stadyumdaki ve salondaki taraftarın memleket meseleleri hakkında en ufak ses çıkarmasına karşı uyguladıkları ya da uygulattırıldıkları sansüre yönelik yükselen eleştirileri yine müthiş bir hedef saptırmayla aklamaya çalışan tribün liderimiz.
https://x.com/...0fPSUNryGJw&s=19 allah aşkına ne alakası var ekrem imamoğlu'nun tutuklanması ile başlayan olaylara ses çıkarmıyor ve çıkarttırmıyorsunuz diye gelen eleştiriler ile doğu türkistan'ın? eleştirilerin tamamını ıska geçip sadece mevcut iktidar ve destekleyenleri için kullanılan "arap sevici" lafına takılıp türkçülük seceresi çıkarmanın kime ne faydası var?
özellikle 15 temmuz kalkışması sonrası, tribünde galatasaray ile alakalı olmayan pankartlar çoğaldı. bunların hepsi de beyaz üzerine kırmızı harflerle yazılıyor. bu beyaz üzerine kırmızı pankartların bazılarının aynı ya da benzer içerikli olanlarının eş zamanlı olarak diğer takım tribünlerinde asılmasından hareketle, bir yerlerden rica edildiğini kestirmek de çok büyük bir komplo teorisi olmaz.
hele ki mevcut iktidarın değil muhalif bir söze, meclis çatısı altında muhalefet partisi tarafından önerilmiş bir yasa tasarısına bile tahammülü olmadığı ortamda...
tribünde istenmeyen bir ses çıktığı zaman, maç bitip herkes evine gittikten sonra gece yarısı ya da ertesi sabah birilerinin(olayı yapanın kim olduğundan bağımsız olarak hep aynı kişiler) kapısının çalacağını bilecek kadar da bulaşmışlığım var bu işlere. 6222 başta olmak üzere tribüncülerin kafasına indirilmek için hazırda tutulan pek çok araç var devletin elinde.
hal böyleyken, idealizmden realizmin dünyasına geçip dönüp bir bakınca bu "protesto işlerine" katı bir tavrı anlarım. hatta bir yere kadar bazı ricaları kırmamayı da anlarım. neticede bu tribünün gençleri, sırf bir yerlerden gelen ricayı kabul etmedi diye götten sallama bir fetö iftirasına maruz kaldı zamanında. 3 hafta geceli gündüzlü emek verdikleri koreografi üzerinden alçakça bir benzetmeyle kapısına polis dayanma noktasına getirildi bu çocuklar.
sadece birilerinin "gelin bizim kongrede de bir koreografi yapın" teklifini reddettikleri için...
aynı paralelde, bütün bunları dillendirememeyi kabul etmesem de anlayabiliyorum. en azından taşınan kaygı kısmını...
ama konuyu böyle başka yerlere çekip insanlara kavgaya devam edecek argüman sunmayı anlayamıyorum.
tıpkı olayların en hararetli döneminde sus pus oturtulmasını "galatasaray bizim kutsalımız başka şeylere alet ettiremeyiz" diye savunan insanların ilk iç saha maçında yine bu beyaz üzerine kırmızı pankartlarla övünmesi gibi...
neyse bunlar sıkıntılı konular. belki ilgi alanımızın da dışındadır...
sebahattin abi reisimizdir, büyüğümüzdür. tribün kültürü ve hiyerarşisi gereği, tribün lideri kimliğine saygı duyduğum bir insandır.
ancak bir taraftan siyasete bulaşmayalım derken diğer taraftan galatasaray harici politik konularda ses çıkarıp bunu bulaşmıyoruz diye ifade etmek, münferit ve tribün arasındaki fay hattını büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
hem bir yanlış anlaşılma olmasın, hem de kimse yok yere zor durumda kalmasın diye tekrar yazmakta fayda var. liderlik ettiği tribünün devlete karşı güvenliğini sağlamakla ilgili kaygıları anlayabiliyorum. hatta bu sebepten yaşanacak ve ileride daha başka kavgalara yol açacak bölünmeleri engelleme refleksini de kendimce bir yere konumlandırabiliyorum.
ancak söylem ve eylemin bir şekilde senkronize edilmesi gerekiyor...