir galatasaray geliyor gözümün önüne.

    defans orta saha bağlantılarını kesen ve sürekli uzun oynamaya mecbur eden bir galatasaray.

    burak yılmaz'ın top indiremediği, tutamadığı ve sürekli baskıya devam ettiğimiz bir maç.

    burada luyindama ve marcao(donk), burak'a karşı fiziksel olarak üstünlük sağlayacaktır. arkaya da top kaçırmazsak burak en etkisiz maçını oynayabilir.

    duran toplarda beşiktaş çok gol buluyor, biz ise henüz ligde kafayla gol yemedik. bu istatistik devam ettiği sürece gol yemeyeceğimizi düşünüyorum.

    eğer olur da biz duran toptan oyunun kilidini açarsak da ayrıca mutlu olacağım.

    inşallah her şey güzel olur ve 3 puanımızı alır, şampiyonluk ateşini yakarız.

    mayıslar bizimdir!

    (bkz: hedef 22)

    (bkz: kon2antra2yon)

    sen şampiyon olacaksın!
  • 16
    sıcağı sıcağına yazmak istemedim. çünkü türkiye'de ''ilk defa'' bir hakemin maçı kötü yönettiği konuşuluyordu. haliyle bende böyle bir ilk yaşandı madem, objektif şekilde konuşulanlara kulak verdim ve kendimce bir sonuca vardım. evet beyler şerefli 3.lüğünüz hayırlı olsun. daha önce yazmış olduğum bir beşiktaş yazımda da bu sözü söylemiştim. eğer galatasaray şampiyonluk yarışının içindeyse beşiktaş'ın şerefli 3.lükleri vardır. nitekim geçen sene olduğu gibi bu senede durum bu yöne doğru gidiyor.

    maça dönecek olursak, özellikle galatasaray'ın aman aman bir futbol oynadığını düşünmüyorum kaldı ki böyle bir beklentim de yoktu. sezonun son 4 maçına gelinmiş, liderlik 2 hafta önce el değiştirebilecekken bu noktaya kadar sarkmış, haliyle orta sahada basan daha kontrollü ancak kendi oyunu olan topa sahip olan ve ayağa paslarla rakip sahaya oyunu yıkma anlayışımızı ilk yarıda fena uygulamadık. beşiktaş ise ali sami yen'e gelen anadolu takımından hallice kontra atak oyunu oynadı.

    ilk gol de top caner erkin'in ayağına çarptı diyen de, çarpmadı diyen de doğru söylemiyordur. pozisyon o kadar hızlı gelişiyor ve kör noktada ki buna kesin böyledir demek imkansız. ancak öyle veya böyle hakem kararını vermiş kaldı ki bu kararı da hemen değil birkaç saniye bekledikten sonra vermiş, bu süreye kadar pozisyon almayıp hızlı gelişen hücumdan gol yiyorsan ağlamayacaksın.

    gelelim ikinci gole. hiçbir futbol oyun kuralı demez ki. bir oyuncu oyundan çıkıp yerine giren oyuncu maç içinde ki pozisyonuna yerleşene kadar oyun başlamaz. yok böyle bir şey. 4. hakem uygunluğu karar verip yedekten giren oyuncuyu sahaya sürmesiyle oyun kaldığı yerden devam eder. buna itiraz eden bazı şerefli üçüncüler dikkat etsin ki ender durumlar hariç hiçbir teknik direktör köşe vuruşu sırasında oyuncu değiştirmez. neden ? çünkü özellikle ceza sahası içinde eksik düşmek istemez. haliyle bu pozisyonda da golü yemişsin hatalısın ama hala ağlama, maçta da olduğu gibi itiraz peşindesin.

    diagne'nin ofsaytına vs duruma bakacak olursak konu çok uzar gider. toplayacak olursak hakem hatalarıyla galatasaray'ın puan aldığını düşünenler, 2 hafta önce ülker stadyumunda feghouli'ye yapılan ve verilmeyen faul sonrası yenilen gol ve çalınan 2 puanımızı düşünsünler. fenerbahçe ile oynanan ilk derbi de belhanda dan çıkmayan ama çıktı denilip fenerbahçe'e lehine verilen karar sonrası yediğimiz gol ve kaybettiğimiz 2 puanı düşünsünler. kendileriyle oynadığımız ilk derbi de vida'nin eline çarpan top ve verilmeyen penaltı sonrası kaybettiğimiz 3 puanı düşünsünler.

    kıral'ın sözleriyle herkese iyi haftalar dilerim
    https://twitter.com/.../1125109217684279297
  • 18
    "büyük takımsan, hele önceki sezonun şampiyonuysan rakip senden çok korkuyor. kendi sahanda bir gol atıyorsun, rakip hemen siniyor. o an ne düşündükleri belli: aman, fazla gol yemeyelim. biliyorlar çünkü karşılarında kocaman bir galatasaray var. bir de o ali sami yen stadı, taraftarlar... "
    böyle özetliyordu 12 puanla şampiyon olunan 1987-88 sezonu cevad prekazi kendi hayatını soru-cevap anlattığı "prekazi, vurdu, gol oldu" adlı kitapta.

    bir sene öncenin şampiyonu galatasaray, ligin bitimine sayılı haftalar kala istanbul derbisinde beşiktaş'ı konuk ederken, rakibin teknik direktörü şenol güneş, cevad'ı doğrularcasına bir kaç haftadır kazandığı "hücumcu" takımı bozup, orta sahaya necip'i monte edip "savunmacı" bir oyun anlayışıyla çıkarmıştı takımını derbiye. öte yandan fatih terim ise "motivasyon dehasını" bir kez daha kullanmış ve bir kaç gün evvel türkiye futbol federasyonu ile bein sports'un ortaklaşa düzenlediği "futbolun süperleri" ödül töreninde kürsüye çıkartılmayan topçularını "şampiyon olun, ödülün en büyüğünü alın" diye "gazlamıştı"...

    bu ruh hali içinde sahaya çıkan iki takımdan galatasaray daha baskılı, beşiktaş'ın ise kalesini savunarak oyuna başladı ki daha ilk dakikalarda ev sahibi peşi sır kornerlerle misafirlerine "hoş geldin, burası sami yen" demiş oldu. prekazi'nin belirttiği gibi "bir de ali sami yen faktörü vardı, seyirci etkisi vardı" ve 51 bini aşkın inanmış taraftarın desteği ile galatasaray bastırdıkça bastırıyor, rakip kaleci ve stoperlerin oyun kurmasına izin vermiyordu. bu oyunda bir kanatta onyekuru, diğerinde feghouli her zamanki gibi rakibi zorlarken, esas fark fernando'nun daha çok ön bölgede, sık sık diagne'nin arkasında görülmesiydi. fatih terim n'diaye'yi "kesmiş" ve onun yerine orta sahaya geçen sezon şampiyonluğu getirenlerden donk'u monte etmişti. işte belki de maçı kazandıran hamle bu olmuştu galatasaray adına...

    dakikalar ilerleyip galatasaray arzuladığı golü bulamayınca, beşiktaş oyuna ortak olmaya başladı ki, özellikle galatasaray'ın savunmadan oyun kurmasına müsaade etmeyip yaptıkları baskı ile kaptıkları toplarla muslera'nın kalesinde tehlike yarattılar. maç boyunca sarı-kırmızılıların en etkisiz olduğu ve taraftarının yüreğini ağzına getirdiği bu anlar, beşiktaşlıları da cesaretlendirmiş olacak ki, gol için "hesapsız" yarı sahalarını boşalttılar ve o anlarda arka arkaya onyekuru birbirinin "ikizi" iki pozisyondan karius'u geçme başarısı gösteremedi. o dakikalarda aklıma garry rodrigues geldi, rodrigues olsa bu topları gol yapabilir miydi? gününde bir garry bu topları ayak içi plase ile kaleye yollardı ama o da henry kadar hızlı değildi, bu pozisyonlara girer miydi meçhul...

    devre sona ermeye doğru ilerlerken beşiktaş'ın galatasaray kalesinde korner kullandığı bir pozisyonda mariano'nun topu uzaklaştırmak için yaptığı vuruş caner'in ayağına çarpıp ters taraftan taca çıkıyor, diagne de bekletmeden kullandığı taç atışı ile rakip savunmayı hazırlıksız yakalayıp fernando'nun asistiyle onyekuru'nun golünü başlatan oyuncu oluyordu. beşiktaşlı oyuncular taç atışının kendileri lehinde olduğunu iddaa ede dursun, skorbordda çoktan 1-0 yazıyordu. galatasaray aradığı golü bulurken, asisti yapan fernando'nun kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda kahraman olmayı seçmeyip, boştaki arkadaşına yaptığı ikram uzun yıllar akıllardan çıkmayacak. istatistikler belki yazmayacak ama diagne'nin taca çıkmakta olan topu büyük bir özveri ile kovalaması ve sonrasında hemen eline alıp kullanması büyük bir zeka ve profesyonellik örneği. tam tersi ise caner'in tacın kendi lehine olduğunu düşünüp, oyunu bırakması ve tozluklarını düzeltmesi ise hanesine eksi puan olarak yazılacaktır.

    gazeteci olsam spor sayfasına "galatasaray beşiktaş'ı taca çıkardı" diye bir manşet atardım. ilk golü taç atışıyla başlayan "ani" atakla bulan galatasaray, ikinci devre de yine beşiktaşlıların "uyuduğu" bir anda mariano'nun taç atışıyla başlattığı oyunda diagne'nin fernando'ya attığı ara pasla buldu. 44. dakikada brezilyalı orta saha onyekuru'yu podyuma çıkarmıştı, bu kez iki hamlede de olsa alkışları alan isim oldu. şenol güneş ve yardımcıları maçtan önce diagne, onyekuru ve feghouli'yi durdurma planları yapmış, belhanda'nın oyun kurmasını engelleme stratejileri geliştirmişlerdi de fatih terim'in fernando hamlesi hesaplarında yoktu...

    iki farklı öne geçen galatasaray kalan dakikalarda daha kontrollü oyunu tercih ederken, beşiktaş da tüm hatlarıyla gol için galatasaray kalesine yüklenmeye başladı. ilk devredeki taç pozisyonun etkisinde kalan bülent yıldırım da siyah-beyazlılara "çaktırmadan" destek oluyordu. özellikle quaresma ile mariano'nun her karşılaşmasında beşiktaş lehine düdük çalıyor lakin deplasman takımı aradığı golü bir turlu bulamıyordu zira sahneye muslera çıkmış, ljajic'in serbest vuruşunda, burak'ın altı pastan vuruşunda topu kontrol eden isim olmuştu...

    maç bitiminde soyunma odası çıkışında imza için bekletilen galatasaray formalarını gösterip, "bunlardan birini hakeme verin" diye söylenen gökhan gönül, ilk devre necip'in donk'tan orta sahada çaldığı topta bülent yıldırım'ın faul çalması dışında kendi aleyhlerine hangi pozisyonun olduğunu söyleyebilir...
    oysa necip'in maçı kırmızı kart görmeden bitirmesi, her galatasaray atağında yan hakemlerin pozisyonun bitmesini beklemeden bayrak kaldırması, beşiktaş'ın ofsaytlarına seyirci kalıp korner kazandırması, diagne'nin penaltı pozisyonun var'la ofsayt diye iptal edilmesi bülent yıldırım ve ekibinin hangi tarafa daha fazla "kıyak" geçtiğinin göstergesi değil midir?

    prekazi ile başladık, prekazi ile bitirelim, 1985-86 sezonunda namağlup ligi ikinci bitiren takımı betimlerken " şampiyon olmak istiyorsan yarıştığın rakibi yeneceksin. biz iki maçta da beşiktaş'la berabere kaldık. birini kazanmış olsak şampiyonduk" diyor ya efsane 8 numara, şampiyonluktaki rakiplerinden biri olan beşiktaş'ı dün gece yenen galatasaray, önce rize'yi sonrasında da diğer rakibi başakşehir'i kendi sahasında mağlup edip şampiyonluğu kucaklayacaktır... haydi inşallah...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar için link:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...aray2-0besiktas.html
  • 21
    galatasaray'ın beşiktaş'ı 2-0 yenerek yaklaşık 6 ay sonra liderlik koltuğuna oturduğu maç. bu maçın olduğu gün ales'ten çıkmış ve yoğun trafik içinde, sınav kafasının getirdiği zihin bulanıklığını dibine kadar yaşayıp taksinin arka koltuğunda eve dönmeye çalışır bir vaziyette, yarı dalgın camdan dışarıyı izlerken, bir yandan da kafamda akşamki maçı oynamaya çalışıyordum. o an taksicinin şu sözüyle irkildim:

    -"bazen kaçmak istersin ama kaçamazsın"

    tam adam felsefi bir yorum üretecek diye dikkat kesilmişken:

    -"trafik diyorum adama hiç nefes aldırmıyor" dedi.

    taksicinin ontolojik bir değerlendirme yapacağını zannetmiş ama sadece trafiği kastettiğini anlayınca hayal kırıklığına uğramış ben "evet haklısınız" diye yanıt verdim sirke satan bir surat ifadesiyle. sonuçta bir yerde istanbul trafiği ve hava durumu ile ilgili muhabbet açılıyorsa, ortam ardına bakmadan kaçılası bir biçimde sıkıcı demektir, bu kural hiç değişmez.

    sonra taksici konuşmaya devam etti. "ee sen birde akşam gör, kimse kalmaz sokaklarda, derbi var ya" dedi.

    "ee öyle tabi" dedim. sonuçta burası türkiye.

    birden "ama tabii ben galatasaray'ın kazanacağını düşünüyorum" dedim. "artık buradan sonra bırakmaz" yorumunda bulundum.

    "galatasaraylı mısın?" diye sordu, "evet" dedim.

    "ben de beşiktaş'ın alacağını düşünüyorum" dedi taksici futbol mutbol bunlar hikaye dercesine bıkkın bir tonda.

    "siz hangi takımlısınız?" dedim bende nezaketen. ama o an en son merak ettiğim şeydi bu. sıkılmıştım ve bir an önce eve gitmek istiyordum.

    "beşiktaşlıyım ama takım tutmuyorum gibi bir şey" dedi.

    o an içimden "haklısın abi bende beşiktaşlı olsam bende tutmuyor gibi bir şey olurdum. 7 senede bir şampiyon olmakla ömür mü geçer...." diye geçirdim. ama adamcağıza bir şey diyemedim tabi, üzüldüm.

    neyse zaten hikayenin geri kalanını biliyorsunuz. marcao ve luyindama arasında yerleri süpüren bir adet burak yılmaz, beşiktaş'ı arena'da yine boş geçmeyen bir adet fernando, ne idüğü belirsiz bir karius, kanatlardan akın akın gelip giden onyekuru, feghouli ve tabi son saniyelerde imparator'un ellerini ovuşturarak 8 puan'ı kapatma sözünü tutmuş olmasının verdiği gururu yaşayışı.

    hikayenin sonunda maçın en çarpıcı görüntüsünü vermezsek olmaz. sarı çizmeli mehmet ağa tuttuğu hesaplardan birini ödetiyor birilerine https://i4.hurimg.com/...d3a2c03c0e2e30c2174e
  • 22
    https://tr.beinsports.com/...0-besiktas-mac-ozeti

    bu maçta yaşanan;

    1- ilk yarıda skor 0-0 iken onyekuru'nun ceza sahasının ilk metrelerinden vurduğu ve karius'un çıkardığı şut (dk. 36),

    2- ilk yarıda skor 0-0 iken duran topta donk'un bomboş kaleye değil auta vurduğu kafa vuruşu (dk. 38),

    3- ikinci yarıda skor 2-0 iken diagne'nin çaprazdan vurup karius'un çıkardığı pozisyon (dk. 58),

    4- ikinci yarıda skor 2-0 iken onyekuru'nun bomboş kale yerine auta attığı %100'lük pozisyon (dk. 66)

    gibi pozisyonları bein sports özetinde göremezken beşiktaş aleyhine karar çıkan neredeyse her pozisyon ve beşiktaş'ın girdiği her pozisyon 3 dakikalık özette yer almıştı. kısacası bein sports (bkz: #3009743) şurada anlattığım özet hazırlama algoritmasını bu maçta da işletmişti.

    bu maçta;

    - hiçbir şeyi beğenmeyen galatasaray taraftarı

    - ağlak fbjk taraftarları

    - 1 oynadığını 30 oynamış gibi anlatan beşiktaş taraftarı

    - taraflı yayıncı kuruluş

    gibi etkenlerden dolayı spor kamuoyunda maç sonucunu hakemin belirlediği, galatasaray taraftarı'nda da çok da iyi oynamadan kazandığımız algısı oluşmuştu. halbuki gerçekler hiç öyle değil.

    skoru alıp vidaları gevşettiğimiz 60. dakikaya kadarki toplam şut sayıları;

    galatasaray-beşiktaş
    şut: 11-3
    isabetli şut: 6-1

    şeklindeydi. ki bu şut sayılarına atakları şutla bitirme yüzdesi oldukça düşük olan bir takım olmamıza rağmen ulaşmıştık. özellikle 30 ila 60. dakikalar arasında beşiktaş'ı ezip geçmiştik. bu dakikalar arasında 2'si gol olmak üzere 6 gol pozisyonuna girmiştik. bunu yaptığımız beşiktaş, her ne kadar büyük hakem yardımlarıyla olsa da süper lig 2018-2019 sezonu'nun 2. yarısında bu maça kadar çıkmış olduğu 13 lig maçında 10 galibiyet 3 beraberlik 0 mağlubiyet almıştı. son 6 maçlarını kazanmışlardı ve istim üstündelerdi.

    ara ara "dördüncü fatih terim dönemi'nde iyi oynadığımız 3-5 maç anca sayabiliriz" şeklinde sitemde bulunan renktaşlarımı gördükçe aklıma bu maç geliyor. bu söylemde olan renktaşlarım eminim ki bu maçta pek iyi oynamadığımızı düşünüyor. ki bunu bu başlığa bir göz gezdirerek anlayabiliriz rahatlıkla. şunu söylemem gerekir ki bu maçta bile pek iyi oynamadığımızı düşünen biri için "dördüncü fatih terim dönemi'nde iyi oynadığımız 3-5 maç anca sayabiliriz" demek çok normal. ama bu maçta pek iyi oynamadığımızı düşünmek bana çok tuhaf geliyor. hele de çok daha güçsüz bir beşiktaş'a karşı bu maçtan çok daha kötü oynadığımız 26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı'na dair görüntülere her denk gelişimizde "o zamanlar ne top oynuyorduk be", "o zamanlar ruh vardı, şimdi yok" diyenleri görünce.

    bana öyle geliyor ki hayatımızdaki güzellikleri, o güzellikleri yaşadığımız dönemde yeterince takdir edemiyoruz. çünkü böyle 2 ileri 1 geri devam edersek eminim ki bu maça dair görüntüler de birkaç sene içinde sosyal medya platformlarında paylaşılacak ve maç hakkında "o zamanlar ne top oynuyorduk be", "o zamanlar ruh vardı, şimdi yok" denecektir. o yüzden bana kalırsa yaşadığımız güzel anları ve anıları "rakipler güçsüzdü o sayede şampiyon olduk", "x oyuncu bizi taşıdı onun sayesinde şampiyon olduk", "şansımız sayesinde şampiyon olduk" gibi çoğunlukla haksız ve irrasyonel söylemlerle değersizleştirmek yerine bu şampiyonluklarla gurur duymak ve güzel anmak her açıdan daha iyi olacaktır.
  • 23
    beşiktaşlıların bu maçın oynandığı sezon şampiyon olamamalarını bülent yıldırım'ın verdiği taç kararına bağladığı ve hakemin hakemliğini bitirdiği maç olmuştur.

    28 aralık 2020 beşiktaş sivasspor maçı sonunda ise bjk teknik direktörü sergen yalçın "90 dk'yı bir taç atışına bağlayamazsın." demiştir. iki yıl bile geçmedi tam ama beşiktaş'ın başındaki beşiktaşlı sergen yalçın'ın bunu demesi bana ve birçok kişiye bu maçı hatırlatmıştır.
    https://twitter.com/...633055861379073?s=20

    ki bizim bu maçtaki taç kararları doğruydu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın