• 107
    eskiden şehirlerarası seyahat ederken yolların kenarlarında radarlar olurdu. bu radarlara takılırsanız ileride polis durdururdu cezayı kesmek için. yine o dönemlerde bazı olaylar anlatılırdı işte radara girdim ama memura bir çorba parası verdim ceza yazmadı, bizim kayınçonun ismini duyunca saldı beni diye anlatırlardı gevrek gevrek. rüşvet ve adamcılıkla övünülen günlerdi…

    bugün* de aslında hız limitini aşanlara radarın tutulduğu bir gündü normalde. bu benzetmeyi ben yapmıyorum, camialarının koskocaman aykut’ları yapıyor. ama akabinde bunları saldılar ve ceza almadılar. ilginçtir. hatta bugünü yakalarına nişane olarak asıp kutlama falan yapıyorlar. bu çok daha ilginçtir.
  • 109
    bugün bir alman, bir kamboçyalı, bir kızılderli getirin anlatamazsınız şu olayı:

    yaptıkları şikeyi, yerel-uluslararası mahkemelerce onaylanmış şikeyi; ne yaptılar ettiler mağduriyet hikayesi olarak baştan yarattılar ve 2022-2023 sezonunda 3 temmuz'dan bile daha kirli bir hikaye yazmayı başardılar.

    ışin en acıklı kısmı yaptırım gücümüz yok. her hafta kırmızı pazartesi romani gibi baştan ne olacaği belli bir düzmece izliyor, sinirlenmis gibi bile yapamıyoruz. üstüne, haydutlardan mağduriyet dinliyoruz. medyası, yayıncı kuruluşu ve diğer çıkar ortakları ile aleni suça faş etsek dahi ne değişiyor ki?
  • 40
    (bkz: "hukukun üstünlüğü yoktur. üstünlerin hukuku vardır." )

    ülkemizde oynanan kabarenin bir başka bölümüdür işte. tüm suç örgütlerine örnek olmuştur 3 temmuz süreci ve hepsini aynı çatı altına toplamıştır. hukuk kimin peşine düşse kumpas olur ya da cari açığın kapanmasına yardımı dokunmuş hayırsever iş adamı,mili irade düşmanı...

    hukuk herkese lazım olacak diyen bizler, ne kadar hadsiz bir topluluğuz! karşımızdaki kudretin farkında değiliz... onların keyfine göre dönem dönem fransız ilan ediliriz,ermeni falan... kurucumuza bile hakaret eder ahlaksızlar! atatürk' ü bile kullanırlar o çıkar şebekeleri için.

    öyle bir tarihtir ki 3 temmuz... aktörleri önce "mustafa kemal'in askerleriyiz" diye bağırırlar sonra da...

    sahi 2010-2011 sezonu süper kupa şampiyonu kim?
  • 8
    bu tarih sonrasında çevremizdeki bütün fenerbahce yanlılarını teker teker görmeye başladık. senelerdir dinlediğimiz "3 büyükler" hikayesinin ne kadar yalan olduğunu gördük. biz; oyuncuların, hakemlerin, medyanın yanlı oldugundan dert yanarken, bu 3 büyük kulübün baskanlarından birinin meğer sadece tek bir klubün değil, 2 büyük kulübün birden başkanı olabileceğini gördük. * yanlış yapanın cezalandırılmak yerine ödüllendirildiğini gördük. güle oynaya, bileğinin hakkıyla, vura vura şampiyon olan takıma, "yok siz daha şampiyon olmadınız, önemli olan süper finalden şampiyon çıkmak"* dendiğini gördük. mahkumun baş tacı yapıldığını gördük. yüzü kızarması gerekenlerin kahraman olduğunu gördük. çok zorlu bir süreçten geçiyoruz diyenlerin, daha önce hiç bir yerden görmediği bir desteği gördüğünü gördük. uzun lafın kısası, biz bu uzuncana süreçte, bu yolda galatasaray'ın daima yalnız yürüyeceğini gördük. ne yalan söyleyeyim iyi ki de gördük.
  • 56
    siyasetin futbola her anlamda bulaşmasının önünü açmış kara gün.

    fetönüz de hükümetiniz de yerin dibine batsın. ortada şike olmasına rağmen sırf savcılar ilerde 17-25 aralık'ı yaptı diye davayı düşürenlerin de o savcıları zamanında oralara getirenlerin de yatacak yerleri yok.

    yaşasın alnı ak başı dik pir-ü pak galatasaray camiası.
    yaşasın fikri hür vicdanı hür galatasaray taraftarı.
  • 84
    aşağıda fenerbahçeli kemal bilgin'e ait bir söylem var aziz yıldırım'ın tarla savunmasına dair.

    bi hatırlayalım ne demişti aziz yıldırım mahkemede tarla sürülmesi sorusu sorulunca;

    "bu tarla bir şeydir, nasıl söyleyim, yani maçla ilgili bir şey değil yani, 3 tane tarla var işte, ekinler diyor suya çıktı, ya kurban kesiyor gidiyor. her hafta da eyüp sultan' a gidiyordu. her hafta gidiyor, bizim burada konuşmalar da var. hocaya gittik mi, camiye gittik mi, ne yaptın, tamer beye söylüyorum; " ne yaptın, gittin mi, hallettin mi?" diyorum. camiye gidiyor, eyüp sultan’a kurban kesmeye. biz deplasmana gittiğimizde tamer bey gidiyor, eğer deplasmanda değil içeride ise beraber gidiyoruz, kurban kesiyoruz. şimdi buradaki konuşmada da yani bu şeyi, tarla işini; maçları, tarla maçları sürmek de dilek anlamında kullanıyorduk"

    çok uzatmaya gerek yok, şike değil kumpas diyen kişi eğer yukarıdaki savunmayı açıklayabiliyorsa sorun yok. cas davası namusumuzdur deyip sonra davayı geri çekenlerin sözüne itibar edilmez. delillerin toplanış biçiminin hukuksuz olmasıda spor hukuku açısından hiçbir şey ifade etmez. spor hukuku, ceza hukukundan bu yönüyle ayrılır ve makul şüphe bile ceza vermek için yeterlidir. bu yüzden diyoruz ki;

    siz inkar ettikçe biz yüzünüze tüküreceğiz.

    https://twitter.com/.../1278939813475909634
  • 106
    türk futbol tarihinin, hatta belki de türkiye tarihinin kırılma noktalarından biri. siyasi konulardan da öte galatasaray fenerbahçe rekabeti gibi bir faktörün tam göbeğine oturduğu için, hakkında objektif ve tarafsız bir bilgi kırıntıcığına bile ulaşmak çok ama çok zordur.

    2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması o gün patlak vermiştir, daha doğrusu kamuoyunun bilgisine gelmiştir. yapılan bir dizi baskın ve gözaltılar gündeme bomba gibi düşmüş, 3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreç başlamıştır.

    oysa ki bu soruşturmayla ilgili teknik takip ve bilgi edinme 2010 yılı aralık ayında başlamış, 2011 yılı mart ayının son günü 6222 sayılı kanunda yapılan değişikle de bu baskın ve gözaltılara imkan veren hukuki altyapı sağlanmıştır. zaten ilerleyen yıllarda alınan kararların bozulmasına sebep olan ve beraat diye pazarlanan problemin temelini bu durum oluşturmaktadır. belli bir süre takip ve izleme yapıldıktan sonra eylemlerle ilgili cezai yaptırım içeren maddeler yasaya eklenmiş ve geriye dönük de sayılabilecek şekilde çalıştırılmıştır. bu da türk hukuk sistemine bütünüyle ters bir yaklaşım tarzıdır.

    o günün en talihsiz isimlerinden biri ise şüphesiz türkiye futbol federasyonu başkanlığı koltuğuna henüz 4 gün önce oturmuş olan (gkbz: mehmet ali aydınlar) idi. yıllar yılı fenerbahçe amatör branşlarına para akıtan, camiada sevilen bir isimdi. kulüp başkanlığı öncesi son bir durak olarak federasyon başkanlığına seçilmiş, kulübüne nice hizmetler yapmak için hazırlıklarını yapmakta iken bu bombayı kucağında bulmuştur.

    nitekim bir önceki başkan mahmut özgener döneminde, 6222 sayılı kanunda şike ile ilgili maddeler eklenir eklenmez yapılması gereken futbol disiplin talimatı 58. madde değişikliğinin yapılmamış olması sebebiyle çok zor günler geçirmiştir. her ne kadar fenerbahçe kamuoyunca fenerbahçe'yi zan altında bırakmakla suçlansa da bu maddeyi işletmeyerek, hatta süper final uygulaması ile mecbur kalır da uygularsa durumu toparlama yolunu açarak kıyağın en büyüğünü yapmıştır. uefa ile yapılan müzakereleri de kahramanca(!) sürdürüp türlü ikna teknikleri ile uefa'nın en azından türkiye içinde bir yaptırıma mecbur etmemesini sağlamıştır. hatta kendi dönemindeki turnuvalara alınmama konusu da "şüphe" ibaresi ile sınırlı kalmıştır.

    gün itibarı ile 11 yıl geçti üzerinden. fenerbahçe savunma adı altında o kadar çok ve o kadar farklı şey söyledi ki artık hangisinin tam olarak gerçek görüşleri olduğunu ayrıt etmek zor. buna paralel ülkedeki siyasi iklimdeki kırılmalar sebebi ile bu soruşturmanın da kamuoyu önündeki algısı birkaç kere boyut atladı. sapla saman da genel olarak o kadar karıştı ki olayın özünü, nedenini niçinini ayırt etmek zor.

    netice itibarı ile, ama öyle ama böyle her şekilde türk futbolunun tabutuna son çivinin çakıldığı gündür. ortada ne futbol kaldı, ne taraftar kaldı, ne basın kaldı, ne de gazeteci kaldı. ülkedeki pek çok güzel şey gibi futbol da keyif verici bir olay olmaktan çıktı/çıkarıldı. fenerbahçe camiası zaten psikolojik olarak darmadağın oldu. trabzonspor camiası da en az onlar kadar. beşiktaş'ın durumu hadi malumdu zaten, biz de bu delilerin arasında çok sağlıklı kalamadık malesef...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 64
    o günden bu yana kendi taraftarını embesil yerine koyan takımın yaptığı şikenin resmiyete büründüğü tarihtir.

    şike ve teşvik, delilleriyle birlikte ortaya çıkarılmıştır. hiçbir yöneticisi şike yapmadık dememiştir. teknik direktörü aykut kocaman "trafikte radara yakalandık." minvalinde konuşarak itiraf etmiş ancak sonra kıvırmıştır.

    mahkeme bunları teker teker içeri atarken "tff kararlarını etkilemez!" çığırtkanlığı yapıp feneri küme düşürmemeye yırtındılar. daha sonra fetö kumpası deyip olayı örterlerken mahkemeyle "deliller gerçek ama usulsüz toplanmıştır" denilerek önceden yargıtayın onayladığı kararlar bozulmuş yeniden yargılanmaya başlamışlardır ve bu sefer öncekinin aksine "mahkeme şike yapmadığını söyledi aklandık, dava sonuçlansın bekliyoruz tazminat davaları açacağız" triplerine girip tff'yi sözüm ona etkilemeyecek olan mahkeme kararlarına sarıldılar. komedi.

    şikeci fenerbahçe cezalandırılmadı! ama tribünlerde "şikeci" diyen taraftarların cezalandırılması için kurallar getirdiler.

    o günden bu yana bir dedikleri bir birini tutmadı. kıvıra kıvıra dansöze döndüler. en sonunda kişilerin yaptıkları, kulübü bağlamaza getirdiler işi.

    biliyorsunuz ki beşiktaşın fazladan şampiyonluğu var. bunun nedeni neydi? "profesyonel lig başlamadan önceki sezonda şampiyon olarak ülkeyi temsil etmek." trabzonspor bu süreç sonunda uefaya göre türkiye şampiyonu ünvanıyla şampiyonlar liginde oynadı. ama tff beşiktaş için saydığı şampiyonluğu trabzonspor'a vermedi. kupa fenerbahçenin müzesinde!

    devamında gelen sezonda, fenerbahçeleri için, oyun oynanırken kural değiştirip playoff'u yumurtlamalarından bahsetmiyorum bile.
  • 9
    bu tarihten itibaren, ''lekelenemeyen'' galatasaray, nefret öznesi haline getirildi. bu nefret, beşiktaş ve fenerbahçe camiasını yakınlaştırdı, iki kulübün taraftarı dost oldu. üstüne bir de bunlara futbolda şampiyonluğu çakınca iyice sevimsiz bir kulüp haline geldik onların gözünde... sadece bu sebeplerden ötürü değil, kısaca ''nefret edilen kulüp'' haline gelmemizin * diğer sebeplerini de açıklayaım;

    1. finansal pozisyonumuzun ünal aysal'ın gelişiyle artması
    2. son dönemlerde beşiktaş'a karşı futbol ve amatör branşlarda sportif başarılarda üstünlük sağlamamız
    3. ses getiren transferlerimiz ve akabinde beşiktaşlı'ların kadroda küçülmeye gitmesi, adı pek duyulmamış futbolcuları transfer etmesi
    4. dünyalar güzeli tt arena stadımız ve akabinde beşiktaş futbol takımını bu güzel stadımızda oynamasına karşı çıkmamız
    5. burak yılmaz transferinin beşiktaş ve fenerbahçe'de tutmayıp, galatasaray'da gollerini sıralaması...

    işte bu sebeplerden dolayı, ''nefret edilesi'' bir kulüp haline geldik. son yaşanan tekerlekli sandalye maçında çıkan kavgalar, hemen hemen her gün beşiktaşlı'ların twitter'da galatasaray aleyhine karşı hashtag kasmaları neden sanıyorsunuz? işte bunun cevabı yukarıda yazılan ''nedenlerden'' dolayı...
App Store'dan indirin Google Play'den alın