*

  • 51
    takdir ettiğim bir yapım. 1923 yılında yaşananlardan "uyarlanan" bu filmin devamının da 2011 yılında yaşananlardan uyarlanması ve filmin bir seri haline getirilmesi gerekir. yeni filmin ismi "zaferin rengi 2" olmasın ama. "tarlanın sarısı", "şikenin laciverti" vb. isimler, 2011 yılında yaşanananları anlatacak bir filmi çok daha dikkat çekici hale getirecektir. bu yakışır fenerbahçe'ye.
  • 52
    yine gündem değiştirme, yine fenerbahçe'yi atatürk'ün takımı gibi gösterip, taraftarı uyutma çabalarından birisi. bu ülkede zaferin iki tane rengi var: kırmızı ve beyaz. diğerleri sadece yardımcı oyunculardır. çünkü zafer tek bir bayrak altında tek bir amaç uğrunda toplanıldığı için gelmiştir. takımından, memleketinden, milliyetinden bağımsız kendisini buraya ait hisseden herkes el birliği yapmıştır.
    tekrar söylüyorum zaferin rengi diyorsak o kırmızı ile beyazdır. birilerinin elementinden uydurduğu renkler değildir.
  • 58
    vikipedi’de bu kupanın tarihi 29 haziran 1923 görünüyor. büyük taarruz’un üzerinden 1 sene geçmiş, bunlar neyin kurtuluş mücadelesinden bahsediyor anlayamadım. dünyanın en büyük spor kulübü, 29 şampiyonluk, fetönün en büyük hedef tahtası, harrington kupası vs. bunlara gerçeği anlatmaya uğraşmayın, bunların özel bir durumu var sizi de hasta ederler.
  • 62
    maçın oynandığı tarihte ateşkes anlaşmasının imzalanmış olmasını, lozan görüşmelerinin ikinci ayağının yapılıyor olmasını, düşman kuvvetlerinin mağlubiyete uğratılmış olmasını geçtim. ve bir an bunların gerçekten, savaş ortamında böyle bir müsabakaya katildigini kabul ettim bir an. sonra kendi kendime düşündüm ve şu soruyu sordum:

    " tüm kulüplerin davet usulüyle çağrıldığı ve reddettiği bir müsabakayı oynamayı kabul edip, ülkeni işgal etmiş olan düşman ülkenin düşman generelanin adını onore etmek için, onun şerefine düzenlenen bir etkinlikte masaya meze olmayı hangi akılla başarı diye addettiniz? millet cephede yurdu yaşatmak için can verirken sizi zorla cagirmadiklari bir yerde ne bok işiniz vardı?

    allah akıl fikir versin bunlara. yerdeki keçi bokunu çikolata drajesi diye toplayıp yiyecek kıvama geldi bunlar.
  • 63
    hikayenin anlaşılması için ön bilgi: senaristim.

    deşifre olmamak için fazla detay vermeyeceğim, yıllar yıllar önceydi. nasıl perişan bir dönemimdeyim, nasıl bok bir haldeyim anlatamam. annem kanser, özel hayat berbat durumda. son çalıştığım şirket batmış, içeride kalan beni epey kurtaracak bir parayı alamıyorum. cep delik cepken delik. çakal gibi iş kokluyorum, ne bulsam atlayacağım.

    bir gün sektörden bir tanıdığın ofisinde otururken arkadaşları geldi. yapım şirketleri var, daha yeni dev bir film çekmişler, paraları bol, havaları on numara. şu anki filmi çeken şirket değil ama muhtemelen daha zenginler. sohbet muhabbet derken konu harrington kupası'na geldi. herifler hasta fenerli mk, en büyük hayali de bu konuyu filme çekmekmiş. oturduk konuştuk. bayağı inanıyorlar bunun destansı bir konu olduğuna. fenerli işte. laf arasında "hadi yaz da çekelim" dediler bana. yaparlar da biliyorum, para cidden çok heriflerde. kendi ekipmanları ıvır zıvır da var. gaza getirecek bir senaryoyu önlerine koyarsam kafayı kırıp dalacaklar işe. o dönem için epey ciddi bir para kazanacağım.

    ulan dedim kendime, ne kaybedersin? zaten diptesin. profesyonel düşün, al paranı. tamam dedim. bana kendisinin yazdığı sinopsisi yolladı yapımcı, buna başla sen dedi. birkaç güne şirketlerine gidip avans filan alacağım. rakama kadar anlaştık. en dip dönemimden çıkış bileti resmen.

    bir iki gün geçti. yok aga elim gitmiyor. ulan diyorum paraya ihtiyacın var manyaklaşma. yok. tek satır yazamadım. aradılar, dedim bir şeyler çıkarıp yollayacağım. başlığı atamadım ya başlığı. ki elim gevezedir, oturup bir günde 90 dakikalık full senaryo yazıyordum o dönem ihtiyaç olunca. bunda klavyeyi elleyemedim.

    bir iki kez daha aradılar. açmadım. en sonunda engelledim koca yapımcıları.

    şimdi ciddi ciddi bu işi yazıp çeken insanlara şifa diliyorum. inanmadan yaptılarsa profesyonel desteğe muhtaç hale gelmişlerdir. inanarak yaptılarsa zaten durum kritik demektir.
  • 65
    filmde oynayan fırat tanış isimli oyuncunun eski sevgilisi şiddet iddiası ile uzaklaştırma kararı çıkarttı. oyuncunun eski rol arkadaşı gonca vuslateri'de bu kararı desteleyen paylaşım yaptı. filme bundan sonra gidecek olan varsa da bu konulardan sonra bir kez daha düşünür. toplamda şu ana kadar 185 bin kişi izlemiş film. fikir vermesi açısından kendisine yakın zamanda çıkan kolpaçino filmi 2 milyonu geçti.
  • 66
    esasen oyuncu kadrosuna bakacak olursak bu film haricinde bambaşka konulu herhangi bir filmde oynasalar ciddi gişe başarısı gösterecek ya da o anda ülkede en çok adından söz ettirecek film olma potansiyelini taşıyacak karakterleri barındırıyor bünyesinde. renktaşların de yukarıda paylaştığı filmin imdb sayfasında en az 7 tane dizi/filmlerde başrol ipini göğüsleyecek kalibrede oyuncu var zira. ama bu camia öyle bir camia ki formayı messi'nin üzerine geçir gol atamaz, ceza'nın üzerine geçir lal olur, verstappen'in üzerine geçir ilk turda yarış dışı kalır. öyle loser bir camia. filmin konusu da zaten malumunuz olmayan bir milli mücadele başarısını varmış gibi gösterip, biz şöyle büyük cumhuriyet çocuklarıyız algısı yaratmak olduğu için; başarısız bir proje olması da gayet doğal.
  • 68
    izlemediğim, izlemeyeceğim bir yapım. bunun önemi de yok aslında. asıl mevzu bu kurgusal kahramanlık hikayesi bizim için olumsuz eleştiri yapma zamanı geldiğini gösteriyor.

    ne demek istiyorum. bırakın memleketi dünyada kaç tane spor kulübünde galatasaray’ın sahip olduğu tarih var? bunu yeterince gözler önüne serebildik mi? ne kadar da normal karşıladık. oysa ki çok güzel ve sürekli anlatılması gerekiyor. belgesel, film vs gerekli önem verilmesi şart.

    gel görelim ki rakibimiz kendisine bir tarih uyarlıyor. belki de gizlemesi gerekeni kahramanlık hikayesine dönüştürüyor. bu bambaşka bir seviye. bu kurguyu dikkate alanın da kendisine saygısı yoktur.
  • 71
    gişede çakılan film.

    bunun oyuncu veya camia ile alakalı bir durum olduğunu düşünmüyorum. insanımız, gerek ekonomik gerek netflix, blu tv gibi dijital platformların hayatlarımıza iyice entegre olması sebebiyle sinema işini iyice rafa kaldırdı. tüm dünyanın gündeminde olan marvel filmleri, oppenheimer veya barbie ayarında bir film olmadığı vakit salonlar hiçbir şekilde dolmuyor. ayrıca bana göre kulüplerin resmi kanalları ile taraftarları arasında hiçbir bağ yok. bu konuda en başarılı olan camia belki de fenerbahçe ama sinema salonuna 200bin kişiyi bile çekememişler.
  • 75
    tıpkı fetö sürecinde olduğu gibi, türk kurtuluş mücadelesinin de kısa süreli çıkarlar uğruna sulandırılması ve manipüle edilmesinin son halkası, vahim proje.

    bu ve bunun gibi projeler çok tehlikeli olmakla birlikte, şahsımca vatana ihanet ile eş değerdedir.

    neden mi?

    bizim gibi tarihini bilmeyen, okumayan, öğrenmeyen toplulukların geçmişle bağını koparmak çok kolay oluyor. yıllarca "bir gecede cahil kaldık", "ecdadımız öyle muhteşemdi, böyle mükemmeldi" yalanlarıyla uyuşturulan ve daha yüz yıl öncesindeki durumdan bi haber halkın genetiğiyle oynamak, ilerleyen zamanlarda tıpkı bugün yaşadığımız gibi kutuplaşmalara, köklerinden kopmaya ve aidiyet duygularının yok edilmesine sebep olacaktır.

    bugün nasıl ki muhafazakarların ve sekülerlerin ayrı tarih anlatımları ortaya çıktıysa, yarın fenerbahçelisi ve galatasaraylısı da farklı tarihler anlatacak, birbirleriyle olan ortak noktalar tamamen kopacak ve en bunun da ötesinde birbirlerinden nefret etmek için yeni yeni sebeplere sahip olacaklardır.

    yaklaşık 20 yıldır büyük bir saldırganlıkla akp hükümeti ve destekçilerinin bilerek ya da bilmeyerek yaptığı propagandanın yozlaştırıcı etkilerini dibine kadar yaşıyoruz. şimdi buna bir de fenerbahçenin tarihi eğip bükme projesi dahil oldu.

    hayır kronolojik olarak baktığında zaten durumun böyle olmadığı belliyken, sunulan argümanlar, holiganca yaklaşımlarla iş iyice doğru bilgiye erişmek isteyen kişilerin önüne duvarlar örüyor. tarihleri akılda tutup, zamanı biraz geriye alalım. zaten her şey kendiliğinden anlaşılacak...

    - ordumuzun savunmadan - saldırıya geçtiği büyük taaruzun başlangıç tarihi: 26 ağustos 1922
    - ordumuzun yunan ordusuyla karşılaşdığı son savaş olan başkumandanlık meydan muharebesi'nin gerçekleşme tarihi: 30 ağustos 1922
    - ordumuzun izmir'e giriş tarihi: 9 eylül 1922
    - mağlubiyet sonrası yunanistan'da gerçekleşen devrimin tarihi: 11 eylül 1922
    - kurtuluş savaşının fiilen bittiğinin işareti olan mudanya mütarekesinin imzalanma tarihi: 11 ekim 1922
    - ankara'nın lozan konferansına davet edilmesi: 28 ekim 1922
    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    - general harington kupası mevzusunun vuku bulma tarihi (fenerbahçe resmi web sayfasına göre): 29 haziran 1923.
    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    - kurtuluş savaşının son cephesi olan batı cephesinin kaldırılma tarihi: 1 eylül 1923
    - ordumuzun istanbul'a giriş tarihi: 6 ekim 1923

    eğer savaş sonrası işgal ordusunun 1 günde istanbul'u terk edeceği gibi bir fantaziye inanmıyorsak, mutlak galibiyetimiz sonrası bürokratik prosedürlerle geçen süreyi nasıl ele almalıyız?

    aslında soru şu:

    son düşman birliği memleketten arındırıldıktan, mağlup olan düşman kendi iç karışıklıklarıyla boğuşup bir ihtilalle sarsıldıktan, ortada silahlı çatışmaya sebebiyet verecek bir tehdit kalmadıktan ve hatta tüm planın yaratıcısı ingiltere'nin savaş karşıtı bir eksene kaymaya başlamasından sonra nasıl bir futbol karşılaşması umutsuz halkın umudu olabilir?

    tüm anadolu düşmandan temizlenmenin sevincini yaşarken, kim bu umutsuz kesim?

    osmanlı yanlıları mı?
    mandacılar mı?
    ingiliz taraftarları mı?
    kaçan ya da sürgün edilen saltanat mensupları mı?

    bilemedim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın