• 1469
    sözlük iyi akşamlar, iyi geceler. geçen gün çok güzel bir galibiyet aldık, hava da soğuktu ama keyifler yerindeydi. ta ki maç çıkışına dek.

    (bkz: 3 ocak 2014 galatasaray bursaspor maçı)

    maçtan sonra e5'e çıkıp yol kenarından otoparka doğru yürürken yerde bayılmış 60'lı yaşlarda bir adam gördük. etrafında insanlar vardı, biz de 3 kişi yürüyoruz. herkes şaşkınca bakıyordu sadece. yaklaşınca adamın bilincinin olmadığını farkettik. eğildik, kontrol ettik, kalp masajı ve solunum desteği vermeye çalıştık. bizimle beraber 2 doktor daha geldi, herkes elinden geleni yapmaya çalıştı. insanların korkulu bakışları ve beklentileri içinde biz de geçen her dakika daha da umutsuzca yerde yatan adamı kurtarmaya çalıştık. 15 dk içinde ambulans da geldi, biz ayrıldık oradan. ne oldu, ne bitti hiç bilmiyoruz ama o kadar süreden sonra elektrik şokuna ve tüple solunum yolunun açılmasına da cevap vermesi zordu.

    hayat devam ediyor. hayatta güzel şeyler de oluyor evet. ama o amcanın boynunun iki yanında açılmış yerde duran atkısı ve galatasaray logolu sarı eldivenleriyle öyle hareketsizce yatışını unutmak mümkün değil. allah ailesine sabır versin. belli ki maçtan çıkmıştı. vefat ettiyse de mutlu gitti en azından, umarım...

    not: yasalara göre para ve hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceğimiz bir suç işlemişiz meğer. ne güzel memleket.
  • 1988
    korkuyorum.

    haberler gün geçtikçe biraz daha iğrençleşiyor. yıllardır yaşadığım minibüste tek yolcu olma tedirginliği giderek artıyor. haftada iki kez akşam saat 7de spora gidiyor, 8de çıkıyorum. soğuk havalarda yürüdüğüm o 7 dakikalık yolda hiç kimse olmuyor, ya da bazen başka bir aktivite için daha geç döndüğümde eve duraktan yürüdüğüm on dakika boyunca arada bir beslediğim yaklaşık on sokak köpeğine daha yakın olmaya çalışıyorum. sevgilime yazıyorum "indim ben, yürüyorum" diye. eve gittiğimi haber vermezsem, bana ulaşamazsa merak etsin istiyorum. bazen onu, bazen annemi arıyorum o koşar adım yürüdüğüm yol için.

    izmir'de yaşıyorum, tekin olmayan ya da ıssız bir yerinde de değil. ama bu bile tedirginliğimi geçirmiyor.

    24 yaşındayım, ve sokağa çıkmaktan korkuyorum. yanımda arabayı kullanan kişi birine kızdığında,"boşver" diyorum, kızdığı kişinin önümüzü kesip pompalı ile ikimizi de öldürmeyeceğinin garantisini kim verebilir?

    otobüs beklerken korkuyorum. hızını alamayan bir öküzün durağa girmeyeceğini söyleyebilir misiniz? son 5 yılda bile kaç tane insan yaya kaldırımında ezildi ve öldü bu ülkede?

    yayalara yeşil yandığında karşıya geçmeye korkuyorum, çünkü biliyorum gelen araba durmayacak ve evet, durmuyor, onun geçmesini bekliyorum, geçen ay biraz canım sıkkındı, iş çıkışı servisten indim, yayalara yeşil yanması için konulmuş o sarı şeye dokundum ve bana yeşil yandığından yola bakmadan yürüdüm. sonuç mu? belediye otobüsünün altında kalıyordum. ama şoför geçerken özür diledi eliyle. acaba ezilseydim de böyle sadece eliyle özür mü dileyecekti?

    biliyorum ki biri kötü niyetle yaklaşsa bana, ne koşup kaçabilirim, ne kendimi savunabilirim. çığlık atsam duyan olmaz. kaçırılmış, tecavüze uğramış, öldürülmüş, parçalanmış veya yakılmış olarak bir çöplükte bulunur bedenim.

    ve beni suçlarlar, etek mi varmış üstümde, tayt mı giymişim, ayağımda topuklu mu varmış, çok mu güzel kokuyormuşum adamı öyle mi baştan çıkarmışım yolda yürürken; bir kulp bulunur bana takılacak. çünkü benim de bu ülkede tecavüz edilen, işkence gören, öldürülen ve suçlanan o yüzlerce kadından hiçbir farkım yok.

    özgecan'ın yerinde ben olabilirdim, ablam, en yakın arkadaşım, annem olabilirdi. bir sonraki haberin bizden birinden söz etmeyeceğini kim söyleyebilir?

    ama kimin umrunda ki? haftaya özgecan'ı da unutmuş olacağız biz. tıpkı adını çoktan unuttuğumuz onlarcası gibi...
  • 1473
    bugün işimden ayrıldım. hem de hiç istemediğim bir şekilde. patron sabah 10'da odama geldi. bu evrakların hali ne toparla şunları hemen falan dedi. ben de böyle çalışıyorum ben ne yaptığımı biliyorum dedim. senin ben yapacağın işi diye bir girişti, abartısız beş dakika sövdü. hiç bir şey demedim. sessizce istifamı yazdım, öğle arası masasına bırakıp çıktım.

    haketmemiştim sözlük böyle bir muameleyi, onca borcun harcın içinde bir de işsiz kaldık. ama onca laftan sonra o iş yerinde çalışamazdım. benim de bir gururum var. ağladım, üzüldüm, iş arkadaşlarımla doğru düzgün vedalaşamadım. vedalaştıklarım da ağladı benimle. iyi kötü günler yaşadım ama sonu hiç hoş bitmedi.

    yarın babamla işe gideceğim, akşam konuştuk biraz maçı izlerken. küçük bir ofis açalım başında sen dur inşaat işleri alalım beraber yapalım dedi. aklıma yattı gibi. bir daha maaşlı bir işte çalışmak istemiyorum. emir almak istemiyorum. emir alacaksam da emri veren kişi babam olsun.
  • 2030
    bugün 18 mart. emperyalizmin en büyük temsilcilerinin çanakkale'de tarihin en büyük tokadını yediği ve yine tarihin en büyük komutanının ilk ayak seslerinin duyulduğu bu günde şehitlerimizi sonsuz minnet ile anıyorum. umarım şuanda yine emperyalizme kucak açmış hatta içinde bulunan benim güzel ülkem, bundan sonra bu iğrenç sebepten dolayı hiç bir genç insanın ölmediği bir ülke olur, güzel günlerin bizleri beklediği bir ülke olur. sonsuz saygıyla...

    http://www.yukle.tc/galeri/images/7246355as.jpg
  • 472
    akşama bir kızla buluşuyorum böyle bir güzellik olamaz sözlük. yaş kemale erdi. bu kızla olursa evlenirim. ayrıca asıl bomba şu ki kız hasta galatasaraylı. yani şöyle söyleyeyim bu kızı alırsam bu akşam, her gittiğimiz maçta lig tv kameraları bizi çeker o derece diyeyim. sözlük bana şans dile. bu kısık sesimle bu akşam her şey yolunda gitsin şovumu yapayım alayım şu kızı bitireyim işi.

    edit: ulan son 3 kız arkadaşım da isyan ettirecek boyutta fenerbahçeliydi. hakikaten bu akşam zafer demek mutlu bir gelecek demek.

    neyleyim ben sarı dediğimde kırmızı demeyecek manitayı be sözlük.
  • 1053
    sevgili sözlük,

    birazdan okuyacağınız cümleler tamamen gerçek. kesinlikle ve kesinlikle uydurma değildir.

    bunu itiraf etmemin nedeni hayatımın belki de en ironik olaylarından biridir. kendimi biraz ifşa etmiş gibi olacağım ama bunu sizinle paylaşmak istedim. aslında gocunulacak bir durum değil. sadece ironik bir durum.

    soyadım yıldırım. babamın adı ne peki? biliyor musunuz? evet; babamın adı da aziz.

    babamın tuttuğu takımı zaten belirtmeme gerek yok. 50 yaşına girdi geçen hafta ve 38 yıllık galatasaray'lıdır kendisi allah'ıma binlerce kere şükürler olsunki. var ol babam; kendin gibi beni de tuttuğun takımın taraftarı yaptığın için.
  • 819
    işim gereği birkaç yıl önce istanbula gelip yerleşmiştim sözlük. yalan değil öyle çok sevmemiştim de kendisini. beni bu kente bağlayan 2 şeyden biriydi galatasaray. anadoluda içim eriye eriye takip ettiğim maçlarda o tribünde olma arzusu istanbula geldiğim günden beri hiç bir futbol ve basketbol maçını istisnasız kaçırmamama vesile oldu. ama gel gör ki kaderin cilvesi mi diyelim benim talebim mi diyelim, yeterli süreyi doldurduktan sonra şimdi tekrar memlekete dönüş vaktidir. yıllardır özlemini çektiğim tribünlere tam da alışmıştım derken çok erken oldu bu ayrılık be hacım. yalan değil ben istedim memlekete dönmeyi ve döneceğim için de son derece mutluyum ama burada geride bıraktığım için içimde düğümlenip kalacak tek şey galatasaray. ama olmaz öyle, olmamalı. bünye alıştı bir kere, yapamaz sevgiliyi görmeden.

    yine gelirim, temelli gelmem de maçtan maça gelirim. yine gelirim, yine kaldırırız kadıköyde kupayı ve ben gece saat 3e kadar soğukta ayakta dikilmek pahasına da olsa floryada o kupayı görmek için yine gelirim. yine gelirim koyarken fenere koyarken kartala, ben yine gelirim. yine gelirim gözlerim dolu dolu gitsem de şimdi, şampiyonlar liginde çeyrek final görür inşallah aslanlar da ben de boğazımı yırtmaya günübirlik de olsa yine gelirim. yine gelirim ipekçi'de cska'lara kök söktürürken bu takım "inandık biz sizlere" demek için. yine gelirim inleyen nağmelere, yine gelirim ayva çiçek açmışlara. yine gelirim o güney tribüne, maç başlamadan mutlaka çayımı içerim. yine gelir geçerim güney altta kalenin tam arkasına. yine gelir gülerim tribündeki sarhoş muhabbetlerine, maç başlamadan mayışıp kalan sonra uyandığında maç bitti sanıp kaçırdım diye ağlayan o güzel insana. yine gelirim, nevizade gecelerine, yine gelirim rerere rarara gassray gassray cimbombomlara.

    ha uygun olmaz da gelemem bir maça, o zaman söz ben de sizinle beraber çekeceğim o ilk üçlüyü maç başlarken televizyon karşısında. o halde, gol olduğunda sarılamam belki tribünde hiç tanımadığım o renktaşa ama sanki oymuş gibi sarılırım o an yanımda olan eşe dosta. sizinle beraber ben de kızarım belki hata yapan topçuya ama geçer o, kızar mı hiç insan armasını taşıyan adama.

    gidiyorum ama kalbimin sarı kırmızı tarafı hep burada.

    ben seni uzaktan da severim ey sevgili ama bil ki ben yine gelirim.
  • 1392
    bugün oğlumu benden aldılar sözlük. bu kahpe devlet anneye veriyo işte küçük çocuğu. kendi ellerimle teslim ettim polise. eşimle boşanma arefesindeyiz. savcılıktan karar çıkarttırmış çocuğu almak için. içimi söktüler sözlük. canımı aldılar benden, nefesimi aldılar. dayanamıyorum bu duruma içim yanıyo. dokuz buçuk aylık yavrumu kopardılar benden sözlük. teslim ederken baba dedi. dokuz buçuk aylık bebek dile geldi sözlük beni bırakma diyodu sanki. aldılar. çınar'ımın ilk adımlarını göremicem büyük ihtimalle. yüreğim yanıyo kime dert yansam kime halimi anlatsam. oğlum nasıl dayanıcam ben seni görmeden nasıl
  • 1491
    özlüyorum sözlük. hiçbir şeyi özlemediğim kadar onu özlüyorum. dost, arkadaş, yoldaş her şey olmuştu bana. aslında 3 senedir yok hayatımda rahmetli ama bugünlerde daha fazla özlüyorum.

    bir gün evde oturuyorum sene 2006, üniversitenin 2. yılındayım. veterinerlik okuyan arkadaşım aradı.
    - ya kardeşim bizim pet shop'un köpeği yavruladı. yavrular 2 haftalık ama anne yavrularına saldırıyor. senin çevren geniştir, ölüp gidecek yavrular. hepsini verdik 2 tane kaldı elimde. bi gelip baksana belki yuva bulursun.
    dedi.
    kalktım gittim. oldum olası köpeklere deli oluyordum zaten. ben kapıdan girdim, yavrulara yaklaştım. 1 tanesi daha gözleri adam gibi açılmamış, sürüne sürüne bana doğru geliyordu. dedim tamam ben yuva bulurum bu ikisine. aldım biri erkek, biri dişi. düşünüyorum ulan kim pitbull besler. sosyopat olmaması lazım ki hayvanları abuk subuk yetiştirmesin. daha o gün içerisinde dişiye bir ev buldum. ama erkeğe bulamıyorum bir türlü. neyse eve geldim. biberon almıştım gelirken, doldurdum sütü, besliyorum bunu. allahım yok böyle bir güzellik. neyse akşam oldu yattım ama köpek sürekli inliyor. delirecem. aldım koynuma, meğersem sıcaklık istiyormuş. öyle uyuduk. o akşam üniversitenin forumunda ilan vermiştim. ertesi gün biri aradı. köpeğe bakabilirim diye ama o gece nasıl bağ kurduysam hayvanla, yok sahip bulundu ona ve vermedim.

    o gün cabbar'ın yeni sahibi olmuştum. adını niye cabbar koyduğumu hatırlamıyorum bile. 1 ay boyunca her gece koynumda uyudu. sevgilim bile geldiğinde, ayrı yatıyorduk. 1 ay sonra tam bir azman oldu. her şeyi çiğniyor, ısıyor, tırmalıyor. yerinde durmuyor hayvan. okuldan eve geldiğimde deli oluyor. allah'ım yok böyle bir tatlılık.
    o yaz 1 haftalığına antalya'ya tatile gidecektim. cabbar'ı arkadaşa bıraktım. gittiğimin daha akşamı çocuk aradı ve bu köpek bir şey yemiyor dedi. dedim olur mu ya mamasına bayılıyor. neyse ertesi günü dönmek zorunda kaldım. ben gittim diye küsmüş. sonra yine eski haline döndü.

    günler, aylar, yıllar cabbar oldu sana tam bir cabbar. ama o bebekliğinden bir şey kaybetmedi. millet ne kadar korku dolu gözlerle bakarsa baksın, herkese kuyruk sallıyor, herkese yılışıyor. tek derdi sevilmek. ama bizim insanımızın ''aamaaan pitbull katil köpek'' yaftasından bir türlü kurtaramadım.

    okul bitti taşınma zamanı geldi. eve döndüm. anneme güç bela kabul ettirdim, cabbar'ı. ama olacak gibi değil. evde zor, balkon ufak, bahçe yok. mecbur vedalaşacaz. 2010'da köye götürdüm. köyde kuzenler filan var. evde bakamıyorum, kendi evime çıkana kadar size emanet bu. neyse bizim köylüler de oo pitbull diye, saçma sapan şeyler yaptırmışlar hayvana. yok bir şeye ısıttırıp, çekiştirmek mi dersin, diğer köpeklerle kızıştırmak mı dersin... duyunca delirdim. hemen aradım bağırdım çağırdım.

    karar verdim eve çıkacam. kendim için değil. sadece köpek için. ev aramaya başladım o arada çok özledim puştu. gideyim bir göreyim dedim. neyse kalktım köye gittim.

    köydeki evin kapısı meydana bakıyor. daha eve gelmeme 40-50 metre kala bu beni bir gördü, delirdi resmen. bütün gün kucağımdan inmedi.
    neyse 2 gün kaldım döndüm istanbul'a... ev bakıyorum hala. bir ev buldum. ev sahibi ile görüştüm, köpek sorun değil dedi. hafta sonu köye gideceğim, cabbar'ı alıp dönecem.
    cabbar güneşli havalarda traktörün altında uyuyormuş. traktör çalışınca kaçıyormuş. bizimkiler tarlaya gideceklermiş yine bir gün. traktör biraz bayırdaymış. bunlar çalıştırmadan traktör kaymaya başlamış, tekerlek cabbar'ın üzerinden geçmiş. hayvancağız kalkmış, 10 15 metre yürümüş ama nafile.
    aradılar anlattılar. 2 gün hiçbir şey yiyemedim. aklıma geldikçe ağlıyorum.
    böyle işte....

    üzerinden 3 yıl geçti. sevgililerim oldu, çok sevdim, çok sevildim. ama hiçbir insan beni, bu hayvan kadar sevmedi. okuldan eve geldiğimde beni deli gibi karşılaması vardı ki dünyalara bedel. ne askerden döndüğümde anam babam karşıladı beni böyle coşkulu, ne de sevgilim dediklerim. 2 saat bile evden uzak kalsam, döndüğümde 3 yıldır yokmuşum gibi deli oluyordu. bu aralar yalnızlıktan mıdır nedir, daha bir özler oldum, oğlumu.

    edit : üşüyoruz reyiz :( http://i.hizliresim.com/Klpr6k.jpg
  • 2220
    mevzu ortaokula kadar gidiyor sözlük. ayni sitede oturuyoruz ama site bayagi büyük. bin tane konut var, toki'nin insa ettigi sitelerden. mahalle maclarindan dolayi sokak sokak dolanirken görüyorum ilk önce. cok güzel kiz ama utangacim yanasamiyorum yanina. daha sonra okuldu, voleyboldu derken cevremde baska güzel kizlar dolanmaya basliyor ve kopuyorum sitenin ortamindan. sokaga ciktiginda saatlerce eve girmeyen vmistico, sitede disari cikamaz oluyor idmanlardan ve okulun uzak olmasindan dolayi. bu sürede kizi da uzunca bir süre göremiyorum.

    ta ki lise ikide bizimkilerin zoruyla dershaneye yazilana kadar. kiz yan sinifta ama kankasi bizim sinifta okuyor. bos bos konusan bir kiz, ben de ligde oynuyorum, para kazaniyorum ya ego tavan*. bunlar teneffüslerde bizim sinifta bulusuyorlar falan. sinifta da kil oldugum 2 3 herif var, sürekli bunlarla muhabbet o bos konusan kizin yanasma cabalariyla. o ara da deplasmanlardan vs. dershaneyi ikinci ya da ücüncü ayinda birakiyorum. kiz yine yalan oluyor anlayacagin.

    lise dördüncü sinifa kadar yine uzagim siteden, yine gelen giden yok ama sitedeki ele avuca sigmayan arkadaslarimla yakin binalarda oturuyorlar, ortak arkadaslari falan var. ben ortamdan uzak kalinca kizlar mizlar mevzu bayagi genisliyor sitede. ben o ara her deplasmanda bir sevgili ayaklarinda gemi kaptani misali takiliyorum. keyfim yerinde site de kiz da aklimin ucuna bile gelmiyor. o sene öss muhabbetine dershaneye yaziliyorum. ama iki haftada bir asiyorum dershaneyi. seyrek gidiyorum ve gidisim de teneffüste kilisenin oralarda corbaciya takilma, ögretmen evinin karsisindaki pasajda kahvalti ya da iddaa oynayarak arkadaslarla takilma geyigine. bu kiz da yine yan sinifimda. bu sefer ben arada gidiyorum bunun sinifina arkadaslarimi görme ayagina ama yalan. sinifinda bir sinif arkadasim var cocukla sadece dershanede konusuyoruz.
    bu kizin etrafinda yine antin kuntin tipler. nerede haz etmedigim baba parali dingiller var hepsi bunun yaninda bitiyor. bizim is yine olmuyor anlayacagin. *

    sonra universitede samsundan ayrilip ankaraya oradan da simdi almanyaya gittim. tatil icin geldim bu yaz ve tam almanyaya dönecekken otobüste gördüm kizi. hala cok güzel be sözlük. bir yandan kitap okuyorum ama kelimeler bir yerden girip bir yerden cikiyor. maksat sadece okuyormus gibi yapmak. kitabin o bölümü yok bende. bir yandan da önümdekini kendime siper edip kiza bakiyorum, camdaki yansimasini izliyorum falan. acayip triplerdeyim anlayacagin.

    aksam eve gider gitmez facebookta kizi bulup ekledim. 3 4 gündür ne kabul ne reddedildim. en son dayanamadim mesaj attim bir tepki versin diye. cit yok. instagrama bakiyorum yok, linkedin de yok, twitter da yok. cildiracam. sirf bugün 10 arkadasimin profilinden 3000e yakin farkli profil taradim bulamiyorum lan kizi. sitede güvenebilecegim kimse yok, olana sorsam kizi tanimiyorlar.

    en son bugün facebook durumunu güncellemis. denizbank'ta calisiyorum demis. yarin gidecegim bankaya. bulursam bir cicek gönderip üzerine " su facebook'u kabul mu etsen acaba?" yazacagim. uyku uyuyamiyorum lan heyecandan. bu saatte kalktim böyle sacma sapan, karma karisik icimi döktüm vicdansiz sözlük. carsamba günü ucusum var en az 3 ay yokum buralarda. gitmeden bir sey olsun da tanisayim artik. tanistiktan sonra zaten unutturmam kendimi :(

    dua edin olm :( varsa emniyette tanidigi su kayitlari acalim adres madres bulayim ya :(

    edit: olmadi sözlük. bu da gol olmadi.
  • 2231
    kara kış yine geldi. hani insanlar kardan dışarı bakılan resimler paylaşıyorlar ya romantik romantik. ben o dışarıyı izledikçe o soğuğu iliklerime kadar hissediyorum ve dışarıda yaşamak zorunda kalan insanlara üzülüyorum. hani diyorlar ya soğuğa çare var ama sıcağa yok diye. bunu söyleyen birisi birgün gidip o soğukta dışarıda yatmak zorunda olan insanlara da anlatsa ya soğuğun çaresini.
  • 1937
    13 aralık 1980...

    25 eylül 1964 doğumlu olan erdal eren, faşist zihniyetin türlü oyunlarıyla 13 aralık 1980 yılında idam edildi.

    12 eylül cuntasının karanlığında yaşı 17'den 18'e mahkeme kararıyla büyütülerek haince idam edilen bir liseli gençtir erdal eren.

    erdal eren'in ailesine yazdığı son mektubu.

    sevgili annem, babam ve kardeşlerim;

    sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim. bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. ancak olanak yok.

    düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. 

    cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. o kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. mesele benim açımdan kısaca böyle. ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum. 

    anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. 

    devrimci selamlar 
    oğlunuz erdal 

    http://www.oncehalk.com/...dal_eren_3565465.jpg

    http://siyasihaber.org/...14/09/Erdal-Eren.jpg

    http://img6.mynet.com/ha7/e/erdal-eren.jpg
  • 887
    http://i47.tinypic.com/5mhjm.jpg
    böyle baksak keşke. hep böyle baksak. hep bir sekizliğin birer yarısı olsak. o fa olsa, ben sol. gelip la'da karar veririz belki sol diyeze aldırmadan. koma sesler hayatımıza hiç girmemiş gibi.

    ne var amına koyayım, ne gülüyorsunuz? sarhoş müzisyenin sevdasından ne bekliyorsunuz? galatasaray kadar sevdim, anlatamadım lan. çok sevdim lan. çok zor lan. bittim lan.
  • 964
    sevgili sözlük, ne zamandır ağlamıyordum. ama şu an başına gelen şey beni ağlatıyor :( an itibariyle bir turist grubunu almak üzere sabiha gökçen'e gidiyorum ancak gelin görün ki çok tuvaletim geldi. ve biz bir saatte taksimden köprüye yeni geldik. bu trafikte oraya 1 saatten önce varmak imkansız, manzaraya bakarsam geçer diyorum, boğaza bakıyorum, her yer su. oyhhş.
    sözlük bana bi çare bul lan allahsız :( komik bişeyler ya da derin analizler yazın, swf paylaşın vakit geçsin lan :(
    aboovv :,(

    edit: yukaridaki entryi okuyunca bişeye gerek kalmadı. tamam, sakinim.

    son durumu merak eden arkadaşlar için edit: şu an her şey yolunda. arkadaki abla uçağını kastederek kaçacak, kaçacak deyip durmasa iyi olacak. dönüp, sus be kadın, al işte kaçtı demek üzereyim :(

    edit 3: =)))
  • 2186
    bazen ne kadar çalışkan ya da zeki ya da düzgün bir insan olduğunuz önemli olmuyor; bir tanıdık, bir akraba sayesinde ya da ailesinin parasıyla sizin verdiğiniz emeğin binde birini vermiş insanlar sizin on katınız güzel hayat yaşayabiliyor, yarına mutlu uyanıyor.

    hayatın adaletinden şüphe duyduğum anlarda şevkim kırılmıyor aksine hırslanıyorum. ama sonunda galip gelemeyeceğimi de biliyorum. ilk yarıda 5 gol yemişiz de maç 5-3 bitsin bari diye bir yerlerimi yırtar gibiyim. hayat şartlarım gayet iyi aslında yanlış anlaşılmasın. bahsettiğim şey alınan yolla ilgili daha çok. ben kanla terle koştururken diğerleri bitiş çizgisinin önüne bırakılmış da beni geçmiş gibi...

    aslında bu entry'i de hayatımda istediğim birinin hayattan beklentisini karşılayamayacağımı fark ettiğim için yazma ihtiyacı hissettim. daha büyük bir kayıp olabilir mi, başka bir adamlara elinde olmayan şartlar yüzünden yenilecek olmak... hem de o kadar iyi mücadele ederken.

    özel hayatımda dertlerini, üzüntülerini paylaşabilen bir adam değilim, en yakın arkadaşıma bile zayıflıklarımı göstermekten çekiniyorum. insanların beni mantıklı ve nispeten sert bulduklarını biliyorum ama aslında öyle değilim. yanlız kaldığımda oldukça duygusallaşıyorum ve kendi kendine atlatmak çok zor oluyor. zor bir hafta oldu arkadaşlar, umarım birileriniz okur ve hissiyatımı paylaşmış olur. çünkü bunu anlatabileceğim tek yer burası. entry'e de farklı bir giriş yapmıştım farkettiyseniz sonradan dökülebildim burada bile...

    sevdikleriniz için mücadele edin, kendiniz için mücadele edin, kalp kırmayın..
App Store'dan indirin Google Play'den alın