*

  • 285
    geleneksel olarak çöpe attığımız bir başka 45 dakika. yahu moral bozmayalım diyoruz da senin büyük ölçüde tamam-devam maçın. rakibin as oyuncuları eksik, orta sahasında jimmy durmaz ile 18'lik emre tatlı oynuyor. yani ayıptır, insanın gücüne gider. adamlar buna rağmen başlarında 31 yaşındaki francesco farioli ile hazırlanmış gelmişler. sana çalıştıkları belli, uyguluyorlar da. senin bütün boşluklarını işliyorlar. sen ne çalışmışsın, ne hazırlıklık yapmışsın ve ne oynuyorsun? yok, en ufak plan, organizasyon yok. ortada takım yok. yani izahı yok sahada oynanan şeyin. sanki yolda 11 adam toplamışlar, birer de forma vermişler, çıkın oynayın demişler.

    sen bu futbolla bu maçı kazansan ne kazanmasan ne? sonraki hafta yine aynı terane. ikinci yarı hele hele bir de gol falan yersek allah korusun ki maalesef gole daha yakın olan taraf karagümrük.
  • 291
    yine futbolun f sini bile oynamadığımız saçma sapan pas hataları, bir sürü bireysel hata, yine aşırı güçsüzlük isteksizlik, yine aynı ölü toprağı.
    leş gibi bir futbol. leş gibi bu futbola layık leş ötesi , kötü niyetli , içinin pisliği yüzüne vurmuş bir hakem.
    itici bir rakip. bir sürü itici rakip futbolcu.
    bu kadar kötü bileşen yeşil sahada nasıl bir araya gelir.
    iğrenç bir maç.
  • 292
    ne oynamaya çalıştığınızı belli olmadığı, rezil halde sahada gezdiğimiz bilmem kaçıncı maç. takımin şampiyonluk şansı rakiplerin daha rezil performans göstermesine bağlı. şampiyon olsak bile fatih terim gitmeden bu takım düzelmeyecek. bu oyunculardan alınabilecek verim bu değil. elimizde bir sürahi varken bir fincan şu ile yetiniyoruz resmen.

    hakem konusuna, hatta haftalardır yaşanan rezaletlere deginmeye gerek bile yok. kimki bu tezgahı planlıyor, ortak oluyor, oynuyorsa allah onlatin mustehakini versin. şeref, satın alınabilen bir şey olsaydı sıraya girecek bir çok kişi var!
  • 295
    hakem konusuna değinmeyi artık gereksiz buluyorum çünkü birilerinden talimat geldiği belli bize karşı ama takımın sahada oynadığı ya da oynamadığı futbolu konuşmazsak kendimize yazık ederiz. karagümrük'ün bile ciddi anlamda bir oyun planı var ve bizi gerçekten zorluyorlar. oyun böyle devam ettiği sürece de maçın favorisi karagümrük maalesef. ikinci yarıya ya bizimkiler silkelenecek çıkacaklar, ya iyi değişikliklerle alacağız maçı. saydıklarımın dışında alternatif bir senaryo yok şu an
  • 297
    iç sıkıntısıyla geçirdiğimiz bir 45 dakika daha. galatasaray maçlarını izlemek insanın akıl sağlığını olumsuz etkiliyor. özellikle bir hafta boyunca heyecanla takımın maçını bekleyip sahadakilerde bu heyecanın çeyreğini görmeyince daha da kötü etkiliyor. öyle bir oyun oynanıyor ki bu takımın 1 hafta boyunca antrenman yaptığına kimse beni inandıramaz. antrenman sahasına çıkıp iki ter atıp evlerine dönüyorlar. böyle plansız deyim yerindeyse gerizekalı bir oyunun başka hiçbir açıklaması yok. eğer ciddi ciddi antrenman da yapıyorlarsa o daha da kötü. böyle oynamak için zahmet edip antrenman yapmalarına gerek yok çünkü.

    bu arada; evet rakipler bize karşı daha motive oynuyor ve evet hakemler başkalarına gösterdiği inisiyatifin onda birini bize göstermiyor. tüm bunların normal şartlarda takımı daha da ateşlemesi gerekir. hiçbir şeyden değilse sırf çakallara ortamı bırakmamak için daha iyi oynamanız gerekir. bizde ise bunların hiçbirinden eser yok. belli ki hem teknik ekip hem oyuncular ligi kafasında bitireli çok olmuş. bir an önce gereksiz oyunculardan kurtulup önümüzdeki seneyi planlamamız lazım.
  • 298
    futbolcularımız kendilerine faul yapıldığında kendilerini bağırarak yere atmalılar çünkü ligimizin hakemleri gördüğüne değil, çıkan sese göre kart veriyorlar. yedlin bileğine basıldığı andan itibaren inleyerek kıvransa ve bizim futbolcularımız da kart için hakemin etrafını sarsa en azından hakem üzerinde bir baskı kurulur. yedlin'in pozisyonunda lens'in üzerine yürüyüp biraz ortalığı karıştırsalar var ve hakem üzerinde baskı olacak.

    fenerbahçe, beşiktaş futbolcuları daima yapıyorlar bunu. hakemler de durun dinliyorum, sakin olun demek zorunda kalıyor. yedlin'i biçtiler, takım reaksiyon bile vermedi.
  • 299
    maçla ilgili beni sevindiren -ya da üzen- tek şey, rakibi karşılarken ileride pozisyon aldığımız anlar. yoğun pres yerine bunu istikrar haline getirmemizi tercih ederim açıkçası. kontrollü bir şekilde rakibi kendi kalesine yakın yerde sıkıştırıyorsunuz. bu durum rakibin pas sayısını artırırken boyunu kısaltıyor. bu da riski artırıyor. pas uzunluğu arttığında zaten rakip topu kontrolsüz vurmuş oluyor. en azından bu maç özelinde böyle oldu. ki çoğu anadolu takımına karşı da böyle olur. üstelik o dar alana yerleşmişken bir de araya şok pres sıkıştırırsanız efsane oluyor.

    bunu bu maç özelinde iki kere yaptık, birini şok ve yoğun pres de takip etti. eksiklerimiz elbette var. mesela pozisyon alırken orta sahanın ortasındaki 2 oyuncumuz bir kişinin başında kalmıştı bir durumda. bu hâldeyken bir rakibi de boşta bırakmıştık. oysa kayma hemen yapmak lazım oralarda.

    oyun riskli mi? elbette. pozisyon alamadığınız bir durumda iki pasla paspas olabilirsiniz. ya da çıkar bir orta saha tak diye çapraza bir uzun oynar ve şans ya(!) hızlı kanadı da vardır, perişan olabilirsiniz. ama getirisi de yüksek. biz o riski alıp diğer riskli durumları azaltma yoluna gidebiliriz.

    gerçi bahsettiğim bu olay maçın ilk 10 dakikası için geçerli. -beni üzen nokta da burası zaten- sonrasında ezber oyuna geri döndük. ki rakibe tehlikeli pozisyonları da bu zaman diliminde verdik. rakip paslaşırken gıdım gıdım geriye çekiliyoruz. yanlış anlaşılmasın kendi sahamızda durma oyununa garezim yok. sadece biz beceremiyoruz. onu da iyi oynasak, o oyununda yüksek getirileri var. mesela hızlı adamlarınızı daha kolay kaçırırsınız. vesaire...

    eksiler, artılar... ben yüksek risk, yüksek getiriden yanayım sanırım. gerçi bizim durumumuzda durumlar biraz farklı işliyor gibi.

    neyse.

    bizim galatasaray ile ilgili benim bir türlü anlam veremediğim bir şeydir bu. rakip kim olursa olsun rakibi bu kadar kolay, kalemize nasıl yaklaştırabiliyoruz? biz rakip kaleye yaklaşmak için bildiğiniz acı çekiyoruz oysa. şut atacak pozisyona bile zar zor geliyoruz. hani frikik atabilecek net bir futbolcumuz yok da, tehlikeli yerden duran top kazanacak o tehlikeli yere de gelemiyoruz ki kolay kolay. bunu tehlikeli yerden duran top kazanıp topun başına selçuk inan geleceği için penaltı olmuş gibi defalarca sevindiğim için gönül rahatlığıyla yazıyorum.

    gol olmasını geçtim, şu koca sezonda tehlikeli yerden -hani o selçuk inan'ın sevdiği yerlerden- kaç tane frikik kazanmışızdır? olsa olsa 2011-12 sezonunda selçuk'un attığı frikik golü kadardır. (not: burada selçuk inan güzellemesi yapılmamaktadır, gerçi frikik konusunda selçuk güzellemesi yapılır ya neyse. sadece bir noktaya parmak basmak istedim.) yoksa ben mi hatırlamıyorum, sonunu getiremediğimiz için? o da bir ihtimal.

    son üç şey söyleyip kapatacağım:
    1. hâlâ neden ryan babel kanat denemesini yapıyoruz?
    2. yedlin sırtını yan çizgiye vermiş. sahaya yanlamasına bakıyor. rakibi kendisini karşısından karşılıyor. rakip tarafında herhangi bir rakip yok. bek oyuncusu stoperine yanaşmış. orada bir boşluk var. sağına atıp depara kalksa önünde kimse yok. ama solundaki donk'a geri oynuyor. abi, sen hızlı adamsın, at git işte. neden sürekli geri dönüyoruz?
    3. unuttum. "hâlâ neden ryan babel kanatta oynuyor?" diye sorayım bari yeniden. çünkü anlamıyorum. adam yok demeyin lütfen. deneyip bir türlü olduramadığımız ama "belki bu sefer" umuduyla bir şeyde ısrar etmek neden? onun yerine yeni bir şeyler deneyelim allah aşkına. ki denedik ve hatta performans da aldık. mesela orada üç emreler ile oynadık. 2 oldu, 1 olmadı falan. başka şeyler de denenebilir.

    ezbere oynuyoruz. işin kötüsü ezberimiz de iyi değil.

    fevkalade.
  • 300
    babel top kontrolünde şu elini çok kullanıyor ve birkaç defa golden etti bizi bu huyu. bugün de gol iptal edildi.

    yorumlanacak bir oyunumuz yok. önde bas bakalım ne olacak taktiğiyleyiz sahada. onu da beceremiyoruz. kapsak da bir şey yok bizde.

    yedlin'i ise önümüzdeki 3 maçtan birinde görebilirsek şanslıyız. lens'in o hareketinden sonra bir süre daha sahada kalması mucizeydi. lens aynı yerden donk'a karşı da aynı şeyi yaptı neyse ki ayağın yanından geçti bacağı bu sefer.

    bize gelince en ufak harekette faul ve sarı kart çıkması olayı devam etmekte. sahi lens'in yaptığını bizim oyuncumuz yapsaydı kaç maç cezadan başlatırlardı kim bilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın