"ya paranın ne olduğunu bilmiyor ya da parayı sevmiyor" idi 1 aralık 1973 yılında hürriyet gazetesinin spor sayfasının manşeti. 18 kişilik ailesinin bütün yükü üzerinde olan metin kurt'un galatasaraylı idarecilerin temdit olarak tüm futbolculara sezon başında 110 bin lira teklifini reddetmesini anlatıyordu haber. "adalatesizlik" diye karşı çıkan metin, 110 bin lira yerine temdit hakkı olan 28 bin lirayı istemiş, antrenmanlarda da herkesten fazla çalışmıştı...
galatasaray ligde rakiplerine kaleyi göstermeden attığı 6 golle 6 puan toplamış, "hedef 26" yolunda şahane bir başlangıç yapıp, yoluna kayseri'de devam edecekken barış alper vakası baş göstermiş, maç ikinci plana düşmüştü. bu süreç her mecrada uzun uzadıya konuşulduğu için blog sayfalarında bu tatsız konuya girmeyeceğim ama barış'a metin kurt'un hayatından anektodlar anlatan vecdi çıracıoğlu'nun gladyatör kitabını tavsiye edebilirim, hak nasıl aranırmış konusu metin kurt'tan daha iyi bilen olmaz değil mi?
okan buruk'un galatasaray'ın başındayken en sıkıntı çektiği deplasmanlardan biri olan kayseri'ye barış ve lemina'dan yoksun giden galatasaray'da iki haftalık "ezber" kadro değişecekti doğal olarak, tabii osimhen de forvete kurulmuştu çoktan. hal böyle olunca okan buruk şapkadan eren elmalı'yı barış'ın yerine çıkarıverdi, lemina'nın boşluğu da beklentilerin aksine kaan ayhan'la değil sara ile doldu.
kayserililere kurnaz derler de bence ticareti iyi bilirler ve çalışkandırlar, alın teriyle kazandığını da tasarruf etmelerinin zararı yok ama kayserispor başkanının deplasman tribünü için belirlediği 3838 liralık maç bileti tarifesi kurnazlıkla ya da iş bilirlikle açıklanamaz. en hafif tabirle ayıp kere ayıp etmiş başkan. "kadrosunda maliyeti 100 milyon euroları bulan galatasaray ile oynayacağımız maçın bileti 3689 lira olan beşiktaş maçından daha da pahalı olacaktır" diye kendini savunurken sarı-kırmızılı ekibin başkanı, pastırma ile ciğeri ayıramıyor mu acaba bir kayserili olarak? osimhen'e 75 milyon galatasaray yönetiminin kasasından çıkıyor da maç bileti olan 3838 lira kayseri'de oturan, fabrikada çalışan ya da okuyan vatandaşın cebinden çıkıyor...
bu ayıbı bir yere yazdık derken, kayseride galatasaray kafilesinin konakladığı hotelin önünde bekleyen "cimbomlulara" saldıran kayserililer de ikinci ayıbı ettiler. tribüncülük ya da ultra kültürü bu değil sevgili dostlar...
saha içine dönersek ev sahibinin karagümrük'ten örnek alıp galatasaray'a ilerde basacağını beklerken, onların hesabı osimhen'i iki stoperle kilitleyip, cardoso'nun kontralarına güvenmekti. markus gisdol ligi bilen hocadır, samsun'da iyi işler de yaptı ama pazar gecesi planı pek tutmadı zira sanchez cardoso'yu bitirince hücumda etkisiz kaldılar, tüm maç galatasaray'a karşı kaleyi savunmak da "intiharla eş değerdi" ki osimhen'i tutarsan topu filelere yollayacak bir başkası çıkacaktı, o da barış'ın yerine geçen eren oldu. önce torreira şansını denedi, direk engel oldu, sonra yunus-sane ipleri ellerine aldı, "slalomlarla" yordu jung ve denswil'i de dakikalar 35e gelirken yunus'un geçen yılı hatırlatan bir top sürüşü ve sane'ye klas pasında alman topçu gole yaklaştı, olmadı da seken topu boş kaleye eren plaseleyiverdi... "hatice-netice" deyimi var ya, eren'in golü tabelayı değiştirdi ama 5 dakika önce osimhen'in sırtı kaleye dönük topu göğsü ile kontrol edip, dönerek volesi gol olmadı ama bu ayak topunun da "haticesi"ydi ilk devre adına.
devre arası tuvalet sırası bekleyenler ya da büfeden çay-kahve alıp koridorda lakırtı yapanlar eren elmalı'nın sane'nin ortasında gelen ikinci golü seyredemediler tabi. çalışılmış pozisyondu galatasaray adına, santra ile top rakibin köşe direği tarafına vurulup, oradan atak yapılması beklenirdi, çok maç denendi, burada başarı geldi. dış sahada ve pek de gücü olmayan rakip önünde iki farklı öne geçmek galatasaray'ı rahatlattı ki ev sahibi de ana planından çıkıp "şeref" golü için saldırınca yunus-sane-osimhen'in çok arzuladığı boş alanlar da ortaya çıkıverdi. özellikle sane'nin ikramını "sol ayağına güvenmediği" için geri çeviren osimhen, maç bitimine 5 dakika kala ıcardı'nin "klas ve tecrübe" kokan pasıyla zaniolo'yu hareketlendirdiğinde italyan dostunun ikramını geri çevirmedi, derin bir "oh" çekti kendi adına. geçen hafta ıcardi torreira'ya jest yapsın demiştik, bu hafta osimhen'in hediyesini bekler zaniolo...
galatasaray bir haftayı daha 3 atıp gol yemeden bitirecek diye beklerken, belki de gazetelerin erken manşetlerini uzatmalarda bilal'i üzen sane değiştirtti. alman topçu berkan'ın pasında ceza sahası dışından topa abandı, meşin yuvarlak kayserili savunmacıya da çarpınca zaten taraftardan protestolar işiten bilal'i iyice çaresiz bırakıp, tıngır mıngır kaleye süzülüverdi. sane de siftahı yaptı, o da derin bir nefes çekmiştir.
3838 lira ödeyip galatasaray'ı desteklemeye gelen deplasman tribünündeki taraftar da verdiği paranın hakkını 4 gol görüp, transfer döneminin yıldızları osimhen ve sane'nin gollerini izleyerek almışlardır umarım. bir de yunus'un mertensleştiği anlar da gözlerinin pasını sildiğini düşünüyorum.
muslera'nın kaleyi emanet ettiği halefi günay'la bitirelim yazımızı. günay güvenç bu sezon 3 maçta da "clean sheet" yaptı, yani kalesini gole kapadı ve hala kaleci transfer etmeyen yönetime de "bulamıyorsanız, rahat olun, ben varım" mesajı iletti... müthiş bir istatistik de tutturdu günay: galatasaray forması ile ilk onbirde başladığı ilk altı maçta gol yemedi günay... darısı haftaya rize maçına...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-4galatasaray.html