• 427
    birçok şeyi gösteren maç oldu.

    kaleye birini alamasak bile idare eder diyebiliriz; günay güvenç iyi oynuyor. anlık bir form yükselişi de değil, geçen sene de iyiydi çünkü. ancak yine de daha iyi birini isterim açıkçası. asıl problem; oynadığımız oyun için abdülkerim bardakçı'nın çok yavaş kalması. bu durum bu maçta bile göze batıyorsa şampiyonlar ligi'nde daha da kötü olacak. bir de asıl mevkisi sağ bek birini isterim de bakalım 10 gün kala hangilerini alabileceğiz.

    bu orta saha ile direnç sağlayamayız, ideal orta sahamız bu olmamalı. mario lemina bu takım için çok önemli, hatta buraya bir yedek transferi yapılmalı; net olarak bu durum bağırıyor.

    herkes yunus akgün'ü övmüş. eyvallah, iyi de oynadı bence de ama 10 numara olarak oynarken yapmaması gereken şeyler yapıyor. topu her aldığında illa ki top sürecek; senin orada atağı şekillendirmen lazım, top taşıman değil * azıcık topu koştur. victor osimhen'le tartıştı deniyor da adam da bir yerde haklı. mauro icardi girdiği gibi yunus'tan daha iyi bir 10 numaralık yapıp hızlıca topu ayağından çıkardı ve adam gibi bir pozisyona girdik ki gol oldu. şu an benim gözümde hala leroy sane ile yunus'un oyun tarzları bire bir aynı durumda. iki tane aynı adamı nasıl oynatacağız çok merak ediyorum. bana göre bu takıma bir 10 numara da şart.

    sane'ye gelirsek; bizim ön alan presi oyunumuza ne kadar adapte olabilecek muamma. o presi yapacakmış gibi gözükmüyor. bu da bizim oyunu patlatır. onun dışında çok kaliteli topçu olduğunu gösterdi.

    osimhen'in geçen sene de bu tip çıkışları vardı, kendini frenlemesi gerekiyor. takımda sevilmediğini düşünmüyorum. bu nedenle bu davranışlar bir şekilde tolere ediliyor ancak dikkat etmesi lazım. yunus'un da bu durumlarda dağılmaması lazım. tartışmadan sonra gerçekten dağıldı, saçma sapan hatalar yaptı. ileride bir gün rakiple tartışma yaşayabilirsin, üstüne gelebilirler veya maça 2 3 basit hata ile başlayabilirsin vs. mentalini sağlam tutman lazım.
  • 429
    4-0 kazandığımız; sane'nin galatasaray formasıyla ilk golünü attığı, osimhen'in de bu sezonki ilk golünü kaydettiği müsabaka.

    skor 2-0'ken okan hoca yine golü yemeden hamle yapmayacak dedim, geç de olsa değişiklikleri yaptı. fakat bunlar, özellikle ilki (kaan>jakobs | icardi>sara) çok riskli hamlelerdi. takım şablonunu bir anda bu kadar radikal şekilde bozmaya gerek yok. lemina'nın yokluğu hem iki stoperimizi hem de lucas'ı bayağı etkilemişken oraya atacaksın berkan'ı veya kaan'ı bak bakalım uzun top atabiliyorlar mı cardoso'ya? ''ulan 4 attığımız maçta hocayı mı eleştiriyorsun?'' diyenler olacaktır. takım tabi ki atak da yiyecek, pozisyon da verecek ama rakiplerimizin göstere göstere yaptıkları hücum atraksiyonlarına cevap verememek veya bizim oyuncuların istikrarlı şekilde yaptığı hatalara önlem almamak can sıkıyor. maç sonunda yaptığı açıklamada yediğimiz atakların sorumluluğunu da sallai'ye yıkmasına ayrı tutuldum. 90 dk boyunca savunma hattını 55 metreye çekersen mevkisi sağ bek olmayan sallai öne çıktığı için değil savunmanın önüne önlibero atmadığın için pozisyon veriyorsundur hocam. sara'nın sarısı var diye çıkardın, icardi'yi soktun. ortasaha yok, savunma dediğim gibi 55 metrede ama iyi savunma yapamadığımız bir bölüm oldu diyorsun*

    maçın sevindirici unsurlarından biri barış alper'in bugün başlayacağı mevkide oynayan oyuncu eren elmalı'nın cezasahası içinde ekstra oyuncu olarak 2 skor bulması, üstüne eren beke geçtikten sonra yine sol önde oynayan zaniolo'nun asist yapması. ben barış alper konusunda gemilerin yakılmaması kanısındayım ama o da değişilmez olmadığının farkına varmıştır ve iki cahil menajerin gazına gelip hareket etmenin pişmanlığını yaşayıp hatasından döner umarım.

    günay, sara'dan bile iyi oyun kurdu bugün. ligde bazı takımların ortasahasında günay kalitesinde ayak tekniği olan oyuncu yok.
  • 430
    ligin 3. haftasını da gol yemeden net skorlu galibiyetle geçmiş olduk. barış'ın yokluğunda sallai mi öne geçer, zaniolo mu oynar diye düşünürken okan hocam şapkadan yine sürpriz çıkardı ve sol önde kullandığı eren elmalı'dan 2 gollük katkı aldı. bunu da maç sonu röportajında söyledi: "eren'den daha önceki maçlarda gole yakın ve golü koklayan bir oyuncu performansı almıştık, o yüzden de jacobs'u geride ve eren'i önde kullandım". yine dahiyane bir çözümle zoru kolay yapmış oldu.

    bunun dışında yunus'un, skora yansımasa da muhteşem katkısı oldu. ilk golde topu ileri taşıyan ve kilit pası veren kendisiydi. 2. yarıda da birçok pozisyona girdi ve şansı yanında olsa gol-asist yapması muhtemeldi. çok saf bir yeteneği var ve özgüveni de günden güne artarak ilerliyor. sane ile kurmaya başladığı iletişim dili bize ileride çok başka seviye bir futbol ve set hücumları izletebilir.

    sane demişken sanırım sane'nin potansiyelinden ve eşsiz yeteneğinden birkaç örnek izlemiş olduk. maç sonunda dediği gibi takımla yeni yeni tanışıyor ve en mükemmeli bulduğumuzda sahadaki oyunumuz de çağ atlayacak. kaçırdığı gollerde net gol vuruşunu yapamamış olsa da attığı golde şans yanındaydı. böylelikle sane de galatasaray'daki hesap defterini 1 gol ve 1 asistle bu maçta açmış oldu.

    zor olabilecek deplasmandan net skor ve güzel galibiyetle dönmek her şeyden sevindirici. ağustos sıcaklarında oynanan, takımda eksiklerin olduğu bu ilk haftaları kayıpsız ve gol yemeden geçmek de paha biçilemez.
  • 431
    sosyal medyada yazıldığı gibi gs uçtu kaçtı triplerine girmeye gerek yok. ligin daha başındayız.

    biz önceki senelere oranla daha erken form tuttuk. anadolu kulüpleriyse hem formsuz hem güçsüz. öyle olunca 3’te 3 ve +10 asist normal oluyor.

    önlem olarak ileriki haftalarda aşırı defansif oyun oynamaya başlayacaklarını düşünüyorum. başka ellerinden gelen bir şey de yok zaten.

    bu maç özelinde konuşmak gerekirse yunus muazzam bir oyun oynadı. onu izlemek gerçekten büyük zevk. osimhen de müthiş motive ve sürekli istiyor. rakip kim olursa olsun bitmek bilmeyen bir hırsla oynuyor.

    takım bize gösteriyor ki ligdeki dominasyon çok zorlamadan devam edecek. zaten vites 3’ten yukarı çıkmadı henüz. ileriki haftalarda onu da görürüz. özellikle derbilerde.

    en büyük arzum ise doğru rotasyonla, oyuncuları dinlendirerek ve sakatlık olmadan yola devam etmek.
  • 432
    "ya paranın ne olduğunu bilmiyor ya da parayı sevmiyor" idi 1 aralık 1973 yılında hürriyet gazetesinin spor sayfasının manşeti. 18 kişilik ailesinin bütün yükü üzerinde olan metin kurt'un galatasaraylı idarecilerin temdit olarak tüm futbolculara sezon başında 110 bin lira teklifini reddetmesini anlatıyordu haber. "adalatesizlik" diye karşı çıkan metin, 110 bin lira yerine temdit hakkı olan 28 bin lirayı istemiş, antrenmanlarda da herkesten fazla çalışmıştı...
    galatasaray ligde rakiplerine kaleyi göstermeden attığı 6 golle 6 puan toplamış, "hedef 26" yolunda şahane bir başlangıç yapıp, yoluna kayseri'de devam edecekken barış alper vakası baş göstermiş, maç ikinci plana düşmüştü. bu süreç her mecrada uzun uzadıya konuşulduğu için blog sayfalarında bu tatsız konuya girmeyeceğim ama barış'a metin kurt'un hayatından anektodlar anlatan vecdi çıracıoğlu'nun gladyatör kitabını tavsiye edebilirim, hak nasıl aranırmış konusu metin kurt'tan daha iyi bilen olmaz değil mi?

    okan buruk'un galatasaray'ın başındayken en sıkıntı çektiği deplasmanlardan biri olan kayseri'ye barış ve lemina'dan yoksun giden galatasaray'da iki haftalık "ezber" kadro değişecekti doğal olarak, tabii osimhen de forvete kurulmuştu çoktan. hal böyle olunca okan buruk şapkadan eren elmalı'yı barış'ın yerine çıkarıverdi, lemina'nın boşluğu da beklentilerin aksine kaan ayhan'la değil sara ile doldu.
    kayserililere kurnaz derler de bence ticareti iyi bilirler ve çalışkandırlar, alın teriyle kazandığını da tasarruf etmelerinin zararı yok ama kayserispor başkanının deplasman tribünü için belirlediği 3838 liralık maç bileti tarifesi kurnazlıkla ya da iş bilirlikle açıklanamaz. en hafif tabirle ayıp kere ayıp etmiş başkan. "kadrosunda maliyeti 100 milyon euroları bulan galatasaray ile oynayacağımız maçın bileti 3689 lira olan beşiktaş maçından daha da pahalı olacaktır" diye kendini savunurken sarı-kırmızılı ekibin başkanı, pastırma ile ciğeri ayıramıyor mu acaba bir kayserili olarak? osimhen'e 75 milyon galatasaray yönetiminin kasasından çıkıyor da maç bileti olan 3838 lira kayseri'de oturan, fabrikada çalışan ya da okuyan vatandaşın cebinden çıkıyor...

    bu ayıbı bir yere yazdık derken, kayseride galatasaray kafilesinin konakladığı hotelin önünde bekleyen "cimbomlulara" saldıran kayserililer de ikinci ayıbı ettiler. tribüncülük ya da ultra kültürü bu değil sevgili dostlar...

    saha içine dönersek ev sahibinin karagümrük'ten örnek alıp galatasaray'a ilerde basacağını beklerken, onların hesabı osimhen'i iki stoperle kilitleyip, cardoso'nun kontralarına güvenmekti. markus gisdol ligi bilen hocadır, samsun'da iyi işler de yaptı ama pazar gecesi planı pek tutmadı zira sanchez cardoso'yu bitirince hücumda etkisiz kaldılar, tüm maç galatasaray'a karşı kaleyi savunmak da "intiharla eş değerdi" ki osimhen'i tutarsan topu filelere yollayacak bir başkası çıkacaktı, o da barış'ın yerine geçen eren oldu. önce torreira şansını denedi, direk engel oldu, sonra yunus-sane ipleri ellerine aldı, "slalomlarla" yordu jung ve denswil'i de dakikalar 35e gelirken yunus'un geçen yılı hatırlatan bir top sürüşü ve sane'ye klas pasında alman topçu gole yaklaştı, olmadı da seken topu boş kaleye eren plaseleyiverdi... "hatice-netice" deyimi var ya, eren'in golü tabelayı değiştirdi ama 5 dakika önce osimhen'in sırtı kaleye dönük topu göğsü ile kontrol edip, dönerek volesi gol olmadı ama bu ayak topunun da "haticesi"ydi ilk devre adına.

    devre arası tuvalet sırası bekleyenler ya da büfeden çay-kahve alıp koridorda lakırtı yapanlar eren elmalı'nın sane'nin ortasında gelen ikinci golü seyredemediler tabi. çalışılmış pozisyondu galatasaray adına, santra ile top rakibin köşe direği tarafına vurulup, oradan atak yapılması beklenirdi, çok maç denendi, burada başarı geldi. dış sahada ve pek de gücü olmayan rakip önünde iki farklı öne geçmek galatasaray'ı rahatlattı ki ev sahibi de ana planından çıkıp "şeref" golü için saldırınca yunus-sane-osimhen'in çok arzuladığı boş alanlar da ortaya çıkıverdi. özellikle sane'nin ikramını "sol ayağına güvenmediği" için geri çeviren osimhen, maç bitimine 5 dakika kala ıcardı'nin "klas ve tecrübe" kokan pasıyla zaniolo'yu hareketlendirdiğinde italyan dostunun ikramını geri çevirmedi, derin bir "oh" çekti kendi adına. geçen hafta ıcardi torreira'ya jest yapsın demiştik, bu hafta osimhen'in hediyesini bekler zaniolo...

    galatasaray bir haftayı daha 3 atıp gol yemeden bitirecek diye beklerken, belki de gazetelerin erken manşetlerini uzatmalarda bilal'i üzen sane değiştirtti. alman topçu berkan'ın pasında ceza sahası dışından topa abandı, meşin yuvarlak kayserili savunmacıya da çarpınca zaten taraftardan protestolar işiten bilal'i iyice çaresiz bırakıp, tıngır mıngır kaleye süzülüverdi. sane de siftahı yaptı, o da derin bir nefes çekmiştir.
    3838 lira ödeyip galatasaray'ı desteklemeye gelen deplasman tribünündeki taraftar da verdiği paranın hakkını 4 gol görüp, transfer döneminin yıldızları osimhen ve sane'nin gollerini izleyerek almışlardır umarım. bir de yunus'un mertensleştiği anlar da gözlerinin pasını sildiğini düşünüyorum.

    muslera'nın kaleyi emanet ettiği halefi günay'la bitirelim yazımızı. günay güvenç bu sezon 3 maçta da "clean sheet" yaptı, yani kalesini gole kapadı ve hala kaleci transfer etmeyen yönetime de "bulamıyorsanız, rahat olun, ben varım" mesajı iletti... müthiş bir istatistik de tutturdu günay: galatasaray forması ile ilk onbirde başladığı ilk altı maçta gol yemedi günay... darısı haftaya rize maçına...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-4galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın