• 476
    günlerdir birçok kaynaktan 3-5-2'yi araştırıyorum. özellikle simone inzaghi ve 3-4-2-1 oynatan xabi alonso ile ilgili detaylı ve güzel analizler var. bugün de sinan yılmaz'ın 3-5-2 videosunu izledim. gerçekten bu formasyonla ilgili sağlam bir çalışma yapmış. kafasında soru işareti olan herkese izlemesini tavsiye ederim.

    öte yandan 3-5-2'nin uygulanması ile ilgili söylediklerinin araştırmalarımla uyuşması ve takımımızın nasıl uygulayabileceğine dair kafamda oluşan fikirlerin bir çoğunu sinan yılmaz'dan duymak beni ayrı bir mutlu etti.
  • 477
    3'lü savunma analizine kesinlikle katılmadığım yorumcu.

    torreira - sara - mertens'li bir orta saha 4'lü de oynasan, 3'lü de oynasan yeterli olmaz. aksine 3'lü oynamak demek arkada 3 stoper bırakıp orta sahayı daha da boşaltmak anlamına gelir.
    biz zaten galatasaray orta sahasının nitelik ve nicelik olarak eksik kalmasından, gerekli oyun sertliğinin ve mücadelenin gösterilmemesinden yakınıyorduk.

    biz çift forvet oynayacaksak ya orta sahayı üçleyerek 4-3-3 oynayacağız bu forvetlerin biri kanata gelecek. ya da 2011-12 sezonundaki terim'in 4-4-2'sini uygulayacağız. kanatlarda yunus ve ziyech gibi oyuncular oynatıp merkeze girmelerini isteyeceğiz.
  • 478
    derinlemesine saçmalayan yorumcu. ama cafcaflı kastığından ''bu adam bir şeyler biliyor lan'' dedirtiyor sanırım. kendisini dinleyen okan buruk kerem aktürkoğlu'nu forvet arkası yapmıştır diye düşünüyorum. tamamen hissiyatım bu. çünkü ortada hiç bir şey yokken bu arkadaş sürekli kerem şöyle gizli forvet olur şöyle 10 numarada oynar demiştir. o muhabbeti dinlediğimde ''ne saçmalıyorsun? kerem'in ne çevre kontrolü var, ne vücut koymayı bilir, ne elini kolunu kullanır rakibi engellemek için.'' diye serzenip kapadım videosunu. sonra okan buruk kerem'i forvet arkası oynattı. sürekli top kaptırıp durdu çocukcağız orada.

    şimdi 3-5-2 düzeninde ara gazı yapan kendisi bilmeli ki, galatasaray 3-5-2 oynayamaz. kamp dönemi başlarsın 3-5-2 çalışmaya ve hocan da yabancı olur (maalesef türk hocalara taktik konusunda güvenmiyorum.) bir ihtimal verebilirim. beklerinin hücum özellikleri olması lazım ve ayrıca dinamik olmalılar. barış dışında bence yokuz. hadi jacobs'u izlemedim onu da say. peki barış sakatlanırsa? ayrıca bizim orta sahamız zaten yok hükmündeyken 3-5-2 oynayarak durumu daha da kötüleştirmemiz söz konusu olacak. hele ki anadolu maçlarında rakibin geriye yaslanmasını hiç saymıyorum. kağıt üstünde az savunma, daha çok forvet, daha çok orta saha gibi gözükür ama aslında 5-3-2 gibi oynama tehlikesi aşırı olası. direkt zihnime zaten barış'ın tek başına gitmeye çalışması, solda ise jakobs'un topa basıp geri oynaması görüntüleri geliyor. çünkü yanlarına kimse yanaşmıyor.

    velhasıl, youtube yorumcularına çok güvenmemek lazım.
  • 480
    sara'nın hakan çalhanoğlu gibi kullanılmasıyla ilgili yaptığı yorum teknik olarak doğru olsa da, teoride absürt.

    skor potansiyeli sayesinde fiyatı 20 milyonlara çıkmış bir oyuncuyu alıp da ''derinden oyun kurabiliyor'' diye savunma önüne atıp kaleden uzaklaştırmak niye 20 milyon verildiğiyle ilgili ağır sorunsallar içeriyor.

    aradığımız buysa, aynı paranın yarısına da defansif oyun kurucu bulmak pek ala mümkün zaten. tarihi bir bonservis verip de double double yapmış, ofansif özelliklerinin tamamı belirli bir standartın üzerinde olan komple bir paket bulup, 10 milyonluk yanını kullanmanın pek bir mantığı yok.

    sara'nın yetenek skalası çok daha özgür bir rolü hakediyor.

    yani inter'den bir rol kapması gerekiyorsa bu mkhitaryan olmalı. diğer türlü ''geriden de gelebiliyor'' diye sağ beke atılan barış'tan hiçbir farkı kalmayacak.

    bir oyuncumuz da tam potansiyelinde oynasın artık. bir sürü yarımdan ibaretiz.
  • 481
    youtube'da galatasaray'ımız hakkında çok kaliteli teknik analizler yapan yorumcu.

    şaşırdığım bir şey var, youtube yorumcusu olması küçümsenen bir ifade ile kullanılıyor. bu şekilde kullanılarak yaptığı iş sözde değersiz bir şeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

    benim de kendi işimle ilgili bilgi paylaştığım bir youtube kanalım var. bu işin öyle küçümsenecek bir iş olmadığını iyi bilirim. saatlerce hazırlık, dil sürçmeleri, aynı sahnenin defalarca çekilmesi, 100'lerce içerik çeksende o kamera açıldığında her seferinde yaşanılan gerilim, içerik fikirleri için çalışmalar, konuşma scriptinin düzenlenmesi, editler... uzar gider. bunun kolay bir iş olduğunu düşünüyorsanız açın kamerayı, karşısında 2 dakika konuşun bakalım. bu insanlar en az 20-30 dakika kamera karşısında değerli bilgiler veriyor, hoplayıp zıplamıyor.

    sözün özü kendisinin hem yaptığı işe, hem de verdiği bilgilere çok saygı duyuyorum. youtube'un, modern dünyada fikirlerini kitlelere duyurmak için en iyi platform olduğunu ve burada yer edinmenin hiç de kolay olmadığının da bilinmesi isterim.
  • 484
    (bkz: 28 eylül 2024 galatasaray kasımpaşa maçı) bu maçtaki sorunu mertens ve icardi’nin aynı anda takımda olmasına bağlamış. takım iki veteranı aynı anda kaldıramıyormuş, okan hocanın oyunu fiziksel aksiyona bağlı olduğu için en çok tek veteranla oynayabilirmiş takım. ilk başta kulağa hoş gelse de dün akşamki maçta olanları buna bağlamak çok anlamlı değil bence.

    önce şu belirtmek lazım; bu arkadaşlar geçen senenin ortalarından beri mertens yerine rafa silva’nın alınmasını önermişlerdi, bence haklılardı ama icardi veteran ise yaş olarak rafa da veteran oluyor. rafa’ya o parayı verip icardi ile dönüşümlü oynaması mı bekleniyordu acaba.

    bu takım geçen sene, ali koç’un her türlü pisliğine ve ayak oyunlarına rağmen son düzlükte hata yapmadan şampiyon oldu. o son haftalarda mertens, icardi hatta ziyech beraber sahadalardı ve çok kritik virajlar hatasız dönüldü. beşiktaş deplasmanı, alanya, kasımpaşa ve adana demirspor deplasmanı gibi şampiyonluk stresi altında zor olabilecek deplasmanlardan “veteran”larla çıktı takım. çok zaman öncesinden söz etmiyoruz, 4-5 ay öncesi bu dediklerim. bu kadar kısa sürede veteranlaşma sendromu pek açıklayıcı değil. diyeceksiniz ki o dönemde fenere evinde kaybetti takım, doğrudur ama onun nedeni de veteranlaşma sendromu değil. dün akşam başımıza gelenler de o maçtaki durum da başka nedenlere bağlı. bu takımın bir türlü çözülemeyen üç sorunu var, bu sorunları çözemediği için okan hocanın top class bir hoca olması kolay olmayacak.

    sorunlardan ilki rakibin önde baskısı. rakip biraz kaliteliyse ve bize önde baskı yaparsa adeta kilitleniyoruz, oyun kurmakta zorlandığımız gibi çok fazla pozisyon veriyoruz, bu da takımda özgüven kaybına yol açıyor. çoğu kez baskı altında taç bile kullanamıyoruz, kullandığımız taçların ardından top hemen rakibe geçiyor. dünkü maçta osimhen’in öndeki hareketliliği ve tehdidi bitince kasımpaşa güzel baskı yaptı ve kronik hastalığımız meydana çıktı. tek çare toreira, ondan da maalesef bir tane var.

    ikinci sorun ise bu takım skor üstünlüğünü alınca sakin oynamayı, tempoyu düşürüp oyunu öldürmeyi beceremiyor. bu kadar kaliteli oyuncularla bunu yapamamak akıl alır gibi değil. ana planımız ne olursa olsun maç içinde tempoyu düşürüp oyunu öldürme becerisini de okan hocanın takıma kazandırması gerekiyor. 90 dakika yaldır yaldır fiziksel aksiyon oyunu olmaz sanırım. dün maçın sonlarındaki serbest vuruş saçmalığı malum, o bile takımın böyle durumlar için bir hazırlığı olmadığını gösteriyor. oysa topu çizgiye taşıyıp rakibe sırtını yaslayarak vakit öldürme gibi bir şeye çalışılmış olsa, dünkü saçmalık olmazdı.

    üçüncü ve beni çileden çıkaran sorunumuz ise ciddiyetsizlik ve rehavet. ne zaman işler biraz iyi gitse takımda da teknik heyette de bir ciddiyetsizlik peydah oluyor. bu bazen maç içinde oluyor, bazen de maç trafiği içinde bazı maçlar özelinde oluyor. geçen sene içerideki fener maçının kaybı bence rakibi ve maçı ciddiye almamaktan kaynaklandı. ciddiye almayıp maça hazırlanmayınca maç içinde işin ciddiyetini fark etsek bile iş işten geçmiş oluyor. mesela dün mertens de barış da maçı ciddiye alarak hazırlanmamışlardı, maça girmeyi de beklemiyorlardı sanırım. ikisi de girdikten sonra yokları oynadılar. işin ciddiyetini anladıklarında da ellerinden bir şey gelmedi.

    bu yazdıklarım bu takımın son 2,5 yıldaki temel sorunları ve maalesef teknik heyet bunlara çözüm bulamıyor. eğer bu sorunlarımızı biraz olsun çözebilsek bu kalitesiz ligdeki kalitesiz rakiplere karşı icardi ve mertensin birlikte oynaması sorun olmazdı. çok değil daha 10 ay önce bu iki adam ve yanlarında zaha ile manchester deplasmanından çıktı takım.

    sorun veteran sendromu değil önde baskı yediğinde apışıp kalma sorunu, tempoyu düşürüp oyunu tutamama sorunu, ciddiyetsizlik ve rehavet sorunu.

    eyyorlamam bu kadar sevgili sözlük.
  • 487
    yapıyı deşifre etmiş yazarımız.

    https://x.com/...1tzT_eG1p4g&s=19

    "yapı nedir?

    son aylarda dillerden düşmeyen 'yapı'nın aslında ne olduğunu anlatmak istiyorum.

    öncelikle bir girizgah yapmak zorundayım. insanoğlunun, diğer canlılara karşı üstünlüğü aslında sanıldığı gibi aradaki büyük zeka farkından gelmiyor. insanların üstünlüğü miras bırakabilme özelliğinden geliyor.

    sanılanın aksine bir insan ile bir hayvan arasındaki dna farkı sadece %1 civarında. fakat insanoğlu, öğrendiği şeyleri çocuklarına çok daha yoğun bir şekilde öğretebiliyor.

    örneğin ateşi buluyor, yemeğini pişiriyor. toprağı işlemeyi buluyor, binlerce yıl boyunca tarımı geliştiriyor. çimento yapmayı keşfediyor, binalar yapıyor vs vs. her yeni doğan insan evladı; kendisinden önceki atalarından gelen, binlerce yıllık birikimin üzerine doğuyor. diğer canlılar ise maalesef her seferinde sıfırdan başlıyorlar.

    oyunlardan örnek vermek gerekirse insanoğlu her ölüm ve doğumda save - load game yapabilirken, hayvanlar her doğumda, oyunun başından başlamak zorunda!

    mesela yeni doğan bir insan evladını ve yeni doğan bir hayvanı ıssız bir adaya koysak... ikisi de (hayatta kalabilirse) ömrü boyunca birbiri gibi davranacaklar ve aralarında o zannedilen büyük zeka farkı hiç hissedilemeyecek çünkü o insanı binlerce yıldır biriken kültür mirasından muaf tutmuş ve oyunun başına atmış olacağız ve sadece %1'lik dna farkı onu diğer hayvanlardan ayıramayacak...

    işte miras bırakabilmek, insanı en geliştiren, insanı en yücelten, en mühim şey bu yüzden.

    türk futbolunda da galatasaray'ı diğer rakiplerinin önüne geçiren 'yapı' bu miras bırakabilme özelliğini savunması ile gelişti. derwall'den denizli'ye geçen mirasla başlamıştı ve son yıllarda futbol aklında da böyle 'yapı'lanmalar var!

    galatasaray'ın 2012'den beri devam eden bir scout yapısı var mesela. biriken bir kültür var ve bu kültür galatasaray'ı esas uzun vadede rakiplerinin önüne geçiriyor! kısa sürelerde farkına varılamadan, adım adım...

    şimdi size scout yapısı olan gs'ın son 6 yılda aldığı stoperleri göstereceğim. bir de miras oluşturamayan, her sene futbol aklını sil baştan değiştiren bir sene comolli’ye öbür sene emre’ye, öbür sene acun’a göre futbol yöneten, çorap değiştirir gibi futbol aklı değiştiren ezeli rakibinin 6 yıldır aldığı stoperlere, harcadığı paralara bakacağız...

    2018 yaz transfer döneminden bu yana, yani geçen 6 yılda galatasaray ve fenerbahçe'nin yaptığı toplam stoper transferleri ve ödedikleri bonservisler aşağıda... (veriler transfermarkttan)

    1- luyindama: 8
    2- marcao: 4
    3- ozornwafor: 300 bin
    4- nelsson: 7
    5- abdülkerim: 2.8
    6- m. ross: 1.750
    7- kaan ayhan: 2.8 + 400 bin kira
    8- davinson: 9.5
    9- alparslan: bedelsiz

    toplam bonservis harcaması = 32.050 milyon euro
    6 yılda stoper satışlarından gelir ise: 31.700 milyon euro

    6 yıl sonunda elde kalan stoper rotasyonu: davinson – abdülkerim – nelsson - kaan

    fenerbahçe

    1- çağlar: 8.5 + 2 kira
    2- becao: 8.3
    3- gustavo: 1.4
    4- omar fayed: 550 bin
    5- luan peres: 5.3
    6- samet akaydın: 3.7
    7- kim min jea: 3
    8- tisserand: 4
    9- szalai: 3.850
    10- lemos: 1.5
    11- zanka: 2
    12- sadık: 750
    13- djiku: bedelsiz
    14- bonucci: bedelsiz
    15- steven caulker: bedelsiz
    16- adil rami: bedelsiz
    17- serdar aziz: bedelsiz
    18- simon falette: kiralık
    19- reyes: bedelsiz

    toplam bonservis harcaması = 43.450 milyon euro. (bonucci, rami gibi bedelsiz gelen veteran oyunculara verilecek yıllık ücretlerin muhtemel yüksekliğini hiç saymıyorum)
    6 yılda stoper satışları geliri ise; 35.6 milyon euro

    6 yıl sonunda elde kalan stoper rotasyonu: çağlar, djiku, becao, samet

    fenerbahçe son 6 yılda, galatasaray'dan 2 kat fazla stoper alırken, bu pozisyona galatasaray'dan fazla para da harcadı (bonservis olarak 7-8 milyonluk bir fark var ama esas 9 futbolcu ile 19 futbolcuya verilen maaş farkı, önemli bir fark oluşturuyor!)

    peki 6 yıl sonunda kimin stoperleri harcanan paraya ve yapılan 2 kat fazla deneye rağmen daha iyi? işte bu miras bırakabilmek sayesinde. yani 'yapı'lanma sayesinde...

    türk futbolunda bir yapı varsa budur. gerisi fasa fiso."
  • 488
    aptalları uyandırmaya yönelik yazılar yazan yorumcu.

    muhtaç oldukları başkanın son 10 yılda toplanan puanlardan çıkarım yapmaya çalışıp halen destek gördüğü bir topluluğa ne anlatabileceğini zannediyor anlamıyorum ama çabası takdir edilesi.

    umarım hitap ettiği kitle bu tip yazıları dikkate almak yerine kendisini linç etmeye devam ederek uyanma sinyalleri vermez.
  • 489
    https://www.youtube.com/watch?v=6mq5Go_AaSA

    bir diğer tarafın yorumcularına bakıyorum, bir de bizim yorumcuların kalitesine. ağzına sağlık sinan yılmaz, az alkmaar maçını tertemiz yorumlamış. sinan yılmaz gibi saha içinde kalarak takımın performansını detaylı analizlerle yorumlayan yorumculara bütün galatasaray taraftarının destek olması gerektiğini düşünüyorum. biz destek verelim, sinan yılmaz gibi kaliteler çoğalsın.
  • 490
    fenerbahçe maçlarını analiz edip programlarda yorumlamasını kıskandığım yorumcu.

    bir kez bile rakip takımın analizini açıp izlemedim ama video başlıklarını görüyorum. tabi doğru olanı yapıyor ama futbolla ilgili tüm çabasını bize harcasın ve tabi hakkını da alsın istiyorum.

    bir keresinde ishal ağızlı saç'ın kudurmalarına cevap vermediği için kızmıştım ama efendi adam işte sen ben değil ki yapıştırsın lafını/tokadını.

    basma kalıp düşünceleri olmayan bir yorumcu, son az alkmaar maçında okan hoca'nın nelson yerine neden metehan'ı tercih ettiğini kanlı canlı görünce çuvalladım dedi. okan hoca'nın gördüğūnü göremedim, haklıymış dedi. fbjk cenahında bir kişi var mıdır şu olgunlukta öz eleştiri yapacak? yoktur.

    severek takip ediyorum. okan hocam da sinan gibi orhan uluca gibi yetenekli gözlemcilerden yararlanmayı düşünebilir.
  • 494
    https://x.com/.../1880587264570581218

    rolland sallai'nin maça pozitif etkisinden bahsetmiş yorumcu. benzer şey berkan'ın stopere geçmesiyle de oldu. ortaya düşenleri toplayıp atak devamlılığı sağladık. okan buruk bu maç özelinde maçı çevirecek olumlu hamleleri yaptı. barış 4 tane neredeyse boş kale kaçırınca çeviremiyorsun işte.

    sallai bir maç bek başka maç kanat bek oynuyor ama tete kadar gol atamadığı için eleştiriliyor. adı çıkmış bir kere, buna yapacak bir şey yok. taraftar cahilliği diyip geçelim.

    (bkz: 17 ocak 2025 hatayspor galatasaray maçı)
  • 497
    --- alıntı ---

    "berke röportajı çok iyi iş. spor medyasında böyle nokta atışı işler çok azalmıştı.

    mesela 3 aydır okan hocaya “rüyalarıma bile girdi” dediği tottenham maçlarını 3’lü ile oynadıktan sonra komple 4’lüye dönmesinin sebebi sorulmadı. ne oldu 3’lü komple rafa kalktı. sorulmayınca dedikodular da çıkıyor. x oyuncu istemedi, y böyle oldu falan halbuki konuşulsa saha içi daha rahat olacak her şey."

    --- alıntı ---

    öncelikle konunun berke'den okan hoca'ya sıçramasını pek anlayamadım. eleştiri yapılacaksa direkt yapılsın, berke üzerinden veya x üzerinden gidilmesin.

    öbür yandan neden 3'lü oynamıyor sorusu da gayet basit.
    3'lünün savunmasında kimin oynadığı ne kadar önemliyse, 2'li forvette kimlerin oynadığı da o kadar önemlidir. tottenham maçında icardi-osimhen ikilisi vardı. eğer icardi o maçta çapraz bağlarını koparmasaydı bugün bile 3'lü oynayabilirdik. böylesine önemli bir forvetin sezonu kapatmışken 3'lü hevesinin rafa kalkmış olması ilk nedendir.

    ikinci neden ise üçlünün sağındaki oyuncunun belirsizliğiydi. herkes oraya davinson'u düşünüyordu ama en basitinden 28 kasım 2024 az alkmaar galatasaray maçında çok kötü oynadı. ne zaman ki ortaya geçti, o zaman atakları durdurabildik. e solda da abdülkerim var, peki geriye kim kalıyor?
    metehan, nelsson ve kaan.
    metehan'dan olmayacağını birkaç maçta gördük, ki nelsson'dan fazla forma şansı buldu. e nelsson da açık alanda hızlı olmadığı için tercih edilmedi. kaan da aynı nedenden dolayı oynatılmadı. geriye kim kaldı?
    hiç kimse.

    üçüncü neden ise, kanat beki oynayan yunus ve barış'ın geriye koşmasında sorun yaşamasaydı. top bizdeyken yardırıyorlardı ama ani kontralarda geri koşmakta bir hayli zorlanıyorlardı. üçlü oynadığımız maçlarda yediğimiz gollere açın bakın, geriye koşan yunus ve barış'ı hayatta göremezsiniz. e ani kontraları üçlü+torreira ile birlikte toplam 4 kişiyle savunamayacağına göre rafa kalkması gayet doğal.

    dördüncü neden, jakobs'un iyileşmesi oldu.
    eğer jakobs varken üçlü oynasaydık, yunus-mertens ikilisinden biri tercih edilecekti. iki formda oyuncudan birini kesemeyeceğin gibi, yunus'u ortada oynatmak istesen verimini azalttırdın çünkü solda oynadığı zaman ciddi bir tehdit oluyordu. e hadi ikisini birden oynattığını varsaysak, bu sefer jakobs'un kanadından gelemezdik çünkü hücumcu bir bek değil. bu durumda da hücum planlarımız sekteye uğrayacaktı.

    beşinci neden, yedek kulübesinin yetersizliğidir.
    üçlü oynuyorsan, yerine koyabileceğin oyuncuların da o sisteme göre olması gerekiyor. barış'ı çıkardık diyelim, ziyech'i veya yusuf'u mu oynatacaktık? sizce yapabilirler mi?
    üçlüden biri sakatlanırsa, yerine kim oynayacaktı? kaan veya metehan aynı etkiyi yapabilirdi diyorsanız bir şey diyemem.
    x bir maçta hücumda sorun yaşasan veya önemli bir oyuncun sakatlansa, yedek kulübesinden gelebilecek hiç kimse yok çünkü herkes sahada. osimhen çıksa batshuayi girse oyun akar mı sizce? veya sara yerine kerem demirbay falan?
    defalarca kez olmadığına birebir şahit olmamıza rağmen halen daha olabilirdi diyorsanız bir şey diyemem.

    altıncı neden,
    6 tane hücumcuyla oynadığımız ve alışık olmadığımız için bir sürü gol ve sayısız geçişler yedik. rakipten gelen her uzun top pozisyon oluyordu. galip geldiğimiz maçlara da aldanmayın ha. birkaç maçı son dakika golleriyle veya rakibin tehlikeli ataklarındaki şansımızla bitirdik.
    şimdi diyeceksiniz ki, dörtlü de de bunları yiyoruz!
    işte okan hoca da bunu görmek istediği için dörtlüye döndü. yine pozisyon yedik ama eski maçlara oranla biraz daha az.

    daha da bir sürü neden yazılabilir.

    mesela hoca neden skriniar'ı istedi hiç düşünmedin mi?
    adamın yine üçlüye dönme hevesi vardı ama yönetim beceremedi ve becerememeye devam ediyor. e şimdi şartlar böyleyken nasıl üçlüye geçsin?

    sinan yılmaz'ın bu konu hakkında azıcık kafa patlattığında bile tüm gerçeği kendi kendine öğrenebilecekken, bunu sosyal medyada paylaşıp cevap araması bana pek mantıklı gelmiyor. sanki okan hoca iyi oyunu gördükten sonra inat edip kötü oynatmış gibi bir şey çıkıyor ortaya. bunlar da geniş kitlelere yayıldığı için insanlar gaza geliyor ve hedef birden okan hocanın sistem tercihlerine geliyor.

    o yüzden bazı şeyleri yazarken biraz düşünmek ve konunun nereye gidebileceğini kestirmek gerekiyor. naçizane tavsiye.
  • 498
    bu aralar beni çok şaşırtan yorumcu. kendisini bülent kalafatlı dönemden beri takip ediyorum ve yayıncılar arasında futbola ve dünyaya bakışını en sevdiğim insanlardan biridir.

    zeki çelik konusunda birkaç gündür hem kendi kanalında hem de vole'de yaptığı yorumları ağzım açık şekilde izliyor ve korkunç derecede çelişkili buluyorum.

    ilgili bölüm:
    https://youtu.be/...KsUNmyp3W0&t=511

    kendisinin zahalar, ziyechler doğru değildi. bu örneklere gidilmemeli diye dünya kadar beyanını hatırlıyorum. konu zeki çelik olduğunda ise taraftar yönetime güvenmeli, kulüpte bu işin profesyonelleri var ve onlara güvenilmeli diyor. e abi zahaları, ziyechleri de bu profesyoneller getirmedi mi?

    aynı şekilde jelert örneğinden gidiyor.

    "guéla doué alınamadı. 6 aydır bir oyuncu bulunamadı diye taraftar baskısı oldu. panik transferi olarak da jelert geldi iyi mi oldu" diyor.

    jelert de okan hocanın gidip canlı olarak izleyip onay verdiği bir transferdi diye biliyoruz. e hadi diyelim ki panik transferi oldu. e abi kendin de söylüyorsun 6 aydır oyuncu bulamayan yönetimin bunda hiç mi payı yok. 6 aydır neredeydi güvenmemiz gereken o profesyoneller?

    işin acı yanı yukarıda linkini verdiğim yayında hiç sevmediğim serkan akkoyun en doğru yorumu yapıyor. taraftar tepkisi rasyonel olmak zorunda değildir. yönetimler bunu da doğru iletişimle yönlendirebilir, güven verebilir, bu da yönetimlerin sorumluluğudur diyor.

    gerçekten durum böyle. yönetim güven veremediği için taraftar da doğal olarak olaya el koyma refleksi gösteriyor. galatasaray taraftarı olmak böyle bir şeydir zaten. biraz savruk, biraz mıymıntı bir yönetim gördüğü ve tehlikeyi sezdiği yerde ayar çekmesini bilir.

    aynı taraftar yeri geldiğinde ,
    (bkz: fatih hocanın bir bildiği)
    (bkz: okan hocanın bir bildiği)

    kalıplarını literatüre sokan taraftardır aynı zamanda.

    burada taraftarın söylediğine değil söyletene bakmak lazım. yönetim evet panik transferi için gidip ederinden yüksek bedeller ödemesin ama panik olacak yere gelene kadar da algıyı ve taraftarı rahatlatmasını bilsin o zaman.

    ayrıca,

    beceriksiz yönetimlere baskı yapmadığın için eren derdiyoklarla şampiyonlar ligi maçlarına çıkmaktansa kötü zaha ve ziyechlerle manu galibiyetleri almayı tercih ederim. profesyoneller gerçekten profesyonel olsun ne eren derdiyok'a kalalım ne zahalara o paraları verelim.
  • 500
    bazen okan buruk'un kafasının içinden yorum yapıyor gibi oluyor. bu yüzden maç öncesi yorumlarında bir numara kendisi. galatasaray şöyle oynamalı, şu adam şurda oynamalı gibi ahkam keserek konuşmuyor. okan hoca muhtemelen şöyle düşünmüştür bir ihtimal rakipteki şu adama göre şöyle oynayabilir falan diyor. aranılan bir tarz bu.

    serdar ali mesela hocalara akıl verdiğinde, sukorer sutoper alalım, talişka'yı alalım falan diye yorum yaptığında çok gülüyorum mesela.
App Store'dan indirin Google Play'den alın