• 1048
    kutsal metinlerdeki koç - ismail ilişkisi uzerinden övgüler yazmak için galatasaray maçını beklediğine inandığım yorumcu. şimdilik geçen yılki söylemlerden sonra yoğurdu üfleyerek yiyor ve bekliyor. olur da galatasaray maçından galip gelirlerse edebi bir metin dökecektir. sadece 3 oyuncu için yaklaşık 45 milyon euro ödemiş olacak bir takım için. defansa yaptıkları transferleri saymadım. şimdilik galatasaray fenerin ensesinde olduğu için rahat değil...
  • 950
    benim gözümde bir objektif olacağım diye takımını her ortamda ezdiren taraftar bile değildir. fenerbahçe lehine verilen haksız penaltılardan, faullerden de ucundan köşesinden bahsetse keşke. ya da rakipleri aleyhine verilen haksız kararlardan. galatasaray aleyhine verilmeyenlerden bahsetsin diyemiyorum, çünkü belli ki bunları dile getirmeye cesareti yok.

    tanım: gücün yanında yer alan ve nereden prim yapacağını çok iyi bilen popülist bir jesussever.
  • 335
    milli maç arasını güzel bir yazıyla noktalamış.

    --- alıntı ---

    artık yeni bir şey söylemek lazım!

    yine bir ulusal maç haftası içindeyiz, yine hüsran ve yine aynı klişelerle günler geçiyor: milli takımın hocası, estonya’yla yaptığımız grup beşinciliği mücadelesinden bahsetmiyor, “önce turnuva istikrarsızlığımıza çare bulmamız lazım” diyor. her mağlubiyetten sonra her hocanın sığındığı klasik liman, “turnuva istikrarsızlığı”…

    “esas mesele türk futbolunun ulusal takımlar düzeyindeki bütüncül başarısızlığı imiş, çağ dışı macarlar’a 5 puan yitirdiğimize değil, tff ile yaptıkları çalışmalara odaklanmalıymışız”… bildiğimiz kadarıyla tff ile yaptıkları çalışma da, yabancı sayısını kısıtlamak. kendi liginde yabancı oyuncularla rekabet edemiyorsan, dışarıda o yabancılarla nasıl rekabet edeceksin acaba! yanıtını kimse bilmiyor…

    turnuva istikrarı
    aslında bu konuya geçmişte de defalarca değindim, ama yeri geldiği için bir kez daha yinelemek zorundayım: biz turnuva istikrarsızı filan değiliz! bizim sınıfımızdaki ikinci halka milli takımlar doğası gereği her büyük turnuvaya gidemezler zaten. meselenin basit bir matematiği var: bu kıtadaki 53 ülke için, dünya kupası’nda 13, avrupa şampiyonası’nda da (henüz) 14 veya 15 bilet var. avrupa’nın 7 devi (isp, alm, ita, fra, hol, ing ve por) zaten hemen her turnuvaya gidiyorlar. dolayısıyla geriye ortalama 7 bilet kalıyor. yani uefa üyesi kalan 46 ülke her turnuvada bu kalan 7 bilet için çarpışıyor. bizim de içinde bulunduğumuz 18-20 civarındaki ikinci halka ülke (hır, dan, isv, çek, yun, isvi, rus, pol, tür, rom, sır, bul, bel, svn, ukr, nor, avu, isk, irl) bu 7 biletin favorileri. ama hiçbirisinin her turnuvaya gitme şansı yok, çünkü ispanya gibi almanya gibi formalarını ortaya koyduklarında şampiyona bileti alamıyorlar. genelde üst üste iki turnuva bileti için iyi bir nesil yakalamaları gerek.

    daha somut ifade etmek gerekirse… bizim avrupa futbol haritasına dahil olduğumuz 1996 yılından beri 9 büyük turnuva yaşandı. bu 9 turnuvaya isp, alm, ita, fra firesiz 9’ar kez; hol, ing ve por ise tek fireyle 8 kez katıldılar. onların dışında 9’da 9 veya 9’da 8 bilet alan ülke yok; mesela norveç’in ve ukrayna’nın 2, belçika’nın 3, türkiye, polonya ve romanya’nın 4, isviçre ve rusya’nın 5, isveç’in 6 katılımı var. yani eğer biz turnuva istikrarsızıysak, kıtanın 7 devi hariç hemen herkesi turnuva istikrarsızı ilan etmek mümkün!

    ya da meseleye şu açıdan da bakabiliriz: son 9 şampiyona incelendiğinde turnuva katılımı açısından avrupa 15’incisiyiz. ki zaten uefa kulüpler sıralamasında da yerimiz genelde 10 ile 15’incilik arasında seyreder, fifa milli takımlar listesinde de ortalamamız o bölgelerdir. yani turnuva katılımı sayımızla, uefa avrupa kupaları veya fifa milli takımlar sıralamamız arasında bir dengesizlik yok, hatta bariz bir korelasyon var. (turnuva katılımı tam listesi için meleke.com’a bir göz atabilirsiniz)

    nesil yakalama
    “tamam, turnuva istikrarsızı değiliz, o zaman sorunumuz ne” diyorsanız, bu yanıt için başka bir veriden faydalanmak durumundayız: 2002 dünya üçüncülüğümüzden beri tek bir turnuvaya gittik. yani son 5 şampiyonanın 1’inde varız, hatta 2014 de hayal olduğu için istatistiğimiz 6’da 1… yani mevcut tecrübeli neslimiz (emre, hamit, gökhan zan, volkan, umut, egemen, bekir vs.) kaybetmeye ciddi biçimde alıştılar. ikinci halka ülkeleri başarıya götüren metotlardan en önemlisi şu: bir nesil, maç kaybetmeye alıştıysa, bahane üretmeye, boynu bükük dolaşmaya alıştıysa onları vakit kaybetmeden yeni jenerasyonla değiştirmek. o milli takıma daha yüksek enerjiyle gelecek gençlere sorumluluğu bütünüyle vermek. gerekirse bir turnuvayı gözden çıkarmak, sonraki 3 turnuvaya göz dikmek. işte bizim bu elemelerde eksik yaptığımız, veya “mış gibi” yaptığımız şey de bu.

    2002 dünya üçüncüsü takım, 1993 akdeniz oyunları’nda toplanmışlardı. euro 2008 yarı finalisti grupsa ilk kez 2004 avrupa ümitler şampiyonası’nda bir araya gelen ekipti. şimdi de elimizde henüz kaybetmeye alışmamış bir 85-95 nesli var: selçuk, gökhan, burak (1985), topal (1986), arda (1987), onur, nuri, caner, pektemek (1988), ismail, hasan (1989), semih, alper (1991) ana arterler. arkalarında sercan, soner, olcay, olcan, sinan, cenk, serdar aziz, aykut, a.ilhan, sefa, necip, oğuzhan, salih gibileri de hazır. yani samimi bir nesil değişikliği yapacak imkân da var aslında. ama milli takım kurmayları selçuk’la sorun yaşıyor, gökhan zan’dan medet umuyor, hamit girerken takımın en iyisi alper çıkıyor, 2016’da 36 yaşında olacak emre’ye sorumluluğu veriyorsa bu değişikliği yapma konusunda da samimi olamıyor demektir. koskoca hollanda, italya maçına 1990 doğumlu strootman’ın kaptanlığında çıktı. türkiye karşısında elemelerin ilk maçında ilk 11’de 94’lü willems, 92’li martins indi, 91’li van rhijn ve clasie’lerle oynadı. yeni nesile sorumluluk vermenin karşılığını da 6’da 6 ile aldılar zaten.

    peki ne yapmalı?
    1)bence dibe vurmak, daha yükseğe sıçramak için önemli bir fırsattır; bu fırsatı iyi değerlendirmeli. artık planlar 2016 için yapılmalı. 2016 takımı o gün zaten tecrübeli olacak selçuk, gökhan, arda, onur, burak’ların etrafına kurulmalı. ulusal takıma büyük hizmetler yapmış ama 2016’da olmaları çok güç olan emre, hamit, umut, gökhan zan, volkan, bekir gibi isimlere layıkıyla teşekkür edilip sorumluluk sıradaki nesile geçirilmeli.

    2)avcı devam etmek istiyorsa etmeli, ama ulusal takımlar yönetimi yeniden planlanmalı. avcı’nın yanına yarışma tecrübesi olan bir yardımcı hoca daha eklenebilir. ayrıca almanya altyapı organizasyonunun başına hocalık kariyerinde bundesliga şampiyonluğu ve uefa kupası finali olan sammer’i getirebiliyorsa biz de mustafa denizli’yi, şenol güneş’i oraya koyabilmeliyiz.

    3)yabancı sayısını düşürüp kendimizi dünyaya kapamak yerine çok defa dillendirilmiş kriterleme çalışması yapılmalı. fifa sıralamasının ilk 10 ülkesi belki ayrı değerlendirilebilir, 23 yaş üstü için belirli bir sayıda a milli olma şartı aranabilir.

    4)esami listelerindeki göstermelik 1 altyapı oyuncusu şartı samimi hale getirilmeli: ilk 18’de 4, ilk 11’de 2 altyapı oyuncusu mecbur edilmeli. altyapı oyuncusu tanımı biraz geniş tutulabilir: türkiye’de herhangi bir kulüpte 2 yıl altyapı eğitimi görmüş 21 yaş altı oyuncular denebilir mesela…

    söyleyecek daha sayfalarca şey var, ama bana ayrılan yeri çoktan aştım… artık “turnuva istikrarsızıyız”, “futbol ekolümüz yok”, “taçtan gol yiyoruz” gibi klişeleri ve yalanları bir kenara bırakıp yeni birşeyler söylemek lazım özetle. önümüzdeki milli müsabakasız 6 ayı iyi değerlendirip yeni birşeyler konuşmak ve duymak umuduyla. mutlu haftalar…

    --- alıntı ---

    http://www.meleke.com/?p=5413
  • 675
    çoğunlukla anlatmak istediklerini ifade etmek için istatistikleri kullanır eğer sayılar çelişiyorsa istatistikte detaylar arar, yani kurnazdır.
    sneijder ligdeki faal futbolcular içerisinde podolski ve eto'o ile birlikte en kariyerli futbolcu. galatasaray kariyerinde sneijder'in kazandırdığı büyük maçları saymakla uğraşmayacağım ancak bir spor yazarı olarak şunun farkına varmalıdır; sneijder sadece gole asist yapmıyor aynı zamanda çoğu kez asist öncesi son pası veriyor. (bkz: 14 ocak 2017 atiker konyaspor- galatasaray maçında garry mendes rodrigues'e asist öncesi verdiği pas)
    bu bakımdan sneijder'in performansını yorumlarken gol/asist istatistikleriyle beraber esasen oyunu nasıl organize ettiğiyle değerlendirmesi daha doğru bir yaklaşım olurdu.
  • 1106
    oyunumuzun çok kötü olması başka, yorumcuların konu galatasaray olunca dillerinin kemiğinin olmaması, dalga geçebilmesi başka.

    bein sports haberde de bir laz vardı, adını bilmiyorum. okan buruk ve icardiyle dümdüz dalga geçti.

    siz kimsiniz ya. hem fb'yi batıran hem türkiye'yi rezil eden mourinho için bu ifadeleri bir gün olsun kullababildiniz mi, pislik yığını.

    edit: adamın adı raşit altun. gerçekten de karadenizliymiş (tipinden çok belli). galatasaraylıymış güya.
  • 761
    https://twitter.com/...s/893004098601193472

    uğur meleke de tıpkı diğerleri gibi eleştirlerden etkilenerek saldırgan bir tipe doğru evriliyor.

    mantıklı bir yazar var diye teselli ediyordum kendimi ancak başta wesley sneijder olmak üzere birkaç vahim hatası yüzünden eleştirilince bu sefer mantığını yitirip eleştirenlere karşı saldırıya geçtiğini görüyorum.

    kamuoyuna mal olmuş bir spor yazarıysan veya devlet adamı isen yapılan eleştirilere karşı saldırgan bir yapıya dönüşmemek için direnmek zorundasın. çünkü sen de öfkene yenilirsen, saldırganlaşırsan tüm toplum bundan etkilenir.

    fatih terim ile ilgili eleştirilerine katılamıyorum. çünkü sözleşme kuralları ve ahde vefa ilkeleri hukukumuzun vazgeçilemez ilkeleridir. bunları yok saymak hayatı yaşanmaz hale getirir. ancak fatih terim başka bir iş bulursa, yani yeniden profesyonel olarak çalışmaya başlarsa tazminatından vazgeçmesini beklemek makul olur. tabi ki wesley sneijder gibi tamamından feragat etmesi büyük bir onurdur ama gönderiliş şekli onurunu zedelediğinden (önce daha yapacağımız çok şey var deyip iki hafta sonra kovuldun demek onur kırıcıdır) bu fedakarlığı şu anda beklemek biraz fazla olur.

    işinden kovulan işçi ve memurlar için bu kurallar geçerli olamaz. çünkü onlar zaten asgari seviyede gelir sahibi olduklarında, iş akitlerinin tek taraflı feshedilmesi halinde tazminatını son kuruşuna kadar almaları gerekir.

    sonuç olarak, kamuoyuna mal olmuş kişiler karşılarındaki öfkeli de olsa, şiddetli eleştiriler de yapsa sakin kalmalı, mantıklı olmalı, aklın ve hoşgörünün sınırlarını terketmemelidir. aksi halde cinnet toplumuna doğru gidişimiz hızlanır.
  • 361
    yazısında çok güzel bir noktaya değinmiş. süleyman abay pat diye tek kararıyla fatih terim'i tribüne yolluyor, dany'yi oyun dışına gönderiyor.

    peki fatih terim neden abay'ı atamıyor, dany neden hakem'e kırmızı kart gösteremiyor?

    sizin adalet dediğiniz bu mu sahi? yazık..

    adaletli olan, süleyman abay'ın kafasına göre insanların istikbaliyle oynaması, haksız kararlar vermesi ve bir de üstüne üstlük fatih terim'in üstüne yürüyüp ona dalaşmasıdır. uğur meleke'yi bu ince noktayı es geçmediği için tebrik ediyorum.
  • 762
    fatih terim'in alaçatı mevzusu mahkemeye intikal etmiş bir mevzudur. mahkeme kim haklı kim haksız karar verecektir. "pedofili içerikli görüntüleri ortaya çıkmış bir futbolcu" örneği hem uygunsuz hem de çok çirkin bir örnek. pedofili demiş iken benzema ve riberry hakkında 18 yaşından küçük genç bir kızla fuhuş yapmak suçundan haklarında dava açılmıştı. o dönemde ne fransa milli takımından ne de kendi kulüplerinden uzaklaştırıldılar. sonuçta haklarında açılan davadan beraat ettiler. hiç kimse suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılamaz.

    ayrıca uğur meleke haksızdır. fatih terim tff ile bir sözleşme yapmış ve tff sözleşme süresi bitmeden terim'in görevine son vermiştir. sözleşmede yazılı ücreti (maaş) alması gibi tazminat almada fatih terim'in kanuni bir hakkıdır. fatih terim'in paraya ihtiyacı olup olmaması, zengin, fakir olması da bu durumu değiştirmez. uğur meleke "o tazminatı bağışla hocam" çağrısı ile ucuz popülizm yapmaktadır.
  • 660
    bahsettiği konu hakkında bir şeyler karalamıştım zamanında.

    (bkz: #1885272)

    problemi doğru tesbit etmiş ama çözüm konusunda kendisine katılmıyorum. hakemler bu durumdan şikayetçi değil. oyun ne kadar çok durursa onların o kadar işine geliyor. kart vererek düzelmez, vermek istemezler zaten.

    olması gereken hakem transferi. hakemlerimizi dışardan getirmeliyiz. ülkemizle bağlarının olmaması gerekiyor. hakem tayin işini uefa'ya havale etmek en mantıklısı. bir kaç haftaya düzelir sahadaki oyun. dediğim şey çok zor bir şey ama tembelliği yaşam felsefesi haline getirmiş olan bizler bu problemi çözemeyiz.
  • 198
    söylediklerinin altına imzamı atarım ama şöyle de bir şey var ki gerçekten "başbakanın fena halde yanıltıldığını" düşündüğünü sanmıyorum. rte'nin gücünden korktuğu için "bu adam yanılıyor, bu işten anlamıyor" diyemediği için "başbakanı yanıltıyorlar" diyebiliyor. bu durum sadece uğur meleke'nin dile getirdiği bir olay değil başbakana sallamaya gücü yetmeyenlerin kullandığı ortak cumle. benzer bir örneği için:
    (bkz: nihali harcıycaklar matmazel)
  • 677
    --- alıntı ---

    sneijder’in 2 gol-11 asist, yani 13 gol katkısı var; 4’ü alanya, 3’ü akhisar, 2’si rize’ye! büyük oyuncu, büyük maçlarda sahneye çıkmış gerçekten!

    --- alıntı ---

    boş konuşmayı seven spor muhabirleri herhangi bir konu hakkında herhangi bir gazetede herhangi bir kelime yazamazken wesley benjamin sneijder öncelikle real madrid'de 10 numara giyerdi, sonrasında inter'le şampiyonlar ligi şampiyonu oldu. üzerine söylenecek çok bir şey yok. ligde sanki manchester city - juventus - bayern falan var da sneijder kendisini özellikle mi alanya - akhisar - rize maçlarında göstermiş? liginizin kalitesi bu. uyanın.
    saçmalamıştır.

    edit: imla
  • 349
    "türk spor basınında 2 adımda kariyer planlaması"nın başarılı uygulayıcılarından.

    ilk adım ve en can alıcı olan "objektif görünüp taraflı tarafsız insanın beğenisini kazan." maddesini layığıyla yerine getirmiştir.

    ikinci madde ise en kolay maddedir. yavaş, yavaş tarafını belli et, rakipte bir kaos ortamı hakimmiş gibi göstermeye çalış, karıştır, sinirlerini ger, kamuoyu oluştur.

    ilk adıma ne gerek var diye düşünenleriniz olabilir. dediğim gibi "en can alıcı" madde... eğer ilk maddeyi layığıyla yerine getirmezseniz selçuk yula olursunuz.

    bundan bir kaç ay önce uğur meleke hakkında taraflı tarafsız herkesin görüşü, bir duruşu olduğu, baskılardan etkilenmediği, kalemini satmadığı, tarafsız olduğu yönündeydi. işler değişip bu arkadaş ikinci maddeye geçtiğinde ise olayın rengi değişiyor. çünkü sokaktaki adamın düşüncesi şu: "bu adam objektif bir adam, bana düşüncesi çok saçma ve taraflı geliyor ama bir bildiği vardır. sanırım sorun bende."

    bu yoldan ilk rıdvan dilmen gitti, foyası ortaya çıktı ancak bu halüsinasyondan kurtulamayanlar oldukça fazla. mehmet demirkol ise zeki adam. arada 1. maddeye dönerek insanların hafızalarını tazeleyip ikinci maddeye geçtiğinde daha aklı selim adamları bile uyuşturabiliyor.

    tanım: sahibinin sesi.
  • 790
    http://www.hurriyet.com.tr/...fatih-terim-40706140

    gerçek hayat problemlerini çözerken tek bir değişken ele alıp sorunu çözemezsiniz. tek boyutlu bir uzayda 2x-4=5 ise x' i bulalım demekle üç boyutlu bir uzayda problem çözmek aynı şey değildir.

    bu yazıda sadece başarılar ele alınmış ve gerçeklik manipüle edilmiştir. örneğin 16-17 şampiyonlar ligi sezonunda juventus nasıl finale çıktı problemini ele alalım. eğer o kötü barcelona hakem hatasıyla paris'i elemese* ve güçlü paris ile juve karşılaşsa finali göremezdi sonucuna ulaşalım. juve'nin başarısı şanstır hipotezini kanıtlamış olduk öyle mi? juventus'un tarihini, başarısız olurken dahi denemelerini, kurumsal yapısını, oluşturdukları güçlü yapıyı denkleme katmadık ama? bu tez jüriden dönecektir. çünkü burada manipülasyon söz konusudur.

    bir takımın sadece başarılı olduğu anları alıp, şans faktörü değişkeni bağlamında incelerseniz her takımın şanslı olduğunu görürsünüz.

    gelelim terim'e. başarılı olurken kura şansı yanındaydı demekle olmuyor o işler. yaptığı etkiyi, kurduğu yapıyı filan değerlendirmeye sokmadan tek bir değişkenle bu işin altından kalkamazsınız. doğru işleri yaparsınız, elbette biraz da şansla daha yüksek başarıları da elde edersiniz. bu terim'in şanslı olduğunu değil; şansını iyi değerlendirdiğini gösterir.

    uğur meleke genelde yazılarında denklemi hep tek değişkene göre ayarlar. bazıları işinize geldiği için çok iyi yazar, korkusuz filan gibi yakıştırmalar yaparsınız. bazen de işinize gelmez ve kişiliğine saldırırsınız.
    bence bunu yapmayın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın